Kalp kapakçığı kireçlenmesi, halk arasında bilinen adıyla kapakçık çürümesi, kalbinizin kapakçıklarının üzerinde kalsiyum birikmesiyle esnekliğini kaybedip sertleşmesidir. Bu durum kapakçıkların tam açılıp kapanmasını engelleyerek kanın kalpten vücuda verimli bir şekilde pompalanmasına mani olur. İlerleyen yaş ve çeşitli risk faktörleriyle gelişen bu hastalık, kalbin iş yükünü artırır ve zamanla ciddi belirtilere yol açabilir. Erken teşhis ve doğru tedavi yöntemleri, kireçlenmenin yol açabileceği hayati tehlikelerin önüne geçilmesi için kritik önem taşır. Bu rahatsızlığın ciddiye alınması, genel kalp sağlığının korunmasındaki en önemli adımlardan biridir.

Tıbbi Terim Kapak dejenerasyonu veya kalsifik kapak hastalığı
Tanım Kalp kapakçıklarında kalsiyum birikimi sonucu hareketin azalması ve/veya yapısal bozulma gelişmesi
En Sık Etkilenen Kapak Aort kapağı (aort stenozu) – Daha az sıklıkla mitral kapak (mitral anüler kalsifikasyon)
Başlıca Nedenler Yaşlanma, hipertansiyon, hiperkalsemi, kronik böbrek hastalığı, hiperlipidemi
Belirtiler Başlangıçta asemptomatik – İlerledikçe nefes darlığı, göğüs ağrısı, bayılma, çarpıntı
Fizik Muayene Bulgusu Üfürüm – Aort stenozunda sistolik ejeksiyon üfürümü
Tanı Yöntemleri Ekokardiyografi (kapak kalınlığı ve hareket kısıtlılığı), EKG, akciğer grafisi, BT (kalsiyum skoru için)
Komplikasyonlar Kalp yetmezliği, aritmiler, senkop, ani ölüm
Tedavi Yöntemleri Hafif olgularda izlem – Ciddi vakalarda cerrahi kapak değişimi
Takip Süreci Klinik ve ekokardiyografik izlem – Semptom gelişimi veya EF düşüşü varsa müdahale planlanır
istanbulda kapali kalp ameliyati yapan doktor yavuz besogul
turkiyedeki kalp damar cerrahlarindan profesor doktor yavuz besogul scaled

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

1997 yılından bu yana minimal invaziv kalp cerrahisi alanında operasyonlar gerçekleştiren Prof. Dr. Yavuz Beşoğul, bu alandaki deneyimlerini ulusal ve uluslararası kongre ve dergilerde  paylaşmıştır.
 
Özgeçmiş Yayınlar Yorumlar

2012 ve sonrası tv programları & Haberler

YouTube Thumbnail
YouTube Thumbnail
YouTube Thumbnail
YouTube Thumbnail
YouTube Thumbnail
YouTube Thumbnail

Kalp kapakçığı kireçlenmesi nedir ve kalbi nasıl etkiler?

Kalbinizdeki kapakçıklar normalde son derece ince ve esnek yapılardır. Ancak kireçlenme süreci başladığında, bu kapakçıkların üzerinde kalsiyum, kolesterol ve çeşitli mineral artıkları birikmeye başlar. Bu birikinti, kapakçık yaprakçıklarını yavaş yavaş kalınlaştırır, sertleştirir ve hareket kabiliyetlerini ciddi ölçüde kısıtlar.

Bu karmaşık süreç genellikle kapakçıkların yüzeyini döşeyen koruyucu hücre tabakasının hasar görmesiyle tetiklenir. Yüksek tansiyon veya kan akışındaki düzensizlikler gibi faktörler bu ilk hasarı yaratabilir. Hasarlı bölge, kandaki kötü kolesterolün (LDL) ve diğer yağların yapışması için bir mıknatıs görevi görür. Vücudumuz bu birikintiyi bir tehdit olarak algıladığında ise bir savunma mekanizması başlatır ve bölgeye bağışıklık hücrelerini gönderir. Bu durum farkında olmadığımız kronik bir iltihaplanmaya yol açar.

