Koroner arter hastalığı, kalbi besleyen ve koroner arterler olarak adlandırılan atardamarların, duvarlarında plak birikmesi (ateroskleroz) sonucu daralması veya tıkanmasıdır. Bu daralma, kalp kasının yeterli oksijen ve besin almasını engelleyerek göğüs ağrısı (anjina) gibi koroner arter belirtileri ile kendini gösterir. Temel nedenleri arasında yüksek tansiyon, kolesterol ve diyabet gibi faktörler yer alır. Günümüzde uygulanan modern tedavilerle hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir ve kontrol altına alınabilir. Özellikle erken koroner arter hastalığı tanısı, tedavi başarısını ve beklenen yaşam süresini doğrudan etkileyen en kritik adımdır.
Tanım | Kalbi besleyen koroner arterlerin daralması veya tıkanması sonucu kalp kasına yeterli kan gidememesi durumu |
Nedenler | Ateroskleroz (damar sertliği), yüksek kolesterol, hipertansiyon, sigara kullanımı, diyabet, obezite, genetik yatkınlık |
Risk Faktörleri | İleri yaş, ailede kalp hastalığı öyküsü, erkek cinsiyet, hipertansiyon, diyabet, sigara, yüksek kolesterol, stres, hareketsiz yaşam tarzı |
Belirtiler | Göğüs ağrısı (anjina), nefes darlığı, halsizlik, çarpıntı, terleme, bulantı, bazen sessiz seyredebilir |
Tanı Yöntemleri | EKG, efor testi, ekokardiyografi, koroner anjiyografi, BT-anjiyografi, kan testleri |
Tedavi Yöntemleri | Yaşam tarzı değişiklikleri, antiplatelet ilaçlar, beta blokerler, statinler, ACE inhibitörleri, balon anjiyoplasti, stent, koroner bypass cerrahisi |
Komplikasyonlar | Kalp krizi (miyokard enfarktüsü), kalp yetmezliği, aritmi, ani kalp durması, ani ölüm |
Önleme Yöntemleri | Sigara bırakma, sağlıklı ve dengeli beslenme, düzenli egzersiz, stres yönetimi, tansiyon ve kolesterol kontrolü, diyabetin düzenli takibi |
Prof. Dr. Yavuz Beşoğul
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı
2012 ve sonrası tv programları & Haberler
Koroner Arter Hastalığı nedir?
Koroner Arter Hastalığı’nı, kalbi besleyen damarların iç duvarlarında zamanla birikintiler oluşarak kan akışının engellenmesi olarak düşünebiliriz. Damarlarımızı, içinden suyun rahatça aktığı pürüzsüz borular gibi hayal edin. Yıllar içinde, özellikle kanda dolaşan fazla yağ, kolesterol ve kalsiyum gibi maddeler bu boruların iç duvarlarına yapışmaya başlar. “Plak” adını verdiğimiz bu birikintiler, tıpkı bir su borusunun içindeki kireç tabakası gibi giderek kalınlaşır.
Bu plaklar büyüdükçe, kanın geçtiği yolu daraltır. Kalp normalde dinlenirken bu daralmış yoldan geçen kanla idare edebilir. Ancak merdiven çıktığımızda, koştuğumuzda veya stresli bir an yaşadığımızda kalbimizin daha fazla kana ve oksijene ihtiyacı olur. İşte o zaman daralmış damar, bu artan talebi karşılayamaz ve kalp “aç kalır”. Bu durum kendini genellikle göğüs ağrısı (anjina) ile belli eder.
En tehlikeli senaryo ise bu plaklardan birinin aniden çatlamasıdır. Vücut bu çatlağı bir yara olarak algılar ve onu onarmak için hızla kan pulcuklarını (trombositleri) bölgeye göndererek bir pıhtı oluşturur. Ancak zaten dar olan bir damarın içinde oluşan bu pıhtı, yolu tamamen tıkayarak kan akışını aniden keser. Bu olay, “kalp krizi” olarak bildiğimiz ve acil müdahale gerektiren hayati bir duruma yol açar.
