ASD (Atriyal Septal Defekt) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

ASD (Vorhofseptumdefekt) bezieht sich auf angeborene Löcher in den Herzwänden. Manchmal kann es sich um ein Loch handeln, manchmal um zwei Löcher. Dabei gelingt es dem Herzen während seiner Bildung im Mutterleib nicht, sich vollständig zu schließen, so dass das Loch in der Mitte verbleibt. Es bedeutet das Herzloch zwischen den Vorhöfen. Atrium ist das Atrium, Septum ist die Wand. Ein Vorhofseptumdefekt ist das von Geburt an bestehende Loch zwischen den Vorhöfen. Dieses Herzloch verursacht möglicherweise keine Beschwerden, kann aber manchmal viele Beschwerden verursachen. Manchmal kann es bis zum 50. oder 60. Lebensjahr auftreten, ohne dass es zu Beschwerden kommt, und es kann auch zufällig entdeckt werden. In diesen Fällen wird dieses Herzloch mit minimal-invasiven Operationstechniken durch minimal kleine Schnitte verschlossen. Manchmal wird es mit einem Flicken verschlossen, manchmal wird es durch die Errichtung gegenüberliegender Wände geschlossen. Dadurch verschwinden alle Beschwerden des Patienten und es kommt in Zukunft nicht mehr zu Rissen oder Öffnungen.

Diğer Adları Atriyal Septum Defekti, Kalpte delik (kulakçıklar arası)
Etkilenen Sistem Kardiyovasküler Sistem (kalp)
Nedenleri Doğuştan (konjenital); fetal kalpteki septal kapanma kusuru
Tipleri Sekundum ASD (en yaygın), Primum ASD, Sinüs venosus tipi, Koroner sinüs tipi
Belirtiler Çocuklukta genellikle belirtisiz; erişkinlerde çabuk yorulma, nefes darlığı, çarpıntı, sık solunum yolu enfeksiyonu
Tanı Yöntemleri EKG, ekokardiyografi (transtorasik veya transözofageal), kalp kateterizasyonu, MR
Komplikasyonlar Sağ kalp yetmezliği, aritmiler, inme riski (paradoksal emboli), pulmoner hipertansiyon
Tedavi Yöntemleri Bebeklikte küçük  defektler izlenebilir; ileri yaşlarda tespit edildiğinde hemen ameliyat. Koltukaltından minimal kesi ile  cerrahi onarım yapılır.
Müdahale Yaşı Semptomatik çocuklukta; asemptomatiklerde genellikle 2-5 yaş arasında, geç kalınmış olgularda erişkin yaşta yapılabilir
Takip ve İzlem Ameliyat sonrası ilk yıl ekokardiyografi kontrolü.
Prognoz Ameliyat sonrası  çok iyi, normal hayatına devam eder.

Atriyal Septal Defekt Nedir ve Kalbi Nasıl Etkiler?

Bu durumu tam olarak kavrayabilmek için önce kalbimizin muhteşem mimarisine bir göz atalım. Kalbi, iki katlı ve yan yana iki ayrı dairesi olan bir ev gibi düşünebilirsiniz. Bu evin üst katlarında “kulakçık” (atriyum), alt katlarında ise “karıncık” (ventrikül) adını verdiğimiz odalar bulunur. Evin sağ tarafındaki daire, vücudu dolaşıp yorulmuş, oksijeni azalmış kanı toplar ve temizlenmesi için hemen yan komşusu olan akciğerlere yollar. Akciğerlerde oksijenle taptaze hale gelen kan ise evin sol tarafındaki daireye geri döner ve buradan güçlü bir şekilde pompalanarak tüm vücuda dağıtılır.

İşte bu iki daire arasında, yani kalbin sağ ve sol tarafı arasında, temiz ve kirli kanın birbirine karışmasını engelleyen kalın bir duvar vardır. Bu duvara tıpta septum diyoruz. Kalp septum nedir sorusunun cevabı, kalbin bu hayatı ayıran duvarıdır. Atriyal Septal Defekt ise, bu evin üst kat odaları olan kulakçıklar arasındaki duvarda (atriyal septumda) bir delik olmasıdır. Yani a s d ne demek diye sorulduğunda, cevap kulakçıklar arası duvardaki deliktir.