Sürecin en kritik aşaması ise bu iltihaplanmanın, kapakçık dokusundaki normal hücrelerin karakter değiştirip kemik üreten hücrelere dönüşmesine neden olmasıdır. Bu anormal hücreler, tıpkı iskelet kemiklerimizde olduğu gibi, kalsiyum biriktirmeye başlar. Sonuç olarak esnek olması gereken kapakçık dokusu adeta “taşlaşır” ve sertleşir.

Bu sürecin nihai sonucu, kapakçık açıklığının tehlikeli boyutlarda daralmasıdır. Tıpta bu duruma stenoz (darlık) diyoruz. Kalbiniz, bu daracık kapıdan vücudun ihtiyacı olan kanı geçirebilmek için normalin çok üzerinde bir güçle çalışmak zorunda kalır. Sürekli bu yüksek basınca karşı çalışan kalp kası zamanla yorulur, kalınlaşır ve en sonunda iflas etme noktasına gelir. Bu nedenle kapakçıkta başlayan sorun, tedavi edilmezse tüm kalbin sağlığını tehdit eden bir duruma dönüşür.

Kalp kapakçığı kireçlenmesi neden olur ve kimler daha çok risk altındadır?

Kalp kapakçığı kireçlenmesi, tek bir nedenden ziyade birden fazla faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir durumdur. Bu risk faktörleri, damar sertliği gelişimine yol açan faktörlerle büyük ölçüde örtüşür. Bu faktörleri, müdahale edemeyeceğimiz ve kontrol altına alabileceğimiz olarak iki grupta inceleyebiliriz.

Bazı risk faktörleri maalesef kontrolümüz dışındadır. Bu değiştirilemeyen faktörler şunlardır:

  • İlerleyen yaş
  • Erkek cinsiyet (özellikle aort kapak için)
  • Ailede kapak hastalığı öyküsü (genetik yatkınlık)
  • Doğuştan gelen kapak anomalileri (örneğin biküspit aort kapak)

Neyse ki genel kalp sağlığımızı koruyarak etki edebileceğimiz ve kontrol altına alabileceğimiz risk faktörleri de mevcuttur. Bu değiştirilebilir risk faktörleri ise aşağıdaki gibidir:

  • Sigara kullanımı
  • Yüksek tansiyon (hipertansiyon)
  • Yüksek kolesterol ve trigliserid
  • Diyabet (şeker hastalığı)
  • Kronik böbrek hastalığı
  • Geçirilmiş romatizmal ateş öyküsü
  • Göğüs bölgesine radyoterapi alınması

Bu faktörlerin farkında olmak, özellikle risk grubundaki kişilerin düzenli doktor kontrollerini aksatmaması ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları benimsemesi için bir uyarı niteliğindedir. Örneğin doğuştan iki yaprakçıklı aort kapağına sahip olmak, kireçlenme sürecini onlarca yıl öne çekebilir ve normalden çok daha erken yaşlarda ciddi kapak darlığına yol açabilir. Benzer şekilde sigara içmek veya yüksek tansiyonu kontrolsüz bırakmak, bu süreci önemli ölçüde hızlandırır.

Hangi kalp kapakçıkları kireçlenmeden daha sık etkilenir?

Kalbinizde dört adet kapakçık bulunsa da kireçlenme sorunu ezici bir çoğunlukla kalbin sol tarafında yer alan aort ve mitral kapakları vurur. Bunun nedeni oldukça basittir: fizik ve basınç.

Kalbinizin sol tarafı, temizlenmiş kanı yüksek bir basınçla tüm vücuda pompalamak gibi ağır bir iş yükü altındadır. Bu yüksek basınçlı sistem, aort ve mitral kapakların her atımda daha fazla mekanik strese maruz kalmasına ve bu kapaklardan geçen kanın daha türbülanslı olmasına neden olur. Bilimsel kanıtlar, kalsiyum birikiminin tam da bu türbülanslı ve stresli akımın olduğu bölgelerde yoğunlaştığını göstermektedir.

Buna karşılık, kalbin sağ tarafındaki triküspit ve pulmoner kapaklar, kanı sadece akciğerlere, yani çok daha düşük basınçlı bir dolaşıma gönderdikleri için daha az strese maruz kalırlar. Bu nedenle sağ taraftaki kapaklarda kireçlenme görülmesi son derece nadirdir.

