Aort kapak darlığı, kalpten çıkan aort kapağının tam olarak açılamaması sonucu, sol ventrikülden aorta kan geçişinin zorlaşması durumudur. Bu durum kalbin pompalama yükünü artırır ve zamanla kalp kasında kalınlaşma ile kalp yetmezliğine yol açabilir. Belirtileri arasında eforla artan nefes darlığı, göğüs ağrısı, çabuk yorulma, baş dönmesi ve bayılma yer alır. İleri evrelerde istirahatte bile nefes darlığı ve ritim bozuklukları görülebilir. Bazı hastalarda uzun süre belirti vermeden ilerleyebilir. En sık nedenleri arasında yaşa bağlı kapak kireçlenmesi, doğuştan biküspit aort kapağı ve romatizmal kapak hastalıkları bulunur. Tanı, ekokardiyografi ile konur ve darlığın derecesi ölçülür. Tedavi, hafif vakalarda düzenli takip ile yapılırken, orta-ileri derecede darlıkta minimal invaziv kapalı yöntemlerle cerrahi kapak değişimi uygulanır. Erken müdahale, yaşam süresi ve kalitesini artırır.
Tıbbi Adı Aort Stenozu (Aort Kapak Darlığı)
Türü Kapak hastalığı
Etkilenen Sistem Kardiyovasküler sistem
Nedenleri Dejeneratif (yaşla ilişkili kalsifikasyon), konjenital biküspid aort kapağı, romatizmal ateş
Belirtiler Göğüs ağrısı, eforla nefes darlığı, senkop, yorgunluk, ilerlemiş olgularda kalp yetmezliği bulguları
Tanı Yöntemleri Transtorasik ekokardiyografi (temel tanı aracı), EKG, BT/MR, kalp kateterizasyonu (gerektiğinde)
Tedavi Yöntemleri Hafif olgularda izlem; ciddi vakalarda cerrahi kapak tamiri veya  replasmanı (AVR)
Komplikasyonlar Sol ventrikül hipertrofisi, kalp yetmezliği, aritmi, ani kardiyak ölüm
İzlem Düzenli EKO takibi, semptom gelişimi ve kapak açıklık ölçümüne göre cerrahiye yönlendirme, risk faktörlerinin kontrolü

Aort Kapak Darlığı Nedir?

Aort kapak darlığı, kalpten çıkan aort kapağın daralması sonucu sol karıncığın kanı vücuda göndermekte zorlanmasıyla oluşan ciddi bir kapak hastalığıdır. En sık nedeni ileri yaşa bağlı kireçlenme olmakla birlikte doğuştan biküspit aort kapağı veya romatizmal ateş de sebep olabilir. Belirtiler arasında göğüs ağrısı, çabuk yorulma, nefes darlığı, bayılma ve çarpıntı bulunur. İleri vakalarda tedavi, kapak değişimi ameliyatı veya TAVI (kateterle kapak değişimi) yöntemidir.

Kalbin Çalışma Mekanizması ve Aort Kapak Darlığı Nedir?

