Buerger hastalığı, adını belki pek duymamış olabilirsiniz ama aslında küçük ve orta boydaki damarlarımızı etkileyen, ciddi bir iltihaplanma ve tıkanıklık hastalığıdır. Genellikle ellerimizdeki ve ayaklarımızdaki atardamarları ve toplardamarları hedefler. Bu durum, damarların iltihaplanıp daralmasıyla kan akışının azalmasına neden olur. Düşünsenize, dokularınız yeterince kan alamayınca zarar görmeye başlıyor ve eğer zamanında müdahale edilmezse, maalesef kangrene kadar gidebilen çok ciddi sorunlara yol açabilir.
Genelde Bürger-Krankheit ile ilgili en önemli noktalardan biri, özellikle sigara içen kişilerde çok sık görülmesidir. Neredeyse her zaman sigara kullanımıyla ilişkilendirilir. Ama iyi haber şu ki, eğer erken teşhis konulursa ve doğru tedaviyle ilerlenirse, bu hastalığın gidişatını durdurmak ve hatta iyileşme sağlamak mümkün.
Bazen bu iltihaplanma el parmaklarımıza kadar da yayılabilir. Eğer zamanında teşhis konulmazsa, hastalık parmaklardan başlayarak ayaklara doğru ilerleyebilir. İşin kötü yanı, hastalığın başında belirtiler çoğu zaman çok hafiftir ve kolayca gözden kaçabilir. Belki sadece bir veya birkaç ayak parmağınızda yürürken bir ağrı hissedersiniz ve bunu yorgunluğa veya başka basit bir şeye yorup pek önemsemeyebilirsiniz. Ancak unutmayın, bu küçük ağrılar bile aslında vücudunuzun size verdiği önemli sinyaller olabilir.
Diğer Adları | Tromboanjitis Obliterans |
Etkilenen Sistem | Dolaşım Sistemi, özellikle ayak damarları |
Nedenleri | Tam bilinmemekle birlikte genetik kabul edilir , Sigara arttırıcı faktör |
Risk Faktörleri | Sigara içmek, genç yaş (genellikle 20-45), erkek cinsiyet, genetik yatkınlık |
Belirtiler | Ayak ve ellerde ağrı, soğukluk, renk değişikliği,bacak kıllarında dökülme, yürürken ağrı (klodikasyon), parmaklarda yara açılması ve gangren |
Tanı Yöntemleri | Fizik muayene, Doppler ultrason,kesin tanı anjiografi ile konur. |
Komplikasyonlar | Parmaklarda çürüme ve gangren, enfeksiyon ve ağrı kesicilere cevap vermeyen ağrı atakları |
Tedavi Yöntemleri | Tek tedavisi cerrahi (sempatektomi), verilen ağrı kesici ve damar genişleticiler etkimez çünkü arter tıkanıklığı nedeniyle ulaşamaz. Sadece beyinden ağrıyı kesen morfin tipi ilaçlar. |
Önleme | Sigaranın bırakılması, düzenli takip, ayak ve el hijyenine dikkat |
Görülme Sıklığı | Sigara içenlerde orta sıklıkta görülür.Kadınlarda daha nadir. |
Prognoz | Tütün kullanımının bırakılmasıyla hastalığın ilerlemesi durabilir; fakat oluşan yara ve komplikasyonlar geçmez. Sempatektomi ağrıyı keser ve ayak beslenmesi artar. |
Vücudumuzdaki damar ağını, bir şehrin her sokağına su taşıyan boru hatlarına benzetebiliriz. Bu hatlar ne kadar sağlıklıysa, şehrin her noktası da o kadar canlı olur. Buerger Hastalığı, işte bu boru hatlarından özellikle ellerimizdeki ve ayaklarımızdaki daha ince olanlarını hedef alan, sinsi bir problemdir.