Koroner Arter Hastalığı Neden Olur?
Bu tıkanma sürecinin temelindeki mekanizmaya “ateroskleroz” yani damar sertliği diyoruz. Bu basit bir mekanik tıkanmadan çok daha fazlasıdır; aslında damar duvarında yıllar süren, yavaş ve sinsi bir iltihaplanma sürecidir. Her şey, damarların içini kaplayan ve kanın pürüzsüzce akmasını sağlayan “endotel” adlı koruyucu tabakanın hasar görmesiyle başlar.
Bu hassas iç tabakaya zarar veren başlıca etkenler yüksek tansiyon, sigara kullanımı, yüksek kan şekeri (diyabet) ve yüksek kolesteroldür. Bu hasar oluştuktan sonra vücudun savunma mekanizması devreye girer. Ancak bu süreç durumu daha da karmaşıklaştırır. Hasarlı bölge, kanda dolaşan “kötü kolesterol” (LDL) için bir mıknatıs haline gelir. Kolesterol buraya sızar ve iltihap hücreleri tarafından yutularak damar duvarının içinde birikmeye başlar.
Yıllar geçtikçe bu birikinti büyür, sertleşir ve üzerine kalsiyum çökerek adeta bir “kireç tabakası” oluşturur. Bu plaklar, damarı giderek daraltır. Damar bir süre dışa doğru genişleyerek bu daralmayı telafi etmeye çalışsa da bir noktadan sonra bu mekanizma yetersiz kalır ve kan akışı belirgin şekilde azalır. İşte Koroner Arter Hastalığı’nın temelinde yatan biyolojik süreç budur.
Koroner Arter Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
Koroner Arter Hastalığı genellikle yıllarca belirti vermeden ilerleyebilir. Ancak damarlardaki darlık belli bir seviyeye ulaştığında, kalp özellikle efor anlarında yeterli oksijen alamadığının sinyallerini vermeye başlar. En sık karşılaşılan belirtiler şunlardır:
- Göğüste baskı, sıkışma, yanma veya ağırlık hissi (Anjina)
- Sanki göğsün üzerine biri oturuyormuş gibi bir his
- Eforla (yürüme, merdiven çıkma) ortaya çıkan ve dinlenince geçen ağrı
- Ağrının sol kola, boyuna, çeneye veya sırta yayılması
- Özellikle efor sırasında artan nefes darlığı
- Daha önce kolayca yapılan aktivitelerde bile aşırı yorgunluk ve halsizlik
- Baş dönmesi veya soğuk terleme
Kadınlarda Koroner Arter Hastalığı Farklılık Gösterir Mi?
Evet, bu çok önemli bir noktadır. Kadınlarda Koroner Arter Hastalığı belirtileri, erkeklerde görülen klasik göğüs ağrısından farklı ve daha belirsiz olabilir. Bu durum ne yazık ki tanının gecikmesine veya atlanmasına neden olabilmektedir. Kadınlarda daha sık görülen atipik belirtiler arasında şunlar yer alır::
- Klasik göğüs baskısı yerine keskin veya batıcı ağrılar
- Ağrının omuzlar, üst sırt, çene veya karın bölgesinde hissedilmesi
- Göğüs ağrısından daha baskın olan ani ve şiddetli yorgunluk
- Açıklanamayan nefes darlığı
- Uyku bozuklukları
- Hazımsızlık veya mide bulantısı
- Ani baş dönmesi
Koroner Arter Hastalığı Ölümcül Müdür?
Koroner Arter Hastalığı, damarlardaki basit bir darlıktan ibaret değildir. Tedavi edilmediğinde veya kontrol altına alınmadığında, hayatı tehdit eden çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu komplikasyonlar, hastalığın neden ciddiye alınması gerektiğini açıkça göstermektedir. Olası ciddi sonuçlar şunları içerir:
- Kalp Krizi (Miyokard Enfarktüsü): Plak yırtılması sonucu damarın aniden ve tamamen tıkanmasıyla kalp kasının ölmesidir.
