Açık kalp ameliyatı sonrası evde bakım ve beslenme süreci; göğüs kemiğinin (sternum) güvenli şekilde kaynamasını sağlamak, enfeksiyon riskini yönetmek ve kardiyovasküler sağlığı koruyucu bir diyeti hayata geçirmek üzerine kuruludur. İyileşme döneminde sternal stabiliteyi bozmamak adına ilk 6-8 hafta boyunca 5 kilogram üzeri ağırlık kaldırmaktan ve kollarla güç uygulamaktan kesinlikle kaçınılmalıdır. Beslenme protokolünde ise damar greftlerinin açıklığını korumak amacıyla tuz (sodyum) alımı minimum seviyeye indirilmeli, doymuş yağlar tamamen diyetten çıkarılmalı ve reçetelenen kan sulandırıcı ilaçlar eksiksiz kullanılmalıdır. Bu protokoller, cerrahi başarının kalıcı olmasını sağlayan en temel unsurlardır.
Açık Kalp Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci Nasıl İlerler?
İyileşme dediğimiz şey aslında tek bir çizgide ilerlemez. İki ayrı cephede savaş veriyoruz: Birincisi, fiziksel yaralarınızın ve özellikle göğüs kemiğinizin kaynaması; ikincisi ise kalbinizin ve metabolizmanızın bu yeni duruma adapte olması. Ameliyat sırasında kalbinize ulaşmak için “iman tahtası” dediğimiz sternum kemiğini açmak zorunda kaldık. Ameliyat bitiminde bu kemiği çelik tellerle sağlam bir şekilde birleştirdik. Ancak kemiğin biyolojik olarak kaynaması zaman alır.
Bu kaynama süresi aslında yaşınıza ve kemik kalitenize göre değişir. Eğer yaşınız 60’ın altındaysa ve kemik erimesi gibi bir sorununuz yoksa, kemiğin kaynaması ortalama 4 ila 6 hafta sürer. Ancak 60 yaşın üzerindeyseniz veya diyabet gibi iyileşmeyi yavaşlatan ek hastalıklarınız varsa, bu sürenin 10 hatta 12 haftaya kadar uzayabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Bu süre zarfında kemik henüz tam sertleşmediği için, yapacağınız ters bir hareket kemiklerin oynamasına, hatta ayrılmasına neden olabilir. Bu bizim “sternal dehisens” dediğimiz ve hiç istemediğimiz bir komplikasyondur.
Eve gittiğiniz ilk günlerde kendinizi “dayak yemiş gibi” hissetmeniz, omuzlarınızda ve sırtınızda ağrılar olması çok normaldir. Vücudunuz büyük bir travmadan çıktı ve enerji depolarını iyileşmek için kullanıyor. Bu yüzden sürekli uyumak isteyebilirsiniz; vücudunuza direnmeyin ve bol bol dinlenin.
Evde Bakım Neden Bu Kadar Önemlidir?
Biz cerrahlar olarak tıkalı damarlarınızı değiştirdik veya bozulan kapağınızı tamir ettik. Yani biz “sonucu” tedavi ettik. Ancak hastalığı yaratan “sebepler” hala orada duruyor olabilir. Evdeki bakım süreciniz, damar sertliği dediğimiz aterosklerozun ilerlemesini durdurmak için altın bir fırsattır.
Eğer sigara içiyorsanız, bu konuyu artık tartışmaya bile açmıyoruz. Sigara, ameliyatla taktığımız o yeni damarların düşmanıdır. “Günde bir taneden bir şey olmaz” veya “Efkarlandım bir tane yaktım” gibi bahaneler, kendinize yapacağınız en büyük kötülüktür. Sigara içilen ortamda dahi bulunmamalısınız. Çünkü sigara dumanı, kandaki oksijen seviyesini düşürür, yara iyileşmesini bozar ve pıhtılaşma riskini artırır. Evdeki bakımın temel amacı; enfeksiyonu önlemek, kalbin yükünü azaltmak ve sizi tekrar ameliyat masasına yatırmak zorunda kalmamaktır.
İlaçları Düzenli Kullanmak Neden Hayati Önem Taşır?
