İnfektif endokardit, kalbin iç tabakasının ve özellikle kalp kapakçıklarının bakteri veya nadiren mantar kaynaklı enfeksiyonudur. Enfeksiyon, kan dolaşımına giren mikroorganizmaların kalp dokusuna yerleşmesiyle gelişir ve tedavi edilmezse ciddi komplikasyonlara yol açabilir.

Risk faktörleri arasında yapay veya hasarlı kalp kapakları, doğuştan kalp hastalıkları, önceki endokardit öyküsü, uzun süreli damar içi kateter kullanımı ve damar içi ilaç kullanımı yer alır.

Belirtiler ateş, titreme, gece terlemesi, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı ve çarpıntı şeklindedir. İleri olgularda ciltte peteşi, el-ayakta ağrılı nodüller ve dalak büyümesi görülebilir.

Tanı, kan kültürleri ve ekokardiyografi ile konur. Tedavi, uzun süreli damardan antibiyotik uygulamasını içerir. Gerekli durumlarda enfekte kapak dokusu cerrahi olarak çıkarılır veya değiştirilir. Erken tanı, ölüm riskini önemli ölçüde azaltır.

Tanım Kalbin iç yüzeyini (endokard) ve/veya kalp kapakçıklarını tutan enfeksiyon
Nedenler En sık bakteri kaynaklı (özellikle Streptococcus, Staphylococcus türleri), nadiren mantar veya diğer mikroorganizmalar, diş ve ağız enfeksiyonları, damar içi ilaç kullanımı, kalp kapak protezleri
Risk Faktörleri Yapay kalp kapağı, geçirilmiş endokardit, doğumsal kalp hastalıkları, kronik diyaliz, damar içi ilaç kullanımı, diş hastalıkları, bağışıklık sistemi zayıflığı
Belirtiler Uzun süren ateş, titreme, halsizlik, terleme, kalpte üfürüm, kilo kaybı, kas-eklem ağrıları, ciltte döküntüler, parmak uçlarında lezyonlar (Osler nodülleri, Janeway lezyonları), dalak büyümesi
Tanı Yöntemleri Kan kültürleri, ekokardiyografi (özellikle transözofageal), EKG, kan testleri, idrar tahlili
Tedavi Yöntemleri Uzun süreli damar yoluyla antibiyotik tedavisi, bazen cerrahi (kapak değişimi veya onarımı)
Komplikasyonlar Kapak yetmezliği, emboli (beyin, böbrek, dalak, akciğer), kalp yetmezliği, ritim bozuklukları, sepsis
Önleme Yöntemleri Yüksek riskli hastalarda diş prosedürleri öncesi antibiyotik profilaksisi, diş ve ağız hijyenine dikkat, damar içi ilaç kullanımından kaçınma, düzenli kardiyolojik takip

Endokardit Nedir?

Endokardit, kalbin iç yüzeyini ve kapakçıklarını kaplayan endokard tabakasının iltihaplanmasıdır. Çoğunlukla bakterilerin kan yoluyla kalbe ulaşmasıyla ortaya çıkar ve özellikle yapay kalp kapakçığı olanlarda, doğuştan kalp hastalığı bulunanlarda veya bağışıklığı zayıf kişilerde daha sık görülür. Belirtileri arasında ateş, halsizlik, çarpıntı, nefes darlığı ve ciltte döküntüler bulunur. Erken tanı konulmazsa ciddi kalp hasarına yol açabilir. Tedavide antibiyotikler ve bazı durumlarda cerrahi girişim uygulanır.

Endokardit kalbi nasıl etkiler?

Kalbimizin içini bir odaya benzetirsek, “endokardiyum” bu odanın duvar kağıdıdır. Kalbin dört odacığını ve kan akışını yöneten dört kapakçığı döşeyen bu ince, pürüzsüz zar, normalde kanın sorunsuzca akıp gitmesini sağlar. Endokardit ise işte bu duvar kağıdının, genellikle kan dolaşımına sızan bir mikrop nedeniyle iltihaplanmasıdır.