- Kalp Yetmezliği: Yıllar içinde yorulan ve zayıflayan kalbin, vücudun kan ihtiyacını karşılayamaması durumudur.
- Aritmiler: Kalbin elektriksel sisteminin bozulması sonucu ortaya çıkan tehlikeli ve düzensiz kalp atışlarıdır.
- Ani Kalp Durması: Hayatı tehdit eden bir ritim bozukluğu nedeniyle kalbin aniden durması ve kan pompalayamamasıdır.
Koroner Arter Hastalığı Risk Faktörleri Nelerdir?
Bazı risk faktörleri genetik mirasımız veya yaşamın doğal akışıyla ilgilidir ve bunları değiştiremeyiz. Bu faktörlerin farkında olmak, değiştirebileceğimiz diğer faktörler konusunda daha dikkatli olmamızı sağlar:
- İleri yaş
- Erkek cinsiyeti (kadınlarda menopoz sonrası risk eşitlenir)
- Ailede erken yaşta kalp hastalığı öyküsü
Koroner Arter Hastalığı için değiştirebileceğimiz risk faktörleri nelerdir?
İyi haber şu ki Koroner Arter Hastalığı’na zemin hazırlayan en önemli faktörlerin çoğu yaşam tarzı seçimlerimizle doğrudan ilişkilidir ve kontrolümüz altındadır. Bu faktörleri yönetmek, hastalığı önlemenin veya ilerlemesini yavaşlatmanın anahtarıdır:
- Yüksek LDL (“kötü”) kolesterol
- Yüksek tansiyon (Hipertansiyon)
- Sigara ve tütün ürünleri kullanımı
- Diyabet (Şeker hastalığı)
- Aşırı kilo ve obezite (özellikle karın bölgesi yağlanması)
- Fiziksel hareketsizlik
- Sağlıksız beslenme alışkanlıkları
- Yoğun ve yönetilemeyen stres
Koroner Arter Hastalığı riskini azaltmak için hangi yaşam tarzı değişiklikleri önerilmektedir?
Koroner Arter Hastalığı’ndan korunma ve tedavi, bir bütün olarak ele alınmalıdır. İlaçlar ve girişimsel tedaviler ne kadar önemli olsa da temelini her zaman yaşam tarzı değişiklikleri oluşturur. Bu adımlar, sadece kalbinizi değil tüm vücudunuzu koruyan güçlü bir kalkandır. Bu konuda atılabilecek en önemli adımlar şunlardır:
- Aktif Olun: Haftanın çoğu günü en az 30 dakika tempolu yürüyüş yapmayı hedefleyin. Asansör yerine merdiven kullanmak, kısa mesafelere arabayla gitmemek gibi küçük değişiklikler bile büyük fark yaratır.
- Sigarayı Hayatınızdan Çıkarın: Sigarayı bırakmak, kalp sağlığınız için yapabileceğiniz en iyi şeydir. Bıraktığınız andan itibaren riskiniz azalmaya başlar. Pasif içicilikten de kaçınmak aynı derecede önemlidir.
- Kilonuzu Kontrol Altında Tutun: Sağlıklı bir kiloda olmak, kalbiniz üzerindeki yükü azaltır ve tansiyon, kolesterol, şeker gibi diğer tüm risk faktörlerini olumlu yönde etkiler.
- Stresle Başa Çıkmayı Öğrenin: Hayatın getirdiği stresi tamamen yok etmek mümkün olmasa da onu yönetmeyi öğrenebilirsiniz. Yoga, meditasyon, sevdiklerinizle vakit geçirmek veya keyif aldığınız bir hobiyle uğraşmak, stresi azaltmanın etkili yollarıdır.
