Antes de explicar qué es una fuga en una válvula cardíaca, hablemos de las válvulas cardíacas. Hay cuatro válvulas en el corazón: válvula mitral, válvula aórtica, válvula tricúspide y válvula pulmonar. La función de estas válvulas es asegurar que la sangre fluya en la dirección correcta. Por ejemplo, la sangre que se limpia en los pulmones y llega a la aurícula izquierda pasa a través de la válvula mitral y llega al ventrículo izquierdo. En este punto, la fuga en la válvula mitral significa que la sangre regresa a la aurícula izquierda. En este caso, el corazón tiene que trabajar más para enviar esta sangre de regreso al ventrículo izquierdo.
¿Qué es una fuga de válvula cardíaca?

Kalbimizin içinde, kan akışını kusursuz bir şekilde yöneten dört adet kapakçık bulunur. Bunları, bir binadaki sadece tek yöne açılan kapılar gibi düşünebilirsiniz. Görevleri, kanın odacıklar arasında ve kalpten ana damarlara geçerken asla geriye dönmemesini sağlamaktır. Kalbin sağ tarafında triküspit ve pulmoner kapaklar, sol tarafında ise mitral ve aort kapakları yer alır. Her kalp atışında bu kapaklar mükemmel bir zamanlamayla açılır ve kapanır.
Kalp kapağında kaçak olduğunda ise bu tek yönlü kapı sistemi bozulur. Kapakçıklar tam ve sıkı bir şekilde kapanamaz, kenarlarında bir aralık kalır. Kalp kasıldığında kanı ileriye doğru pompalamaya çalışırken, bu aralıktan bir miktar kan geriye doğru, geldiği odaya sızar. Tıp dilinde bu duruma “regürjitasyon” veya “yetersizlik” denir. Yetersizlik denmesinin sebebi, kapağın kanı tutma görevini yeterince yerine getirememesidir.
Bu geriye kaçışın en önemli sonucu, kalpte “volüm yüklenmesi” yani hacim yükü oluşturmasıdır. Kanın geri kaçtığı kalp odacığı, her atımda hem normal yoldan gelen kanı hem de kapaktan sızan kanı ağırlamak zorunda kalır. Örneğin aort kapak kaçağında, kan vücuda dağılmak üzere aort damarına atıldıktan sonra bir kısmı kalbin ana pompa odası olan sol karıncığa geri döner. Bu durum sol karıncığın normalden fazla kanla başa çıkmak için zamanla genişlemesine (tıpkı bir balonun şişmesi gibi) ve duvarının kalınlaşmasına yol açar. Kalp, bu durumu telafi etmek için daha güçlü kasılmaya çalışır. Bu adaptasyon süreci, “kardiyak remodeling” veya kalbin yeniden şekillenmesi olarak adlandırılır.
Başlangıçta kalbin bu kendini adapte etme çabası, kişinin herhangi bir sorun hissetmesini engeller. Ancak bu sürekli fazla mesai, yıllar içinde kalbi yorar. Tıpkı sürekli gerilip bırakılan bir lastik bandın zamanla esnekliğini ve gücünü kaybetmesi gibi, kalp kası da elastikiyetini yitirir, zayıflar ve en sonunda vücudun ihtiyaç duyduğu kanı etkili bir şekilde pompalayamaz hale gelir. Bu son aşama, kalp yetmezliği olarak bilinir ve kapak kaçağının en ciddi sonuçlarından biridir. Halk arasında duyulan “kalp kapakçığı hava kaçırıyor” tabiri ise tamamen bir yanılgıdır; sızan şey hava değil kanın kendisidir.
Kalp Kapağında Kaçak Belirtileri Nelerdir?
Kalp kapağında kaçak, özellikle hafif düzeydeyken oldukça sinsi olabilir ve yıllarca hiçbir belirti vermeyebilir. Bu nedenle birçok kişi, kalp kapağında hafif kaçak olduğunu başka bir sebeple yapılan bir kontrol sırasında tesadüfen öğrenir. Ancak kaçak orta veya ciddi seviyelere ulaştığında, kalbin artan iş yükü vücuda yansımaya başlar ve çeşitli belirtiler ortaya çıkar. Bu kalp kapakçığı kan kaçırması belirtileri, kaçağın hangi kapakta olduğuna ve ne kadar şiddetli olduğuna göre değişiklik gösterebilir.