Hastaneden çıkarken elinize tutuşturulan o reçete, aslında sizin hayat sigortanızdır. Özellikle koroner bypass ameliyatı olan hastalarımız için kan sulandırıcılar (aspirin türevleri vb.) vazgeçilmezdir. Bu ilaçlar, büyük emeklerle bacağınızdan veya göğsünüzden alıp kalbinize diktiğimiz o yeni damarların pıhtı ile tıkanmasını engeller. “Kendimi çok iyi hissediyorum, bugün de ilaç içmeyeyim” deme lüksünüz maalesef yok.
İlaçlarınızı bir disiplin içinde kullanmalısınız. Mide koruyucular veya aç karnına alınması gerekenler yemekten 15 dakika önce, tok karnına olanlar ise yemekten 15 dakika sonra alınmalıdır.
Burada çok kritik bir kuraldan bahsetmek istiyorum. İnsanlık halidir, bazen ilacınızı almayı unutabilirsiniz. Eğer ilacınızı unuttuysanız ve bir sonraki ilaç saatiniz geldiyse, “telafi etmek” amacıyla asla çift doz almayın. Kan sulandırıcının çift dozu kanamaya, tansiyon ilacının çift dozu ise tehlikeli baygınlıklara yol açabilir. Unutulan dozu pas geçin ve normal düzeninizden devam edin.
Kontrol Randevularına Ne Zaman Gidilmelidir?
Taburcu olduktan sonra hastaneyle bağınızı kopardığınızı düşünmeyin. Genellikle taburcu olduktan bir hafta sonra sizi tekrar görmek isteriz. Bu “birinci hafta kontrolü” bizim için çok kritiktir. Dikişlerinizin durumuna bakarız, yaranın kaynayıp kaynamadığını kontrol ederiz ve enfeksiyon belirtisi olup olmadığını inceleriz.
Bu ilk cerrahi kontrolden sonra, ameliyat tarihinden yaklaşık bir ay sonra bir kardiyoloji randevusu almanız gerekir. Birinci ay kontrolü, artık cerrahi iyileşmeden “ömür boyu koruma” aşamasına geçtiğimiz yerdir. Kardiyoloğunuz bu randevuda kan değerlerinize bakacak, kolesterol ve şeker durumunuzu inceleyecek ve ilaçlarınızın dozlarını uzun vadeli kullanıma göre ayarlayacaktır.
Göğüs Kemiğini Korumak İçin Hangi Hareketler Yasaktır?
Yukarıda bahsettiğim o göğüs kemiğinin kaynaması meselesi, evdeki fiziksel aktivitelerinizin sınırını belirleyen en önemli faktördür. Kemik tam kaynayana kadar göğüs kafesine binen yükü minimumda tutmak zorundasınız.
Bu süreçte kesinlikle yapmamanız gerekenler şunlardır:
- Damacana taşımak
- Pazar poşetlerini taşımak
- Küçük torunları kucaklamak
- Bavul kaldırmak
- Yataktan kalkarken kollardan güç almak
- Koltuktan kalkarken kolları kullanarak kendini itmek
Özellikle yataktan kalkarken veya otururken kollarınızı kullanmak, göğüs kemiğine muazzam bir ters baskı uygular. Bunun yerine karın ve bacak kaslarınızı kullanmayı öğrenmelisiniz. Ayrıca size önerilen göğüs korsesini kullanmayı ihmal etmeyin. Bu korse, kemiklerin sabit kalmasına yardımcı olur ve ağrınızı azaltır. Özellikle öksürmeniz veya hapşırmanız gerektiğinde, kollarınızı göğsünüzde çapraz yaparak (kendinize sarılarak) veya bir yastığı göğsünüze bastırarak kemiğe destek olmalısınız.
Yara Yerinde Enfeksiyon Olduğu Nasıl Anlaşılır?
Ameliyat kesisi temiz ve kuru tutulduğu sürece genellikle sorunsuz iyileşir. Ancak enfeksiyon, nadir de olsa karşılaşabileceğimiz ve hiç sevmediğimiz bir durumdur. Erken fark edilmesi hayat kurtarır. Her gün aynada yara yerinizi şöyle bir gözden geçirmeniz gerekir.
Dikkat etmeniz gereken enfeksiyon belirtileri şunlardır:
- Kızarıklık
- Şişlik
- Isı artışı
- İltihaplı akıntı
- Kötü koku
- Zonklayıcı ağrı
- Ateş
- Titreme
Eğer yara yerinden sarı-yeşil bir akıntı geliyorsa veya yaranın etrafındaki kızarıklık giderek genişliyorsa, “bekleyelim geçer” demeyin. Hemen doktorunuza ulaşın. Özellikle şeker hastalarımızın bu konuda iki kat daha dikkatli olması gerekir.
