Kalp ve damar sağlığı, doğrudan mutfağınızda attığınız adımlarla şekillenir. Tükettiğiniz gıdalar, damarlarınızın esnekliğini ve kalbinizin çalışma gücünü belirleyen en temel faktörlerdendir. Kalp dostu bir beslenme düzeni, mevcut tıbbi tedavileri destekleyen ve genel yaşam kalitesini artıran en güçlü müttefikiniz olarak kabul edilmelidir. Bu yaklaşım yiyecekleri birer kısıtlama olarak görmekten ziyade, sağlığınızı her gün yeniden inşa eden değerli yapı taşları olarak benimsemeyi gerektirir. Yapılan her doğru seçim, damar sağlığını koruyarak daha enerjik ve zinde bir geleceğin kapısını aralar.
Kalp sağlığı için beslenme felsefesi ne olmalıdır?
Kalp sağlığına uygun bir beslenme düzeni, aslında katı kurallardan oluşan bir diyet listesi değildir. Temel felsefesi, tek tek besinlere veya mucizevi olduğu iddia edilen yiyeceklere odaklanmak yerine, genel beslenme alışkanlıklarınızı bir bütün olarak iyileştirmektir. Bunu bir orkestraya benzetebiliriz; harika bir müzik için tek bir kemancının mükemmel olması yetmez, tüm enstrümanların birbiriyle uyum içinde çalması gerekir. İşte beslenme de böyledir. Geçmişte popüler olan “yağsız diyet” veya “kolesterolsüz beslenme” gibi tek bir hedefe kilitlenen yaklaşımlar, genellikle insanları işlenmiş “diyet” ürünlere yönlendirerek daha büyük bir karmaşaya neden oldu.
Modern bilim, bize asıl önemli olanın “beslenme modeli” olduğunu gösteriyor. Yani tabağınızın genel görünümü, içeriğinin ne kadar renkli ve doğal olduğu, tek bir besin ögesinden çok daha değerlidir. Kendinize sormanız gereken basit soru şudur: “Yediklerim doğaya ne kadar yakın?” Tabağınızda ne kadar çok işlenmemiş, bütünsel gıda varsa, o kadar doğru yoldasınız demektir. Bu yaklaşım yasaklarla boğuşmak yerine, sürdürülebilir ve keyifli bir yeme alışkanlığı kazanmanızı sağlar.
Sağlıklı kiloyu korumak kalp sağlığı için neden bu kadar kritiktir?
Sağlıklı bir kiloda olmak, kalp sağlığını korumanın adeta temel direğidir. Çünkü fazla kilonun kendisi, kalbin üzerine binen doğrudan bir yüktür. Tıpkı bir arabaya taşıyabileceğinden fazla yük koymak gibi, fazla kilo da kalbin her gün daha fazla çalışmasına, daha çabuk yorulmasına neden olur.
Ancak meselenin daha da önemli bir boyutu var. Kilo kontrolü, diğer tüm risk faktörlerini olumlu yönde etkileyen bir domino taşı gibidir. Yüksek tansiyon, kan şekeri dengesizliği veya yüksek kolesterol gibi birden fazla sorunla aynı anda mücadele etmek yorucu olabilir. Oysa sadece sağlıklı beslenme ve hareketle kilo vermeye odaklandığınızda, bu sorunların birçoğu kendiliğinden iyileşme eğilimi gösterir. Örneğin verilen kilolarla birlikte kan basıncı doğal olarak düşer, vücudun insüline olan hassasiyeti artar. Bu durum süreci yönetmeyi çok daha kolay ve motive edici hale getirir.
Unutulmaması gereken bir diğer nokta, yaşla birlikte vücudun enerji ihtiyacının azalmasıdır. Genellikle her on yılda bir, günlük kalori ihtiyacımız bir miktar düşer. Bu nedenle gençliğinizdeki gibi yemeğe devam etmek, farkında olmadan kilo almanıza neden olabilir. Porsiyon kontrolü burada devreye girer; sağlıklı yiyecekleri bile ölçülü tüketmek esastır.
Beslenmenin yanında fiziksel aktivitenin rolü nedir?
Sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite, bir kuşun iki kanadı gibidir; biri olmadan diğeriyle yol almak mümkün değildir. Beslenme yoluyla aldığınız enerjiyi, fiziksel aktivite ile dengelemeniz gerekir. Bilimsel öneriler haftada en az 150 dakika orta tempolu bir aktivite yapılması yönündedir.
Bu aktiviteyi gözünüzde büyütmenize gerek yok. Önemli olan düzenli ve sürekli olmasıdır. Günlük hayatınıza kolayca ekleyebileceğiniz bazı basit alışkanlıklar şunlardır:
- Asansör yerine merdivenleri kullanmak
- Arabayı otoparkın en uzak köşesine park etmek
- Otobüsten bir durak önce inip yürümek
- Öğle arasında kısa bir yürüyüş yapmak
- Sevdiğiniz bir müziği açıp evde dans etmek
Kalp sağlığı için ne kadar meyve ve sebze tüketmek gerekir?
Kalp dostu bir beslenmenin temelini meyve ve sebzeler oluşturur. Hedefiniz, her gün en az 5 porsiyon (yaklaşık 400 gram) meyve ve sebze tüketmek olmalıdır. Bir porsiyonun ne anlama geldiğini şöyle somutlaştırabiliriz: bir orta boy elma, bir kâse salata veya bir avuç dolusu çilek birer porsiyon sayılır.
Buradaki anahtar kelime “çeşitlilik” ve “renk” olmalıdır. Doğadaki her renk, farklı bir faydalı bileşenin (antioksidan, vitamin, mineral) habercisidir. Bu nedenle “gökkuşağı gibi beslenmek” harika bir stratejidir. Tabağınızda ne kadar farklı renk varsa, o kadar çeşitli besin ögesi alıyorsunuz demektir.
Sofranıza ekleyebileceğiniz bazı renkli seçenekler şunlardır:
- Kırmızılar: Domates, çilek, karpuz, kırmızı biber
- Yeşiller: Ispanak, brokoli, roka, kivi, avokado
- Sarılar ve Turuncular: Havuç, portakal, şeftali, balkabağı, limon
- Morlar ve Maviler: Patlıcan, yaban mersini, böğürtlen, mor lahana, siyah erik
- Beyazlar: Karnabahar, soğan, sarımsak, mantar
Kalp sağlığı için hangi tahıllar tercih edilmelidir?
Tahıl seçimi, kalp sağlığı için yapacağınız en önemli değişikliklerden biridir. Kural basittir: Rafine edilmiş, yani işlenmiş beyaz ürünler yerine tam tahılları seçin. Rafine tahılları, kabuğu ve özü alınmış, sadece nişastalı kısmı kalmış bir meyveye benzetebiliriz. Besleyici kısımları fabrikada bırakılmıştır. Tam tahıllar ise bir tahıl tanesinin tüm doğal kısımlarını içerir: kepek (lif, vitaminler), ruşeym (besleyici yağlar, antioksidanlar) ve endosperm (nişasta).
Günlük tahıl tüketiminizin en az yarısının tam tahıllardan gelmesini hedefleyin. Market alışverişinde etiket okurken içindekiler listesinde ilk sırada “tam buğday unu”, “tam yulaf” gibi ifadelerin yer aldığı ürünleri arayın.
Diyetinize kolayca ekleyebileceğiniz bazı tam tahıl kaynakları şunlardır:
- Tam buğday ekmeği
- Esmer pirinç
- Yulaf ezmesi (hazır, şekerli olanlar değil)
- Tam buğday makarnası
- Karabuğday (greçka)
- Kinoa
- Bulgur
Kalp sağlığı için en faydalı protein kaynakları hangileridir?
Protein söz konusu olduğunda, kaynağın ne olduğu büyük önem taşır. Kalp sağlığı için proteinleri bir öncelik sırasına koymak en doğru yaklaşımdır. Bu sıralama, katı bir vejetaryen diyetine geçmek zorunda kalmadan, adım adım daha sağlıklı seçimler yapmanıza olanak tanır.
Bu hiyerarşinin en tepesinde bitkisel kaynaklı proteinler bulunur. Bunları ana protein kaynağınız olarak düşünmelisiniz.
Birinci Öncelik (Bitkisel Proteinler):
- Mercimek
- Nohut
- Kuru fasulye
- Börülce
- Bakla
- Ceviz, badem, fındık gibi kuruyemişler
- Keten tohumu, chia tohumu
İkinci sırada balık ve deniz ürünleri gelir. Özellikle omega-3’ten zengin yağlı balıklar şiddetle tavsiye edilir. Haftada 1-2 porsiyon tüketmeyi hedefleyin.
