Bacakta kan dolaşım bozukluğu belirtileri, genellikle hareketle artan ve dinlenmeyle geçen kramp tarzı ağrılar, özellikle ayak bileklerinde görülen inatçı şişlikler ve ayaklarda sürekli hissedilen soğukluk olarak ortaya çıkar. Ciltte solukluk, morarma veya kahverengiye dönen renk değişiklikleri, bacaklarda tüy dökülmesi ve en ufak bir darbeyle oluşan, iyileşmesi uzun süren yaralar da bu durumun önemli işaretlerindendir. Bu sinyaller, kanın dokulara yeterli oksijeni taşıyamadığının veya kalbe geri dönüş yolculuğunda zorlandığının habercisidir ve altta yatan bir damar sorununa işaret eder.

Bacaklarımdaki Dolaşım Sorunu Atardamar mı Yoksa Toplardamar Kaynaklı mı?

Yaşadığınız şikayetin atardamar mı yoksa toplardamar kaynaklı mı olduğunu anlamanın en basit yolu, belirtilerin ne zaman ve nasıl ortaya çıktığına dikkat etmektir. Bu iki durumun karakteri birbirinden oldukça farklıdır.

Toplardamar sorunlarını (Venöz Yetmezlik) düşünürken aklınıza “birikme ve şişme” gelmeli. Sorun, kanın kalbe verimli bir şekilde dönemeyip bacaklarda göllenmesidir. Bu durum genellikle aşağıdaki gibi belirtiler verir:

  • Ağrı, künt bir sızlama ve ağırlık hissi şeklindedir.
  • Özellikle uzun süre ayakta durunca veya oturunca günün sonunda artar.
  • Bacakları yukarı kaldırmak, kanın geri dönüşüne yardım ettiği için belirgin bir rahatlama sağlar.
  • Ayak bileği ve alt bacakta şişlik (ödem) en tipik bulgusudur.
  • Cilt genellikle normal sıcaklıktadır, hatta bazen sıcak hissedilebilir.

Atardamar sorunlarını (Periferik Arter Hastalığı) ise “yetersizlik ve beslenememe” olarak düşünebilirsiniz. Sorun, daralmış damarlar nedeniyle kaslara yeterli kan ve oksijenin gitmemesidir. Bu durumun belirtileri daha farklıdır:

  • Ağrı, hareketle ortaya çıkan keskin bir kramp veya yorgunluk gibidir.
  • Tipik olarak yürüme gibi bir eforla başlar, dinlenince birkaç dakikada geçer.
  • Bacağı yukarı kaldırmak kan akışını daha da azaltacağı için ağrıyı kötüleştirebilir.
  • Ayaklar ve bacaklar genellikle dokunulduğunda soğuktur.
  • Cilt soluk veya morarmış gibi görünebilir.

Toplardamar Yetmezliği: Kanın Geri Dönüş Yolculuğundaki Engel

Toplardamar kaynaklı dolaşım bozuklukları, genellikle bir “mekanik arıza” sonucu ortaya çıkar. Atardamarlardaki gibi bir daralma veya tıkanmadan ziyade, kanın aşağı doğru geri kaçmasını önleyen kapakçıkların bozulması temel sorundur. Bacaklarımızdaki toplardamarlar, kanı yerçekimine karşı, yani yokuş yukarı kalbe taşımak gibi zorlu bir görev üstlenir. Bu damarların içinde, kanın sadece yukarı akmasına izin veren ama aşağıya kaymasını engelleyen tek yönlü kapakçıklar bulunur. Bu kapakçıklar bir sebepten ötürü zayıflayıp tam kapanamaz hale geldiğinde, kan yerçekiminin de etkisiyle geriye doğru kaçar. Bu geri kaçış (reflü), kanın özellikle ayak bileği ve alt bacak bölgesinde birikmesine, yani göllenmesine neden olur. Tıpkı bir barajın önünde suyun birikip basınç yapması gibi, bacak damarlarında biriken bu kan da damar duvarlarındaki basıncı artırır. Tıpta “venöz hipertansiyon” dediğimiz bu durum; şişlik, ağrı, varis, cilt değişiklikleri ve hatta yaralara kadar giden tüm sorunlar zincirinin başlangıç noktasıdır.

Ayak Bileklerimdeki Şişlik ve Bacak Ağrısı Venöz Yetmezlik Belirtisi mi?