Yürüyüş ve Egzersiz Düzeni Nasıl Olmalıdır?
Halk arasında “ameliyatlı hasta yataktan çıkmaz” gibi çok yanlış bir inanış vardır. Oysa bizim istediğimiz, sizin bir an önce hareketlenmenizdir. Sürekli yatmak, kan dolaşımını yavaşlatır, bacaklarda pıhtı oluşma riskini artırır ve akciğerlerinizin sönmesine neden olur.
Eve döndüğünüz ilk günlerde evin içinde küçük turlar atmaya başlayın. Başlangıçta 10-15 dakikalık yürüyüşler yeterlidir. Kendinizi iyi hissettikçe bu süreyi günden güne artırabilirsiniz. Yürüyüşü, sizi nefes nefese bırakacak bir spor gibi değil kan dolaşımını hızlandıracak bir aktivite olarak düşünün. Yürüyüş sırasında başınız dönerse, göğsünüzde bir baskı hissederseniz veya nefesiniz daralırsa hemen durun ve dinlenin.
Merdiven Çıkarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Merdiven çıkmak, düz yolda yürümeye göre kalbi daha fazla yoran bir iştir. Ancak bu merdiven çıkamayacağınız anlamına gelmez; sadece doğru teknikle yapmanız gerekir.
Merdiven çıkarken uymanız gereken kurallar şunlardır:
- Kolları kullanmamak
- Tırabzandan güç alarak kendini çekmemek
- Yavaş hareket etmek
- Dinlenerek çıkmak
En önemli kural, merdiven tırabzanlarına tutunsanız bile, kendinizi kollarınızla yukarı çekmemenizdir. Yükü tamamen bacaklarınıza verin. Her 2-3 basamakta bir durup nefeslenin. Acele etmeyin. Günde 2-3 kez merdiven inip çıkmak, başlangıç için yeterli bir egzersizdir.
Akciğerleri Güçlendirmek İçin Neler Yapılmalıdır?
Ameliyat sırasında akciğerleriniz bir süre cihazlara bağlı kaldı ve hareketsiz durdu. Bu durum akciğerlerin bazı bölgelerinin sönmesine (atelektazi) zemin hazırlayabilir. Bunu önlemenin ve zatürre riskinden korunmanın tek yolu nefes egzersizleridir.
Hastanede size verilen “triflow” denilen toplu nefes egzersiz cihazını eve götürün ve bir kenara atmayın. Günde birkaç kez, size öğretildiği şekilde bu cihazla çalışın. Ayrıca balon şişirmek de harika bir egzersizdir. Bu basit hareketler, akciğerlerin en uç noktalarına kadar hava girmesini sağlar ve biriken balgamın atılmasını kolaylaştırır.
Ağrılarla İlaçsız Nasıl Başa Çıkılır?
Ameliyat sonrası bir miktar ağrı hissetmeniz kaçınılmazdır. Kemik kesildi, kaslar gerildi; vücudun buna tepki vermesi normaldir. Doktorunuzun verdiği ağrı kesicileri düzenli kullanın, ağrının “dayanılmaz” noktaya gelmesini beklemeyin.
Ancak sadece ilaca yüklenmek zorunda değilsiniz. Sırt ve omuz ağrılarınız için ılık havlu uygulamaları veya hafif masajlar çok iyi gelebilir. Dikkatinizi dağıtacak aktiviteler, müzik dinlemek, sevdiklerinizle sohbet etmek ağrı eşiğinizi yükseltecektir. Eğer ağrı aniden bıçak saplanır gibi şiddetlenirse, işte o zaman doktorunuza haber vermelisiniz.
Beslenmede Tuz Tüketimi Neden Kısıtlanmalıdır?
Gelelim işin en zor ama en önemli kısmına: Beslenme. Ve beslenmenin bir numaralı kuralı: Tuz kısıtlaması. Tuz, yani sodyum, vücudunuzda su tutulmasına neden olur. Bu fazla su, zaten iyileşmeye çalışan kalbinize ekstra yük bindirir, tansiyonunuzu yükseltir ve vücudunuzda ödem yapar.
“Ben yemeğin tadına bakmadan tuz atmam” demek yetmez. Gizli tuz kaynaklarından da uzak durmalısınız. Özellikle kalp yetmezliği sınırında olan hastalarımızın günlük tuz tüketimi 3 gramın altında olmalıdır.