aort kapak darlığı
aort kapak darlığı
Kalbimizi, dört odası ve bu odalar arasında kan akışını doğru yönde tutan dört kapakçığı olan mükemmel bir pompa olarak düşünebiliriz. Bu kapaklardan en önemlilerinden biri olan aort kapağı, kalbin en güçlü kasılma odası olan sol karıncık (sol ventrikül) ile vücudumuza oksijenden zengin kanı dağıtan ana atardamar (aort) arasında stratejik bir konumda yer alır. Sağlıklı bir aort kapağı, üç adet ince, esnek ve zarif yaprakçıktan oluşur. Kalbimiz her kasıldığında, bu yaprakçıklar tamamen ve zahmetsizce açılarak kanın kalpten aorta güçlü bir şekilde fışkırmasına izin verir. Kalp gevşediğinde ise birbiriyle mükemmel bir uyumla kapanarak kanın geriye, yani kalbe geri kaçmasını engeller. Bu kusursuz tek yönlü geçiş sistemi, beynimizden ayak parmaklarımıza kadar tüm organ ve dokularımızın ihtiyaç duyduğu oksijenli kanı almasını garanti altına alır. Aort kapak darlığı, ya da tıptaki adıyla aort stenozu, işte bu mükemmel kapı mekanizmasının bozulmasıdır. Zamanla kapak yaprakçıkları kalınlaşır, kireçlenerek sertleşir veya birbirine yapışır. Sonuç olarak kanın geçmesi gereken kapak açıklığı önemli ölçüde daralır. Paslanıp menteşeleri tutukluk yapan bir kapının tam açılamaması gibi, aort kapağı da tam açılamaz hale gelir. Bu daralma, kalpten vücuda pompalanan kan miktarını kısıtlar. Hastalık ilerlediğinde, yani ciddi aort darlığı tablosu oturduğunda, bu kısıtlılık vücudun temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak seviyeye gelebilir. Bu durum tedavi edilmediğinde kalbin işleyişi üzerinde geri döndürülemez etkilere yol açabilen, en sık görülen ve en ciddi kalp kapak hastalıklarından biridir.

Aort Kapak Darlığı Kalbin Çalışma Düzenini Nasıl Bozar?

Aort kapak darlığı geliştiğinde, kalp daralmış bu kapaktan kanı geçirebilmek için adeta bir barajın önünde biriken suyu itmeye çalışan bir pompaya döner. Vücudun kan ihtiyacını karşılayabilmek için kalbin sol karıncığı, normalden çok daha yüksek bir basınç oluşturmak zorunda kalır. Bu durumu ucu giderek daraltılan bir bahçe hortumuna benzetebiliriz; suyun akışı zorlaşırken hortumun içindeki basınç tehlikeli seviyede artar. Kalp de bu sürekli artan basınca ve yüke karşı kendini korumak için bir savunma mekanizması geliştirir. Bu artan iş yüküyle başa çıkabilmek amacıyla, sol karıncığın kas duvarı zamanla kalınlaşır ve güçlenir. Tıpkı ağırlık çalışan bir sporcunun kaslarının gelişmesi gibi, kalp kası da bu zorlu görevi yerine getirebilmek için hacmini artırır (hipertrofi). Bu durum kalbin bir süreliğine görevini aksatmadan yerine getirmesini sağlar ve hastalık yıllarca belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerleyebilir. Ancak bu telafi mekanizmasının bir bedeli vardır. Kalınlaşan kalp kası, bir yandan pompalama gücünü artırsa da diğer yandan kalp odacığının iç hacmini daraltır ve kalbin kanla dolma kapasitesini azaltır. Daha da önemlisi, kalınlaşan kas zamanla sertleşir ve eskisi gibi esnek bir şekilde gevşeyemez. Bir süre sonra, kalbin bu telafi çabaları tükenir. Sürekli aşırı çalışan, sertleşen ve yeterince beslenemeyen kalp kası yorulur ve en sonunda zayıflamaya başlar. Bu noktada kalbin pompalama gücü (ejeksiyon fraksiyonu) düşer. Kalbin kanı ileriye etkin bir şekilde pompalayamaması, kanın geride, yani akciğerlerde birikmesine (göllenmesine) neden olur. Bu durum hastanın hayat kalitesini ciddi şekilde düşüren nefes darlığı, aşırı yorgunluk ve bacaklarda şişlik gibi klasik kalp yetmezliği belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açar.

Aort Kapak Darlığının Gelişimine Yol Açan Nedenler Nelerdir?