En sık karşılaşılan belirtiler şunlardır:
- Dificultad para respirar
- Halsizlik ve çabuk yorulma
- Palpitación
- Göğüste rahatsızlık hissi
- Ayak ve bacaklarda şişlik
- Mareos o sensación de desmayo.
- İnatçı öksürük
- Karında şişkinlik
Bu belirtilerin ne anlama geldiğini biraz daha detaylı inceleyelim. Nefes darlığı, belki de en önemli ve en sık görülen belirtidir. Özellikle merdiven çıkarken, yokuş tırmanırken veya tempolu yürürken ortaya çıkar. Durum ilerledikçe, düz yolda yürürken, hatta dinlenirken bile nefesiniz yetmiyormuş gibi hissedebilirsiniz. Gece yattığınızda nefes darlığıyla uyanmak veya rahat nefes alabilmek için birkaç yastıkla yatma ihtiyacı duymak, sorunun ciddileştiğine işaret edebilir. Bu durumun temel nedeni, kalbin sol tarafındaki kapak kaçaklarında (mitral veya aort) kanın akciğerlerde birikmesidir.
Halsizlik ve çabuk yorulma da çok yaygındır. Vücut dokularına yeterli miktarda oksijen zengini kan gitmediği için, kişi kendini sürekli enerjisiz ve bitkin hisseder. Eskiden kolayca yaptığı işler artık gözünde büyümeye başlar.
Çarpıntı, kalbinizin normalden farklı attığını hissetmenizdir. Bu “kuş kanadı çırpması” gibi hafif bir histen, kalbin göğüs kafesinden fırlayacakmış gibi güçlü ve düzensiz atmasına kadar değişebilir. Bu durum genellikle, kapak sorununa bağlı olarak gelişen atriyal fibrilasyon gibi ritim bozukluklarının bir işaretidir ve mutlaka ciddiye alınmalıdır.
Ayak, ayak bilekleri ve bacaklardaki şişlik (ödem), özellikle kalbin sağ tarafındaki kapak kaçaklarında (triküspit) daha sık görülür. Kalp kanı verimli bir şekilde toplayıp pompalayamadığında, kan bacaklardaki toplardamarlarda göllenir ve doku arasına sıvı sızmaya başlar. Başlangıçta günün sonunda ortaya çıkan bu şişlik, zamanla kalıcı hale gelebilir.
Baş dönmesi ve bayılma hissi, özellikle ciddi aort kapak kaçaklarında endişe verici bir belirtidir. Beyne yeterli kan akışının sağlanamamasından kaynaklanır ve ani pozisyon değişikliklerinde veya efor sırasında ortaya çıkabilir. Bu durum acil tıbbi değerlendirme gerektirir.
Kalp Kapağında Kaçak Neden Kaynaklanır?
Peki, bu kapıların düzgün kapanmasını engelleyen, yani kalpte kaçak neden olur sorusunu tetikleyen faktörler nelerdir? Kalp kapakçığında kaçak neden olur sorusunun tek bir cevabı yoktur; altta yatan birçok farklı sebep olabilir. Bazı durumlarda kapakçığın yapısı doğuştan bozukken, bazen de zamanla veya başka bir hastalık sonucunda hasar görür.
Başlıca nedenler aşağıdaki gibidir:
- Mitral kapak prolapsusu (MVP)
- Yaşlanmaya bağlı kireçlenme ve yıpranma (dejenerasyon)
- enfermedad cardíaca reumática
- Geçirilmiş kalp krizi
- Doğuştan gelen kalp kusurları
- Kalp kası hastalıkları (kardiyomiyopati)
- Kapak iltihabı (enfektif endokardit)
- Kontrolsüz yüksek tansiyon (hipertansiyon)
- Marfan sendromu gibi bağ dokusu hastalıkları
- Göğüs bölgesine radyoterapi uygulanması
- Ciddi göğüs travmaları
.Mitral kapak prolapsusu, mitral kapağın yaprakçıklarının normalden daha gevşek ve esnek olması durumudur. Kalp kasıldığında bu yaprakçıklar geriye, sol kulakçığa doğru bir yelkenli gibi bombeleşir ve tam kapanmayı engelleyerek kaçağa yol açar. Bu toplumda oldukça yaygın görülen ve genellikle iyi huylu olan bir durumdur, ancak bazı kişilerde zamanla ciddi kaçağa ilerleyebilir.