Uzak durmanız gereken yüksek tuzlu gıdalar şunlardır:
- Turşular
- Salamura zeytinler
- Salçalar
- Konserve ürünler
- Hazır çorbalar
- Cipsler
- Krakerler
- Soya sosu
- Şalgam suyu
- Maden suyu
Yemeklerinizi lezzetlendirmek için tuz yerine limon, sirke, sarımsak, soğan, nane, kekik, pul biber gibi baharatları cömertçe kullanabilirsiniz. Damak tadınız zamanla bu yeni düzene alışacaktır.
Kalp Dostu Bir Diyet İçin Hangi Yağlar Tercih Edilmelidir?
Kalp damar sağlığının baş düşmanı doymuş yağlar ve trans yağlardır. Tereyağı, kuyruk yağı, iç yağı gibi hayvansal yağlar damarlarınızda plak oluşumunu hızlandırır. Daha da tehlikelisi, market raflarındaki paketli ürünlerde bulunan trans yağlardır.
Beslenme düzeninizden çıkarmanız gereken yağlı gıdalar şunlardır:
- Kaymak
- Tereyağı
- Kuyruk yağı
- Sucuk
- Salam
- Sosis
- Yağlı peynirler
- Kızartmalar
- Margarinler
- Mayonez
- Kremalı pastalar
Bunların yerine zeytinyağı gibi bitkisel yağları tercih etmelisiniz. Yemekleri yaparken yağı yakmamaya özen gösterin. Et yemeklerinde ise ayrıca yağ eklemenize gerek yoktur; etin kendi yağıyla pişmesi en sağlıklısıdır. Kırmızı eti haftada 1-2 günle sınırlandırıp, yerine balık, hindi veya tavuk (derisiz) tüketmek kalbinize yapacağınız en büyük iyiliktir.
Sofrada Hangi Besinlere Daha Fazla Yer Verilmelidir?
Yasaklardan bahsettik, peki ne yiyeceksiniz? Sofranızda beyaz un ve şeker yerine, lif oranı yüksek, kan şekerini yavaş yükselten gıdalara yer açmalısınız. Lifli gıdalar, bağırsaklarınızdaki kolesterolün emilmeden atılmasına yardımcı olur.
Tüketmenizi önerdiğimiz sağlıklı besin grupları şunlardır:
- Tam buğday ekmeği
- Bulgur
- Yulaf ezmesi
- Karabuğday
- Kinoa
- Mercimek
- Nohut
- Kuru fasulye
- Ceviz
- Badem
- Mevsim sebzeleri
- Meyveler
Sebzeleri haşlama, buğulama veya fırında az yağlı olarak pişirebilirsiniz. Kurubaklagiller hem bitkisel protein kaynağıdır hem de tok tutar; haftada en az iki kez tüketmeye çalışın.
Sıvı Tüketimi ve Su İçme Düzeni Nasıl Olmalıdır?
Su hayattır, evet. Ancak kalp hastalarında su tüketimi bazen bir matematik hesabı gerektirir. Eğer kalp yetmezliğiniz varsa veya böbreklerinizde sorun varsa, vücudunuz fazla suyu atamayabilir. Bu durumda “bol bol su iç” tavsiyesi sizin için tehlikeli olabilir.
Doktorunuz size özel bir sıvı kısıtlaması koyduysa (örneğin günde 1.5 litre), bu limite sadık kalmalısınız. Unutmayın bu limite sadece su dahil değildir.
Günlük sıvı hesabına dahil etmeniz gerekenler şunlardır:
- Su
- Çay
- Kahve
- Ayran
- Çorba
- Meyve suyu
- Süt
Eğer ayak bileklerinizde çorap izi yapan şişlikler (ödem) fark ederseniz veya gece yatarken nefes darlığı çekerseniz, vücudunuzda sıvı birikiyor olabilir. Bu durumda hemen doktorunuza danışın.
Diyabet Hastaları Nelere Özellikle Dikkat Etmelidir?
Şeker hastalığı, kalp damar hastalıklarının en büyük tetikleyicisidir. Ameliyat sonrası kan şekerinin yüksek seyretmesi, yara iyileşmesini geciktirir ve enfeksiyon riskini katlayarak artırır. Bu yüzden diyabetik hastaların diyeti çok daha katı ve disiplinli olmalıdır.