Peki bu delik neye sebep olur? Kalbin sol tarafındaki basınç, sağ tarafındakinden her zaman daha yüksektir. Bu basınç farkı nedeniyle, normalde tüm vücuda gitmesi gereken oksijenden zengin temiz kanın bir kısmı, bu delikten geçerek sağ tarafa kaçar. Bu anormal kan geçişi, sağ kulakçığa gelen kirli kanla temiz kanın karışmasına ve akciğerlere gönderilen toplam kan miktarının normalin çok üzerine çıkmasına neden olur.

Bu durumu bahçe sulamak için tasarlanmış bir su pompasının, aynı anda hem bahçeyi sulayıp hem de havuzu doldurmaya çalışmasına benzetebiliriz. Pompa (kalbin sağ tarafı) normalden çok daha fazla çalışmak zorunda kalır. Yıllar boyunca devam eden bu fazladan yük, pompanın motorunu yorar, genişletir ve zamanla performansını düşürür. İşte ASD’nin kalbe yaptığı tam olarak budur. Kalbin sağ tarafı giderek büyür, yorulur ve uzun vadede akciğer atardamarlarında basınç artışına (pulmoner hipertansiyon) ve kalp yetmezliğine zemin hazırlar.

İlginizi Çekebilir!  Mitral Kapak Darlığı

Kaç Farklı Türde Atriyal Septal Defekt Görülebilir?

Karşımıza çıkan Atriyal Septal Defekt vakaları, deliğin atriyal septum üzerindeki konumuna göre farklılık gösterir. Bu sınıflandırma, tedavi yaklaşımımızı belirlemede kritik bir rol oynar. Başlıca ASD tipleri şunlardır:

  • Sekundum ASD
  • Primum ASD
  • Sinüs Venosus ASD
  • Koroner Sinüs Defekti

Şimdi bu türlerin ne anlama geldiğini daha yakından inceleyelim. Sekundum ASD, aralarında en sık rastladığımız türdür ve tüm vakaların dörtte üçünden fazlasını oluşturur. Deliğin konumu, septumun tam orta kısmıdır. Bu tipin en önemli özelliği, genellikle başka bir kalp anormalliği ile birlikte olmaması ve yapısal olarak uygun vakalarda, halk arasında “şemsiye yöntemi” olarak bilinen kateterle kapatma işlemine son derece elverişli olmasıdır. Bu hastalar için büyük bir konfor ve avantaj anlamına gelir.

Primum ASD, septumun alt kısmında, kalbin alt ve üst odacıkları arasındaki kapakçıklara çok yakın bir bölgede yer alır. Bu konumu nedeniyle, sıklıkla mitral kapakta yarık gibi ek kapak sorunlarıyla birlikte bulunur. Bu nedenle tedavisi her zaman cerrahi onarım gerektirir ve ameliyat sırasında hem delik kapatılır hem de kapakçıktaki sorun düzeltilir.

Sinüs Venosus ASD ise daha nadir görülen bir tiptir. Septumun üst veya alt uçlarında, kalbe ana kanı getiren büyük toplardamarların (vena kava) girişine yakın bir yerde bulunur. Bu tip ASD’lerin önemli bir özelliği, genellikle akciğerlerden gelen temiz kanı taşıyan damarların bir veya birkaçının yanlışlıkla sol kulakçık yerine sağ kulakçığa açılmasıdır (anormal pulmoner venöz dönüş). Bu ek durum cerrahi onarımı zorunlu kılar ve ameliyat sırasında bu damarların da doğru yere yönlendirilmesi gerekir.

Son olarak en nadir tip olan Koroner Sinüs Defekti, genellikle çok daha karmaşık doğumsal kalp hastalıklarının bir parçası olarak karşımıza çıkar ve tedavisi de bu karmaşık duruma göre planlanır.

Bir de sıkça ASD ile karıştırılan Patent Foramen Ovale (PFO) durumu vardır. PFO, anne karnında her bebekte bulunan ve doğumla birlikte kapanması gereken doğal bir kapakçığın açık kalmasıdır. PFO, ASD gibi gerçek bir doku eksiği, yani bir delik değildir. Nüfusun yaklaşık dörtte birinde görülebilen bu durum genellikle masumdur ve tedavi gerektirmez.

Atriyal Septal Defekt Neden Oluşur ve Kimler Risk Altındadır?