Yaşlanma, kaçınılmaz olarak dokularımızda bir yıpranmaya yol açar. Kalp kapakçıkları da bu süreçten etkilenir. Yıllar içinde kapakçıklarda kalsiyum birikebilir (kireçlenme), dokuları sertleşebilir ve esnekliğini kaybedebilir. Bu dejeneratif değişiklikler, özellikle 65 yaş üstü bireylerde aort ve mitral kapak kaçaklarının en yaygın nedenidir.
Romatizmal kalp hastalığı, eskiden kapak hastalıklarının en önemli sebebiyken, günümüzde antibiyotiklerin yaygın kullanımıyla azalmıştır. Ancak hala gelişmekte olan ülkelerde ve çocukluğunda tedavi edilmemiş beta mikrobu kaynaklı boğaz enfeksiyonu geçirmiş kişilerde ciddi bir risktir. Bu hastalık, kapakçıklarda iltihaplanmaya ve yıllar sonra ortaya çıkan kalıcı hasara neden olur.
Geçirilmiş bir kalp krizi de kapak fonksiyonlarını bozabilir. Kalp krizi sırasında kalp kasının bir bölümü ölür. Eğer ölen bu kas dokusu, kapakçıkları yerinde tutan ve bir paraşütün ipleri gibi çalışan “papiller kasları” içeriyorsa, bu yapılar işlevini yitirir ve kapak aniden ve şiddetli bir şekilde kaçırmaya başlayabilir. Bu acil müdahale gerektiren hayatı tehdit edici bir durumdur.
Son olarak bazı insanlar doğuştan kapak anomalileri ile dünyaya gelir. Örneğin aort kapağının normalde üç yaprakçığı varken, bazı kişilerde iki yaprakçıklı (biküspit aort) olması sık rastlanan bir durumdur. Bu iki yaprakçıklı kapak, normalden daha fazla strese maruz kaldığı için daha erken yaşlarda yıpranır, kireçlenir ve kaçak yapmaya başlayabilir.
Kalp Kapağında Kaçak Varlığı Nasıl Tespit Edilir?
Kalp kapağında kaçak şüphesiyle bir hekime başvurduğunuzda, teşhis süreci birkaç adımdan oluşur. Bu süreç sizin hikayenizi dinlemekle başlar. Yaşadığınız şikayetler, ne zaman başladıkları, neyin tetiklediği gibi detaylar çok önemlidir. Ardından yapılacak kapsamlı bir fizik muayene, tanının en kritik ipuçlarından birini verebilir. Hekim, stetoskop ile kalbinizi dinlediğinde, bir “üfürüm” duyabilir. Üfürüm, kanın sızdıran kapaktan geçerken oluşturduğu anormal, fısıltılı veya uğultulu bir sestir. Bu sesin ne zaman duyulduğu, şiddeti ve kalbin hangi bölgesinde en net olduğu, hangi kapakta sorun olabileceğine dair önemli bilgiler verir.
Ancak üfürüm sadece bir şüphedir; tanıyı kesinleştiren ve hastalığın yol haritasını çizen en değerli test, Ekokardiyografi (EKO), yani kalp ultrasonudur. Bu test, ses dalgaları kullanarak kalbinizin anlık, hareketli görüntülerini oluşturur. Ağrısızdır, radyasyon içermez ve bir kalp kapak hastalığını değerlendirmek için altın standart yöntemdir.
Ekokardiyografi ile şu bilgilere ulaşılır:
- Hangi kapakta veya kapaklarda kaçak olduğu
- Kaçağın ciddiyet derecesi (hafif, orta, ileri)
- Kapakçıkların yapısı (kalınlaşma, kireçlenme, yırtık olup olmadığı)
- Kalp odacıklarının boyutları (genişleme olup olmadığı)
- Kalp duvarlarının kalınlığı
- Kalbin pompalama gücü (Ejeksiyon Fraksiyonu – EF)
Genellikle ilk olarak göğüs duvarı üzerinden yapılan Transtorasik Ekokardiyografi (TTE) yeterli olur. Ancak bazı durumlarda, özellikle kişinin göğüs yapısı veya akciğer sorunları nedeniyle net görüntü alınamadığında ya da kapak yapısı daha detaylı incelenmek istendiğinde, Transözofageal Ekokardiyografi (TEE) adı verilen yönteme başvurulur. Bu yöntemde ucunda küçük bir ultrason kamerası olan ince bir tüp, hafif bir anestezi altında hastaya yutturularak yemek borusuna indirilir. Yemek borusu kalbin hemen arkasında yer aldığı için, bu yöntemle çok daha net ve ayrıntılı görüntüler elde edilir.
