Kalp ve Damar Cerrahisi (KVC) Yoğun Bakım Ünitesi, büyük bir kalp veya damar operasyonu sonrası hastaların kritik iyileşme sürecini geçirdiği, ileri teknolojiyle donatılmış özel bir tıp birimidir. Bu ünite; koroner bypass, kalp kapakçığı tamiri veya değişimi, aort anevrizması ve diseksiyonu onarımları, kalp ve akciğer nakli, kalp destek cihazı (VAD) takılması ve doğuştan gelen karmaşık kalp hastalıkları gibi durumları kapsar. Temel olarak cerrahi müdahale sonrası vücudun toparlanma sürecinin en güvenli ve en yakından takip edildiği yerdir, iyileşmenin temel taşıdır.

KVC Yoğun Bakım Ünitesinin temel amacı nedir?

Bir kalp ameliyatını uzun bir maraton koşusuna benzetebiliriz. Ameliyathane bu maratonun bitiş çizgisidir. KVC Yoğun Bakım Ünitesi ise, maratonu tamamlayan sporcunun dinlendiği, toparlandığı ve vücudunun yeniden normale dönmesi için profesyonel destek aldığı özel bir yenilenme alanıdır. Temel amacı, büyük bir kalp veya damar ameliyatı geçirmiş hastaların, vücutlarının en savunmasız olduğu bu ilk dönemde yaşamsal fonksiyonlarını anbean takip ederek güvende tutmaktır.

Özellikle açık kalp ameliyatlarında kullanılan ve ameliyat sırasında kalbin ve akciğerlerin görevini geçici olarak üstlenen kalp-akciğer pompası, vücut üzerinde büyük bir etki yaratır. Vücut bu duruma alışmaya çalışırken, kan basıncında, vücut ısısında ve sıvı dengesinde dalgalanmalar yaşanması normaldir. İşte yoğun bakım ünitesinin varlık sebebi, bu dalgalanmaları kontrol altında tutmak, olası bir sorunu daha ortaya çıkmadan öngörüp engellemek ve hastanın vücuduna toparlanması için gereken zamanı ve desteği sağlamaktır. Buradaki felsefe reaktif değil proaktiftir. Yani bir alarmın çalmasını beklemek yerine, o alarmın hiç çalmaması için çalışırız. Bu ünite, hastanın güvenliği için haftanın 7 günü, 24 saat boyunca kesintisiz bir nöbet halindedir.

KVC Yoğun Bakımda bakımı yürüten uzman ekip kimlerden oluşur?

KVC Yoğun Bakım Ünitesi’nde hastanın etrafında, her biri kendi alanının en iyilerinden oluşan, adeta birbiriyle kenetlenmiş bir uzmanlar ordusu bulunur. Modern tıpta “Kalp Takımı” (Heart Team) olarak adlandırdığımız bu yaklaşım farklı disiplinlerden uzmanların bilgi ve deneyimlerini tek bir hasta için birleştirmesini sağlar. Bu her kararın birden fazla uzman tarafından gözden geçirildiği, adeta bir güvenlik ağı oluşturulduğu anlamına gelir. Bu takım her gün toplanarak hastanın durumunu en ince ayrıntısına kadar değerlendirir ve tedavi planını birlikte günceller.

Bu entegre ekibin kilit oyuncuları şunlardır:

  • Kalp ve Damar Cerrahı
  • Yoğun Bakım Uzmanı (İntensivist)
  • Yoğun Bakım Hemşiresi
  • Solunum Terapisti
  • Klinik Eczacı
  • Diyetisyen
  • Fizyoterapist

Ameliyatı gerçekleştiren Kalp ve Damar Cerrahı ve ekibi, yoğun bakım sürecinde de hastanın başındadır. Ameliyatla ilgili tüm detaylara hakim oldukları için, yoğun bakım ekibiyle sürekli iletişim halinde olarak tedavi sürecini birlikte yönlendirirler. Yoğun Bakım Uzmanı, yani intensivist, ameliyat sonrası dönemde hastanın genel tıbbi yöneticisidir. Kalp dışındaki diğer organların (akciğerler, böbrekler, beyin) sağlığından, solunum cihazı ayarlarından ve kan değerlerinin takibinden o sorumludur.

Yoğun Bakım Hemşireleri bu ekibin bel kemiğidir. Genellikle sadece bir veya en fazla iki hastadan sorumlu olarak çalışırlar. Bu sayede hastanın başından bir an bile ayrılmazlar; ilaçları uygular, vital bulguları sürekli takip eder ve hastanın durumundaki en ufak bir değişikliği fark edip anında müdahale eden ilk kişiler onlardır. Solunum Terapisti, akciğerlerin sağlığı konusunda uzmandır. Solunum cihazının doğru şekilde yönetilmesini sağlar ve hasta cihazdan ayrıldıktan sonra akciğer kapasitesini artırmak için özel egzersizler yaptırır.

