Ayak üşümesi, soğuk hava gibi basit bir çevresel faktörden kaynaklanabileceği gibi, önemli sağlık sorunlarının da habercisi olabilir. Bu durumun arkasındaki en yaygın tıbbi nedenler arasında kan dolaşımını bozan damar hastalıkları bulunur. Periferik arter hastalığı olarak bilinen damar tıkanıklığı, soğuk ve stresle tetiklenen Raynaud fenomeni ve özellikle tütün kullanımına bağlı Buerger hastalığı bu grubun başında gelir. Damarsal problemlerin yanı sıra diyabetin neden olduğu sinir hasarı, tiroid bezinin yavaş çalışması (hipotiroidi) ve anemi (kansızlık) gibi sistemik durumlar da ayaklarda sürekli bir soğukluk hissine yol açabilir.
Ayak üşümesi her zaman ciddi bir damar sorunu mudur?
Ayaklarınızdaki bu rahatsız edici soğukluk hissinin her zaman doğrudan bir damar probleminden kaynaklanmadığını bilmek önemlidir. Bazen altta yatan başka tıbbi durumlar da bu şikayete yol açabilir. Doğru teşhis ve tedavi yolunu çizebilmek için öncelikle bu olasılıkları değerlendirmek gerekir.
Damar sorunları dışında, ayak üşümesi hissine yol açabilen bazı başka durumlar da vardır. Bunlar arasında şunlar sayılabilir:
- Diyabetik Nöropati
- Hipotiroidi
- Anemi (Kansızlık)
- Bazı İlaçların Yan Etkileri
Diyabetik nöropati, yani şeker hastalığının sinirler üzerindeki yıkıcı etkisi, bu durumların başında gelir. Yüksek kan şekeri, zamanla his sinirlerinde hasar yaratır. Bu durumda ilginç bir çelişki ortaya çıkar: Siz ayaklarınızı buz gibi hissederken, dokunan bir başkası aslında sıcak olduğunu söyleyebilir. Sorun kan akışında değil sıcaklığı algılayan sinirlerin beyne yanlış sinyaller göndermesindedir. Tehlikeli olan ise, şeker hastalarında sinir hasarının (nöropati) ve damar tıkanıklığının (periferik arter hastalığı) sıklıkla bir arada bulunmasıdır. Bu durum hem his kusuru hem de kanlanma bozukluğu nedeniyle ayağı yaralanmalara ve ciddi enfeksiyonlara karşı son derece savunmasız bırakır.
Hipotiroidi, tiroid bezinin yeterince çalışmaması durumudur. Tiroid bezi, vücudun adeta termostatı ve enerji santralidir. Yavaş çalıştığında metabolizma yavaşlar, vücut ısısı düşer ve bu durum el ve ayaklarda sürekli bir soğukluk hissine neden olabilir. Yorgunluk, kilo almaya meyil ve ciltte kuruluk gibi belirtiler de bu tabloya eşlik edebilir.
Anemi, yani kansızlık ise kandaki oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin azalmasıdır. Vücuda yeterli oksijen dağıtılamadığında, özellikle el ve ayaklar gibi merkezden en uzaktaki bölgeler bu eksikliği hisseder. Genel bir halsizlik ve solukluğun yanında, ayaklardaki üşüme de kansızlığın bir belirtisi olabilir.
Bu olasılıklar değerlendirildikten sonra, eğer sorun hala devam ediyorsa, dikkatlerimizi asıl uzmanlık alanımız olan damar sistemine çeviririz. Patolojik, yani hastalıktan kaynaklanan ayak üşümesi temel olarak üç ana damar probleminden birine işaret eder: Damarların yavaş yavaş tıkanması, damarların aniden kasılması veya damarların iltihaplanması.
Damar tıkanıklığı ayak üşümesine nasıl sebep olur?
Periferik arter hastalığı, yani bacak damarlarındaki tıkanıklık, ayak üşümesinin en sık ve en ciddi nedenlerinden biridir. Bu durumu evinizdeki su tesisatına benzetebiliriz. Yıllar içinde nasıl ki boruların içi kireç, pas ve tortuyla daralır ve musluktan akan suyun tazyiki azalırsa, atardamarlarımız da aynı şekilde tıkanır. Damar sertliği (ateroskleroz) dediğimiz bu süreçte damarların iç duvarında kolesterol, yağ ve kalsiyum birikerek “plak” adı verilen katmanları oluşturur. Bu plaklar büyüdükçe, damarın içinden geçebilen temiz kan miktarı azalır. Kan, dokulara oksijen ve besin taşıyan hayat sıvısıdır. Yeterli kan gitmediğinde, ayaklar hem beslenemez hem de ısınamaz.