Öncelikle en önemli noktayı vurgulamak gerekir: Atriyal Septal Defekt, anne veya babanın yaptığı bir hatadan kaynaklanmaz. Bu tamamen bebeğin anne karnındaki gelişimi sırasında, kalbin oluşumundaki çok hassas bir aşamada meydana gelen bir aksaklıktır. Nedenlerinin tam olarak ne olduğu çoğu zaman bilinemese de bazı faktörlerin bu riski artırabildiği düşünülmektedir.

Genetik faktörler önemli bir rol oynayabilir. Ailede doğumsal kalp hastalığı öyküsü olması, riski bir miktar artırabilir. Ayrıca Down sendromu, Holt-Oram sendromu gibi bazı genetik sendromlara sahip bebeklerde ASD görülme olasılığı daha yüksektir.

Hamilelik sırasında annenin karşılaştığı bazı durumlar da bebeğin kalp gelişimini etkileyerek riski bir miktar artırabilir. Bu faktörlerden bazıları:

  • Kızamıkçık (Rubella) enfeksiyonu
  • Kontrol altında olmayan diyabet
  • Lupus gibi otoimmün hastalıklar
  • Bazı antiepileptik ilaçlar
  • Lityum içeren ilaçlar
  • Alkol tüketimi
  • Rauchen
  • Uyuşturucu madde kullanımı

En Yaygın Atriyal Septal Defekt Belirtileri Nelerdir?

ASD belirtileri, deliğin boyutuna, tipine ve en önemlisi kişinin yaşına bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Küçük bir delik, bir ömür boyu hiç fark edilmeden kalabilirken, büyük bir delik zamanla belirgin şikayetlere yol açabilir. Bu nedenle belirtileri çocukluk ve yetişkinlik olarak iki ayrı başlıkta incelemek daha doğrudur.

İlginizi Çekebilir!  Was ist die Kawasaki-Krankheit?

Bebeklik ve çocukluk döneminde, özellikle delik büyükse, Atriyal Septal Defekt’in gösterebileceği bazı belirtiler şunlardır:

  • Werden Sie nicht so schnell müde
  • Nefes darlığı (özellikle aktivite sırasında)
  • Yetersiz kilo alımı
  • Yavaş büyüme
  • Tekrarlayan akciğer enfeksiyonları (bronşit, zatürre)
  • Beslenme güçlüğü (bebeklerde)
  • Duyulabilir kalp üfürümü

Çocuklarda en sık karşılaşılan bulgu, rutin bir muayene sırasında doktorun stetoskopla duyduğu “üfürüm”dür. Bu anormal ses, çoğu zaman aileyi bir çocuk kardiyolojisi uzmanına yönlendiren ilk işarettir. Diğer belirtiler ise kalbin ve akciğerlerin artan kan akışıyla başa çıkmakta zorlandığının göstergeleridir. Vücudun büyüme ve gelişme için harcaması gereken enerji, sürekli fazladan çalışan kalbe gittiği için büyüme geriliği ve kilo alamama görülebilir. Akciğerlerin sürekli “ıslak” olması, onları enfeksiyonlara daha yatkın hale getirir.

Yıllarca belirti vermeden ilerleyebilen Atriyal Septal Defekt, yetişkinlikte genellikle şu şikayetlerle kendini gösterir:

  • Eforla gelen nefes darlığı
  • Kronik yorgunluk
  • Çarpıntı hissi
  • Düzensiz kalp atışları
  • Ayaklarda, bacaklarda veya karında şişlik (ödem)
  • İnmeye yatkınlık
  • Migren tipi baş ağrıları
  • Dudaklarda morarma (ileri vakalarda)

Yetişkinlikte ortaya çıkan bu belirtiler artık kalbin ve akciğerlerin yıllardır maruz kaldığı yüke daha fazla dayanamadığının işaretidir. Merdiven çıkarken veya basit bir ev işi yaparken bile nefes nefese kalmak, gün içinde sürekli bir bitkinlik hali, en sık görülen şikayetlerdir. Çarpıntı ve ritim bozuklukları, özellikle 40’lı yaşlardan sonra, kalbin kulakçıklarının yıllar içinde gerilip genişlemesinin bir sonucudur. Ayaklardaki şişlik ise sağ kalp yetmezliğinin başladığına dair önemli bir uyarıdır.