Klinik Eczacı, kullanılan ilaçların (özellikle kalp ilaçları, kan sulandırıcılar ve antibiyotikler) birbiriyle uyumunu ve doğru dozda verilmesini denetleyerek tedavinin güvenliğini artırır. Diyetisyen, vücudun bu büyük ameliyat sonrası kendini onarabilmesi için ihtiyaç duyduğu besin desteğini planlar. Başlangıçta bu destek damar yoluyla veya özel beslenme tüpleriyle sağlanabilir. Fizyoterapist ise, hastanın kas gücünü kaybetmemesi ve pıhtı gibi komplikasyonların önlenmesi için daha yatakta yatarken başlayan egzersiz ve hareket sürecini yönetir.

Hastanın takibi için hangi teknolojik cihazlar kullanılır?

KVC Yoğun Bakım Ünitesi’ne ilk kez giren hasta yakınları, etraftaki ekranlar, kablolar ve cihazların sesleri nedeniyle endişeye kapılabilir. Ancak bu cihazların her biri, aslında bizim hastayı daha yakından ve hassas bir şekilde takip etmemizi sağlayan “gözlerimiz ve kulaklarımızdır”. Onlar soğuk makineler değil hastanın güvenliğini sağlayan ileri teknoloji yardımcılardır.

Yoğun bakımda en sık göreceğiniz temel teknolojik donanımlar şunlardır:

  • Hasta Başı Monitörü
  • Solunum Cihazı (Ventilatör)
  • İntravenöz (IV) Pompalar
  • Drenaj Tüpleri (Drenler)
  • Özelleşmiş Kalp Destek Cihazları

Hasta Başı Monitörü, yatağın hemen yanındaki büyük ekrandır ve hastanın yaşamsal verilerini anlık olarak bize gösterir. Bu ekranda sürekli olarak izlediğimiz temel parametreler bulunur.

İşte o parametrelerden bazıları:

  • Kalp atış hızı ve ritmi (EKG)
  • Kan basıncı (Tansiyon)
  • Kandaki oksijen seviyesi
  • Vücut ısısı
  • Merkezi venöz basınç (Vücuttaki sıvı durumu)

Solunum Cihazı (Ventilatör), hasta anestezinin etkisinden uyanana kadar solunuma yardımcı olan makinedir. Akciğerlere düzenli olarak oksijen vererek vücudun dinlenmesini ve toparlanmasını sağlar. Amacımız, hastayı bu cihaza mümkün olan en kısa sürede ve en güvenli şekilde veda ettirmektir. İntravenöz (IV) Pompalar, sıvı, ilaç ve besinlerin damar yoluyla, çok hassas miktarlarda ve ayarlanmış hızda verilmesini sağlayan küçük, otomatik cihazlardır. Drenaj Tüpleri ise ameliyat bölgesinde birikebilecek kan veya sıvıyı dışarıya alarak kalbin rahat çalışmasını sağlayan ince tüplerdir. Bunların yanı sıra hastanın durumunun ciddiyetine göre, kalbin iş yükünü geçici olarak azaltan Intra-Aortik Balon Pompası (IABP) veya en kritik durumlarda hem kalp hem de akciğerlerin görevini tamamen üstlenen ECMO gibi daha gelişmiş destek cihazları da kullanılabilir.

KVC Yoğun Bakım Ünitesi’nde standart bakım süreçleri nasıl ilerler?

Ameliyattan çıkan hasta, doğrudan ameliyathaneden yoğun bakım ünitesine alınır. Bu transfer anı, bakımın kesintiye uğramaması için büyük bir titizlikle yönetilir. Anestezi ve cerrahi ekibi, hastayı yoğun bakım ekibine “devrederken” ameliyatın nasıl geçtiği, hastanın özel durumu ve dikkat edilmesi gereken tüm kritik noktalar hakkında detaylı bir bilgilendirme yapar. Bu bir bayrak yarışındaki bayrak devri gibidir; sorunsuz ve eksiksiz olmalıdır.