Bu iltihaplanma başladığında, enfeksiyonun merkezinde “vejetasyon” adını verdiğimiz, karnabahar benzeri pürüzlü kitleler oluşur. Bu kitleler, sadece bir mikrop yığını değildir; bakterilerin, kan pıhtısı hücrelerinin (platelet) ve pıhtı proteinlerinin (fibrin) bir araya gelerek oluşturduğu karmaşık, düzensiz yapılardır. Bu vejetasyonlar, kapakçıkların üzerine adeta bir sülük gibi yapışır. Zamanla büyüyerek ve zararlı enzimler salgılayarak altındaki hassas kapakçık dokusunu eritir, deler ve yırtar. Sonuç olarak düzgünce açılıp kapanması gereken kapakçıklar işlevini yitirir. Bu durum kalbin pompalama düzenini altüst eden ve acil müdahale gerektiren ciddi bir mekanik soruna dönüşür.

Endokardit türleri nelerdir?

Endokarditi temel olarak iki ana gruba ayırabiliriz. Bu ayrım, iltihabın arkasında bir mikrop olup olmamasına dayanır.

  • Enfektif Endokardit (EE): Bu endokarditin en sık karşılaştığımız türüdür. Adından da anlaşılacağı gibi, olayın merkezinde bir enfeksiyon vardır. Genellikle bakteri, bazen de mantar gibi mikropların kan dolaşımına bir şekilde sızıp, genellikle önceden hasar görmüş bir kalp kapakçığına yerleşmesiyle başlar. Kendi içinde seyrine göre farklılıklar gösterir.
  • Akut Enfektif Endokardit: Fırtınalı bir başlangıç yapar. Aniden yükselen ateş, titreme ve hızla kötüleşen genel durumla kendini gösterir. Genellikle ciltte bulunan Staphylococcus aureus gibi güçlü ve saldırgan bir bakterinin neden olduğu bu tür, günler içinde hayatı tehdit edebilir.
  • Subakut Enfektif Endokardit: Çok daha sinsi ilerler. Haftalar, hatta aylar süren hafif ateş, yorgunluk, iştahsızlık gibi belirsiz şikayetlerle seyreder. Genellikle ağız içinde yaşayan daha “sakin” mizaçlı streptokok bakterileri sorumludur.
  • Prostetik Kapak Endokarditi (PKE): Yapay kalp kapağı takılmış hastalarda görülen türdür. Mikroplar, bu yapay yüzeylere doğal dokudan daha kolay tutunduğu için bu hastalarımız her zaman daha yüksek risk altındadır.
  • Enfektif Olmayan Endokardit (NBTE): Bu daha nadir durumda ise ortada bir mikrop yoktur. Kalp kapakçıkları üzerinde pıhtı hücrelerinden ve fibrin proteininden oluşan küçük, steril vejetasyonlar birikir. Bu genellikle, ilerlemiş kanser veya sistemik lupus eritematozus (SLE) gibi vücudun pıhtılaşma eğilimini artıran hastalıkların bir sonucu olarak ortaya çıkar.

Burada kritik bir nokta var: Enfektif olmayan endokardit, enfektif endokardit için adeta bir “davetiye” çıkarabilir. Şöyle düşünelim; NBTE ile kapakçık üzerinde oluşan o steril pıhtı, kan dolaşımına giren herhangi bir bakteri için mükemmel bir “konaklama tesisi” haline gelir. Örneğin bir lupus hastasında gelişen bu steril pıhtı, basit bir diş fırçalama sonrası kana karışan bakterilerin yerleşip çoğalabileceği bir yuva olabilir. Bu da durumu hızla hayatı tehdit eden enfektif endokardite çevirir.

Endokardit gelişim süreci nasıl işler?