Aort Kapak Kireçlenmesi: Kireçlenmeden en sık etkilenen kapak, kalbinizin ana çıkış kapısı olan aort kapağıdır. Vücuda kan pompalayan sol karıncığın hemen çıkışında yer aldığı için en yüksek basınca ve en hızlı kan akışına maruz kalır. Bu durum onu kireçlenmeye karşı en savunmasız kapak haline getirir.

Mitral Kapak Kireçlenmesi: En sık etkilenen ikinci kapak ise sol kulakçık ile sol karıncık arasında yer alan mitral kapaktır. Mitral kapaktaki kireçlenme genellikle aorttan farklı bir şekilde ilerler ve daha çok kapakçıkların oturduğu halka şeklindeki yapıyı (anulus) etkiler. Bu durum kapak hareketlerini kısıtlayarak hem darlığa hem de kaçağa neden olabilir.

Kalp kapakçığı kireçlenmesi hangi belirtilere yol açar?

Kalp kapakçığı kireçlenmesinin en aldatıcı yönlerinden biri, uzun yıllar boyunca tamamen sessiz ve sinsi bir şekilde ilerleyebilmesidir. Kalp kasınız, daralan kapağın yarattığı artan iş yükünü telafi etmek için olağanüstü bir çaba gösterir. Bu nedenle hastalar yıllarca, hatta on yıllarca hiçbir şikayet hissetmeden normal yaşamlarına devam edebilirler. Bu belirtisiz dönemde hastalık, çoğunlukla başka bir sebeple yapılan rutin bir doktor muayenesinde, doktorun stetoskopla kalbi dinlerken duyduğu ve “üfürüm” adı verilen masum olmayan bir sesle tesadüfen fark edilir.

Ancak kapaktaki darlık kritik bir seviyeye ulaştığında, kalbin telafi mekanizmaları artık bu yükü taşıyamaz hale gelir. İşte bu noktada vücudun oksijen ihtiyacının arttığı fiziksel aktiviteler sırasında belirtiler ortaya çıkmaya başlar. Bu belirtilerin ortaya çıkması, hastalığın ileri bir evreye geçtiğinin ve acil tıbbi değerlendirme gerektiğinin alarmıdır. Özellikle ciddi aort darlığında “klasik belirti üçlüsü” olarak tanımlanan ve aciliyet bildiren şikayetler görülür.

Bu klasik belirti üçlüsü şunlardır:

  • Nefes darlığı
  • Göğüs ağrısı (anjina)
  • Baş dönmesi veya bayılma (senkop)

Bu ana belirtilere ek olarak kapak kireçlenmesine bağlı olarak başka şikayetler de görülebilir. Diğer olası belirtiler arasında şunlar yer alır:

  • Artan yorgunluk ve halsizlik
  • Çarpıntı hissi
  • Ayak ve bacaklarda şişlik (ödem)

Nefes darlığı genellikle ilk ortaya çıkan belirtidir ve başlangıçta merdiven çıkmak gibi efor gerektiren durumlarda kendini gösterir. Bayılma ise genellikle en son ortaya çıkan ve en ciddi belirtidir; beyne anlık olarak yeterli kanın gitmediğini gösterir ve ani ölüm riskinin habercisidir. Bu belirtilerden herhangi birinin varlığı, tedavi edilmediği takdirde yaşam beklentisinin önemli ölçüde kısaldığını gösterir.

Kalp kapakçığı kireçlenmesi teşhisi için hangi yöntemler kullanılır?

Kalp kapakçığı kireçlenmesinin tanısı, hastanın öyküsünün dikkatle dinlenmesi, detaylı bir fizik muayene ve gelişmiş görüntüleme teknolojilerinin bir araya getirilmesiyle konulur. Bu süreç hastalığın varlığını doğrulamak, ciddiyetini belirlemek ve en doğru tedavi yolunu çizmek için hayati öneme sahiptir.