Aort kapak darlığı genellikle üç ana sebepten kaynaklanır. Bu sebeplerin bilinmesi, hastalığın kimlerde ve ne zaman ortaya çıkabileceği konusunda bize önemli ipuçları verir. Aort kapak darlığının başlıca nedenleri şunlardır:
  • Yaşa bağlı kireçlenme (Dejeneratif kalsifikasyon)
  • Doğuştan gelen kapak yapısı bozuklukları (Konjenital defektler)
  • Geçirilmiş romatizmal ateş
Yaşa Bağlı Kireçlenme: Özellikle gelişmiş ülkelerde ve 65 yaş üstü bireylerde aort darlığının en yaygın nedenidir. Yıllar içinde, kan dolaşımındaki kalsiyum minerali, kapak yaprakçıkları üzerinde birikir ve aort kapak dejeneratif değişikliklerine, yani kireçlenmeye yol açar. Bu birikim, kapakçıkların esnekliğini kaybetmesine, sertleşmesine ve hareket kabiliyetinin azalmasına neden olur. Bu süreç basit bir “yıpranma” değil damar sertliği (ateroskleroz) ile benzer mekanizmalar içeren aktif bir hastalık sürecidir. Doğuştan Gelen Kalp Defektleri: Bazı insanlar, normalde üç yaprakçıklı (triküspit) olması gereken aort kapağının iki yaprakçıklı (biküspit) olarak geliştiği bir anomali ile doğarlar. Bu durum toplumun yaklaşık %1-2’sinde görülür. İki yaprakçıklı kapak, normal kan akışını bozduğu için, üç yaprakçıklı bir kapağa göre çok daha erken yaşlarda, genellikle 50’li veya 60’lı yaşlarda kireçlenmeye ve daralmaya başlar. Romatizmal Ateş: Özellikle çocukluk çağında geçirilen ve yeterince tedavi edilmemiş beta mikrobu (streptokok) boğaz enfeksiyonlarının bir komplikasyonu olan romatizmal ateş, kalp kapaklarında kalıcı hasara yol açabilir. Bu hastalık, kapak yaprakçıklarında yara dokusu oluşumuna neden olarak kapakların birbirine yapışmasına ve daralmasına sebep olur.

Aort Kapak Darlığı Gelişimi Açısından Kimler Risk Altındadır?

Bazı insanlar, yaşam tarzları veya genetik mirasları nedeniyle aort kapak darlığına daha yatkındır. Risk faktörleri, değiştirilebilen ve değiştirilemeyen olarak iki ana gruba ayrılır. Değiştirilemeyen Risk Faktörleri:
  • İleri Yaş: Yaşlanma, kapaklarda kireçlenmenin doğal olarak arttığı bir süreç olduğu için en önemli risk faktörüdür.
  • Erkek Cinsiyet: Aort darlığı, özellikle doğuştan gelen biküspit aort kapağına bağlı olan tipi, erkeklerde kadınlara göre daha sık görülür.
  • Doğuştan Gelen Kapak Anormallikleri: Biküspit aort kapağı gibi doğumda mevcut olan yapısal bozukluklar riski belirgin şekilde artırır.
Değiştirilebilir ve Tıbbi Risk Faktörleri:
  • Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon): Kalp kapakları üzerindeki stresi artırarak kireçlenme sürecini hızlandırır.
  • Yüksek Kolesterol (Dislipidemi): Damar sertliğine benzer mekanizmalarla kapak yapısını bozar.
  • Diyabet (Şeker Hastalığı): Yüksek kan şekeri, kapak dokusunda iltihaplanma ve kireçlenmeyi tetikler.
  • Sigara Kullanımı: Damar yapısını bozarak kireçlenme riskini artırır.
  • Kronik Böbrek Hastalığı: Vücuttaki kalsiyum ve fosfat dengesizliği kapaklarda kireçlenmeyi hızlandırır.
  • Geçirilmiş Enfeksiyonlar: Romatizmal ateş veya infektif endokardit öyküsü kapaklarda kalıcı hasar bırakabilir.
  • Göğüse Radyasyon Tedavisi Almış Olmak: Özellikle lenfoma gibi kanserlerin tedavisi için göğüs bölgesine radyoterapi uygulanması, yıllar sonra kapaklarda sertleşme ve kireçlenmeye yol açabilir. Bu faktörlerin kontrol altına alınması, kalp damarlarında kireçlenme tedavisi için olduğu kadar kapak sağlığı için de önemlidir.

Aort Kapak Darlığının Uyarıcı Belirtileri Nelerdir?