Endokarditin ortaya çıkışı, bir dizi olayın birbirini tetiklediği bir zincirleme reaksiyon gibidir. Sağlıklı, pürüzsüz bir kalp kapakçığı yüzeyi normalde enfeksiyona karşı oldukça dirençlidir. Hastalığın başlaması için genellikle şu adımlar gerçekleşir:

  • Başlatıcı Olay: Kalp Dokusunda Hasar: Her şey, genellikle kalp kapakçığı yüzeyinde küçük bir hasarla başlar. Bu hasar, mevcut bir kapak hastalığının neden olduğu türbülanslı kan akışından, bir kalp pili kablosunun mekanik sürtünmesinden veya damarda uzun süre kalan bir kateterden kaynaklanabilir.
  • Onarım ve Pıhtı Oluşumu: Vücudumuz bu hasarı onarmak için hemen olay yerine kan pulcuklarını (platelet) ve pıhtı proteini olan fibrini gönderir. Hasarlı bölgede küçük, mikropsuz bir pıhtı oluşur. Bu vücudun iyi niyetli bir onarım çabasıdır.
  • Mikropların Kan Dolaşımına Girmesi (Bakteriyemi): Vücudun herhangi bir yerinden (ağız, cilt, bağırsak) mikroplar kana karışır. Bu diş çekimi gibi büyük bir işlemle olabileceği gibi, sert bir diş fırçalama veya sivilce sıkma gibi basit bir nedenle bile gerçekleşebilir.
  • Yerleşim ve Kolonizasyon: Kan dolaşımındaki bu “serseri” mikroplar, kalbin içinden geçerken daha önce oluşmuş olan o küçük, steril pıhtıya yapışır. Burayı kendilerine bir üs olarak seçer ve hızla çoğalmaya başlarlar.
  • “Bakteriyel Kale”nin İnşası: Bakteriler bu pıhtının içinde çoğaldıkça, kendilerini “biofilm” adını verdiğimiz yapışkan ve koruyucu bir kalkanın içine hapsederler. Bu biofilm, onları hem vücudun bağışıklık hücrelerinden hem de antibiyotiklerden koruyan adeta aşılmaz bir kale gibidir. Bu korunaklı kalenin içinde büyüyen enfeksiyon, kalp kapakçığına zarar vermeye devam eder.

Endokardit tedavisinin neden bu kadar uzun ve zorlu olduğunun cevabı, işte bu “bakteriyel kale” yapısında gizlidir. Standart antibiyotiklerin bu kalenin duvarlarını aşması çok zordur. Bu nedenle tedavide, haftalarca süren ve doğrudan damar yoluyla verilen yüksek doz ilaçlara ihtiyaç duyarız. İlaçların yetersiz kaldığı noktada ise cerrahinin görevi, bu kaleyi fiziksel olarak ortadan kaldırmaktır.

Endokardit neden olur ve hangi mikroorganizmalar rol oynar?

Endokardit vakalarının arkasında büyük çoğunlukla bakteriler vardır. Bu bakteriler normalde vücudumuzda zararsızca yaşayan, hatta bazıları sindirime yardımcı olan mikroplardır. Ancak kan dolaşımına girdiklerinde tehlikeli birer düşmana dönüşebilirler.

En sık karşılaştığımız mikroorganizmalar şunlardır:

  • Staphylococcus aureus (Stafilokok)
  • Streptococcus türleri (Streptokok)
  • Enterococcus türleri (Enterokok)

Daha nadir olmakla birlikte özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan veya büyük ameliyatlar geçirmiş hastalarda mantarlar da endokardite neden olabilir. Fungal endokardit, genellikle daha büyük vejetasyonlar oluşturur ve tedavisi bakteriyel olanlara göre çok daha zordur.

Peki, bu mikroplar kan dolaşımına nasıl girer? Başlıca giriş kapıları şunlardır:

  • Ağız ve Dişler: Çürük bir diş, iltihaplı bir diş eti veya herhangi bir kanamalı diş işlemi, ağızdaki bakteriler için kana açılan en yaygın otoyoldur.
  • Cilt: Ciltteki bir kesik, enfekte bir yara, sivilce veya piercing, özellikle stafilokok bakterilerinin vücuda girmesi için bir kapı aralayabilir.
  • Tıbbi İşlemler: Ameliyatlar, damar yolu kateterleri, endoskopi veya idrar sondaları gibi vücudun içine yapılan tüm müdahaleler potansiyel bir risk taşır.
  • Damar İçi Uyuşturucu Kullanımı: Bu enfeksiyonu doğrudan kana enjekte etmenin en riskli yollarından biridir ve özellikle kalbin sağ tarafındaki kapakçıkları etkileyen endokarditlere yol açar.

Endokardit için kimler daha fazla risk altındadır?