İkinci Öncelik (Deniz Ürünleri):
- Somon
- Sardalya
- Uskumru
- Hamsi
Eğer et tüketilecekse, yağsız ve işlenmemiş kümes hayvanları tercih edilmelidir. Kırmızı et ve özellikle işlenmiş etler ise bu hiyerarşinin en sonunda yer alır.
Üçüncü Öncelik (Yağsız Kümes Hayvanları):
- Derisiz tavuk göğsü
- Derisiz hindi eti
Bu “iyi, daha iyi, en iyi” yaklaşımı, pratik bir değişiklik yapmanızı kolaylaştırır. Örneğin akşam yemeğinde kırmızı et yerine balık seçmek veya sandviçinizdeki salama veda edip yerine humus sürmek, kalp sağlığınız için attığınız dev bir adımdır.
Süt ürünleri tüketimi kalp sağlığını nasıl etkiler?
Süt ürünleri konusu, beslenme dünyasında belki de en çok kafa karıştıran alanlardan biridir. Geleneksel olarak doymuş yağ içerikleri nedeniyle az yağlı veya yağsız süt ürünleri önerilmiştir. Ancak son yıllardaki bilimsel çalışmalar resmin o kadar da siyah-beyaz olmadığını gösteriyor. Süt ürününün içindeki kalsiyum, proteinler ve diğer biyoaktif bileşenlerin, yağın vücuttaki etkisini değiştirebileceği düşünülüyor. Buna “süt ürünleri matriksi” denir.
Özellikle fermente edilmiş ürünler, yani yoğurt ve peynir, bu konuda daha olumlu sonuçlar veriyor. Düzenli yoğurt tüketiminin daha düşük kalp hastalığı riskiyle ilişkili olduğu, ölçülü peynir tüketiminin ise nötr veya hatta faydalı olabileceği görülmüştür.
Buradan çıkarılacak pratik sonuç şudur: Şeker eklenmemiş, sade bir yoğurt veya ölçülü miktarda doğal bir peynir, kalp dostu beslenme düzeninizin bir parçası olabilir. Asıl kaçınmanız gerekenler, şekerle tatlandırılmış meyveli yoğurtlar, kremalı tatlılar ve yüksek oranda tuz içeren işlenmiş peynir ürünleridir.
Diyetteki “iyi yağ” ve “kötü yağ” ayrımı ne anlama gelir?
Yağlar konusunda yapılması gereken en akıllıca hamle, sadece “kötü” yağları azaltmak değil onların yerine bilinçli olarak “iyi” yağları koymaktır. Bu yer değiştirme stratejisi, size çifte fayda sağlar: Hem zararlı bir bileşeni diyetinizden çıkarır hem de yerine kalbinizi koruyan bir bileşeni eklersiniz. Örneğin sabah ekmeğinize tereyağı sürmek yerine avokado ezmesi kullandığınızda, hem doymuş yağ alımınızı azaltır hem de vücudunuza kalp dostu tekli doymamış yağlar, lif ve potasyum kazandırırsınız.
“İyi” olarak bilinen Doymamış Yağlar: Vücudunuzda adeta bakım-onarım ekibi gibi çalışırlar, kötü kolesterolü (LDL) düşürmeye yardımcı olurlar.
- Zeytinyağı
- Avokado
- Badem, ceviz, fındık
- Keten tohumu, ayçiçeği tohumu
- Yağlı balıklar (somon, sardalya)
“Kötü” olarak bilinen Yağlar: Vücudunuzda sorun çıkaran, damar duvarlarında birikmeye eğilimli yağlardır.
Doymuş Yağlar: Tüketimi sınırlandırılmalıdır.
- Yağlı kırmızı etler
- Tereyağı
- Krema
- Tam yağlı peynirler
- Hindistancevizi yağı, palmiye yağı
Trans Yağlar: Kesinlikle kaçınılması gereken en zararlı yağ türüdür. Kötü kolesterolü (LDL) yükseltirken, iyi kolesterolü (HDL) düşürürler.