Periferik arter hastalığının gelişiminde rol oynayan bazı önemli risk faktörleri bulunmaktadır:
- Sigara kullanımı
- Diyabet (Şeker hastalığı)
- Hipertansiyon (Yüksek tansiyon)
- Hiperlipidemi (Yüksek kolesterol)
- İleri yaş
- Ailede damar hastalığı öyküsü
Bu risk faktörlerine sahipseniz, ayak üşümesi şikayetiniz çok daha anlamlı hale gelir. Özellikle sigara, damar duvarına doğrudan zarar vererek ve kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırarak bu süreci inanılmaz derecede hızlandırır.
Damar tıkanıklığı belirtileri nelerdir?
Damar tıkanıklığı sinsi bir hastalıktır ve başlangıçta pek belirti vermeyebilir. Ancak darlık arttıkça vücut sinyal vermeye başlar. Ayak üşümesi genellikle ilk ve en masum görünen işarettir. Hastalık ilerledikçe, kan akımının azalmasına bağlı olarak çeşitli belirtiler ortaya çıkar.
- Yürürken bacaklarda ağrı (Kladikasyo)
- İstirahat ağrısı
- Ayaklarda solukluk veya morarma
- Ayak sırtında ve parmaklarda kıl dökülmesi
- Tırnaklarda kalınlaşma ve yavaş uzama
- En ufak çarpmayla oluşan ve iyileşmeyen yaralar
- İleri evrede kangren
Bu belirtilerden ikisi özellikle önemlidir. Kladikasyo, yani yürüme ağrısı, hastalığın tipik bir işaretidir. Hasta belli bir mesafe yürüdüğünde (örneğin 200 metre), baldırlarında veya uyluklarında bir ağrı, kramp veya yorgunluk hisseder ve durmak zorunda kalır. Birkaç dakika dinlenince ağrı geçer, ancak yürümeye başlayınca aynı mesafede tekrar ortaya çıkar. Halk arasında buna “vitrin hastalığı” denir, çünkü hasta sık sık durup vitrinlere bakıyormuş gibi yapar.
İstirahat ağrısı ise çok daha ciddi bir durumun habercisidir. Bu hastalığın ileri bir evreye geçtiğini ve bacağın tehlike altında olduğunu gösterir. Ağrı genellikle geceleri, yatağa uzanınca ortaya çıkar. Şiddetli, yanıcı bir ağrıdır ve hastayı uykusundan uyandırır. Hasta, ağrıyı hafifletmek için içgüdüsel olarak ayağını yataktan aşağı sarkıtır. Çünkü bu hareket, yer çekiminin yardımıyla ayağa bir miktar daha kan gitmesini sağlar. İstirahat ağrısı, acil tıbbi müdahale gerektiren bir alarm zilidir.
Damar tıkanıklığı için hangi teşhis yöntemleri kullanılır?
Neyse ki damar tıkanıklığı tanısını koymak günümüzde oldukça kolay ve ağrısızdır. Süreç iyi bir sohbet ve muayene ile başlar. Şikayetlerinizi dinledikten ve risk faktörlerinizi öğrendikten sonra, basit ama son derece değerli testlere geçeriz.
İlk adım, nabızların kontrolüdür. Kasıktan, diz arkasından ve ayaktan nabızlarınızı elle kontrol ederiz. Eğer nabızlar zayıf veya hiç alınamıyorsa, bu tıkanıklık için güçlü bir şüphedir.
Ardından Ayak Bileği-Kol İndeksi (ABİ) ölçümü yapılır. Bu test, bir tansiyon aleti ve ‘Doppler’ adı verilen, kan akışının sesini duymamızı sağlayan küçük bir el cihazı ile yapılır. Tamamen ağrısızdır. Önce kollarınızdan, sonra da her iki ayak bileğinizden tansiyonunuz ölçülür. Ayak bileğindeki basıncın koldaki basınca bölünmesiyle bir oran elde edilir. Sağlıklı bir kişide bu oranın 1.0 veya üzerinde olması gerekir. Eğer bu oran 0.9’un altına düşerse, bu durum bacak damarlarınızda anlamlı bir darlık olduğunun kanıtıdır.