Kalp dostu bir beslenme düzeni Koroner Arter Hastalığı riskini nasıl etkiler?
Beslenme, Koroner Arter Hastalığı ile mücadelede en güçlü silahlarımızdan biridir. Tükettiğimiz gıdalar, damarlarımızın sağlığını doğrudan etkiler. Amaç tek tek besinleri saymak yerine, genel olarak sağlıklı bir beslenme modelini benimsemektir. Akdeniz diyeti olarak bilinen model, bu konuda en iyi rehberdir.
Sofranızda mutlaka bulunması gerekenler:
- Zeytinyağı
- Bol yeşillik ve sebze
- Meyveler
- Baklagiller (nohut, mercimek, fasulye)
- Tam tahıllar (bulgur, tam buğday ekmeği)
- Ceviz, fındık, badem gibi kuruyemişler
- Haftada en az iki kez balık (özellikle somon, sardalya)
Uzak durulması veya ciddi şekilde sınırlandırılması gerekenler:
- İşlenmiş et ürünleri (salam, sosis, sucuk)
- Şekerli içecekler ve hazır meyve suları
- Beyaz ekmek, hamur işleri, pirinç gibi rafine karbonhidratlar
- Paketli atıştırmalıklar, cipsler, bisküviler
- Tereyağı, kuyruk yağı gibi doymuş yağlar
- Kızartmalar ve trans yağ içeren margarinler
- Aşırı tuz tüketimi
Koroner Arter Hastalığı tanısı konmuş kişilerde ‘ikincil korunma’ ne anlama gelir?
Bir kişiye Koroner Arter Hastalığı tanısı konulduğunda (örneğin bir kalp krizi sonrası, stent takıldığında veya bypass ameliyatı olduğunda), tedavi yaklaşımı temelden değişir. Artık amaç sadece riskleri azaltmak değil aktif ve ilerleyici bir hastalığı kontrol altında tutarak gelecekteki olayları (yeni bir kalp krizi, felç vb.) engellemektir. Buna “ikincil korunma” diyoruz.
Bu birincil korunmaya kıyasla çok daha kararlı ve agresif bir yaklaşım gerektirir. Yaşam tarzı değişiklikleri hayati önemini korurken, artık tek başlarına yeterli değildirler. İlaç tedavisi zorunlu hale gelir. Kolesterol ve tansiyon hedefleri çok daha düşüktür. Örneğin kötü kolesterol (LDL) seviyesini genellikle 70 mg/dL’nin altına indirmek hedeflenir. Pıhtı önleyici ilaçların düzenli kullanımı, tedavinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Stent veya bypass gibi işlemlerin hastalığı “iyileştirmediği”, sadece tıkalı bir damarı açtığı veya köprülediği unutulmamalıdır. Hastalığın diğer damarlarda ilerlemesini önlemek için ikincil korunma stratejilerine yaşam boyu bağlılık esastır.
Koroner Arter Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?
Hastanın şikayetleri ve risk faktörleri Koroner Arter Hastalığı’ndan şüphelendirdiğinde, tanı sürecine genellikle vücuda bir müdahale gerektirmeyen temel testlerle başlanır. Bu testler hastalığın varlığına dair önemli ipuçları verir:
- Kan testleri
- Elektrokardiyogram (EKG)
- Ekokardiyografi (EKO – Kalp ultrasonu)
- Efor (Stres) testi
Koroner BT Anjiyografi Koroner Arter Hastalığı tanısında nasıl kullanılır?
Koroner BT Anjiyografi, özellikle semptomları olan ancak riski düşük veya orta düzeyde olan hastalarda, damarları girişimsel olmayan bir yolla görüntülemek için kullandığımız modern bir teknolojidir. Bu testte, geleneksel anjiyografideki gibi kasıktan veya koldan kateterle girilmez. Kolunuzdaki bir damardan iyotlu bir kontrast madde (boya) verilir ve bu sırada hızlı bir bilgisayarlı tomografi (BT) taraması yapılır. Sadece birkaç saniye süren bu işlemle, koroner arterlerin üç boyutlu, detaylı bir haritası oluşturulur. Bu harita sayesinde damarlardaki kalsiyum birikintileri, plaklar ve darlıklar net bir şekilde görülebilir.