Atriyal Septal Defekt Tanısı İçin Hangi Yöntemler Kullanılır?

ASD’den şüphelenildiğinde, tanıyı kesinleştirmek ve tedaviyi doğru bir şekilde planlamak için bir dizi değerlendirme yaparız. Bu süreç bir dedektiflik çalışmasına benzer ve her bir test, bulmacanın önemli bir parçasını tamamlar.

Tanı yolculuğu genellikle fizik muayene ile başlar. Stetoskopla kalbi dinlediğimizde duyduğumuz ve ASD için oldukça tipik olan “sabit çiftleşmiş ikinci kalp sesi” ve “sistolik üfürüm” gibi bulgular, bizi doğru yola yönlendiren ilk ipuçlarıdır.

Ancak tanıyı kesinleştiren ve yol haritamızı çizen en değerli yöntem Ekokardiyografi (EKO), yani kalp ultrasonudur. Bu ağrısız ve radyasyon içermeyen test, kalbin detaylı bir haritasını çıkarır. Göğüs duvarı üzerinden yapılan standart EKO (Transtorasik EKO) ile deliğin varlığını, yerini, boyutunu, kalbin odacıklarının ne kadar genişlediğini ve delikten ne kadar kan geçtiğini net bir şekilde görebiliriz. Bazen, özellikle yetişkinlerde veya kateterle kapatma işlemi planlandığında, daha net görüntüler elde etmek için yemek borusu yoluyla yapılan Transözofageal Ekokardiyografi (TEE) gerekebilir. Bu yöntem deliğin kenar yapısını ve kapatma cihazının güvenle yerleştirilip yerleştirilemeyeceğini değerlendirmede bize paha biçilmez bilgiler sunar.

Ekokardiyografi tanıyı büyük oranda kesinleştirse de durumu tam olarak değerlendirmek için ek testlere ihtiyaç duyulabilir:

  • Elektrokardiyogram (EKG)
  • Akciğer Grafisi (Göğüs Röntgeni)
  • Kardiyak Manyetik Rezonans (MR)
  • Bilgisayarlı Tomografi (BT)
  • Kardiyak Kateterizasyon

EKG, kalbin elektriksel aktivitesini kaydederek ritim bozukluklarını veya kalbin sağ tarafındaki yüklenmeyi gösterir. Akciğer grafisi, kalbin genel büyüklüğü ve akciğer damarlarındaki kanlanma artışı hakkında fikir verir. Kardiyak MR veya BT, özellikle anatomik yapının karmaşık olduğu veya ekokardiyografinin yetersiz kaldığı durumlarda, kalp odacıklarının hacmini ve fonksiyonlarını çok hassas bir şekilde ölçmek için kullanılır.

Kardiyak Kateterizasyon ise girişimsel bir yöntemdir. Özellikle ileri yaşta tanı konmuş veya akciğer tansiyonu şüphesi olan hastalarda, tedavi kararını vermeden önce başvururuz. Bu işlemde kasıktaki bir damardan kalbe ilerletilen ince tüplerle kalp içi basınçlar ve kandaki oksijen seviyeleri doğrudan ölçülür. Bu sayede deliğin kapatılmasının hasta için faydalı mı yoksa zararlı mı olacağına dair en kesin bilgilere ulaşırız.

İlginizi Çekebilir!  Was ist eine tiefe Venenthrombose?

Atriyal Septal Defekt İçin Hangi Tedavi Seçenekleri Mevcuttur?

Atriyal septal defekt tanısı konulduğunda, hangi yaşta olursa olsun tedavisi cerrahidir. Nadiren çok küçük asd katater ile şemsiye yöntemi denen metal plaklar ile kapatılır. 

Gözlem ve Tıbbi Takip

Bebeklik döneminde saptanan çok  küçük deliklerin( 4 mm den küçük) bir kısmının ilk birkaç yıl içinde kendiliğinden kapandığı bilinmektedir. Bu durumda hastayı düzenli aralıklarla kardiyoloji kontrollerine çağırarak durumu yakından izlemek yeterlidir.

Katater ile Şemsiye yönteminde  cihazın yerinden oynaması, kalp duvarında aşınma yapması, pıhtı oluşumu veya ritim sorunları gibi komplikasyonlar görülebilir. Bu nedenle doğru hasta seçimi ve işlemin tecrübeli bir ekip tarafından yapılması hayati önem taşır. Kalbe şemsiye takılması sonrası dönemde, cihazın üzeri dokuyla kaplanana kadar genellikle 6 ay süreyle kan sulandırıcı (aspirin gibi) ilaçlar kullanılır.