Endokardit nadir bir hastalık olsa da bazı insanlar yapısal veya yaşam tarzı nedenleriyle bu enfeksiyona karşı daha savunmasızdır. Geçmişte endokardit denilince akla ilk olarak çocuklukta geçirilen romatizmal ateş gelirdi. Ancak günümüzde endokarditin “yüzü” değişti. Artık yaşla birlikte yıpranan kalp kapakçıkları, takılan protez kapaklar, kalp pilleri ve sağlık hizmetleriyle ilişkili enfeksiyonlar daha ön planda. Bu nedenle kimlerin risk altında olduğunu bilmek, erken teşhis için hayati önem taşır.

En yüksek risk grubunda olan kişiler şunlardır:

  • Yapay (prostetik) kalp kapağı taşıyanlar
  • Kapak onarımında yapay materyal kullanılmış olanlar
  • Daha önce endokardit geçirmiş kişiler
  • Kalp nakli sonrası kapakçıklarında bozulma gelişenler
  • Belirli türde doğuştan (konjenital) kalp hastalığı olanlar

Yüksek risk grubunda sayılabilecek diğer durumlar ise şunlardır:

  • Yaşa veya romatizmal ateşe bağlı olarak hasar görmüş doğal kalp kapakçıkları
  • Kalp pili veya implante edilebilir defibrilatör (ICD) gibi kalp içi cihazları olanlar
  • Damar içi uyuşturucu kullananlar
  • Kötü ağız ve diş hijyenine sahip olanlar
  • Bağışıklık sistemini zayıflatan durumlar (diyabet, kanser tedavisi, HIV gibi)
  • Kronik hemodiyaliz tedavisi gören hastalar
  • 60 yaşın üzerindeki bireyler

Endokardit belirtileri nelerdir?

Endokarditin en tehlikeli yönlerinden biri, başlangıç belirtilerinin genellikle “basit bir grip” veya “kırgınlık” ile karıştırılabilmesidir. Bu belirsizlik, tanıda çok değerli olan zamanın kaybedilmesine neden olabilir. Özellikle risk grubundaki bir kişinin aşağıdaki belirtileri ciddiye alması ve geçiştirmemesi hayati önem taşır.

Sık görülen genel endokardit belirtileri şunlardır:

  • Açıklanamayan ve haftalarca süren hafif veya yüksek ateş
  • Sürekli bir yorgunluk ve halsizlik hali
  • Gece terlemeleri
  • İstem dışı kilo kaybı ve iştahsızlık
  • Kas ve eklem ağrıları

Hastalık ilerledikçe daha spesifik belirtiler ortaya çıkabilir:

  • Özellikle efor sırasında artan nefes darlığı
  • Yeni ortaya çıkan veya karakteri değişen bir kalp üfürümü (doktor muayenesinde saptanır)
  • Ayaklarda, bacaklarda veya karında şişlik (ödem)
  • Nefes alırken batma hissi

Daha nadir görülen ancak endokardit için çok tipik olan fiziksel bulgular da vardır:

  • Ciltte, göz beyazında veya damakta toplu iğne başı büyüklüğünde kırmızı-mor döküntüler (peteşiler)
  • Tırnakların altında ince, çizgisel kanamalar (splinter kanamalar)
  • Parmak uçlarında beliren ağrılı, kırmızımsı nodüller (Osler nodülleri)
  • Avuç içleri veya ayak tabanlarında ortaya çıkan ağrısız, kırmızımsı lekeler (Janeway lezyonları)

Endokardit tanısı nasıl konulur?

Endokardit tanısı, bir yapbozun parçalarını birleştirmek gibidir. Tek bir test veya bulgu yeterli olmaz; hastanın şikayetleri, risk faktörleri, fizik muayene ve çeşitli testlerin sonuçları bir araya getirilerek tanıya ulaşılır. Bu süreçte uluslararası kabul görmüş “Duke Kriterleri” adı verilen bir rehber kullanılır.