Koroner Arter Hastalığı tanısında neden anjiyografiye ‘altın standart’ denir?
Diğer testler şüphe uyandırdığında veya hastanın durumu yüksek riskli olduğunda, tanıyı kesinleştirmek ve tedavi planını belirlemek için “altın standart” yöntem olan klasik koroner anjiyografiye başvurulur. Bu işlem bir kateter laboratuvarında gerçekleştirilir. Kasık veya çoğunlukla el bileğindeki bir atardamardan, “kateter” adı verilen çok ince ve esnek bir tüp ile kalbe ulaşılır. Kateterin ucundan koroner arterlerin içine kontrast madde enjekte edilir ve röntgen cihazıyla filmler çekilir. Bu filmler, damarlardaki kan akışını, darlıkların tam yerini, sayısını ve ciddiyetini (yüzde kaç tıkalı olduğunu) kesin olarak gösterir. Anjiyografinin en büyük üstünlüğü, sadece bir tanı yöntemi olmasının ötesinde, aynı zamanda bir tedavi kapısı açmasıdır. Eğer işlem sırasında kritik bir darlık tespit edilirse, aynı seansta stentleme işlemine geçilerek damar anında açılabilir.
Koroner Arter Hastalığı İlaçla İyileşir Mi?
KAH’ın medikal tedavisi, hastalığın farklı mekanizmalarını hedef alan ve birbiriyle uyum içinde çalışan bir ilaç rejimi gerektirir. Bu ilaçlar semptomları kontrol altına alır, hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ve en önemlisi kalp krizi gibi olayları önler:
- Kolesterol düşürücü ilaçlar (Özellikle statinler)
- Pıhtı önleyici ilaçlar (Antiplateletler – Aspirin, klopidogrel vb.)
- Kalp hızını ve kan basıncını kontrol eden ilaçlar (Beta blokerler)
- Damar genişletici ve göğüs ağrısını giderici ilaçlar (Nitratlar, Kalsiyum kanal blokerleri)
Pıhtı önleyici tedavinin Koroner Arter Hastalığındaki hayati rolü nedir?
Aterosklerotik bir plak çatladığında, vücut bu bölgede hızla bir kan pıhtısı oluşturur. Bu pıhtı, daralmış bir koroner arterde kan akışını tamamen keserek kalp krizine neden olur. Pıhtı önleyici (antiplatelet) ilaçlar, kan pulcuklarının (trombositler) birbirine yapışkanlığını azaltarak bu ölümcül pıhtı oluşumunu engeller. Bu nedenle KAH tanısı almış veya stent takılmış hastaların bu ilaçları, doktorlarının önerdiği şekilde ve sürede, aksatmadan kullanması hayati önem taşır.
Koroner Anjiyoplasti ve Stent işlemi Koroner Arter Hastalığını nasıl tedavi eder?
Koroner Anjiyoplasti ve Stentleme, tıkalı veya ciddi şekilde daralmış bir koroner arteri ameliyatsız olarak açmak için kullanılan minimal invaziv bir yöntemdir. Anjiyografi işlemi sırasında, darlığın olduğu bölgeye ucunda sönük bir balon bulunan bir kateter ile ulaşılır. Balon, darlığın içinde şişirilerek plağı damar duvarına doğru ezer ve kan yolunu genişletir. Ardından, damarın tekrar daralmasını veya çökmesini önlemek için, aynı bölgeye genellikle “stent” adı verilen, tel örgüden yapılmış boru şeklinde bir metal kafes yerleştirilir. Bu stent, bir iskele gibi damarı içeriden destekleyerek açık kalmasını sağlar. Günümüzde kullanılan ilaç kaplı stentler, yüzeylerinden salgıladıkları özel ilaçlarla damarın yeniden daralma riskini de en aza indirir.