Aort kapak darlığı uzun yıllar boyunca hiç belirti vermeden ilerleyebilen sinsi bir hastalıktır. Kalp, artan iş yükünü uzun süre telafi edebilir. Ancak hastalık ilerleyip aort damarı daralması ciddileştikçe, kalbin telafi mekanizmaları zorlanmaya başlar ve ilk belirtiler genellikle vücudun oksijen ihtiyacının arttığı fiziksel efor sırasında ortaya çıkar. Bu belirtiler hastalığın artık tedavi gerektiren bir aşamaya geldiğinin habercisidir. Erken Dönem Belirtileri: Bu belirtiler genellikle hafiftir ve hastalar tarafından yaşlanmanın doğal bir parçası olarak görülebilir, bu da tanıyı geciktirebilir:
  • Normalden daha çabuk yorulma
  • Özellikle merdiven veya yokuş çıkarken nefes nefese kalma
  • Genel fiziksel aktivite kapasitesinde azalma
Geç Dönem ve İlerlemiş Belirtiler: Darlık ciddileştikçe belirtiler daha şiddetli hale gelir ve istirahat sırasında bile ortaya çıkabilir. Bu aşama, acil tıbbi müdahale gerektirir. Aort kapak darlığı belirtileri bu evrede şunları içerir:
  • Göğüste baskı, sıkışma veya ağrı hissi (Anjina)
  • Baş dönmesi, göz kararması veya bayılma (Senkop)
  • Düz yatarken veya gece uykudan uyandıran şiddetli nefes darlığı
  • Kalbin hızlı, düzensiz veya çok güçlü attığı hissi (Çarpıntı)
  • Ayak bilekleri ve bacaklarda şişlik (Ödem)

İlerlemiş Aort Kapak Darlığının Klasik Üçlü Belirtisi Nedir?

İlerlemiş aort kapak darlığının seyrinde üç ana belirtinin ortaya çıkışı, hastalığın artık kritik bir noktaya ulaştığını ve yaşamı tehdit ettiğini gösterir. Bu üç belirti, kalbin telafi mekanizmalarının tamamen tükendiğinin ve artık vücudun temel ihtiyaçlarını karşılayamadığının alarmıdır. Bu belirtilerin varlığı, 1. derece aort yetmezliği belirtileri gibi daha hafif durumlardan çok daha ciddi bir tabloya işaret eder. Bu klasik üçlü belirti şunlardır:
  • Göğüs Ağrısı (Anjina): Kalınlaşmış ve daha fazla oksijene ihtiyaç duyan kalp kasının, daralmış kapaktan geçen yetersiz kan akışı nedeniyle yeterli oksijeni alamaması sonucu ortaya çıkar. Bu belirti ortaya çıktıktan sonra, kapak değiştirilmezse ortalama yaşam beklentisi yaklaşık 5 yıla düşer.
  • Bayılma (Senkop): Genellikle efor sırasında, kalbin daralmış kapak nedeniyle vücudun artan kan ihtiyacını karşılayamaması sonucu beyne giden kan akımının anlık olarak azalmasıyla meydana gelir. Bu belirti geliştiğinde, tedavi edilmezse ortalama yaşam beklentisi yaklaşık 3 yıla iner.
  • Nefes Darlığı (Kalp Yetmezliği): Üçlünün en ciddi belirtisidir. Zayıflayan kalbin kanı ileriye pompalayamayıp akciğerlerde biriktirmesi sonucu ortaya çıkar. Kalp yetmezliği belirtileri başladığında, ortalama yaşam beklentisi sadece 2 yıla, hatta daha aza düşer.

Aort Kapak Darlığı Tanısı Nasıl Konulur?