Teşhis sürecinde kullanılan temel yöntemler şunlardır:

  • Fizik muayene ve hasta öyküsü
  • Ekokardiyografi (EKO veya kalp ultrasonu)
  • Bilgisayarlı Tomografi (BT)
  • Elektrokardiyogram (EKG)
  • Akciğer grafisi
  • Efor testi (stres testi)
  • Kardiyak kateterizasyon (anjiyografi)

Teşhisin ilk adımı, genellikle doktorun stetoskopuyla kalbinizi dinlemesi ve daralmış kapaktan geçen kanın yarattığı o tipik “üfürüm” sesini duymasıdır. Ancak kesin tanı ve hastalığın ciddiyetinin belirlenmesindeki altın standart yöntem ekokardiyografidir (EKO). Bu ağrısız ve zararsız test, ses dalgalarını kullanarak kalbinizin ve kapakçıklarınızın gerçek zamanlı, hareketli görüntülerini oluşturur. EKO sayesinde kapak yaprakçıklarının ne kadar kalınlaştığı, ne kadar kireçlendiği, hareket kabiliyetlerinin ne kadar azaldığı, darlığın hafif mi, orta mı yoksa şiddetli mi olduğu net bir şekilde saptanır. Ayrıca kalbinizin pompalama gücünün bu durumdan etkilenip etkilenmediği de değerlendirilir. Bilgisayarlı tomografi (BT) ise özellikle TAVI gibi modern, ameliyatsız tedavi yöntemlerini planlarken, kapak ve damar yapılarının anatomik ölçümlerini yapmak için vazgeçilmez bir araç haline gelmiştir.

Tedavi edilmeyen kalp kapakçığı kireçlenmesi ölümcül bir sorun mudur?

Bu soruya duraksamadan ve net bir şekilde “evet” yanıtını vermek gerekir. Özellikle belirti vermeye başlamış ciddi kapak darlığı, tedavi edilmediği takdirde hızla kötüleşen ve maalesef ölümcül seyreden bir hastalıktır. Belirtiler (nefes darlığı, göğüs ağrısı, bayılma) başladıktan sonra zaman hastanın aleyhine işlemeye başlar. Eğer bu aşamada kapak değiştirilmezse, ortalama yaşam beklentisi sadece 2 ila 3 yıla düşmektedir. Bazı bilimsel çalışmalar belirtiler başladıktan sonraki 5 yıl içinde hayatta kalma oranının %20’lere kadar gerileyebileceğini göstermiştir. Bu istatistikler, ciddi ve semptomatik aort darlığının, birçok ileri evre kanser türünden bile daha tehlikeli olduğunu gözler önüne sermektedir.

Tedavi edilmediğinde, vücudunuzda bir dizi tehlikeli komplikasyon gelişmeye başlar. Başlıca komplikasyonlar şunları içerir:

  • Kalp yetmezliği
  • Ritim bozuklukları (aritmiler)
  • Kan pıhtıları ve inme (felç)
  • Akciğer hipertansiyonu
  • Ani kardiyak ölüm

Bu sürecin en kaçınılmaz sonucu kalp yetmezliğidir. Sürekli aşırı yük altında çalışan kalp kası önce kalınlaşır, sonra yorulur, zayıflar ve en sonunda pompalama görevini yerine getiremez hale gelir. Bu durum akciğerlerde ve bacaklarda sıvı birikmesine, şiddetli nefes darlığına ve aşırı yorgunluğa yol açar. Ayrıca kalpte oluşan pıhtıların beyne atması sonucu gelişen inme veya efor sırasında meydana gelen ani kardiyak ölüm gibi hayatı tehdit eden riskler de bu hastalığın doğal seyrinin bir parçasıdır. Bu nedenle belirtiler ortaya çıktığında, bu durumu bir aciliyet olarak kabul etmek ve vakit kaybetmeden tedaviye yönelmek hayati önem taşır.

Kalp kapakçığı kireçlenmesi nasıl geçer veya ilerlemesi yavaşlatılabilir mi?

Hastaların en merak ettiği konulardan biri, bu kireçlenmeyi durduracak veya geri çevirecek bir ilacın olup olmadığıdır. “Kalp kapağı kireçlenmesine ne iyi gelir?” sorusuna verilebilecek en dürüst cevap şudur: Maalesef, bugüne kadar yapılmış bilimsel çalışmalar kapak kireçlenmesi bir kez başladıktan sonra bu süreci durduran veya geri döndüren herhangi bir ilaç tedavisinin olmadığını net bir şekilde ortaya koymuştur.