Eğer ABİ testi bir soruna işaret ederse veya daha detaylı bilgi gerekirse, Renkli Doppler Ultrasonografi devreye girer. Bu bildiğimiz ultrasondur ve ses dalgaları kullanarak damarlarınızın adeta bir yol haritasını çıkarır. Tıkanıklığın nerede olduğunu, damarın ne kadar daraldığını ve kan akışının hızını bize gösterir. Radyasyon içermez ve hiçbir yan etkisi yoktur.
Eğer anjiyo veya ameliyat gibi bir tedavi planlanıyorsa, o zaman daha gelişmiş görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç duyarız. BT Anjiyografi (İlaçlı Tomografi) veya MR Anjiyografi ile damar sisteminin tamamı üç boyutlu olarak görüntülenir. Bu testler, cerrahi müdahale öncesinde bize rehberlik eden detaylı bir anatomik harita sunar.
Damar tıkanıklığı tedavisinde hangi yollar izlenir?
Damar tıkanıklığı tedavisinde amacımız sadece bacağa giden kan akımını artırmak değil aynı zamanda hastanın genel kalp-damar sağlığını korumak ve kalp krizi, felç gibi riskleri azaltmaktır. Bu nedenle tedavi çok yönlüdür.
Tedavinin temelini, hastalığın ilerlemesini durdurmaya ve genel kalp sağlığını iyileştirmeye yönelik yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlar oluşturur:
- Sigaranın tamamen bırakılması
- Kan sulandırıcı ilaçlar
- Kolesterol düşürücü ilaçlar (Statinler)
- Tansiyon kontrolü
- Kan şekeri kontrolü
- Düzenli egzersiz programları
Bu temel tedaviler, hastalığın her evresindeki her hasta için zorunludur. Özellikle yürüme ağrısı olan hastalarda, denetimli egzersiz programları mucizeler yaratabilir. Düzenli olarak “yürü-dur-yürü” prensibiyle yapılan egzersizler, tıkalı damarın etrafında yeni kılcal damarların (kollaterallerin) oluşmasını teşvik ederek doğal bir bypass mekanizması geliştirir.
Eğer bu temel tedavilere rağmen hastanın şikayetleri günlük yaşamını engelliyorsa veya istirahat ağrısı, yara gibi ciddi durumlar varsa, o zaman tıkalı damarı açmaya yönelik girişimsel tedaviler gündeme gelir.
Anjiyo ile Tedavi (Endovasküler Yöntemler) günümüzde ilk tercihtir. Kasıktan veya koldan küçük bir iğne deliğinden girilerek, kateter adı verilen ince borularla tıkalı bölgeye ulaşılır. Burada, balon anjiyoplasti ile darlık genişletilebilir veya damarın tekrar kapanmasını önlemek için kalıcı bir metal kafes olan stent yerleştirilebilir. Bu işlemler genellikle lokal anestezi ile yapılır ve hasta kısa sürede normal hayatına dönebilir.
Bypass Ameliyatı (Açık Cerrahi) ise anjiyo yöntemlerinin uygun olmadığı, çok uzun ve yaygın tıkanıklıkları olan hastalarda hala en etkili çözümdür. Bu ameliyattaki mantık, tıkanıklığın etrafından dolaşan yeni bir “yan yol” veya “köprü” oluşturmaktır. Bu yeni yol için en iyi malzeme, genellikle hastanın kendi bacağından alınan bir toplardamardır. Eğer bu uygun değilse, sentetik damarlar (greftler) kullanılır.
Raynaud fenomeni kaynaklı ayak üşümesi nasıl anlaşılır?
Ayak üşümesinin bir diğer önemli nedeni ise Raynaud fenomenidir. Burada sorun damarın içinde bir tıkanıklık olması değil damarın kendisinin soğuk veya strese karşı aşırı tepki vererek aniden kasılmasıdır (vazospazm). Bu durum özellikle genç kadınlarda daha sık görülür ve oldukça dramatik bir tabloya yol açar.
Bu durum soğuk veya strese maruz kalındığında parmaklarda görülen tipik üç aşamalı renk değişikliği ile kendini gösterir.