Koroner Arter Bypass Ameliyatı (KABG) Koroner Arter Hastalığı için ne zaman gereklidir?
Koroner Arter Bypass Ameliyatı stentlemenin uygun olmadığı veya yetersiz kalacağı daha karmaşık ve yaygın hastalık durumlarında başvurduğumuz bir cerrahi tedavidir. Bu ameliyattaki temel mantık, tıkalı damarı açmak yerine, tıkanıklığın etrafından dolaşarak kanı ileriye taşıyan yeni bir yol, bir “köprü” veya “bypass” oluşturmaktır. Bu köprü için genellikle hastanın kendi vücudundan alınan göğüs içi atardamarı, kol atardamarı veya bacaktan alınan toplardamarlar kullanılır. Bypass ameliyatı özellikle aşağıdaki durumlarda daha üstün bir tedavi seçeneği olabilir:
- Çok sayıda koroner damarda ciddi darlık olması
- Kalbin ana damarı olan sol ana koroner arterde kritik darlık bulunması
- Özellikle diyabetli hastalarda yaygın ve çoklu damar hastalığı varlığı
- Darlıkların yapısının stentlemeye teknik olarak uygun olmaması
- Kalp kasılma gücünün azalmış olması
Geleneksel Koroner Arter Bypass Ameliyatı nasıl bir süreçtir?
Geleneksel bypass, yıllardır güvenle uygulanan ve sonuçları kanıtlanmış bir açık kalp ameliyatıdır. Genel anestezi altında, göğüs kemiğinin (sternum) kesilerek kalbe ulaşıldığı bir işlemdir. Ameliyat sırasında kalp, cerrahın kansız ve hareketsiz bir ortamda güvenle çalışabilmesi için özel bir solüsyonla durdurulur. Bu esnada hastanın kan dolaşımı, kalbin ve akciğerlerin görevini geçici olarak üstlenen kalp-akciğer makinesi tarafından sağlanır. Cerrah bu sırada, hastanın kendi vücudundan hazırladığı damar greftlerini kullanarak tıkalı damarların ilerisine yeni kan yollarını diker. Bypasslar tamamlandıktan sonra kalp yeniden çalıştırılır ve ameliyat sonlandırılır.
Minimal invaziv ve robotik cerrahi Koroner Arter Bypass Ameliyatında ne gibi avantajlar sunar?
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bypass ameliyatını artık her zaman göğüs kemiğini tamamen açarak yapmak zorunda değiliz. Minimal invaziv ve robotik cerrahi, uygun hastalarda bu büyük ameliyatın travmasını önemli ölçüde azaltan modern yaklaşımlardır. Bu tekniklerde, göğüs kemiği kesilmek yerine, kaburgaların arasından yapılan küçük kesilerle kalbe ulaşılır. Bu yaklaşımın sunduğu başlıca avantajlar şunlardır:
- Daha küçük yara izi
- Ameliyat sonrası daha az ağrı
- Daha az kanama riski
- Daha kısa hastanede kalış süresi
- Günlük hayata ve işe çok daha hızlı dönüş
- Göğüs kemiğinin kesilmemesine bağlı daha düşük enfeksiyon riski
Robotik cerrahi ise bu tekniğin en ileri noktasıdır. Cerrah, bir konsoldan yönettiği robotik kollarla, insan elinin ulaşamayacağı hassasiyetle en karmaşık dikişleri bile mükemmel bir şekilde atabilir.