Bu temel testlerin yanı sıra duruma göre ek bilgiler sağlamak amacıyla başka testler de istenebilir. Elektrokardiyogram (EKG), kalbin elektriksel aktivitesini kaydederek olası ritim bozukluklarını saptar. Göğüs röntgeni, kalbin genel boyutu ve akciğerlerde sıvı birikimi olup olmadığı hakkında fikir verir. Efor testi (stres testi), belirtileri belirsiz olan hastalarda, efor sırasında şikayetlerin ortaya çıkıp çıkmadığını ve kalbin yüke cevabını görmek için kullanılır. Kardiyak Manyetik Rezonans (Kardiyak MR) ise kaçağın miktarını çok hassas bir şekilde ölçmek ve kalp kasının durumunu detaylı değerlendirmek için kullanılan ileri bir görüntüleme yöntemidir.
Tedavi Edilmezse Kalp Kapağında Kaçak Hayatı Tehdit Eder mi?
Bu hastaların ve yakınlarının en çok endişe duyduğu ve en sık sorduğu sorulardan biridir: “Kalp kapakçığı hastalığı ölümcül müdür?” Bu sorunun cevabı, durumun ciddiyetine ve zamanında müdahale edilip edilmediğine bağlıdır. Kalp kapağında hafif kaçak, genellikle hayatı tehdit etmez ve kişinin yaşam süresini etkilemez. Bu hastalar genellikle sadece düzenli takibe alınır.
Ancak orta ve özellikle ileri derecedeki kalp kapağında kaçak, tedavi edilmediği takdirde kalbin yapısını ve fonksiyonunu bozarak ciddi ve hayatı tehdit edebilecek bir dizi soruna yol açabilir. Kalbin sürekli olarak normalin üzerinde bir yükle çalışması, zamanla telafi mekanizmalarının yetersiz kalmasına neden olur.
Tedavi edilmeyen ciddi kapak kaçağının yol açabileceği başlıca tehlikeli sonuçlar şunlardır:
- Kalp yetmezliği
- Atriyal fibrilasyon ve buna bağlı inme (felç)
- Pulmoner hipertansiyon (akciğer tansiyonu yükselmesi)
- Enfektif endokardit (kapak iltihabı)
- Ani kardiyak ölüm
Bu komplikasyonların en yaygını ve en önemlisi kalp yetmezliğidir. Yıllarca aşırı çalışan kalp kası, en sonunda yorulur ve bir pompa olarak görevini etkin bir şekilde yerine getirememeye başlar. Bu durum nefes darlığı, vücutta sıvı birikmesi (ödem) ve aşırı yorgunluk gibi belirtilerle kendini gösterir ve hastanın yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürür.
Bir diğer önemli risk ise atriyal fibrilasyon adı verilen ritim bozukluğudur. Özellikle mitral kapak kaçağına bağlı olarak kalbin sol kulakçığı genişlediğinde, bu odacığın normal elektriksel düzeni bozulur ve düzensiz, hızlı bir şekilde atmaya başlar. Atriyal fibrilasyonun en tehlikeli sonucu, kalp içinde kanın göllenerek pıhtı oluşturmasıdır. Bu pıhtının yerinden koparak beyin damarlarını tıkaması ise inme (felç) ile sonuçlanabilir.
Sol taraftaki kapak kaçakları (mitral ve aort), kanın sürekli olarak akciğerlere geri basınç yapmasına neden olarak akciğer atardamarlarındaki basıncı yükseltir. Bu duruma pulmoner hipertansiyon denir ve nefes darlığını daha da kötüleştirerek kalbin sağ tarafının da yetmezliğe girmesine yol açabilir.
Hasarlı kapak yüzeyleri, kan dolaşımına giren bakterilerin kolayca yerleşip çoğalabileceği bir ortam oluşturur. Bu da enfektif endokardit yani kapak iltihabı riskini artırır. Bu durum kapakta daha fazla hasara yol açan ve acil tedavi gerektiren ciddi bir enfeksiyondur.