- Margarinler
- Hazır pastane ürünleri (poğaça, börek, kurabiye)
- Cipsler ve krakerler
- Hazır dondurulmuş gıdalar (pizza, patates kızartması)
Market alışverişinde bir ürünün etiketinde “kısmen hidrojene edilmiş yağ” ifadesini görüyorsanız, o ürünü rafına geri bırakın. Bu trans yağın gizli adıdır.
Yemek pişirirken hangi sıvı yağlar kalp sağlığı için daha iyidir?
Yemek pişirme alışkanlıklarınız, tükettiğiniz yağın türünü ve miktarını doğrudan etkiler. Tereyağı, margarin veya kuyruk yağı gibi katı yağlar yerine, kalp dostu sıvı bitkisel yağları tercih etmelisiniz. Bu konuda Akdeniz diyetinin de temel taşı olan sızma zeytinyağı, en başta gelen öneridir.
Yemek pişirmek için kullanabileceğiniz sağlıklı sıvı yağlar şunlardır:
- Zeytinyağı (özellikle salatalar ve soğuk yemekler için sızma olanı)
- Kanola yağı
- Ayçiçek yağı
- Fındık yağı
Hindistancevizi yağı gibi popüler olan tropikal yağların doymuş yağ oranları yüksektir ve bu nedenle tüketimleri sınırlandırılmalıdır.
Tuz (sodyum) tüketiminde kalp sağlığı için sınır ne olmalıdır?
Tuz tüketimini azaltmak, özellikle yüksek tansiyonu olanlar için en etkili beslenme müdahalelerinden biridir. Hedef, günlük tuz tüketimini 5 gramın (yaklaşık 1 tepeleme çay kaşığı) altına indirmektir. Daha da fazla fayda sağlamak için ideal hedef 3.75 gramdır (yaklaşık 1.500 mg sodyum).
Ancak burada denklemin genellikle gözden kaçan ikinci bir yarısı vardır: potasyum. Sodyum ve potasyum, vücutta bir tahterevalli gibi çalışır. Sodyum kan basıncını yükseltirken, potasyum sodyumun fazlasının vücuttan atılmasına yardımcı olarak kan basıncını düşürür. İlginç bir şekilde potasyumdan en zengin gıdalar, kalp dostu diyetin temelini oluşturan sebzeler, meyveler ve baklagillerdir. Sodyumun ana kaynağı olan işlenmiş gıdalar ise potasyumdan fakirdir. Bu nedenle “işlenmiş gıdaları azaltıp, bitkisel gıdaları artırma” kuralına uyduğunuzda, aslında farkında olmadan hem tuz alımınızı düşürür hem de potasyum alımınızı artırırsınız.
Unutmayın tükettiğiniz tuzun büyük çoğunluğu yemeklere eklediğiniz tuzluktan değil paketli ve işlenmiş gıdalardan gelir:
- Ekmek
- Şarküteri ürünleri (salam, sosis)
- Hazır çorbalar ve soslar
- Turşu ve salamura ürünler
- Tuzlu atıştırmalıklar (kraker, cips)
İlave şekerin kalp sağlığı üzerindeki zararları nelerdir?
“İlave şeker”, bir meyvenin veya sütün içinde doğal olarak bulunan şekerden farklıdır. Üretim sırasında gıdalara lezzet, doku veya raf ömrü katmak için eklenen her türlü şeker ve şurubu ifade eder. Fazla ilave şeker tüketimi, doğrudan kilo alımına, obeziteye, tip 2 diyabete ve sonuç olarak kalp hastalıklarına zemin hazırlar.
Dünya Sağlık Örgütü, ilave şeker tüketiminin günlük kalori alımının %10’unu, mümkünse %5’ini geçmemesini önermektedir. Bu ortalama bir yetişkin için günde yaklaşık 6 çay kaşığı şekere denk gelir.
İlave şekerin en yaygın kaynakları şunlardır:
- Şekerli gazlı içecekler
- Hazır meyve suları ve nektarları
- Enerji içecekleri
- Şekerli kahve şurupları
- Kek, kurabiye, bisküvi gibi pastane ürünleri
- Çikolata ve şekerlemeler
- Kahvaltılık gevrekler
- Ketçap gibi bazı soslar
Etiketleri okuyarak “glukoz şurubu”, “mısır şurubu”, “fruktoz”, “dekstroz” gibi farklı isimlerle gizlenmiş şekerleri tespit edebilirsiniz. En iyi strateji, şekerli içecekler yerine su, maden suyu veya bitki çayları içmek ve tatlı ihtiyacınızı taze meyvelerle karşılamaktır.