Tanı sürecindeki temel adımlar şunlardır:

  • Kan Kültürleri: Tanının temel taşıdır. Enfeksiyona neden olan mikrobu tespit etmek, adını koymak ve hangi antibiyotiğin onu yok edeceğini belirlemek için yapılır. Doğru sonuç için, genellikle antibiyotik tedavisine başlamadan önce, farklı zamanlarda ve farklı damarlardan birkaç kan örneği alınır.
  • Ekokardiyografi (EKO): Bu kalbin ultrasonudur ve enfeksiyonun kalpte yarattığı hasarı doğrudan görmemizi sağlar. Vejetasyonları, kapakçıktaki yırtık veya delikleri, apse gibi komplikasyonları ve kalbin genel pompalama gücünü gösterir.
  • Transtorasik EKO (TTE): Göğüs duvarı üzerinden yapılan standart EKO’dur. İlk adımdır ve birçok durumda yeterli bilgiyi verir.
  • Transözofageal EKO (TEE): Daha detaylı bir görüntü gerektiğinde, özellikle protez kapaklarda veya apse şüphesinde başvurulan yöntemdir. Yemek borusuna ince bir ultrason probu indirilerek kalbin çok daha net görüntüleri elde edilir. Bunu, bir eve dışarıdan bakmak (TTE) ile evin içine kamera sokup detayları görmek (TEE) arasındaki fark gibi düşünebilirsiniz.
  • Diğer Görüntüleme Yöntemleri: Bazen, özellikle protez kapak enfeksiyonlarında veya tanının belirsiz kaldığı durumlarda, PET/CT gibi vücuttaki enfeksiyon odaklarını gösteren daha ileri görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç duyulabilir.

Endokardit tedavisinin temel yaklaşımı nedir?

Endokardit tedavisi iki ana sütun üzerine kuruludur: medikal (ilaç) tedavi ve cerrahi tedavi. Bu ikisi birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısıdır. Tedavinin başarısı, doğru zamanda doğru müdahalenin yapılmasına bağlıdır ve bu kararlar mutlaka bir “Endokardit Ekibi” tarafından alınmalıdır. Bu ekipte kalp ve damar cerrahisi uzmanı, kardiyoloji uzmanı ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı birlikte çalışarak hasta için en iyi yolu belirler. Amaç hem enfeksiyonu tamamen yok etmek hem de enfeksiyonun kalpte yarattığı mekanik hasarı onarmaktır.

Endokardit için medikal tedavi nasıl yapılır?

Medikal tedavinin amacı, kan dolaşımındaki ve kalp kapakçığına yerleşmiş olan mikropları tamamen ortadan kaldırmaktır.

Bu tedavinin temel özellikleri şunlardır:

  • Damar Yoluyla (İntravenöz) Tedavi: İlaçlar, o korunaklı “bakteriyel kale” olan biofilme nüfuz edebilecek kadar yüksek kan seviyelerine ulaşmak zorunda oldukları için daima damar yoluyla verilir. Ağızdan alınan haplar bu ciddi enfeksiyon için yetersiz kalır.
  • Uzun Süreli Tedavi: Kalp kapakçıklarının kanlanması zayıf olduğu ve mikroplar biofilm içinde saklandığı için tedavi uzun sürer. Standart tedavi süresi genellikle 4 ila 6 hafta arasındadır.
  • Hedefe Yönelik Antibiyotik: Tedavi, kan kültürü sonucuna göre şekillendirilir. Hangi mikrobun sorumlu olduğu ve hangi ilaca duyarlı olduğu belirlenince, doğrudan o mikrobu hedef alan en etkili antibiyotik seçilir.
  • Hastanede Takip: Tedavinin ilk günleri, ilacın etkinliğini ve olası yan etkilerini izlemek için genellikle hastanede geçirilir. Durumu stabilleşen uygun hastalar, tedavinin geri kalanını evde IV tedavi alarak tamamlayabilirler.

Endokardit cerrahisi ne zaman ve neden gerekir?

Hastaların yaklaşık yarısı, sadece antibiyotik tedavisiyle iyileşemez ve cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyar. Cerrahi bir “son çare” veya “tedavinin başarısızlığı” değil aksine tedavinin ayrılmaz ve hayat kurtarıcı bir parçasıdır. Peki, ameliyat kararı ne zaman verilir?