Kolesterol düşürücü ilaçlar (statinler) ve tansiyon ilaçları gibi tedavilerin bu süreci yavaşlatabileceği umulmuş, ancak geniş kapsamlı araştırmalar bu beklentiyi doğrulamamıştır. İlaçlar, kireçlenmenin kendisini tedavi edemese de kesin tedavi (ameliyat veya TAVI) öncesi süreçte hastanın konforunu artırmak ve komplikasyonları yönetmek için kullanılır. Örneğin yüksek tansiyonu kontrol etmek, kalp yetmezliğine bağlı sıvı birikimini azaltmak (idrar söktürücüler) ve ritim bozukluklarını düzenlemek için ilaçlardan faydalanırız.

Peki, bu süreçte bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok mu? Elbette var. Kireçlenmeyi doğrudan durduramasa da sağlıklı yaşam alışkanlıkları benimsemek, altta yatan risk faktörlerini kontrol altına alarak genel kalp ve damar sağlığımızı korur, hastalığın ilerleme hızını potansiyel olarak yavaşlatır ve bizi olası bir tedaviye daha hazır hale getirir.

Kalp sağlığınızı korumak için atabileceğiniz adımlar şunlardır:

  • Kalp sağlığına uygun beslenme
  • Düzenli fiziksel aktivite
  • Sigarayı bırakmak
  • Mevcut hastalıkların titiz kontrolü
  • Ağız ve diş sağlığına özen göstermek

Özellikle doymuş yağ, işlenmiş gıda, tuz ve şekerden uzak durmak; taze meyve, sebze ve tam tahıllara yönelmek önemlidir. Sigara, hem damar sertliği hem de kapak kireçlenmesi için en büyük düşmanlardan biridir ve bırakılması şarttır. Yüksek tansiyon ve diyabet gibi kronik hastalıklarınızı ise doktorunuzla iş birliği içinde sıkı bir şekilde kontrol altında tutmanız büyük önem taşır.

Ciddi kalp kapakçığı kireçlenmesi için modern tedavi seçenekleri nelerdir?

Kapak kireçlenmesi ilerleyip ciddi darlığa yol açtığında ve hastada belirtiler ortaya çıktığında, ilaç tedavileri artık sorunu çözmek için yetersiz kalır. Bu aşamada sorun mekaniktir ve çözüm de mekanik olmak zorundadır. Yani tek kalıcı ve etkili çözüm, hasarlı kapağa fiziksel olarak müdahale etmektir. Bu müdahale, kapağın onarılması veya daha sık olarak tamamen yeni bir yapay (protez) kapakla değiştirilmesi şeklinde olur.

Kapak Tamiri (Valve Repair): Mümkün olan durumlarda, cerrahın hastanın kendi kapak dokusunu koruyarak kapağın yapısını düzeltmesi tercih edilen bir yöntemdir. Ancak ileri derecede kireçlenmiş, sertleşmiş ve taşlaşmış bir kapakta (özellikle aort darlığında) tamir genellikle teknik olarak mümkün olmaz ve tek seçenek kapak değişimi haline gelir.

Kapak Değişimi (Valve Replacement): Bu işlemde, fonksiyonunu tamamen yitirmiş olan kireçli kapak çıkarılır ve yerine yapay bir kapak takılır. Hastanın yaşına, genel sağlık durumuna ve yaşam tarzına göre seçilebilecek iki ana yapay kapak türü vardır.

Mekanik Kapaklar: Son derece dayanıklı karbon materyallerden üretilirler. Temel özellikleri şunlardır:

  • Teorik olarak ömür boyu dayanıklıdırlar.
  • Yeniden ameliyat gerektirme olasılıkları çok düşüktür.
  • Kan pıhtısı oluşumunu engellemek için ömür boyu kan sulandırıcı ilaç kullanımı gerektirirler.
  • Düzenli kan tahlili (INR testi) takibi zorunludur.

Biyolojik (Doku) Kapaklar: Özel işlemlerden geçirilmiş sığır veya domuz kalp zarı gibi hayvan dokularından yapılırlar. Temel özellikleri ise şunlardır:

  • Pıhtı oluşturma riskleri çok düşüktür.
  • Genellikle ömür boyu kan sulandırıcı ilaç kullanımı gerektirmezler.
  • Zamanla yıpranma ve yeniden kireçlenme riski taşırlar.
  • Ortalama ömürleri 10 ila 20 yıl arasında değişir ve sonrasında yeniden müdahale gerekebilir.