- Solukluk (Beyaz)
- Siyanoz (Mavi/Mor)
- Kızarıklık (Kırmızı)
Atak başladığında, damarların aniden büzüşmesiyle parmaklara kan akışı kesilir ve parmaklar bembeyaz olur. Ardından, damarda kalan oksijensiz kan nedeniyle parmaklar mavi-mor bir renk alır. Spazm çözüldüğünde ise kan aniden geri döner ve parmaklar bu kez kıpkırmızı olur, genellikle bu faza bir yanma ve zonklama hissi eşlik eder.
Raynaud fenomeni, altta yatan başka bir hastalık olmadığında “Primer (Birincil)” olarak adlandırılır ve genellikle iyi huyludur. Ancak bazen skleroderma, lupus gibi romatizmal hastalıkların bir parçası olarak ortaya çıkar ki buna “Sekonder (İkincil)” denir ve bu durum daha ciddiye alınmalıdır.
Raynaud fenomeni için ne gibi tedaviler uygulanır?
Raynaud tanısı konulduğunda, tedavinin temel amacı atakları önlemek ve yaşam kalitesini artırmaktır. Bunun için öncelikle yaşam tarzında bazı düzenlemeler yapmak gerekir:
- Vücudu ve özellikle el ve ayakları sıcak tutmak
- Kat kat ve bol giysiler tercih etmek
- Kaliteli, yalıtımlı eldiven ve yünlü çorap kullanmak
- Soğuk su ve soğuk nesnelerle doğrudan temastan kaçınmak
- Duygusal stresten mümkün olduğunca uzak durmak
- Mutlaka sigarayı bırakmak (Nikotin güçlü bir damar büzücüdür)
- Grip ilaçları gibi damar büzücü etkiye sahip ilaçlardan kaçınmak
Bu önlemler yeterli gelmezse, damarları genişleten (kalsiyum kanal blokerleri gibi) ilaç tedavileri başlanır. Çok nadir ve şiddetli vakalarda, parmaklarda yara açılması gibi durumlarda ise Botoks enjeksiyonları veya cerrahi (sempatektomi) gibi daha ileri tedavi seçenekleri düşünülebilir.
Buerger hastalığı ve ayak üşümesi arasındaki ilişki nedir?
Buerger hastalığı, diğerlerinden tamamen farklı, özel bir durumdur. Bu damar sertliğine bağlı bir tıkanıklık değil küçük ve orta boy damarların iltihaplanması ve bu iltihaba bağlı olarak pıhtıyla tıkanması durumudur.
Buerger hastalığını diğer damar problemlerinden ayıran bazı belirgin özellikleri vardır:
- Genç yaşta (genellikle 45 altı) başlangıç
- Çok şiddetli parmak ağrısı, özellikle istirahatte
- Parmak uçlarında ağrılı yaralar ve erken dönemde kangren
- Bacaklarda gezici, ağrılı, kırmızı damar pıhtıları (yüzeyel tromboflebit)
- Neredeyse sadece ve sadece ağır tütün kullanıcılarında görülmesi
- Anjiyografide ana damarların sağlam, uç damarların ise “tirbuşon” gibi görünmesi
Bu hastalık, sigara ile doğrudan ve kesin bir ilişki içindedir. Tütünün içindeki bir maddeye karşı vücudun anormal bir bağışıklık yanıtı verdiği düşünülmektedir.
Buerger hastalığının tek etkili tedavisi nedir?
Buerger hastalığının yönetiminde ne bypass ne de anjiyo genellikle bir çözüm değildir, çünkü hastalık en uçtaki küçük damarları tutar. Bu hastalığın ilerlemesini durdurabilen, ağrıyı dindirebilen ve ampütasyonu önleyebilen tek ve mutlak bir tedavi vardır: Tütün ve tüm nikotin ürünlerini derhal ve tamamen hayattan çıkarmak. Sigara, nargile, elektronik sigara, hatta nikotin sakızı… Hepsi hastalığı alevlendirir. Sigarayı bırakan hastalarda hastalık genellikle duraklar ve iyileşme başlar. İçmeye devam edenlerde ise sonuç ne yazık ki genellikle parmakların veya bacağın daha üst seviyelerden kesilmesiyle (ampütasyon) sonuçlanır.
Ayak üşümesi şikayetim varsa ne zaman doktora gitmeliyim?