Kan şekerini hızla yükselten şu gıdalardan kaçınılmalıdır:
- Beyaz ekmek
- Pirinç pilavı
- Patates
- Şerbetli tatlılar
- Hamur işleri
- Gazlı içecekler
- Şekerli meyve suları
- Bal
- Reçel
“Diyabetik” etiketiyle satılan paketli ürünlere de temkinli yaklaşın. İçeriklerini mutlaka okuyun. En güvenli yol, doğal ve işlenmemiş gıdalarla beslenmektir.
Acil Durumlar ve Tehlike İşaretleri Nelerdir?
Evde iyileşme sürecindeyken vücudunuzu dinlemeyi öğrenmelisiniz. Bazı belirtiler basit bir yorgunluktan kaynaklanabilirken, bazıları acil müdahale gerektirir.
Zaman kaybetmeden 112’yi aramanız veya acile gitmeniz gereken durumlar şunlardır:
- İstirahat halindeyken geçmeyen çarpıntı
- Aniden başlayan nefes darlığı
- Göğüste baskı ve sıkışma hissi
- Soğuk terleme
- Baş dönmesi ve göz kararması
- Bayılma
- Kanlı öksürük
- Bilinç bulanıklığı
Bu belirtiler kalbinizin zorlandığını veya akciğerlerde, kalp zarında bir sorun olduğunu gösterebilir. “Biraz bekleyeyim geçer” demek yerine, hemen profesyonel yardım almak en doğrusudur.
Cinsel Yaşama Dönüş Ne Zaman Olmalıdır?
Bu konu hastalarımızın sormaya en çok çekindiği ama en çok merak ettiği konulardan biridir. Cinsel aktivite de bir efordur; kalp atış hızını ve tansiyonu yükseltir. Ayrıca göğüs kemiğinin korunması açısından da dikkat gerektirir.
Genel kural olarak ameliyattan sonraki ilk 4-6 hafta cinsel perhiz öneriyoruz. Bu süre, hem kemiğin kaynaması hem de kalbin toparlanması için gereklidir. Peki ne zaman hazır olduğunuzu anlarsınız? Eğer iki kat merdiveni durmadan, aşırı nefes nefese kalmadan çıkabiliyorsanız, fiziksel olarak cinsel aktiviteye de hazırsınız demektir.
İlişki sırasında dikkat etmeniz gerekenler şunlardır:
- Göğüs kemiğine baskı yapmayan pozisyonlar seçmek
- Yemekten hemen sonra ilişkiye girmemek
- Alkol aldıktan sonra ilişkiye girmemek
- Aşırı yorgunken denememek
- Tanıdık ve güvenli bir ortamda olmak
Stresli, aceleci veya kaçamak şeklindeki ilişkilerin kalp üzerindeki yükü daha fazladır. Rahat olduğunuz, güvendiğiniz partnerinizle ve sakin bir ortamda sürece dönmeniz en sağlıklısıdır.
Psikolojik Olarak Kendinizi Nasıl Hissedeceksiniz?
Ameliyat sonrası dönemde sadece bedeniniz değil ruhunuz da iyileşmeye çalışıyor. Kendinizi zaman zaman çok duygusal, alıngan, depresif veya kaygılı hissetmeniz son derece normaldir. “Acaba eskisi gibi olabilecek miyim?”, “Ya tekrar tıkanırsa?” gibi korkular zihninizi meşgul edebilir.
Bu duyguların geçici olduğunu bilin. Büyük bir travma atlattınız. Kendinize zaman tanıyın. Gün içinde giyinip kuşanın, pijama ile dolaşmayın. Sevdiğiniz müzikleri dinleyin, kitap okuyun, ailenizle sohbet edin. Sosyalleşmek iyileşmenin en iyi ilacıdır. Eğer karamsarlık, uykusuzluk veya iştahsızlık uzun süre devam ederse, profesyonel bir psikolojik destek almaktan çekinmeyin. Ruh sağlığınız, kalp sağlığınız kadar önemlidir.

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul, 25 yılı aşkın deneyime sahip bir Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanıdır. Türkiye’de kapalı kalp ve atan kalpte bypass ameliyatlarının öncülerindendir. Bugüne kadar binlerce başarılı ameliyat gerçekleştirmiş, ulusal ve uluslararası dergilerde 100’den fazla bilimsel makale yayımlamıştır.