Evet, özellikle gün sonunda ortaya çıkan şişlik ve sızlayıcı ağrı, venöz yetmezliğin en sık görülen erken belirtileri arasındadır. Vücudunuzun size gönderdiği bu sinyalleri doğru okumak önemlidir. Kronik venöz yetmezliğin en yaygın belirtileri şunlardır:

  • Ayak bileği ve alt bacakta şişlik (ödem)
  • Sızlama, zonklama veya künt ağrı
  • Bacaklarda ağırlık ve dolgunluk hissi
  • Özellikle geceleri artan kaşıntı
  • Ağrılı kas krampları (genellikle gece)
  • Huzursuz bacak sendromu benzeri hisler
  • Ciltte gözle görülür damarlar (örümcek damarlar veya varisler)

Varisler Neden Oluşur ve Sadece Görüntü Sorunu mudur?

Varisler, bozuk kapakçıklar nedeniyle kanın birikip genişlettiği, cilt yüzeyinden belirgin, kıvrımlı ve şişkin görünen damarlardır. Bu damarlar, altta yatan venöz yetmezliğin sadece bir yansımasıdır ve kesinlikle yalnızca kozmetik bir sorun olarak görülmemelidir. Varislerin varlığı, toplardamar sisteminizde bir “kaçak” olduğunun en net görsel kanıtıdır. Hastalığın daha ileri evrelere ilerleyebileceğinin ve tedavi edilmediğinde pıhtı (tromboflebit), kanama veya iyileşmeyen yaralar gibi daha ciddi sorunlara yol açabileceğinin bir uyarı işaretidir. Daha küçük, kırmızı veya mavi renkli, ağ şeklindeki damarlara ise örümcek damarlar (telenjiektaziler) denir ve bunlar da aynı mekanizmanın daha yüzeysel bir sonucudur.

Bacak Cildim Neden Kahverengiye Döndü ve Kaşınıyor?

Bu durum venöz yetmezliğin ileri evrelerinde ortaya çıkan ve “staz dermatiti” ile “hemosiderin birikimi” olarak adlandırılan ciddi bir belirtidir. Bu bir cilt hastalığından ziyade, damar içindeki yüksek basıncın cilde yansımasıdır. Süreç şöyle işler: Damar içindeki yoğun basınç, en küçük kan damarları olan kılcal damarların duvarlarını zorlar ve geçirgen hale getirir. Damar dışına sızan kırmızı kan hücreleri, cilt altında parçalanır. Bu hücrelerin içindeki demir pigmenti olan hemosiderin, cildin altında birikerek o bölgeyi kalıcı olarak pas rengi, kahverengi veya morarmış gibi boyar. Aynı zamanda sızan sıvı ve kan bileşenleri, ciltte kronik bir iltihabi reaksiyon başlatarak kaşıntı, kuruluk, pullanma ve egzamaya (staz dermatiti) neden olur. Bu cilt değişiklikleri, tedavisi en zor komplikasyon olan venöz ülserlerin (iyileşmeyen yaraların) habercisidir ve mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilmelidir.

Kronik Venöz Yetmezlik İçin Kimler Risk Altındadır?

Toplardamar yetmezliği herkeste görülebilse de bazı faktörler bu riski önemli ölçüde artırır. Bu risk faktörlerinin çoğu, bacak damarları üzerindeki basıncı artıran veya damar yapısını zayıflatan durumlardır. Başlıca risk faktörleri şunlardır:

  • Ailede varis veya venöz yetmezlik öyküsü (genetik yatkınlık)
  • İleri yaş (50 yaş üstü)
  • Kadın cinsiyeti (hormonal etkiler)
  • Geçirilmiş hamilelikler
  • Obezite (aşırı kilo)
  • Uzun süre ayakta durmayı veya oturmayı gerektiren meslekler (öğretmen, cerrah, berber, ofis çalışanı)
  • Hareketsiz yaşam tarzı
  • Daha önce geçirilmiş Derin Ven Trombozu (DVT) öyküsü

Toplardamar Yetmezliği Teşhisi Nasıl Konulur?