Nadir de olsa, özellikle ileri derecede ve belirti veren aort kapak yetmezliği gibi durumlarda, ölümcül ritim bozuklukları tetiklenerek ani kardiyak ölüm riski ortaya çıkabilir.
Kalp Kapağında Kaçak İçin Hangi Tedavi Yöntemleri Uygulanır?
Kalp kapağında kaçak tedavisi, “herkese uyan tek bir reçete” şeklinde değildir. Tedavi planı; kaçağın hangi kapakta olduğuna, şiddetine, belirtilerin varlığına, kalbin ne kadar etkilendiğine ve hastanın yaşı ile genel sağlık durumuna göre tamamen kişiye özel olarak şekillendirilir. Temel amaç belirtileri gidermek, yaşam kalitesini artırmak ve en önemlisi, kalpte geri dönüşü olmayan hasarlar oluşmadan sorunu çözerek yaşam süresini uzatmaktır.
Gözlem ve İlaç Tedavisi
Her kalp kapağında kaçak hemen ameliyat gerektirmez. Hafif veya belirti vermeyen orta düzeydeki kaçaklarda genellikle “dikkatli bekleyiş” veya “tıbbi takip” adı verilen bir yaklaşım benimsenir. Bu süreçte hasta düzenli aralıklarla (genellikle 6 ayda veya yılda bir) ekokardiyografi ve doktor muayenesi ile kontrol edilir.
İlaç tedavisi, kapaktaki sızıntıyı mekanik olarak düzeltmez; yani kaçağı ortadan kaldırmaz. Ancak belirtileri geçici süreyle kontrol altına almak ve kalbin iş yükünü hafifletmek için son derece önemlidir. Bu amaçla kullanılan başlıca ilaç grupları şunlardır:
- Kan basıncını düşürerek kalbin kanı daha kolay pompalamasını sağlayan ilaçlar (ACE inhibitörleri, ARB’ler)
- Kalp hızını yavaşlatıp kalbin daha verimli çalışmasını sağlayan ve tansiyonu düzenleyen ilaçlar (Beta blokerler)
- Vücuttaki fazla sıvıyı atarak ödemi ve nefes darlığını azaltan ilaçlar (Diüretikler veya idrar söktürücüler)
- Çarpıntı veya ritim bozukluğu gelişmişse bunu kontrol altına alan ilaçlar (Antiaritmikler)
- Pıhtı riskini azaltmak için kullanılan kan sulandırıcılar (Antikoagülanlar), özellikle atriyal fibrilasyon gelişen hastalarda hayati önem taşır.
Cerrahi Tedavi
İlaç tedavisi yetersiz kaldığında, kaçak ileri dereceye ulaştığında, belirtiler hastanın yaşam kalitesini düşürdüğünde veya belirti olmasa bile ekokardiyografide kalbin fonksiyonlarında bozulma başladığı saptandığında, kalıcı çözüm cerrahi müdahaledir. Kalpte kaçak tedavisi için iki ana cerrahi seçenek vardır: kapak tamiri veya kapak değişimi.
Kalp Kapağı Tamiri (Onarımı): Mümkün olan her durumda cerrahlar için ilk ve en çok tercih edilen yöntemdir. Bu yöntemde hastanın kendi kapak dokusu korunur ve kaçağa neden olan sorun düzeltilir. Örneğin genişlemiş bir kapak halkası özel bir halka (ring) ile daraltılabilir, sarkmış veya yırtılmış bir kapakçık yaprağı düzeltilebilir veya kopmuş olan kapak iplikçikleri (kordalar) onarılabilir. Kapak tamirinin en büyük avantajları; vücudun kendi dokusuyla yaşamaya devam etmesi, genellikle ömür boyu kan sulandırıcı ilaç kullanma zorunluluğunun olmaması, enfeksiyon riskinin daha düşük olması ve uzun dönemde yaşam beklentisinin daha iyi olmasıdır.
Kalp Kapağı Değişimi: Eğer kapak dokusu enfeksiyon, aşırı kireçlenme veya romatizmal hastalık nedeniyle tamir edilemeyecek kadar hasar görmüşse, o zaman hasarlı kapak çıkarılır ve yerine yapay (protez) bir kapak takılır.