Kırmızı et ve işlenmiş etler kalp sağlığı için neden risklidir?
Evet, bilimsel kanıtlar bu konuda oldukça nettir. Kırmızı et tüketimi sınırlandırılmalı, işlenmiş etlerden ise kesinlikle kaçınılmalıdır. İşlenmiş etler, raf ömrünü uzatmak veya lezzetini artırmak için tütsüleme, tuzlama veya kimyasal koruyucular ekleme gibi işlemlerden geçmiş et ürünleridir. Bu ürünlerin düzenli tüketimi, kalp ve damar hastalıkları riskini belirgin şekilde artırmaktadır.
Kesinlikle Kaçınılması Gereken İşlenmiş Etler:
- Salam
- Sosis
- Sucuk
- Jambon
- Pastırma
- Paketli sosisli sandviç ürünleri
Kırmızı etin (dana, kuzu eti) tüketimi de haftada 350-500 gramı (pişmiş ağırlık) geçmemelidir. Akdeniz diyeti gibi kanıta dayalı beslenme modellerinde kırmızı et ya çok nadiren ya da çok küçük porsiyonlarda yer alır. Bilimsel çalışmalar kırmızı etin yerine baklagiller veya kuruyemişler gibi bitkisel protein kaynakları konulduğunda kalp sağlığı açısından en büyük faydanın sağlandığını göstermektedir.
Alkol tüketiminin kalp sağlığına etkisi hakkında ne bilinmelidir?
Alkol tüketimi konusunda bilimsel rehberlerin mesajı son derece açıktır: Eğer alkol kullanmıyorsanız, sağlık gerekçesiyle başlamayın. Eğer kullanıyorsanız, tüketiminizi önemli ölçüde sınırlandırın. “Az miktarda alkolün kalbe iyi geldiği” yönündeki yaygın inanış, son yıllardaki büyük çalışmalarla geçerliliğini yitirmiştir. En güncel veriler, en düşük riskin hiç alkol tüketmeyenlerde olduğunu göstermektedir. Her miktarda alkol tüketimi, kan basıncını (tansiyonu) artırma potansiyeline sahiptir.
Avrupa Kardiyoloji Derneği, alkol tüketimini haftada en fazla 100 gram (yaklaşık 5-7 standart içki) ile sınırlamayı önermektedir. Bu hastalar için kritik bir bilgidir. Kalp sağlığı için en güvenli yaklaşım alkolü tamamen bırakmak veya özel durumlar dışında tüketmemektir.
Kalp sağlığını korumada Akdeniz Diyeti nasıl bir model sunar?
Akdeniz Diyeti, aslında bir “diyet”ten çok, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin geleneksel yeme alışkanlıklarına ve yaşam tarzına dayanan bir beslenme modelidir. Bilimsel olarak kalp ve damar hastalıkları riskini azalttığı en güçlü şekilde kanıtlanmış modellerden biridir ve tüm dünyadaki sağlık otoriteleri tarafından şiddetle tavsiye edilir. PREDIMED gibi dönüm noktası niteliğindeki büyük çalışmalar sızma zeytinyağı veya kuruyemişlerle zenginleştirilmiş bir Akdeniz diyetinin, kalp krizi ve inme gibi büyük kardiyovasküler olayları yaklaşık %30 oranında azalttığını göstermiştir.
Akdeniz diyetinin temel taşları şunlardır:
- Bol miktarda sebze, meyve, tam tahıl ve baklagil
- Ana yağ kaynağı olarak sızma zeytinyağı
- Düzenli olarak balık ve deniz ürünleri tüketimi
- Ölçülü miktarda kuruyemiş ve tohum
- Az miktarda kümes hayvanları ve fermente süt ürünleri (yoğurt, peynir)
- Çok nadiren kırmızı et tüketimi
- Tatlı olarak genellikle taze meyveler
Yüksek tansiyon için DASH Diyeti nasıl bir beslenme planı sunar?