Aort kapak darlığı tanısı, hastanın şikayetlerinin dinlenmesi, detaylı bir fizik muayene ve ardından modern görüntüleme yöntemlerinin kullanıldığı bir süreçle konulur. Genellikle ilk şüphe, başka bir nedenle yapılan doktor muayenesi sırasında stetoskopla kalbin dinlenmesi esnasında duyulan tipik “üfürüm” sesiyle ortaya çıkar. Bu üfürüm, kanın daralmış kapaktan geçerken oluşturduğu türbülanslı akımın sesidir. Ancak üfürümün duyulması sadece bir şüphedir ve tanının kesinleştirilmesi için ek testler gerekir. Bu testlerin başında ekokardiyografi (EKO) gelir. Ekokardiyografi, yani kalp ultrasonu, aort darlığı tanısında altın standarttır. Bu ağrısız ve radyasyon içermeyen test sayesinde, ses dalgaları kullanılarak kalbin ve kapakların yapısı, fonksiyonu, darlığın ciddiyeti ve kalbin bu duruma nasıl uyum sağladığı net bir şekilde görülür. EKO ile şu kritik bilgiler elde edilir:
  • Kapak yapısının detayları (yaprakçık sayısı, kalınlığı, kireçlenme derecesi)
  • Darlığın ciddiyetini belirleyen hemodinamik ölçümler (kan akış hızı, basınç farkı)
  • Kapak açıklığının alanı (Aort kapak alanı)
  • Kalbin pompalama gücü (Ejeksiyon fraksiyonu) ve kas duvarının kalınlığı
Çoğu durumda bu testler tanı için yeterlidir. Ancak bazı özel durumlarda veya cerrahi planlaması için ek testler istenebilir. Örneğin ameliyat planlanan ve koroner arter hastalığı riski taşıyan hastalarda, kalp damarlarını da kontrol etmek için koroner anjiyografi yapılması gerekebilir.

Aort Kapak Darlığı İlaçla Tedavi Edilebilir Mi?

Bu hastaların en sık sorduğu sorulardan biridir. Ne yazık ki aort kapak darlığını düzelten, gerileten veya ilerlemesini durduran kanıtlanmış bir ilaç tedavisi yoktur. Sorunun temeli mekaniktir; yani kapakçıkların fiziksel olarak daralması ve kireçlenmesidir. Bu nedenle hiçbir hap bu kireçlenmeyi çözemez veya daralmış kapıyı genişletemez. Ancak bu ilaçların hiç kullanılmadığı anlamına gelmez. İlaç tedavisi, kapaktaki ana sorunu çözmek yerine, hastalığın neden olduğu sorunları yönetmeye odaklanır. Amaç hastayı rahatlatmak, kalbin iş yükünü azaltmak ve hastayı nihai tedavi olan kapak değişimine daha iyi bir durumda hazırlamaktır. Bu amaçla kullanılan ilaçlar şunlardır:
  • Vücuttaki fazla sıvıyı atarak nefes darlığını hafifleten idrar söktürücüler (diüretikler).
  • Yüksek tansiyonu kontrol altına alan ve kalp hızını yavaşlatarak göğüs ağrısını azaltabilen ilaçlar.
  • Kalp yetmezliği geliştiğinde kalbin yükünü azaltan diğer destekleyici ilaçlar.

Ciddi Aort Kapak Darlığında Hangi Tedavi Yöntemleri Uygulanır?