Bu uzun anlatımdan sonra akıllardaki en önemli soruyu cevaplayalım. Her ayak üşümesi yaşayan kişi doktora koşmalı mı? Hayır. Ancak eğer ayak üşümesi hissinize aşağıdaki durumlardan herhangi biri eşlik ediyorsa, bir kalp ve damar cerrahisi uzmanına görünmeniz kesinlikle önemlidir:
- Şikâyetin geçici değil sürekli olması
- Üşüme hissinin tek bir ayakta daha belirgin olması
- Yürürken bacaklarda ağrı, yorulma veya kramp girmesi
- Dinlenirken, özellikle geceleri ortaya çıkan bir ayak ağrısı olması
- Ayak derisinde solukluk, morarma veya anormal kızarıklık gibi renk değişikliği olması
- Ayakta veya parmaklarda bir türlü iyileşmeyen bir yara, çatlak veya nasır olması
- Ayakta uyuşma, karıncalanma veya his kaybı olması.
Sıkça Sorulan Sorular
Ayak üşümesi hangi hastalıkların erken belirtisi olabilir?
Ayak üşümesi, özellikle diyabet, tiroid bozuklukları, periferik damar hastalıkları ve sinir hasarı gibi durumların erken belirtisi olabilir. Kan dolaşımının azalması, dokulara yeterli oksijen taşınmamasına yol açar.
Diyabette ayak üşümesi neden sık görülür?
Diyabet, sinirlerde ve damarlarda kalıcı hasara neden olabilir. Bu hasar, ayaklarda kan akışını ve sinir iletimini bozarak üşüme, karıncalanma ve hissizlik gibi şikayetlere yol açar.
Tiroid bezi tembelliği ayak üşümesine nasıl yol açar?
Hipotiroidi durumunda metabolizma yavaşlar, vücut ısısı düşer ve dolaşım zayıflar. Bu da ellerde ve ayaklarda kronik üşüme hissine neden olabilir. Tedaviyle belirtiler genellikle azalır.
Periferik damar hastalıklarında ayak üşümesi neden olur?
Atardamarlarda daralma veya tıkanıklık olduğunda, ayaklara yeterli kan akışı sağlanamaz. Bu da ayakların soğuk, soluk ve bazen ağrılı hissedilmesine yol açar.
Kadınlarda ayak üşümesi hormon değişimleriyle ilişkili midir?
Evet, özellikle menopoz ve adet döngüsü dönemlerinde hormon dalgalanmaları dolaşımı etkileyebilir. Bu durum, bazı kadınlarda ellerin ve ayakların daha sık üşümesine neden olabilir.
Ayak üşümesi kansızlıkla bağlantılı olabilir mi?
Kansızlık, dokulara yeterli oksijen taşınamamasına yol açar. Bu durum, vücudun uç bölgelerinde, özellikle ayaklarda sürekli bir soğukluk hissi oluşturabilir.
Sigara içmek ayak üşümesine neden olur mu?
Sigara, damarları daraltarak kan akışını azaltır. Bu da özellikle ellerde ve ayaklarda kronik üşüme hissine yol açar ve uzun vadede damar sağlığını bozar.
Ayak üşümesine karşı alınabilecek basit önlemler nelerdir?
Düzenli egzersiz yapmak, sigarayı bırakmak, bol su içmek ve pamuklu çoraplar kullanmak dolaşımı artırır. Soğuk ortamlarda ayakları sıcak tutmak da önemlidir.
Ayak üşümesi sinirsel bir problemden kaynaklanabilir mi?
Evet, periferik nöropati gibi sinir hasarları ayaklarda üşüme, karıncalanma ve hissizlik yapabilir. Bu durum genellikle diyabet veya B12 eksikliğine bağlıdır.
Ne zaman ayak üşümesi ciddi bir hastalığın habercisidir?
Ayak üşümesi sürekli hale geldiyse, morarma, uyuşma veya ağrı eşlik ediyorsa, bu durum damar tıkanıklığı veya nörolojik bir sorunun belirtisi olabilir. Doktora başvurmak gerekir.

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul, 25 yılı aşkın deneyime sahip bir Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanıdır. Türkiye’de kapalı kalp ve atan kalpte bypass ameliyatlarının öncülerindendir. Bugüne kadar binlerce başarılı ameliyat gerçekleştirmiş, ulusal ve uluslararası dergilerde 100’den fazla bilimsel makale yayımlamıştır.