Özellik | Koroner Anjiyoplasti ve Stent (PCI) | Koroner Arter Bypass Ameliyatı (KABG) |
Prosedür Tipi | Minimal İnvaziv (Girişimsel) | Açık Kalp Ameliyatı veya Minimal İnvaziv |
Ana Endikasyonlar | Az sayıda, daha basit darlıklar | Çok sayıda, karmaşık darlıklar, diyabet |
Anestezi | Genellikle lokal | Genel |
İyileşme Süresi | Hızlı (1-7 gün) | Daha uzun (6-12 hafta) |
Temel Prensip | Mevcut darlığı içeriden açmak | Tıkanıklığın etrafından yeni yol oluşturmak |
Koroner Arter Hastalığı tedavisi sonrası iyileşme süreci nasıl ilerler?
Tedavi sonrası iyileşme, uygulanan işleme göre büyük farklılık gösterir. Stentleme sonrası hastalar genellikle bir gece hastanede kalıp birkaç gün içinde normal hayatlarına dönebilirler. Bypass ameliyatı ise daha büyük bir cerrahi olduğu için iyileşme süreci daha kademelidir. Hastanede kalış süresi ortalama 5-7 gün sürer ve tam fiziksel iyileşme 2-3 ayı bulabilir. Her iki işlemden sonra da elde edilen başarının kalıcı olması için ilaç tedavisine ve yaşam tarzı değişikliklerine sıkı sıkıya bağlı kalmak kritik öneme sahiptir.
Koroner Arter Hastalığı Yaşam Süresi Artar Mı?
Bir kalp olayı veya ameliyatı sonrası, hastaların sadece fiziksel olarak değil zihinsel olarak da iyileşmesi ve hayata güvenle dönmesi çok önemlidir. Kardiyak rehabilitasyon, tam da bu amaca hizmet eden, doktor gözetiminde yürütülen kapsamlı bir programdır. Bu program, tedavinin ayrılmaz bir parçasıdır ve hastaya birçok fayda sağlar. Bu programın temel bileşenleri şunlardır:
- Kişiye özel egzersiz eğitimi
- Kalp dostu beslenme danışmanlığı
- İlaç kullanımı ve hastalık yönetimi eğitimi
- Stres yönetimi teknikleri
- Psikolojik destek
Kardiyak rehabilitasyon programlarına katılan hastaların yaşam kalitelerinin arttığı, gelecekteki kalp sorunları risklerinin önemli ölçüde düştüğü ve kendilerini çok daha güvende hissettikleri kanıtlanmıştır. Bu sağlıklı bir geleceğe atılan en önemli adımlardan biridir.
Sıkça Sorulan Sorular
En tipik belirtisi, yürüyünce veya yokuş çıkınca göğüste baskı hissi ve dinlenince geçmesidir. Ağrı çeneye, sol kola veya sırta da yayılabilir. Nefes darlığı ve çabuk yorulma da önemli işaretlerdir. Kesin tanı için efor testi, ekokardiyografi ve altın standart olan koroner anjiyografi yapılır.
Net bir yanıt yok, çünkü ömür beklentisi yaşam tarzınıza, tedaviye uyuma ve risk faktörlerinize bağlıdır. Modern tedaviler ve doğru alışkanlıklarla uzun, kaliteli bir ömür mümkündür. Kontrol sizde!
Her zaman değil. Dinlenme EKG’si çoğu zaman normal çıkar. Eforlu EKG, kalbin yorulunca verdiği tepkiyi ölçer. Kesin tanı için daha ileri tetkiklere gerek duyulabilir.
Paketli ve işlenmiş gıdalar, trans yağ içeren yiyecekler, aşırı tuz, doymuş yağ, şekerli içecekler ve unlu mamullerden uzak durmak gerekir. Sofranızdan “fabrika ürünü”nü çıkarıp “tarla ürünü” doğal besinleri koymalısınız.
Koroner arterler, kalp kasının kendisini besler. Kalbin taç damarı gibi çalışan bu damarlar tıkandığında, kalp kası hasar görebilir ve sağlıklı çalışamaz.