Pek çok insanın bildiği damar sertliğinden (ateroskleroz) tamamen farklı bir şekilde çalışır. Damar sertliğinde damarlar, duvarlarında biriken kolesterol ve yağ nedeniyle yavaş yavaş daralır. Buerger Hastalığı’nda ise sorun bir birikinti değil damar duvarının bizzat kendisinin iltihaplanmasıdır. Tütün ürünlerindeki kimyasalların tetiklediği bu iltihabi reaksiyon, damarın iç yüzeyini hasara uğratır ve şişirir. Bu hassas ve iltihaplı ortamda kan, normalden çok daha kolay bir şekilde pıhtılaşmaya başlar. Oluşan bu minik kan pıhtıları (trombüsler), damarı bir tıkaç gibi kapatır ve kanın ileriye akışını engeller.
Kan akışı durduğunda, o damarın ucundaki dokular – genellikle parmaklarımız ve ayak parmaklarımız – adeta bir kuraklığın ortasında kalır. Oksijen ve besin alamaz hale gelirler. İşte bu noktada ağrılı ve yıpratıcı bir süreç başlar. Dokular önce zayıflar, ardından hasar görür ve en sonunda, eğer kan akışı yeniden sağlanamazsa, canlılığını yitirir.
Bu hastalığın bir diğer ilginç yönü ise “bölgesel” ilerlemesidir. Yani bir damar boydan boya tamamen tıkanmak yerine, belirli kısımları hastalanırken aralarda sağlıklı kalmış damar bölümleri bulunur. Bu durum vücudun bir savunma mekanizmasını tetikler. Bedenimiz, tıkalı olan yolu aşmak için adeta yeni patikalar, yani yan damarlar (kollateraller) oluşturmaya çalışır. Bu yeni oluşan damarlar o kadar ince ve kıvrımlıdır ki anjiyografi dediğimiz damar filminde görüntülendiklerinde bir “tirbuşon”u andırırlar. Bu tirbuşon görüntüsü, Buerger Hastalığı için çok değerli bir tanısal ipucudur.
Buerger Hastalığı genellikle seçici davranır ve belirli bir profili hedef alır. Hastalık, büyük bir çoğunlukla 45-50 yaşın altındaki genç ve orta yaşlı erkeklerde görülür. Özellikle günde bir paketten fazla sigara içen veya uzun yıllardır tütün kullanan bireyler en büyük risk grubunu oluşturur. Belirtilerin ilk ortaya çıkış yaşı genellikle 30’lu yaşlardır. Kadınlarda ve daha ileri yaştaki insanlarda görülmesi ise oldukça nadirdir.
Fakat bu tablo son yıllarda değişmeye başlamıştır. Kadınlar arasında sigara kullanımının artmasıyla birlikte ne yazık ki kadın Buerger hastalarının sayısında da bir artış gözlemlenmektedir. Bu durum hastalığın gelişiminde asıl belirleyici olanın cinsiyet değil doğrudan tütün kullanımı olduğunu acı bir şekilde ortaya koymaktadır.
Hastalığın coğrafi dağılımı da oldukça dikkat çekicidir. Dünyanın her yerinde karşımıza çıkabilse de ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz havzası, Orta Doğu ve Uzak Doğu ülkelerinde (Japonya, Kore, Hindistan gibi) çok daha yaygındır. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da ise görülme sıklığı oldukça düşüktür. Bu coğrafi farklılıklar, sigara alışkanlıklarının yanı sıra genetik bir yatkınlığın da hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Herkesin genetik mirası farklıdır ve bazı genetik yapılar kişiyi tütünün damarlar üzerindeki yıkıcı etkisine karşı daha savunmasız bırakabilir.
Buerger Hastalığının neden başladığına dair kesin ve tek bir cevap henüz bulunamamıştır. Ancak tüm belirsizliklerin ortasında, bilim dünyasının hemfikir olduğu ve altını defalarca çizdiği tek bir gerçek vardır: Tütün. Buerger Hastalığının ortaya çıkmasındaki ve ilerlemesindeki mutlak bir numaralı suçlu, tütün ve tütün içeren tüm ürünlerdir.