Yoğun bakım ekibi hastayı karşılar karşılamaz, hemen monitörlere bağlar ve ilk değerlendirmesini yapar. Bu ilk saatlerde temel vücut fonksiyonlarının yönetimi önceliklidir. Örneğin kan basıncının belirli bir seviyede tutulması, böbreklerin yeterli idrar çıkardığından emin olunması ve vücut ısısının normale döndürülmesi gibi hedefler bulunur. Ağrı kontrolü de en büyük önceliklerimizdendir. Hastanın hem konforlu olması hem de ağrı nedeniyle vücuduna ek bir stres binmemesi için etkili ağrı kesici tedaviler uygulanır. Aynı zamanda, hastayı sakinleştirmek ve dinlenmesini sağlamak için hafif dozda sedatif ilaçlar verilebilir, ancak amacımız hastayı en kısa sürede uyandırıp iyileşme sürecine aktif katılımını sağlamaktır.

Koroner bypass (CABG) ameliyatı sonrası yoğun bakımda nelere dikkat edilir?

Koroner bypass ameliyatı sonrası yoğun bakımdaki temel odak noktamız, ameliyatla kalbe eklenen yeni damarların (greftlerin) sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlamaktır. Bu damarların içinde pıhtı oluşup tıkanmasını engellemek hayati önem taşır.

Bu amaçla uygulanan bazı temel protokoller şunlardır:

  • Antiplatelet (Kan pıhtılaşmasını önleyici) tedavi
  • Statin tedavisi
  • Beta-bloker tedavisi

Kanama kontrol altına alınır alınmaz, genellikle ameliyattan sonraki ilk birkaç saat içinde, aspirin gibi kan pıhtılaşmasını önleyen ilaçlara başlanır. Bu yeni damarların açık kalması için kritik bir adımdır. Ayrıca tüm bypass hastalarına kolesterol düşürücü bir ilaç olan “statin” verilir. Statinlerin sadece kolesterolü düşürmekle kalmayıp, ameliyat sonrası sık görülen ritim bozukluklarını (atriyal fibrilasyon gibi) ve damar tıkanıklığını azalttığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Kalbin iş yükünü hafifletmek ve onu yormamak için beta-bloker grubu ilaçlar da tedaviye eklenir.

Kalp kapakçığı ameliyatı sonrası yoğun bakım süreci nasıl işler?

Bir kalp kapağı tamir edildiğinde veya değiştirildiğinde, kalp aniden yeni bir çalışma düzenine geçmek zorunda kalır. Yıllardır daralmış bir kapaktan kanı zorla geçirmeye veya sızdıran bir kapak yüzünden sürekli fazladan çalışmaya alışmış olan kalp kası, bu yeni ve verimli duruma adapte olmalıdır. Yoğun bakım ekibinin görevi, bu “yeniden kalibrasyon” sürecinde kalbe destek olmaktır. Özellikle aort darlığı gibi durumlarda kalınlaşmış olan kalp kası, vücuttaki sıvı dengesi değişikliklerine karşı çok hassas olabilir. Bu nedenle sıvı tedavisi büyük bir özenle yönetilir. Eğer hastaya mekanik bir kapak takıldıysa, bu kapağın üzerinde pıhtı oluşmasını engellemek için ömür boyu kullanılması gereken kan sulandırıcı (antikoagülan) tedaviye yoğun bakımda, kanama riski ortadan kalktıktan sonra dikkatlice başlanır.

Aort anevrizması gibi büyük damar ameliyatları sonrası bakımda hangi konular öne çıkar?

Aort damarının anevrizma (balonlaşma) veya diseksiyon (yırtılma) gibi nedenlerle ameliyat edildiği durumlar kalp cerrahisinin en büyük ve en karmaşık operasyonları arasındadır. Bu ameliyatlardan sonra yoğun bakım süreci de olağanüstü bir dikkat gerektirir.

En kritik iki konu şunlardır:

  • Kan basıncının çok sıkı kontrolü
  • Beyin, omurilik ve böbreklerin korunması

Ameliyatla onarılan veya değiştirilen aort damarının dikiş hatlarına binen yükü en aza indirmek için kan basıncının (tansiyonun) belirli bir aralıkta tutulması hayati önem taşır. Yüksek tansiyon kesinlikle istenmeyen bir durumdur ve sürekli ilaç infüzyonları ile agresif bir şekilde kontrol altında tutulur. Ayrıca aort damarı vücudun tüm organlarına kan taşıdığı için, ameliyat sırasında bu organlara giden kan akışında geçici değişiklikler olabilir. Bu nedenle yoğun bakımda hastanın nörolojik durumu (bilinç, hareket kabiliyeti) ve böbrek fonksiyonları (idrar çıkışı) çok yakından izlenir.

Kalp veya akciğer nakli sonrası yoğun bakımda hastaları ne bekler?