Belirti vermeye başlayan ciddi aort darlığı için tek etkili tedavi, hastalıklı kapağın çıkarılıp yerine yeni bir protez kapak takılmasıdır. Günümüzde bu işlem için iki ana modern yöntem bulunmaktadır: Cerrahi Aort Kapak Değişimi (SAVR) ve Transkateter Aort Kapak Değişimi (TAVR). Hangi yöntemin seçileceği, hastanın yaşına, genel sağlık durumuna, cerrahi riskine ve anatomik özelliklerine göre, girişimsel kardiyolog ve kalp cerrahından oluşan bir “Kalp Takımı” tarafından ortaklaşa verilir.
  • Cerrahi Aort Kapak Değişimi (SAVR):
Bu yöntem yıllardır aort darlığı tedavisinin “altın standardı” kabul edilen açık kalp ameliyatıdır. Göğüs kemiği açılarak kalbe ulaşılır, hasta geçici olarak kalp-akciğer makinesine bağlanır ve kalp durdurulur. Cerrah, kireçlenmiş ve işlevini yitirmiş aort kapağını dikkatlice çıkarır ve yerine mekanik veya biyoprotez (doku) bir kapak diker. Özellikle daha genç, düşük cerrahi riskli ve uzun yaşam beklentisi olan hastalar için hala en iyi seçeneklerden biridir.
  • Transkateter Aort Kapak Değişimi (TAVR):
Son yıllarda tıp dünyasında devrim yaratan, minimal invaziv bir yöntemdir. Bu işlemde göğüs kafesi açılmaz. Genellikle kasıktaki atardamardan ince bir kateter ile girilerek, sıkıştırılmış haldeki yeni kapak kalbe kadar ilerletilir. Hastalıklı kapağın içine hassas bir şekilde konumlandırıldıktan sonra yeni kapak genişletilerek eskisini kenara iter ve hemen görevini yapmaya başlar. TAVR, özellikle açık kalp ameliyatı için riski yüksek olan ileri yaştaki veya ek ciddi hastalıkları bulunan hastalar için geliştirilmiştir. Ancak teknolojinin gelişmesi ve başarılı sonuçların artmasıyla birlikte günümüzde daha düşük riskli hastalarda da güvenle uygulanmaktadır.

Aort Kapak Darlığı Tedavisinde Yaşam Tarzı Değişikliklerinin Önemi Nedir?

Aort kapak darlığının ilerlemesini doğrudan durduracak bir yaşam tarzı değişikliği olmasa da genel kalp ve damar sağlığını korumak, kalbin iş yükünü azaltmak ve olası komplikasyon risklerini en aza indirmek için belirli adımların atılması son derece önemlidir. Kalp Sağlığını Destekleyen Öneriler:
  • Tuz Tüketimini Azaltın: Vücutta sıvı birikimini ve kan basıncını kontrol altında tutar.
  • Doymuş ve Trans Yağlardan Kaçının: Kolesterol seviyelerini düzenleyerek damar sağlığını korur.
  • İşlenmiş Gıdaları Sınırlayın: Taze ve doğal besinleri tercih edin.
  • Sigarayı Bırakın: Kalp ve damarlar için en zararlı alışkanlıklardan biridir.
  • İdeal Kiloyu Koruyun: Fazla kilo, kalbin taşıması gereken yükü doğrudan artırır.
  • Aktivite Seviyenizi Doktorunuza Danışın: Hafif darlığı olanlar çoğu aktiviteyi yapabilirken, ciddi darlığı olanların ağır ve rekabetçi sporlardan kaçınması gerekebilir.
  • Ağız ve Diş Hijyenine Özen Gösterin: Diş eti enfeksiyonları, bakterilerin kana karışarak hasarlı kalp kapaklarına yerleşmesine ve “infektif endokardit” adı verilen ciddi bir kapak enfeksiyonuna yol açabilir. Düzenli diş hekimi kontrolleri bu nedenle bir zorunluluktur.

Aort Kapak Değişimi Sonrası Hastaları Nasıl Bir İyileşme Süreci Bekler?

Aort kapak değişimi sonrası iyileşme süreci, uygulanan yönteme (SAVR veya TAVR) göre önemli farklılıklar gösterir. SAVR (Açık Kalp Ameliyatı) Sonrası İyileşme: Bu süreç daha uzun ve aşamalıdır. Hastalar genellikle 1-2 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra servise alınır ve toplamda yaklaşık 1 hafta hastanede kalırlar. Eve döndükten sonraki en kritik dönem, göğüs kemiğinin kaynaması için gereken 6-8 haftalık süredir. Bu dönemde hastalardan şunlar istenir:
  • 5 kilogramdan fazla ağırlık kaldırmamak
  • İtme, çekme gibi göğüs kaslarını zorlayan hareketlerden kaçınmak
  • Yaklaşık 6 hafta araba kullanmamak
  • Fizyoterapistlerin önerdiği solunum ve yürüme egzersizlerini düzenli yapmak
TAVR Sonrası İyileşme: TAVR’ın en büyük avantajlarından biri, çok daha hızlı bir iyileşme süreci sunmasıdır. Hastalar genellikle işlemden sonraki 1-2 gün içinde ayağa kalkıp yürüyebilir ve hastaneden taburcu olabilirler. Aktivite kısıtlamaları çok daha azdır ve çoğu hasta birkaç hafta içinde normal günlük yaşamına dönebilir. Her iki işlem sonrası da hastanın gücünü ve dayanıklılığını güvenli bir şekilde artırmak için bir kardiyak rehabilitasyon programına katılması şiddetle tavsiye edilir.