Bu iki kapak türü arasındaki seçim, tüm avantaj ve dezavantajlar tartışılarak, hasta ve kalp takımının ortak kararıyla kişiye özel olarak yapılır.

Kalp kapakçığı kireçlenmesi tedavisinde TAVI mi yoksa açık ameliyat mı tercih edilmelidir?

Ciddi aort darlığının tedavisinde son yıllarda yaşanan en büyük devrim, TAVI (Transkateter Aort Kapak İmplantasyonu) adı verilen ameliyatsız yöntemdir. Bu sayede günümüzde hastalar için iki ana tedavi seçeneği bulunmaktadır: geleneksel açık kalp ameliyatı (SAVR) ve TAVI. Hangi hastanın hangi tedaviye daha uygun olduğu kararı, artık tek bir doktor tarafından değil; kardiyolog, kalp cerrahı, anestezist ve görüntüleme uzmanlarından oluşan bir “Kalp Takımı” tarafından ortaklaşa alınır. Bu yaklaşım hasta için en güvenli ve en etkili tedavi stratejisinin belirlenmesini sağlar.

Cerrahi Aort Kapak Değişimi (SAVR): Yıllardır “altın standart” olarak kabul edilen bu yöntemde göğüs kemiği kesilerek açılır ve cerrah, kalbi durdurup hastayı kalp-akciğer makinesine bağladıktan sonra, kireçli kapağı çıkarıp yerine yeni bir kapak diker.

Transkateter Aort Kapak İmplantasyonu (TAVI): Göğüs kafesi açılmadan, genellikle kasıktaki atardamardan ince bir kateterle girilerek yapılan bir işlemdir. Bu kateterin ucundaki sıkıştırılmış yeni biyolojik kapak, çalışan kalbin içine, eski kireçli kapağın bulunduğu yere yerleştirilir ve orada genişletilir. Genişleyen yeni kapak, eskisini kenarlara iterek yerine oturur ve hemen göreve başlar.

Tedavi yöntemini seçerken göz önünde bulundurulan ana faktörler şunlardır:

  • Hastanın yaşı ve cerrahi riski
  • Kapak ve damarların anatomik yapısının uygunluğu
  • Hastanın genel sağlık durumu ve ek hastalıkları
  • Yaşam beklentisi ve ömür boyu yönetim stratejisi

Genel bir kural olarak 75-80 yaş üstü veya ameliyat riski yüksek olan hastalarda TAVI öncelikli olarak düşünülürken, 65 yaş altı genç ve düşük riskli hastalarda, uzun dönem sonuçları daha iyi bilinen cerrahi (SAVR) hala güçlü bir seçenektir. 65-80 yaş arası ise hastanın anatomik özellikleri, tercihleri ve yaşam beklentisine göre kararın kişiselleştirildiği “gri bölge” olarak kabul edilir.

Kalp kapakçığı kireçlenmesi ameliyatı sonrası iyileşme süreci nasıl farklılık gösterir?

İyileşme Süresi 10-15 gün .
Fiziksel Aktivite İlk 2-4 hafta boyunca hafif yürüyüş önerilir; sonrasında kardiyak rehabilitasyon programı yararlıdır.
İlaç Kullanımı Mekanik kapakta ömür boyu kan sulandırıcı (warfarin); biyolojik kapakta kısa süreli olabilir. Beta bloker ve diğer destekleyici ilaçlar da verilebilir.
Kan Değerleri Takibi INR (mekanik kapak hastalarında) düzenli olarak kontrol edilmelidir.
Beslenme Tansiyon ve kolesterol kontrolünü destekleyen kalp dostu diyet uygulanmalıdır.
Enfeksiyon Önleme Endokardit riski nedeniyle ağız hijyeni ve enfeksiyonlardan korunma büyük önem taşır.
Diş Tedavileri Öncesi Antibiyotik profilaksisi gerekebilir; hekime danışılmalıdır.
Cinsel Aktivite Fiziksel kapasiteye göre genellikle 4-6 hafta içinde mümkündür.
Komplikasyonlar Kapak disfonksiyonu, enfeksiyon (endokardit), kanama (özellikle warfarin kullananlarda), aritmiler.
Kontroller İlk aylarda sık, sonrasında yıllık ekokardiyografi ve kardiyoloji takibi gerekir.
Psikolojik Durum Anksiyete ve uyum süreci yaşanabilir; gerektiğinde destek alınmalıdır.
Sigara ve Alkol Kesinlikle önerilmez; damar ve kalp sağlığı açısından olumsuz etkilidir.
Araç Kullanımı 15 gün sonra, eğer refleksler ve dikkat düzeyi uygunsa başlanabilir.