DASH (Hipertansiyonu Durdurmak için Diyet Yaklaşımları), özellikle yüksek kan basıncını düşürmek ve kontrol altında tutmak için bilimsel olarak tasarlanmış bir beslenme planıdır. Etkinliği sayısız çalışmayla kanıtlanmıştır. DASH diyetinin gücü, sadece tuzu (sodyum) azaltmaktan değil aynı zamanda kan basıncını düşürmeye yardımcı olan mineralleri artırmaktan gelir.
Bu planda artırılması hedeflenen besinler şunlardır:
- Meyveler
- Sebzeler
- Tam tahıllar
- Az yağlı süt ürünleri
- Potasyum, kalsiyum ve magnezyumdan zengin gıdalar
Sınırlandırılması hedeflenenler ise şunlardır:
- Sodyum (tuz)
- Şekerli içecekler ve tatlılar
- Doymuş yağ oranı yüksek gıdalar
- Kırmızı et
DASH diyeti, hastalara “sağlıklı beslen” gibi soyut bir tavsiye yerine, hangi besin grubundan günde kaç porsiyon tüketmeleri gerektiğini gösteren somut bir yol haritası sunar. Bu yapılandırılmış yaklaşım hastaların plana uyum sağlamasını kolaylaştırır ve başarı oranını artırır.
Yemek pişirirken kalp sağlığını destekleyen yöntemler nelerdir?
Sağlıklı malzemeler seçmek kadar, onları nasıl pişirdiğiniz de önemlidir. Bazı pişirme yöntemleri yiyeceklere gereksiz yere fazla yağ ve kalori eklerken, bazıları lezzeti koruyarak yemeği çok daha sağlıklı hale getirir. Derin yağda kızartma gibi yöntemlerden kesinlikle kaçınmalısınız.
Öncelik vermeniz gereken pişirme yöntemleri şunlardır:
- Buharda Pişirme: Özellikle sebzelerin vitamin ve minerallerini korumak için harika bir yöntemdir.
- Fırınlama: Et, tavuk, balık veya sebzeleri fırında pişirmek, fazla yağın akıp gitmesini sağlar.
- Izgara: Yiyeceklerin kendi yağıyla pişmesine olanak tanır ve lezzet katar.
- Haşlama: Özellikle balık ve tavuk gibi hassas proteinleri yağsız pişirmek için idealdir.
- Soteleme: Çok az miktarda zeytinyağı veya hatta su/sebze suyu kullanarak sebzeleri hızlıca pişirebilirsiniz.
Yemeklerinize lezzet katmak için tuz yerine bol bol baharat ve taze ot kullanmaktan çekinmeyin:
- Kekik
- Nane
- Biberiye
- Kimyon
- Zerdeçal
- Karabiber
- Toz kırmızı biber
- Sarımsak
- Soğan
- Limon suyu
Market alışverişinde besin etiketleri kalp sağlığı için nasıl okunur?
Besin etiketleri, markette yapacağınız seçimlerde en büyük yardımcınızdır. Ancak ilk bakışta kafa karıştırıcı olabilirler. Etkili bir okuma için basit bir strateji izleyebilirsiniz. Pratik bir kural olarak “içindekiler listesi ne kadar kısaysa ve içindeki malzemeleri ne kadar tanıyorsam, o ürün o kadar iyidir” diyebilirsiniz. Evdeki mutfağınızda bulunmayan kimyasal isimlerle dolu uzun bir liste, o ürünün ultra işlenmiş olduğunun bir işaretidir.
Etiketi okurken özellikle dikkat etmeniz gereken birkaç nokta vardır. Porsiyon büyüklüğünü kontrol ettikten sonra, bu değerlere odaklanın.
- Doymuş Yağ: Mümkün olduğunca düşük olmalı.
- Trans Yağ: Mutlaka “0 gr” olmalı ve içindekiler listesinde “hidrojene yağ” ifadesi bulunmamalı.
- Sodyum: Mümkün olduğunca düşük olmalı. Genellikle “düşük sodyumlu” etiketli ürünleri tercih edin.
- İlave Şekerler: Mümkün olduğunca düşük olmalı veya hiç olmamalı.
- Diyet Lifi: Yüksek olması tercih edilir. Bu ürünün daha doğal ve doyurucu olduğunun bir göstergesidir.
- Potasyum: Yüksek olması kan basıncı kontrolü için bir artıdır.