Aort Kapak Değişimi Sonrası Uzun Dönem Bakım ve Takip Gerekli midir?

Evet, kesinlikle gereklidir. Aort kapak değişimi, tedavi sürecinin sonu değil sağlıklı bir yaşamın yeni başlangıcıdır. Yeni kapağın uzun yıllar sorunsuz çalışmasını sağlamak ve hastanın genel kalp sağlığını korumak için ömür boyu düzenli takip esastır. Takip protokolü, hastanın durumuna göre hekim tarafından belirlenir ancak genellikle şunları içerir:
  • İşlem sonrası ilk ay kontrolü
  • Birinci yıl kontrolü
  • Ardından yıllık düzenli doktor muayeneleri ve ekokardiyografi (EKO) kontrolleri
Yıllık EKO kontrolleri, yeni kapağın fonksiyonlarını değerlendirmek, herhangi bir yıpranma veya sızıntı belirtisini erken aşamada tespit etmek için hayati önem taşır. Özellikle biyoprotez (doku) kapak takılan hastalarda, kapağın zamanla yıpranabileceği unutulmamalıdır. Bu yıllık kontroller, olası bir sorunu erken yakalayarak, gerekirse ikinci bir müdahalenin zamanında ve güvenle planlanmasına olanak tanır. Unutulmamalıdır ki başarılı bir kapak operasyonunun uzun vadeli başarısı, düzenli ve bilinçli bir takiple mümkündür.

Sıkça Sorulan Sorular

Kalbin sol karıncığı ile aort arasında bulunan aort kapağının daralması sonucu, kanın kalpten vücuda geçişinin zorlaşmasıdır.
Yaşlı bireylerde en sık görülür. Ayrıca doğuştan biküspit aort kapağı olan kişilerde genç yaşta da görülebilir.
Nefes darlığı, göğüs ağrısı, bayılma, çabuk yorulma ve kalp çarpıntısı yaygın belirtilerdir.
Fizik muayenede üfürüm duyulabilir. Kesin tanı ekokardiyografi ile konur. BT ve MR anjiyografi ile desteklenebilir.
Evet, özellikle semptomlar başladıktan sonra tedavi edilmezse kalp yetmezliği ve ani ölüm riski artar.
Ekokardiyografi ile kapak açıklığı, basınç farkı ve kan akım hızı ölçülerek belirlenir.
İlaçlar semptomları hafifletebilir; ancak darlığın kendisini düzeltmez. Kalıcı çözüm cerrahidir.
Aort kapak replasmanı (koltukaltı minimal invaziv cerrahi ile) ve ileri yaşlılarda TAVI (kateter yoluyla kapak yerleştirme) seçenekleri vardır.
Özellikle ileri yaşlı, ameliyat riski yüksek olan hastalarda tercih edilir.
Mekanik ve biyolojik kapaklar kullanılır. Seçim, hastanın yaşı, yaşam tarzı ve kan sulandırıcı kullanımı ihtiyacına göre yapılır.
Semptomlar azalır, yaşam kalitesi artar ve kalp yetmezliği riski düşer.
Doğumsal biküspit kapak gibi bazı nedenler genetik olabilir; ancak çoğu vakada yaşa bağlı dejeneratif değişiklikler sorumludur.
Hafif vakalarda kontrollü egzersiz yapılabilir; şiddetli darlıkta ise doktor önerisi olmadan egzersiz yapılmamalıdır.
Evet, genellikle zamanla kötüleşir ve semptomlar gelişmeye başlar.
Son Güncellenme: 5 November 2025

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Call Now Button