Bir hastanın tedavi sonrası deneyimini belirleyen en önemli unsurlardan biri, iyileşme sürecinin hızı ve konforudur. İşte TAVI ve cerrahi arasındaki en çarpıcı fark bu noktada ortaya çıkar.

TAVI sonrası iyileşme, işlemin minimal invaziv doğası gereği olağanüstü hızlıdır. Göğüs kafesi açılmadığı ve büyük bir cerrahi travma yaşanmadığı için hastalar çok çabuk toparlanır. Hastanede kalış süresi genellikle sadece 1 ila 3 gün arasındadır. Hastalar işlemden sonraki gün yürüyebilir, yemek yiyebilir ve birkaç gün içinde taburcu olup bir hafta gibi kısa bir sürede araba kullanmak, hafif ev işleri yapmak gibi günlük aktivitelerinin çoğuna geri dönebilirler.

Geleneksel açık kalp ameliyatı (SAVR) sonrası iyileşme ise doğası gereği daha uzun ve meşakkatli bir süreçtir. Göğüs kemiğinin kesilmesi ve kalbin durdurulması daha büyük bir müdahaledir. Bu nedenle hastaların yoğun bakım ve servis takibi daha uzun sürer. Ortalama hastanede kalış süresi 5 ila 7 gün veya daha fazladır. Göğüs kemiğinin tamamen kaynaması ve hastanın eski fiziksel gücüne kavuşarak işine ve sosyal yaşamına dönmesi genellikle 4 ila 12 hafta (1-3 ay) sürebilir.

Her iki tedavi de uzun vadede yaşam kalitesini benzer düzeyde ve mükemmel bir şekilde artırsa da TAVI’nin sunduğu bu hızlı iyileşme ve erken dönemdeki konfor, özellikle yaşlı, kırılgan veya bir an önce normal hayatına dönme arzusu taşıyan hastalar için paha biçilmez bir avantajdır.

Genç hastalarda kalp kapakçığı kireçlenmesi tedavisi planlanırken nelere dikkat edilir?

Aort darlığı tedavisinde, 65 yaş altı gibi daha genç bir hasta popülasyonu için en uygun yöntemin ne olduğu, kalp takımlarının en çok kafa yorduğu konulardan biridir. Genç bir hastayı tedavi etmek, sadece o anki sorunu çözmek değil aynı zamanda hastanın önündeki 30-40 yıllık yaşamı boyunca kalp sağlığını en iyi şekilde yönetmeyi planlamaktır. Bu stratejik yaklaşıma “ömür boyu yönetim” diyoruz.

Genç hastalarda tedavi kararını verirken birçok kritik faktör dikkatle değerlendirilir:

  • Kapak dayanıklılığı ve yeniden müdahale ihtiyacı
  • Gelecekteki koroner arter erişimi
  • Kalıcı kalp pili (pacemaker) riski

Genç bir hastaya takılan biyolojik bir kapağın (ister cerrahi ister TAVI ile takılsın) bir ömrü vardır ve hastanın hayatının ilerleyen dönemlerinde ikinci bir kapak müdahalesine ihtiyaç duyma olasılığı çok yüksektir. Bu nedenle yapılan ilk işlemin, gelecekteki olası ikinci müdahaleyi (örneğin bozulmuş bir kapak içine yeni bir TAVI yerleştirilmesi) teknik olarak mümkün ve güvenli kılması gerekir. Ayrıca TAVI sonrası kalıcı kalp pili takılma riskinin cerrahiye göre daha yüksek olması, genç bir hastada ömür boyu pil değişimi ameliyatları ve pile bağlı uzun dönem sorunlar anlamına gelebileceği için dikkatle tartılması gereken bir konudur.