Bu hastalığın gelişmesinde rol oynadığı düşünülen temel faktörler şunlardır:
Milyonlarca insan tütün kullanırken neden sadece belirli bir grubun bu hastalığa yakalandığı sorusu, diğer potansiyel faktörleri gündeme getirir. Tütün kullanımının üzerine eklenen bazı durumlar hastalığın ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Bu ek faktörler şunlardır:
Bu tabloyu bir formül gibi düşünebiliriz: Yoğun tütün kullanımı + Kişiye özgü yatkınlık (genetik veya immünolojik) = Buerger Hastalığı. Yani tütün, fitili ateşleyen kıvılcımdır; ancak barut fıçısının ne kadar dolu olduğu, kişinin kendi biyolojik yapısına bağlıdır. Bu nedenle tütünden uzak durmak, bu tehlikeli denklemin en önemli değişkenini ortadan kaldırmak anlamına gelir.
Buerger Hastalığı, varlığını genellikle yavaş yavaş hissettirir. Belirtiler ilk başta hafif ve belirsiz olabilir, ancak zamanla şiddetlenir ve hayat kalitesini ciddi şekilde düşürür. Hastalığın erken ve ileri evre belirtilerini ayrı ayrı ele almak, durumu daha anlaşılır kılacaktır.
Hastalığın ilk dönemlerinde ortaya çıkan ve alarm zilleri olarak kabul edilmesi gereken erken belirtiler şunlardır:
Bu ilk belirtiler genellikle “yorgunluktandır”, “üşütmüşümdür” gibi düşüncelerle göz ardı edilebilir. Ancak bu şikayetler, özellikle sigara içen genç bir bireyde ortaya çıkmışsa, damarların yardım çağrısı olarak kabul edilmeli ve mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.
Hastalık tedavi edilmezse ve kişi sigara içmeye devam ederse, tablo çok daha ağırlaşır. İleri evrelerde görülen belirtiler doku hasarının başladığının habercisidir:
İstirahat ağrısı, hastalığın ciddiyetini gösteren en önemli bulgudur. Bu artık dokuların dinlenirken bile yeterli kanı alamadığı anlamına gelir. Ağrı o kadar şiddetlidir ki genellikle geceleri kişiyi uykusundan uyandırır ve yanıcı, zonklayıcı bir karakterdedir. Kangren ise geri dönüşü olmayan bir noktadır. Buerger hastalığı resimli anlatımlarında görülen o siyahlaşmış, canlılığını yitirmiş parmak görüntüsü, kangrenin ta kendisidir. Bu aşamada amaç artık dokuyu kurtarmak değil enfeksiyonun yayılmasını ve daha büyük bir uzuv kaybını önlemektir.
Buerger Hastalığı tanısı koymak, bir dedektifin ipuçlarını birleştirmesine benzer. Çünkü bu hastalığı kesin olarak gösteren tek bir kan testi veya film yoktur. Doğru tanıya ulaşmak, benzer şikayetlere yol açabilecek diğer tüm hastalıkların dikkatlice elenmesiyle mümkün olur. Bu nedenle Buerger, bir “dışlama tanısı” olarak kabul edilir ve bu süreçte bir Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanının tecrübesi hayati önem taşır.
Tanıya giden yolda izlenen adımlar genellikle şunlardır:
Bu adımlar arasında anjiyografi, tanıyı doğrulamada en değerli yöntemdir. Damarların içine özel bir boya maddesi verilerek çekilen bu filmlerde, Buerger Hastalığına özgü o “tirbuşon” benzeri ince yan damarlar, ana damarlardaki tıkanıklıklar ve hastalığın yayılımı net bir şekilde görülür. Tüm bu bulgular hastanın yaşı, sigara öyküsü ve şikayetleri ile birleştiğinde, tanı kesinleşmiş olur.
Bu başlık, Buerger Hastalığı ile ilgili belki de en önemli mesajı içeriyor. Eğer bu hastalıktan muzdaripseniz veya risk altındaysanız, lütfen bu bölümü çok dikkatli okuyun. Buerger hastalığı tedavisi için geliştirilmiş çeşitli ilaçlar, destekleyici yöntemler ve hatta ameliyatlar mevcuttur. Ancak bunların hiçbiri, tedavinin temelini oluşturan o tek ve en önemli adımın yerini tutamaz: Tütün ve nikotin içeren her türlü ürünü hayatınızdan tamamen ve kesin olarak çıkarmak.