Ameliyat gerektiren başlıca durumlar şunlardır:

  • Kalp Yetmezliği: Enfeksiyonun kapakçığı delmesi veya yırtması sonucu kanın geriye kaçması ve buna bağlı olarak akciğerlerde sıvı birikmesi (akut kalp yetmezliği). Bu en acil ameliyat nedenidir.
  • Kontrol Edilemeyen Enfeksiyon: Güçlü antibiyotik tedavisine rağmen ateşin düşmemesi, kan kültürlerinde mikrop üremeye devam etmesi veya enfeksiyonun kalp kasına yayılarak apse oluşturması.
  • Pıhtı Atma (Emboli) Riski: Özellikle 10 mm’den büyük ve hareketli vejetasyonların varlığı. Bu vejetasyonlardan kopacak bir pıhtının beyne giderek inmeye neden olma riski çok yüksektir. Bu senaryoda cerrahi, felç riskini önlemek için proaktif bir müdahaledir.

Endokardit cerrahisinde hangi yöntemler uygulanır?

Endokardit cerrahisi, standart bir kalp kapak ameliyatından daha karmaşıktır. Cerrahın önceliği sadece kapakçığı tamir etmek değil öncelikle enfeksiyonu tamamen temizlemektir.

Ameliyat sırasında izlenen adımlar şunlardır:

  • Radikal Temizlik (Debridman): Ameliyatın ilk ve en önemli adımı, enfekte olmuş tüm dokuların, vejetasyonların ve apselerin, geride hiçbir mikrop kalıntısı bırakılmayacak şekilde titizlikle temizlenmesidir.
  • Kapak Onarımı (Valvüloplasti): Temizlik sonrası geriye yeterli miktarda sağlam kapak dokusu kalmışsa, her zaman ilk tercih hastanın kendi kapağını onarmaktır. Kapak onarımı, daha düşük yeniden enfeksiyon riski ve uzun dönemde daha iyi sonuçlar gibi önemli avantajlar sunar.
  • Kapak Değişimi (Replasman): Eğer enfeksiyon kapakçığı onarılamayacak derecede tahrip etmişse, bu durumda kapakçık yapay bir kapakla (mekanik veya biyolojik) değiştirilir.
  • Yeniden Yapılandırma (Rekonstrüksiyon): Enfeksiyonun kapak çevresindeki dokulara yayıldığı çok ileri vakalarda, bu bölgeler hastanın kendi kalp zarından (perikard) alınan yamalarla yeniden inşa edilir.

Endokardit tedavi edilmezse hangi komplikasyonlar gelişir?

Endokardit, sadece kalbi ilgilendiren lokal bir sorun değildir; tüm vücudu tehdit eden sistemik bir hastalıktır. Tedavide geç kalındığında ortaya çıkabilecek tehlikeli sonuçlar şunlardır:

Kalp Kaynaklı Komplikasyonlar:

  • Akut kalp yetmezliği
  • Kalp içinde apse, fistül veya anevrizma oluşumu
  • Hayatı tehdit eden ritim bozuklukları (kalp bloğu)

Pıhtı Atmasına Bağlı (Embolik) Komplikasyonlar:

  • İnme (felç)
  • Akciğer embolisi
  • Böbrek, dalak veya bacak damarlarının tıkanması
  • Vücudun başka yerlerinde yeni enfeksiyon odakları (metastatik apse)

Diğer Komplikasyonlar:

  • Böbrek yetmezliği
  • Dalak büyümesi

Endokardit sonrası iyileşme ve takip süreci nasıldır?

Endokardit geçirmek, vücut için büyük bir savaştan çıkmak gibidir. Tedavi tamamlandıktan sonra tam iyileşme zaman alır. Ancak en önemli konu, hastalığın tekrarlama riskidir. Endokardit geçiren bir kişi, kalp dokusunda oluşan hasar nedeniyle ömür boyu bu enfeksiyona karşı daha yatkın hale gelir. Bu nedenle uzun dönem takip ve bazı yaşam tarzı değişiklikleri kritik öneme sahiptir. Hastaların düzenli aralıklarla kardiyolog kontrolüne gitmesi ve kalp fonksiyonlarının ekokardiyografi ile değerlendirilmesi gerekir.