Mevcut klinik veriler, TAVI’nin genç ve düşük riskli hastalarda 5 yıllık sonuçlarının cerrahi kadar başarılı olduğunu gösterse de henüz 15-20 yıllık çok uzun dönemli dayanıklılık verilerine sahip değiliz. Bu nedenle genç hastalarda tedavi kararının hala çok dikkatli, bireyselleştirilmiş ve hastanın tüm bu faktörler hakkında detaylıca bilgilendirildiği bir “ortak karar verme” süreciyle alınması esastır.

Kalp Kapakçığı Kireçlenmesi ve Çürümesi Ameliyatı’nı Yapan Doktorlar ve Hastaneler

profesör doktor yavuz beşoğul ameliyat sırasında
profesör doktor yavuz beşoğul Kalp Kapakçığı Kireçlenmesi ve Çürümesi Ameliyatı sırasında çekilmiş fotoğrafı

Kalp Kapakçığı Kireçlenmesi ve Çürümesi Ameliyatı'nı kalp ve damar cerrahları ,KVC yoğun bakımı olan özel hastanelerde veya devlet hastanelerinde yapılır.

Kalp Kapakçığı Kireçlenmesi ve Çürümesi Ameliyatı Fiyatları 2025

Ortalama Kalp Kapakçığı Kireçlenmesi ve Çürümesi Ameliyatını online ortamda yazamıyoruz. Hastanın durumuna, ameliyatın yapılacağı hastane, İzmir İstanbul veya Ankara gibi ameliyatın yapılacağı şehirlere göre fiyatlar değişmektedir.

Kalp Kapakçığı Kireçlenmesi ve Çürümesi Ameliyatı Olanların Yorumları

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul'un hasta yorumları için Google Haritalar  ve Doktor Takvimi 'ni ziyaret edebilirsiniz.

En iyi Kalp Kapakçığı Kireçlenmesi ve Çürümesi Ameliyatı  yapan doktorlara bile başvurursanız, kontrolleri ihmal ederseniz sorun yaşanabileceğini unutmamak gerekir.

Sıkça Sorulan Sorular

İleri evrelerde tedavi edilmezse, kireçlenme kalp kapağında darlığa ve kalp yetmezliğine yol açabilir, bu da hayatı tehdit edebilir. Ancak erken teşhis ve doğru tedaviyle bu riski ortadan kaldırmak mümkündür. Belirtiler fark edildiğinde vakit kaybetmeden doktora başvurmak hayat kurtarır.

Kireçlenmeyi tamamen durduran veya geri çeviren bir ilaç yoktur. Verilen ilaçlar, kalbin yükünü hafifletir ve şikayetleri azaltır. Asıl tedavi, kapaktaki mekanik sorunu çözmektir: cerrahi onarım veya kapak değişimi. İlaçlar ameliyata kadar konforunuzu artırır.

Kalp dostu bir beslenme önerilir: Tuzu azaltın, işlenmiş gıdalardan ve doymuş yağlardan uzak durun. Akdeniz tipi diyet (bol sebze, meyve, tam tahıl, baklagil, zeytinyağı ve balık) hem kalp kapağı hem genel damar sağlığınız için en iyisidir.

Kalp kapağı çürümesi (infektif endokardit), ciddi mikrobik bir hastalıktır. Kapak işlevini kaybeder, kalpte ciddi kaçaklar ve hızla kalp yetmezliği gelişir. Enfekte dokudan kopan pıhtılar, felç gibi hayati komplikasyonlara yol açabilir. Erken teşhis ve tedavi çok kritiktir.

Enfekte kalp kapağı ameliyatları elbette risklidir, ama asıl risk ameliyat olmamaktır. Enfeksiyon kontrol altına alınmazsa hayatı tehdit eder. Deneyimli ekiplerle yapılan cerrahiyle bu riskler en aza indirilebilir ve ameliyat çoğu zaman hayat kurtarıcıdır.

Kesinlikle mümkün değildir. Kalp kapağı enfeksiyonu ancak güçlü antibiyotiklerle ve gerektiğinde cerrahiyle tedavi edilebilir. Bitkisel veya alternatif tedaviye yönelmek, hayati tehlike doğurabilir. Modern tıbbın sunduğu tedavilerden şaşmayın.

Call Now Button