Cerrahi Tedavi

Kateter yöntemine uygun olmayan veya ek kalp sorunları olan hastalarda cerrahi onarım, altın standart ve kesin çözüm olmaya devam etmektedir. Primum, sinüs venozus gibi ASD tipleri veya kateterle kapatılamayacak kadar büyük ya da kenar dokusu yetersiz olan sekundum ASD’ler ameliyatla tedavi edilir.

Günümüzde koltukaltından minimal invaziv cerrahi ile kalbe ulaşılır ve kalp-akciğer makinesi desteğinde delik, ya doğrudan dikişlerle ya da sentetik bir yama (patch) veya hastanın kendi kalp zarından hazırlanan bir yama ile kapatılır.

Riskler: “Acaba kalp deliği ameliyatı ölüm riski var mı?” sorusu, ailelerin en büyük endişesidir. Başka ciddi sağlık sorunu olmayan bir hastada, izole bir ASD’nin onarımı için yapılan ameliyatın riski, deneyimli merkezlerde son derece düşüktür (%0.5’in altında). Bu risk, apandisit ameliyatı riskinden bile daha düşük olabilir.

Tedavinin zamanlaması da önemlidir. Genellikle, kalpte ve akciğerlerde geri dönüşümsüz değişiklikler başlamadan, okul çağı öncesinde (3-5 yaş arası) deliğin kapatılması tercih edilir. Ancak yetişkinlikte tanı konulduğunda hemen ameliyat önerilir. Tedavi Edilmeyen Bir Atriyal Septal Defekt Hangi Sorunlara Yol Açabilir?

Küçük ve önemsiz delikler genellikle sorun yaratmazken, tedavi edilmeyen orta ve büyük boyutlu bir Atriyal Septal Defekt, uzun vadede ciddi ve hayatı tehdit edebilen komplikasyonlara zemin hazırlayabilir. Bu nedenle belirti olmasa bile önemli bir deliğin kapatılması proaktif bir sağlık yatırımıdır. Tedavi edilmediğinde karşılaşılabilecek başlıca sorunlar şunlardır:

  • Sağ Kalp Yetmezliği
  • Pulmoner Hipertansyon (Akciğer Yüksek Tansiyonu)
  • Eisenmenger Sendromu
  • Kalp Ritim Bozuklukları (Aritmiler)
  • Paradoksal Emboli (İnme Riski)
  • Yaşam Beklentisinde Azalma

Sağ kalp yetmezliği, sürekli aşırı çalışan sağ karıncığın zamanla yorulup kasılma gücünü kaybetmesiyle ortaya çıkar ve vücutta sıvı birikmesine (ödem), nefes darlığına ve ileri düzeyde halsizliğe neden olur. Pulmoner hipertansiyon, akciğerlere sürekli yüksek basınçla kan pompalanmasının bir sonucu olarak akciğer damarlarının sertleşmesi ve daralmasıdır. Bu durum ilerlediğinde, sağ kalpteki basınç sol kalpteki basıncı aşar ve kan akış yönü tersine döner. Kirli kanın temiz kana karışıp vücuda gitmesiyle oluşan bu tabloya Eisenmenger Sendromu denir ve bu aşamadan sonra deliğin kapatılması artık mümkün değildir.

Ritim bozuklukları, özellikle atriyal fibrilasyon, 40 yaş üstü tedavi edilmemiş ASD’li hastalarda çok sık görülür. Genişlemiş ve yapısı bozulmuş kulakçıklardan kaynaklanan bu durum çarpıntıya ve daha da önemlisi kalp içinde pıhtı oluşumuna yol açar. Paradoksal emboli ise, bacak toplardamarları gibi yerlerde oluşan küçük pıhtıların, ASD deliğinden geçerek beyne gitmesi ve inmeye (felç) neden olmasıdır. Tüm bu komplikasyonlar, tedavi edilmemiş önemli ASD’si olan bireylerde yaşam beklentisini olumsuz etkileyebilir.

Hinterlasse eine Antwort

Deine Email-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind markiert *

📞 Hemen Randevu Al!