Bu bir tavsiye değil tedavinin kendisidir. Hastalığın ilerlemesini durduran, ağrıları hafifleten ve en önemlisi ampütasyon denilen uzuv kaybını önleyen, bilimsel olarak kanıtlanmış yöntemlerden birdir. Sigarayı bırakmak, Buerger hastası için bir ilaç almak kadar, hatta ondan daha da önemli bir tıbbi müdahaledir.
Neden bu kadar önemli? Çünkü tütünün içindeki kimyasallar, damarlarınızdaki iltihabı sürekli olarak körükleyen bir yakıt gibidir. Siz sigara içmeye devam ettikçe, damarlarınızdaki yangın da sönmez. Verilen ilaçlar, yapılan pansumanlar, bu yangını sadece bir anlığına bastırır gibi olur ama alttan alta yanma devam eder. Çalışmalar günde sadece tek bir sigara içmenin bile hastalığı aktif tutmaya yettiğini göstermektedir. Bu nedenle “azaltmak” veya “hafif sigaraya geçmek” gibi yaklaşımlar kesinlikle bir çözüm değildir. Hatta nikotin bantları ve sakızları bile, içerdikleri nikotin nedeniyle damarlar üzerinde olumsuz etki yaratabileceğinden genellikle önerilmez. Çözüm, tam ve kalıcı bir vedadır.
Bu veda sürecinin zorlu olabileceğinin farkındayız. Ancak bu yolda yalnız değilsiniz. Sigara bırakma poliklinikleri, bu konuda uzmanlaşmış doktorlar ve psikologlar, size bu süreçte ihtiyacınız olan desteği sunmak için hazırdır. Atacağınız bu adım, sadece bir alışkanlığı terk etmek değil kendi uzuvlarınızı ve geleceğinizi kurtarmak için yapacağınız en cesur ve en doğru eylemdir.
Sigarayı bırakmak tedavinin temelini oluştursa da mevcut şikayetleri yönetmek ve hastanın hayat kalitesini artırmak için bir dizi ek tedavi yöntemi de uygulanır. Bu tedaviler, yangını söndürmese de alevleri kontrol altına almaya ve hasarı sınırlamaya yardımcı olur.
Buerger hastalığı ilaçları genellikle kan akışını iyileştirmeye ve belirtileri hafifletmeye yöneliktir:
Eğer arteriyal beslenme tam bozulmuşsa bu ilaçların etkimesi ve ağrının kesilmesi imkansızdır. Bu nedenle ayakta yara , enfeksiyon olmuşsa arteriyal akım olmadığındandır ve ilaçlar dokuya ulaşamadığından ağrı ve enfeksiyon devam eder.
Diğer taraftan; hastanın günlük yaşamında dikkat etmesi gereken ve tedaviyi destekleyen bazı önemli noktalar da vardır:
Bu destekleyici tedavilerin her biri, sigaranın bırakılmasıyla birleştiğinde anlam kazanır ve hastanın daha konforlu bir yaşam sürmesine yardımcı olur.
Buerger Hastalığı’nda erken veya geç tanı konulduğunda tek cerrahi tedavi Sempatektomi ameliyatıdır. Ayaklar için lomber sempatektomi yapılır ve damarların istemsiz kasılmasına neden olan sempatik sinirler kesilerek damarlarda bir miktar rahatlama ve kan akışında artış sağlanır. Özellikle ağrıyı azaltmada çok faydalıdır. Uzun vadede kılcal damar akımını arttırdığından dolayı iyileşme görülür.
Burger hastalığında damara kesinlikle girişim yapılmamalıdır. Çünkü oluşmuş yan kılcal damarların tromboze olmasına ve amputasyon seviyesinin yükselmesine, ağrının şisdetlenmesine , nekroz ve gangrenin hızlanmasına neden olur.
Bypass ameliyatı ise Buerger’da nadiren bir seçenektir. Çünkü bypass yapılacak, yani kanın yönlendirileceği sağlıklı bir hedef damar bulmak genellikle mümkün olmaz.