Organ nakli, cerrahinin zirve noktalarından biridir ve ameliyat sonrası yoğun bakım süreci de kendine özgü zorluklar içerir. Standart kalp ameliyatı sonrası bakıma ek olarak nakil hastalarında iki temel konu daha gündeme gelir: organ reddinin (rejeksiyon) önlenmesi ve enfeksiyon kontrolü.

Vücudun yeni takılan organı bir “yabancı” olarak algılayıp ona saldırmasını önlemek için, daha ameliyattan önce başlanan ve yoğun bakımda da devam eden güçlü bağışıklık baskılayıcı (immünsüpresif) ilaçlar verilir. Bu ilaçların kandaki seviyeleri sürekli ölçülerek en etkili ve en güvenli doz ayarlanır. Ancak bu ilaçlar bağışıklık sistemini zayıflattığı için, hasta enfeksiyonlara karşı çok daha savunmasız hale gelir. Bu nedenle nakil sonrası yoğun bakımda son derece katı hijyen ve izolasyon kuralları uygulanır. Ziyaretçiler sınırlandırılır ve odaya giren herkes özel önlemler alır.

Doğuştan kalp hastalığı olan yetişkinlerin ameliyat sonrası bakımı neden farklıdır?

Doğuştan (konjenital) kalp hastalığı ile doğan ve yetişkinlik çağına ulaşan hastaların sayısı giderek artmaktadır. Bu hastaların kalpleri ve damar yapıları, normal anatomiden farklılık gösterir. Birçoğu daha önce defalarca ameliyat geçirmiştir. Bu nedenle bu hastalara uygulanan yoğun bakım, adeta bir “terzi işi” gibidir. Standart tedavi protokolleri bu hastalar için geçerli olmayabilir. Her hastanın kendine özgü anatomisi ve fizyolojisi göz önünde bulundurularak, tamamen kişiye özel bir tedavi planı oluşturulur. Bu yoğun bakım ekibinin bu özel alan hakkında derin bir bilgi ve deneyime sahip olmasını gerektirir.

Yoğun bakımda karşılaşılabilecek olası komplikasyonlar nelerdir?

Her büyük ameliyatta olduğu gibi, kalp cerrahisi sonrasında da bazı istenmeyen durumlarla karşılaşma riski vardır. Yoğun bakım ekibinin varlık amacı, bu riskleri en aza indirmek ve bir sorun ortaya çıktığında ona anında müdahale etmektir.

Sık karşılaşılan ve yönetimi için hazırlıklı olduğumuz bazı durumlar şunlardır:

  • Kanama
  • Düşük kalp debisi (Kalbin pompalama gücünün azalması)
  • Ritim bozuklukları (Aritmiler)
  • Enfeksiyon
  • Böbrek fonksiyonlarında geçici bozulma

Bu sorunların her biri için belirlenmiş, kanıta dayalı yönetim protokollerimiz mevcuttur. Örneğin kanama durumunda kan ürünleri takviyesi yapılır, ritim bozuklukları ilaçlarla kontrol altına alınır, enfeksiyon şüphesinde ise güçlü antibiyotiklere başlanır. Önemli olan bu olasılıkların farkında olmak ve ekibin bunlarla başa çıkmak için her an hazır olduğunu bilmektir.

Yoğun bakımdan servise geçiş ne zaman ve nasıl olur?

Yoğun bakımda geçirilen süre, hastanın durumuna ve geçirdiği ameliyatın büyüklüğüne göre değişmekle birlikte genellikle 1 ila 3 gün arasında sürer. Hastanın yoğun bakımdan çıkıp bir sonraki aşama olan normal servise geçebilmesi için belirli kriterleri karşılaması gerekir. Bu iyileşme yolunda atılmış çok önemli ve sevindirici bir adımdır.

İşte o önemli kilometre taşları:

  • Solunum cihazından tamamen ayrılmış ve kendi başına rahatça nefes alıyor olmak
  • Yüksek dozda damardan kalp destek ilacına ihtiyaç duymadan kan basıncının stabil olması
  • Ciddi bir ritim bozukluğu olmaması
  • Göğüs tüplerinden gelen kanamanın durmuş veya çok azalmış olması
  • Hastanın uyanık, bilincinin açık ve iletişim kurabilir olması

Bu kriterler karşılandığında, hasta artık bire bir hemşire takibi gerektirmeyen, ancak yine de kalp ritminin merkezi bir monitörden izlendiği “ara yoğun bakım” veya “kalp cerrahisi servisi”ne transfer edilir. Bu geçiş, en kritik etabın başarıyla atlatıldığı ve hastanın artık yavaş yavaş ayağa kalkmaya, yürümeye ve normal hayatına dönmeye hazırlandığı yeni bir başlangıç anlamına gelir.

Call Now Button