İki ana tip protez kapak mevcuttur:
- Mekanik kapaklar
- Biyolojik (doku) kapaklar
Mekanik kapaklar, titanyum veya karbon gibi son derece dayanıklı materyallerden yapılır ve teorik olarak ömür boyu dayanıklıdır. Ancak en büyük dezavantajı, yüzeylerinde pıhtı oluşumuna yol açma riskidir. Bu nedenle mekanik kapak takılan hastaların, bu riski ortadan kaldırmak için hayatlarının sonuna kadar Coumadin (warfarin) gibi etkili kan sulandırıcı ilaçları düzenli olarak kullanmaları ve kan testleriyle (INR) sürekli takip edilmeleri zorunludur.
Biyolojik kapaklar ise genellikle sığır veya domuzların özel işlemden geçirilmiş kalp dokularından (perikard) yapılır. En önemli avantajları, pıhtı oluşturma risklerinin çok düşük olması ve bu nedenle genellikle uzun süreli kan sulandırıcı kullanımını gerektirmemeleridir. Ancak bu kapaklar mekanik kapaklar kadar dayanıklı değildir ve zamanla yıpranırlar. Ortalama ömürleri 15-20 yıl civarındadır ve bu sürenin sonunda yeniden bir ameliyatla değiştirilmeleri gerekebilir. Bu nedenle genellikle daha ileri yaştaki hastalarda veya kan sulandırıcı kullanamayacak kişilerde tercih edilirler.
Modern Minimal İnvaziv ve Kateter Yöntemleri
Günümüzde kalp kapağında kaçak tedavisi, sadece göğüs kemiğinin tamamen kesildiği klasik açık kalp ameliyatları ile sınırlı değildir. Minimal invaziv cerrahi veya halkarasında kapalı kalp ameliyatı adı verilen tekniklerle, göğüs yan duvarından (koltukaltı ) veya meme altından yapılan çok daha küçük kesilerle de kapak tamiri veya değişimi başarılı bir şekilde yapılabilmektedir. Bu yöntemler daha az kanama, daha az ağrı,daha az kanama , daha hızlı iyileşme süreci ve daha iyi kozmetik sonuçlar sunar. Açık kalp ameliyatı için çok yüksek risk taşıyan yaşlı veya ek ciddi sağlık sorunları olan hastalarda ise, kasıktaki atardamardan girilerek uygulanan ameliyatsız kateter yöntemleri bir umut olmaktadır. Örneğin ciddi mitral kapak kaçağı olan uygun hastalarda “MitraClip” adı verilen bir mandal sistemi, kateter yoluyla kalbe ulaştırılır ve kapağın sızdıran yaprakçıkları birbirine tutturularak kaçak azaltılır. Bu yöntemler cerrahinin risklerini ortadan kaldırarak hastaların yaşam kalitesini artırmada önemli bir rol oynamaktadır.
Comentarios de 5
Ahmet Tarık Netoğlu
13 enero 2022 a 11:27
Buen día a mi hijo de 12 años le tomaron la ecografía y le detectaron una fuga en su válvula cardíaca y el doctor dijo que no hay necesidad de cirugía por el momento pero estamos preocupados y nos preguntamos si causará alguna. problemas en la vida diaria y en el futuro. Estaríamos muy contentos si pudieras ayudar.
usuario
18 octubre 2022 a 00:13
Tengo el mismo problema. Definitivamente deberías mantenerlo caliente y no frío.
Ayşe Yilmaz
5 septiembre 2022 a 12:04
Buen día a mi hijo de 13 años le tomaron la ecografía y le detectaron una fuga en su válvula cardiaca y el doctor dijo que no hay necesidad de cirugía por el momento pero estamos preocupados y nos preguntamos si causará alguna. problemas en la vida diaria y en el futuro. Estaríamos muy contentos si pudieras ayudar.
Yavuz
10 septiembre 2022 a 03:45
Hola, tengo 15 años. Cuando tenía 12 años, me notaron mientras estaba pasando por un chequeo para obtener la licencia deportiva. También tenía una fuga en la válvula aórtica. , pero aun así me recetó una inyección llamada deposilina para proteger mi corazón.
tirar
3 octubre 2022 a 08:45
A mi hijo le hicieron una ecografía. Le diagnosticaron miopatía fisiológica límite. Me pregunto si hay alguna progresión. Sospechan de un trastorno reumático. La prueba principal dio positivo 3 veces, con 3 meses de diferencia.