Ne yazık ki geç kalınmış ve zamanında sempatektomi ameliyatı yapılmamış hastalarda ve damar içine girişimsel tel ile açmak için damar duvarı ve kılcal damarlar tahrip esilmişse gangren (kangren) hızla ilerler, enfeksiyon kontrol altına alınamaz ve ağrı şiddetlenir. Bu durumda ampütasyon kaçınılmaz hale gelebilir. Ampütasyon, ölü dokunun temizlenerek enfeksiyonun vücuda yayılmasını ve hastanın hayatını tehdit etmesini önlemek için yapılan zorunlu bir işlemdir. Sigara içmeye devam eden bir hastada yapılan her türlü cerrahi girişimin başarısız olmaya mahkum olduğu ve hastayı daha kötü bir sona, yani daha yukarı seviyeden bir ampütasyona sürükleyebileceği unutulmamalıdır.
Evet, tıp dünyası Buerger Hastalığı gibi zorlu durumlar için umut olabilecek yeni tedaviler üzerinde aralıksız çalışmaktadır. Henüz standart tedavi haline gelmemiş olsalar da gelecekte önemli bir fark yaratma potansiyeli taşıyan bazı deneysel yöntemler mevcuttur.
Kök hücre tedavisi
Terapötik anjiyogenez (yeni damar oluşumunu uyaran tedaviler)
Kök hücre tedavisinde, hastanın kendi kemik iliğinden veya yağ dokusundan alınan hücreler, kanlanması bozuk olan uzva enjekte edilir. Bu hücrelerin bölgede yeni ve sağlıklı damarların oluşumunu tetiklediği düşünülmektedir. Fakat maalesef bu işlemlerin faydası olmadığı gibi sempatektomi ameliyatını geciktirerek hastanın uzuv kaybına neden olabilir.İlk sonuçlar oldukça yüz güldürücüdür. Bu tedaviler şu an için daha çok büyük araştırma hastanelerinde ve belirli kriterlere uyan hastalar üzerinde uygulanmaktadır. Ancak Buerger tedavisinin geleceğinde önemli bir yer tutacakları kesindir.
Hastaların ve yakınlarının aklındaki en büyük sorulardan biri de budur: Buerger hastalığı ölümcül müdür? Bu sorunun cevabı, büyük bir rahatlamayla, genellikle “hayır”dır. Buerger Hastalığı, çok nadir görülen iç organ tutulumları dışında, doğrudan ölüme yol açan bir hastalık değildir. Ancak hastalığın kendisi öldürmese de yol açtığı sonuçlar (kontrolsüz ağrı, iyileşmeyen yaralar, uzuv kayıpları) kişinin yaşamını bir kabusa çevirebilir. Dolayısıyla hastalık ölümcül olmasa da yaşam kalitesi için son derece yıkıcı olabilir.
Hastalığın uzun vadedeki seyri ve Buerger hastalığı iyileşme süresi, tamamen hastanın seçeceği yola bağlıdır. Bu konuda önünüzde iki seçenek vardır, üçüncü bir yol yoktur.
Birinci Yol: Hasta, teşhisi öğrendiği gün sigarayla olan tüm bağını koparır. Bu kararı verdiği andan itibaren, hastalığın ilerlemesi büyük ölçüde durur. Damarlardaki iltihabi süreç yatışır. Zamanla ağrılar azalır, yaralar iyileşmek için bir şans bulur ve en önemlisi, ampütasyon riski minimuma iner. Hastalık vücuttan tamamen silinmese de uykuya yatan, kontrol altına alınmış bir düşmana dönüşür.
İkinci Yol: Hasta, tüm uyarılara rağmen sigara içmeye devam eder. Bu durumda hastalık aktif ve saldırgan kalır. Her bir sigara, damarlardaki yangına atılmış bir odun gibidir. Ağrılar şiddetlenir, yeni ve daha derin yaralar açılır, mevcut yaralar hızla kangrene ilerler. Ve bu yolun sonu, ne yazık ki genellikle tekrarlayan ve giderek daha proksimalden (daha yukarıdan) yapılan ampütasyonlardır.