Toplardamar yetmezliğinin teşhisi, deneyimli bir Kalp ve Damar Cerrahı için genellikle basit ve ağrısız bir süreçtir. Süreç sizin şikayetlerinizi dinlemek ve detaylı bir tıbbi geçmişinizi almakla başlar. Ardından yapılacak fiziksel muayenede bacaklarınızdaki şişlik, varisler, cilt değişiklikleri gibi gözle görülür bulgular değerlendirilir.

Teşhisi kesinleştirmek ve tedaviyi planlamak için altın standart yöntem Renkli Doppler Ultrason’dur. Bu test sırasında bacağınıza soğuk bir jel sürülür ve ultrason probu cilt üzerinde gezdirilir. Ses dalgaları kullanılarak damarlarınızın bir haritası çıkarılır. Bu harita sayesinde kanın akış yönü ve hızı görülür, hangi damardaki hangi kapakçığın ne kadar “kaçak” yaptığı (reflü) net bir şekilde tespit edilir. Bu işlem tamamen ağrısızdır, radyasyon içermez ve herhangi bir ön hazırlık gerektirmez.

Varis ve Venöz Yetmezlik İçin Uygulanan Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Günümüzde venöz yetmezlik ve varis tedavisi, hastalığın evresine ve hastanın durumuna göre kişiye özel olarak planlanan geniş bir seçenek yelpazesi sunmaktadır. Tedavinin amacı, şikayetleri gidermek, hastalığın ilerlemesini durdurmak ve yaşam kalitesini artırmaktır.

Tedavinin temelini oluşturan ve herkesin uygulaması gereken konservatif yöntemler vardır:

  • Bacakları düzenli olarak kalp seviyesinin üzerine kaldırmak
  • Yürüyüş, yüzme gibi düzenli egzersizler yapmak
  • İdeal kiloyu korumak veya fazla kiloları vermek
  • Uygun basınçta medikal varis çorabı kullanmak

Daha ileri vakalarda ise sorunun kaynağı olan “kaçak yapan” damarı ortadan kaldırmaya yönelik modern ve minimal invaziv (ameliyatsız) yöntemler devreye girer.

  • Skleroterapi (Köpük Tedavisi): Sorunlu damarın içine özel bir ilaç enjekte edilerek damarın kapanması ve zamanla vücut tarafından yok edilmesi sağlanır.
  • Endovenöz Lazer Ablasyon (EVLA): Lazer enerjisi kullanılarak hastalıklı ana yüzeyel damar içeriden ısıtılarak kapatılır.
  • Radyofrekans Ablasyon (RFA): Lazer yerine radyofrekans enerjisi ile aynı kapatma işlemi yapılır.
  • Ambulatuvar Flebektomi: Cilt yüzeyindeki büyük varis paketleri, çok küçük kesilerden özel aletlerle temizlenir.
  • Bu modern yöntemler sayesinde klasik cerrahi (stripping) ameliyatlarına olan ihtiyaç oldukça azalmıştır. Tedavilerin tamamı genellikle lokal anestezi altında, konforlu bir şekilde yapılır ve hastalar aynı gün normal yaşamlarına dönebilirler.
  • Periferik Arter Hastalığı: Bacaklara Giden “Tedarik Hattındaki” Sorun

Atardamar kaynaklı dolaşım bozuklukları ise bir “tedarik” sorunudur. Bacak kaslarına ve dokularına yeterli miktarda oksijen ve besin taşıyan “temiz kan borularının” yani atardamarların daralması veya tıkanmasıdır. Bu tıkanıklığın en yaygın nedeni, tüm vücuttaki atardamarları etkileyebilen ateroskleroz yani “damar sertliği”dir. Yıllar içinde damar duvarlarında kolesterol, yağ ve kalsiyumdan oluşan plak adı verilen birikintiler oluşur. Bu plaklar, tıpkı eski bir su borusunun içindeki kireç tabakası gibi, zamanla büyüyerek damarın içini daraltır ve kan akışını engeller. Bu durum sadece bacakları değil aynı zamanda kalbi (koroner arter hastalığı) ve beyni (inme riski) de etkileyen sistemik bir hastalığın habercisidir.

Yürürken Baldırımda Oluşan Kramp Neden Dinlenince Geçiyor?

Bu durum Periferik Arter Hastalığı’nın (PAH) en klasik ve en tipik belirtisidir ve “intermittan klodikasyon” (aralıklı topallama) olarak adlandırılır. Bu ağrıyı anlamanın en iyi yolu, onu “bacakların anjinası” olarak düşünmektir. Kalp damarı dar olan bir kişi merdiven çıktığında nasıl göğüs ağrısı (anjina) hissederse, bacak damarı dar olan bir kişi de yürüdüğünde bacak ağrısı hisseder.