Endokardit nasıl önlenebilir?

Endokarditi önlemede en güçlü silah, aslında hastanın kendi elindedir. Bilimsel veriler, endokardite yol açan kan enfeksiyonlarının çoğunun büyük tıbbi işlemlerden değil günlük yaşam aktivitelerinden kaynaklandığını göstermektedir.

Endokarditi önlemek için atılacak en önemli adımlar şunlardır:

  • Mükemmel Ağız ve Diş Hijyeni: Bu önlemenin mutlak temel taşıdır. Sağlıklı dişler ve diş etleri, bakterilerin kana karışma riskini en aza indirir. Günde iki kez diş fırçalamak, düzenli diş ipi kullanmak ve altı ayda bir diş hekimi kontrolüne gitmek şiddetle tavsiye edilir.
  • Koruyucu Antibiyotik (Profilaksi): Güncel kılavuzlar, antibiyotik direncini önlemek amacıyla koruyucu antibiyotik kullanımını sadece en yüksek riskli hasta grubuyla sınırlandırmıştır. Bu gruba, kanamalı diş işlemleri öncesinde tek doz antibiyotik önerilir. Yüksek riskli grup dışında kalan hastalara rutin olarak profilaksi önerilmemektedir.
  • Cilt Bütünlüğünü Korumak: Ciltteki kesik ve sıyrıkları hemen temizleyip uygun şekilde kapatmak, mikropların girişini engeller.
  • Riskli Davranışlardan Kaçınmak: Damar içi uyuşturucu kullanımından kesinlikle uzak durulmalıdır. Piercing veya dövme gibi işlemler de potansiyel risk taşır.

Yüksek risk grubundaki hastaların, tüm sağlık çalışanlarını (özellikle diş hekimlerini) durumları hakkında bilgilendirmesi çok önemlidir.

Sıkça Sorulan Sorular

Kalbin iç yüzeyini (endokard) ve genellikle kalp kapaklarını etkileyen, bakteri veya nadiren mantar kaynaklı ciddi bir enfeksiyon hastalığıdır.

Yapay kalp kapağı taşıyanlarda, kalp deliği olanlarda, damara iğne ile ilaç kullananlarda ve bağışıklığı zayıf kişilerde daha sık görülür.

Endokarditin kendisi kişiden kişiye bulaşmaz; ancak hastalığa neden olan enfeksiyon etkenleri bulaşıcı olabilir.

Ateş, titreme, halsizlik, kilo kaybı, gece terlemeleri, kalpte üfürüm, mor lekeler ve nefes darlığı gibi belirtiler görülebilir.

Kan kültürü, ekokardiyografi (özellikle transözofageal EKO), laboratuvar testleri ve klinik bulgulara dayanarak teşhis edilir.

En sık Staphylococcus aureus ve Streptococcus viridans grubu bakteriler sorumludur. Nadiren mantarlar da etkili olabilir.

Antibiyotik tedavisi genellikle 4–6 hafta sürer. Tedavi hastanede damar yoluyla verilir.

Evet, tedavi edilmezse kalp kapaklarında hasara, embolilere ve çoklu organ yetmezliğine yol açabilir.

Ciddi kapak hasarı, enfeksiyona direnç, kalp yetmezliği veya pıhtı atma durumunda cerrahi kapak değişimi gerekebilir.

Riskli kişilere diş tedavileri veya cerrahiler öncesi antibiyotik profilaksisi verilerek önlenebilir.

Evet, yapay kapaklar enfeksiyona daha yatkındır ve bu kişilerde endokardit riski yüksektir.

Diş eti hastalıkları ve kötü ağız hijyeni, bakterilerin kana karışmasına yol açabilir ve endokardit riskini artırır.

Evet, özellikle altta yatan nedenler devam ediyorsa veya yapay kapak varsa tekrarlama riski vardır.

Akut dönemde yatış ve tedavi gerekir; iyileşme sonrası yaşam kalitesi genellikle normale döner ancak takip şarttır.

Kardiyoloji, enfeksiyon hastalıkları ve kalp damar cerrahisi birlikte çalışarak tanı ve tedaviyi yönetir.

Last Updated: 24 November 2025

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Call Now Button