Kan tahlili doğrudan damar darlığını göstermez ama kolesterol, trigliserit, şeker gibi riskleri ortaya koyar. Kalp krizi sırasında troponin gibi bazı enzimlerle kalp hasarı tespit edilebilir.
Sigara içenler, yüksek tansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği, ailesinde erken yaşta kalp hastalığı öyküsü olanlar, kilolu ve hareketsiz bireyler risk altındadır. Erkeklerde daha sık, menopoz sonrası kadınlarda da görülme sıklığı artar.
Genellikle 40’lı yaşlardan sonra belirti verir; erkeklerde 45, kadınlarda 55’ten sonra risk yükselir. Ancak genetik yatkınlık, sigara ve diyabet gibi riskler varsa genç yaşlarda da görülebilir.
Koroner bypass ameliyatı genellikle 3-6 saat arası sürer. Tek damar veya çoklu damar değişimi, ek cerrahi işlemler gibi faktörler süreyi etkiler. En önemli hedef, ameliyatın güvenli ve başarılı tamamlanmasıdır.
Kardiyoloji uzmanı, tanı ve tedavide ilk adrestir. İleri cerrahi veya stent gerektiren durumlarda Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanı devreye girer. Bu süreçte iki branş birlikte çalışır.
Evet, ailede (özellikle 55 yaş altı erkek, 65 yaş altı kadın akrabada) erken yaşta kalp hastalığı öyküsü varsa risk artar. Ancak risk faktörlerini yönetmek genetiğe rağmen sağlıklı kalmanın anahtarıdır.
Evet, özellikle obezite, düzensiz beslenme, sigara ve ailevi kolesterol yüksekliği varsa 30’lu yaşlarda bile koroner arter hastalığı gelişebilir. Gençlerde şikayet varsa mutlaka kardiyolojiye başvurulmalıdır.
Evet, koroner arter hastalığı kroniktir. Ancak doğru tedavi ve sağlıklı yaşam tarzı ile ömür boyu kaliteli ve uzun bir yaşam mümkündür. Takip ve tedaviye uyum çok önemlidir.
Blog Yazıları
Açık Kalp Ameliyatı: Başarı Oranları ve Ölüm Riski
Günümüz tıbbında açık kalp ameliyatı özellikle tecrübeli merkezlerde ve planlı vakalarda oldukça yüksek başarı oranları [...]
Tem
Kalp ve Dolaşım Sistemi Hastalıkları ve Tırnak
Evet, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları ile tırnak sağlığı arasında doğrudan ve önemli bir bağlantı [...]
Tem
İç Varis Belirtileri: Tanı ve Tedavi Yöntemleri
İç varis belirtileri, bacaklarda hissedilen derin ağrı, ağırlık hissi, kramp ve şişlik olarak kendini gösterir; [...]
Tem
Varis Ağrı Yapar mı? Varis Ağrısı Nasıl Geçer?
Evet, varis kesinlikle ağrı yapar. Bacaklarda gün boyu artan bir sızlama, ağırlık hissi ve özellikle [...]
Tem
Zayıflayınca Varis Geçer mi?
Hayır. Çünkü bir kez oluşmuş varis, yapısı kalıcı olarak bozulmuş ve genişlemiş bir toplardamardır; bu [...]
Tem
Limonla Evde Varis Tedavisi Mümkün Mü?
Hayır, bilimsel olarak mümkün değildir. Limonun içerisinde damar sağlığı için faydalı olabilecek bileşenler bulunsa da [...]
Tem
Venöz Yetmezlik İle Varis Arasındaki Fark Nedir?
Venöz yetmezlik ile varis arasındaki temel fark, birinin hastalığın kendisi, diğerinin ise bu hastalığın gözle [...]
Tem
Varise Hangi Doktor Bakar? Varis için Hangi Doktora Gidilir?
Bacaklarınızdaki varisler için başvurmanız gereken doğru tıbbi uzmanlık alanı Kalp ve Damar Cerrahisi’dir. Bu yaygın [...]
Tem