Mekanizma basittir: İstirahat halindeyken, daralmış damardan geçen az miktardaki kan, kasların minimum oksijen ihtiyacını karşılayabilir. Ancak yürümeye başladığınızda, kaslarınızın enerji ihtiyacı ve dolayısıyla oksijen talebi kat kat artar. Daralmış olan “boru”, bu artan talebi karşılayacak kadar kan taşıyamaz. Oksijensiz kalan kas, adeta yardım çığlığı atarak kramp şeklinde bir ağrıya neden olur. Durup birkaç dakika dinlendiğinizde, kasların oksijen talebi tekrar azalır ve mevcut kan akımı yeterli hale geldiği için ağrı tamamen geçer. Bu neredeyse her seferinde aynı mesafeyi yürüdükten sonra ortaya çıkan, tekrarlayıcı ve öngörülebilir bir ağrıdır.

Periferik Arter Hastalığının Diğer Hangi Belirtilerine Dikkat Etmeliyim?

Yürüme ağrısı en bilinen belirti olsa da kan akışının azalması vücutta başka sinyaller de verir. Bu belirtiler genellikle hastalığın ilerlediğini gösterir ve dikkatle takip edilmelidir:

  • Ayaklarda ve bacaklarda, özellikle diğer vücut kısımlarına göre belirgin soğukluk
  • Ciltte solukluk veya bacak aşağı sarkıtıldığında oluşan kırmızı-mor renk değişikliği (rubor)
  • Cildin gergin, parlak ve kağıt gibi ince bir görünüm alması
  • Bacaklarda ve ayak parmaklarında tüylerin dökülmesi
  • Ayak tırnaklarının yavaş uzaması ve kalınlaşması
  • Bacak kaslarında erime (atrofi)
  • Ayak parmakları, topuk gibi basınç noktalarında çok zor iyileşen veya hiç iyileşmeyen yaralar (arteriyel ülserler)

İstirahat Ağrısı: Hastalığın en ileri evresidir. Geceleri yatarken, özellikle ayakları yukarı kaldırınca ortaya çıkan ve kişiyi uykudan uyandıran şiddetli, yanıcı tarzda ayak ağrısıdır. Bu kan akışının istirahatteki dokuyu bile besleyemediğinin bir işaretidir ve acil müdahale gerektirir.

Damar Tıkanıklığı İçin En Önemli Risk Faktörleri Nelerdir?

Periferik arter hastalığına zemin hazırlayan risk faktörleri, kalp krizi ve inmeye neden olan faktörlerle neredeyse aynıdır. Bu faktörleri bilmek ve kontrol altına almak, tedavinin en önemli parçasıdır:

  • Sigara Kullanımı: Periferik arter hastalığı için en önemli, tek başına en güçlü ve önlenebilir risk faktörüdür.
  • Diyabet (Şeker Hastalığı)
  • Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon)
  • Yüksek Kolesterol ve Trigliserid Seviyeleri (Hiperlipidemi)
  • İleri yaş (65 yaş üstü)
  • Ailede kalp veya damar hastalığı öyküsü
  • Obezite ve hareketsiz yaşam
  • Kronik böbrek hastalığı

Bacak Damar Tıkanıklığı Tanısı İçin Hangi Testler Yapılır?

PAH tanısı da yine bir Kalp ve Damar Cerrahı tarafından yapılan dikkatli bir muayene ile başlar. Ayaklardaki nabızların (ayak sırtı ve iç bilekteki) elle kontrol edilmesi çok değerli bilgiler verir. Zayıf veya alınamayan nabızlar, bir tıkanıklığın güçlü bir işaretidir.

  • Ayak Bileği-Kol İndeksi (ABİ): Bu PAH taramasında en sık kullanılan, basit, hızlı ve güvenilir bir testtir. Bir tansiyon aleti ve Doppler cihazı ile hem koldan hem de ayak bileğinden tansiyon ölçülür. Ayak bileğindeki basıncın koldaki basınca bölünmesiyle bir oran elde edilir. Bu oranın 0.9’un altında olması, anlamlı bir damar tıkanıklığına işaret eder.
  • Renkli Doppler Ultrason: Tıpkı venöz yetmezlikte olduğu gibi, bu test atardamarları görüntülemek, tıkanıklığın tam yerini, uzunluğunu ve ciddiyetini saptamak için kullanılır.
  • BT veya MR Anjiyografi: Ciddi tıkanıklığı olan ve girişimsel (stent, ameliyat) tedavi planlanan hastalarda, damarların üç boyutlu detaylı bir haritasını çıkarmak için kullanılır.
  • Kateter Anjiyografi: Hem teşhis hem de tedavi amacıyla (balon/stent işlemi sırasında) yapılan, damarların “altın standart” görüntüleme yöntemidir.

Periferik Arter Hastalığı Tedavisinde Hangi Yöntemler Kullanılıyor?

PAH tedavisinin iki ana hedefi vardır: Birincisi, yürüme mesafesini artırarak yaşam kalitesini iyileştirmek; ikincisi ve daha önemlisi ise, altta yatan damar sertliğini kontrol altına alarak kalp krizi ve inme riskini azaltmaktır.

Tedavinin temelini her zaman yaşam tarzı değişiklikleri ve risk faktörlerinin kontrolü oluşturur:

  • Sigaranın kesinlikle bırakılması
  • Kan sulandırıcı ilaçlar (aspirin, klopidogrel vb.)
  • Kolesterol düşürücü ilaçlar (statinler)
  • Tansiyon ve kan şekerinin düzenlenmesi
  • Denetimli egzersiz programları (yürüme bandında yapılan özel programlar)

Bu temel tedavilere yanıt vermeyen veya hastalığı ileri düzeyde olan hastalarda, tıkalı damarı açmaya yönelik girişimsel tedaviler uygulanır.

  • Balon Anjiyoplasti: Tıkalı bölgenin balonla genişletilmesi işlemidir.
  • Stent Yerleştirilmesi: Genişletilen damarın tekrar daralmasını önlemek için metal bir kafes (stent) yerleştirilmesidir.
  • Aterektomi: Özel cihazlarla damar içindeki plağın tıraşlanarak temizlenmesidir.

Bu yöntemlerin uygun olmadığı çok uzun veya tam tıkalı damarlar için ise Bypass Ameliyatı son çare olarak uygulanır. Bu ameliyatta, tıkanıklığın ilerisine kan taşımak için yapay bir damar veya hastanın kendi toplardamarı kullanılarak yeni bir “köprü” yol oluşturulur.

Hangi Bacak Belirtileri “Acil” Olarak Bir Kalp ve Damar Cerrahına Başvurmayı Gerektirir?

Bazı belirtiler dolaşım bozukluğunun kritik bir seviyeye ulaştığının ve geri dönülmez hasar veya uzuv kaybı riski taşıdığının habercisidir. Aşağıdaki “kırmızı bayrak” belirtilerinden herhangi birini yaşarsanız, vakit kaybetmeden bir Kalp ve Damar Cerrahı’na başvurmalısınız:

  • Yürürken ortaya çıkan ve sizi durduran bacak ağrısı (klodikasyon)
  • Bacaklarınızda veya ayaklarınızda geçmeyen, giderek artan şişlik
  • Cildinizde, özellikle ayak bileği çevresinde beliren kahverengi-kırmızı lekeler veya kaşıntılı egzama
  • Ayaklarınızda sürekli bir soğukluk veya soluk, mor bir renk
  • Ayak parmaklarınızda veya topuğunuzda beliren ve bir türlü iyileşmeyen en ufak bir yara, su toplaması veya kesik
  • Geceleri sizi uykudan uyandıran, bacaklarınızı yataktan aşağı sarkıtınca rahatlayan şiddetli ayak ağrısı

Unutmayın bacaklarınız sizi hayat boyu taşıyan en değerli varlıklarınızdır. Onların size gönderdiği sinyalleri “yorgunluktur geçer” diyerek göz ardı etmeyin. Bu belirtiler erken teşhis edildiğinde son derece etkili bir şekilde tedavi edilebilen ciddi hastalıkların habercisi olabilir. Modern tıp, hem atardamar hem de toplardamar hastalıkları için konforlu ve başarılı tedavi seçenekleri sunmaktadır. Sağlığınız için o ilk adımı atın ve bir uzmana danışmaktan çekinmeyin.

Call Now Button