Torasik outlet çıkış sendromu, köprücük kemiği ile birinci kaburga arasındaki bölgede damar veya sinirlerin basıya uğraması sonucu gelişen bir klinik tablodur. Bu durum, kol, omuz ve boyun bölgesinde ağrı, uyuşma ve güçsüzlük gibi belirtilerle kendini gösterebilir.

Torasik outlet çıkış sendromu tipleri arasında nörojenik, venöz ve arteriyel formlar bulunur. Nörojenik tip en sık görülür ve brakiyal pleksus sinirlerinin basıya uğraması ile oluşur. Venöz ve arteriyel tipler ise damar tıkanıklıkları ve dolaşım bozuklukları ile seyreder.

Torasik outlet çıkış sendromu tanısında fizik muayene, provokasyon testleri, doppler ultrasonografi, BT veya MR anjiyografi kullanılır. Elektromiyografi (EMG) ise sinir basısını değerlendirmede yardımcı olur.

Torasik outlet çıkış sendromu tedavisi, hafif olgularda fizik tedavi ve egzersizlerle başlar. İleri vakalarda cerrahi olarak birinci kaburganın çıkarılması veya bası yapan yapının düzeltilmesi gerekebilir. Erken tanı, kalıcı hasarı önler.

Tıbbi Adı Torasik Outlet Sendromu (TOS, Torasik Çıkış Sendromu)
Sık Görülen Belirtiler – Omuz, kol ve elde ağrı- Kol veya elde uyuşma ve karıncalanma- Kol güçsüzlüğü- Parmaklarda renk değişikliği veya soğukluk
Nedenleri – Boyun kaburgası (servikal kost)- Kas, bağ veya kemik anomalileri- Travma veya tekrar eden zorlayıcı hareketler- Kaslarda aşırı gelişme
Risk Faktörleri – Tekrarlayan kol ve omuz hareketleri- Sporcularda omuz aşırı kullanımı- Boyun veya omuz travmaları- Genetik yatkınlık
Komplikasyonlar – Kalıcı sinir hasarı- Damar tıkanıklığı veya pıhtı oluşumu- Kas erimesi
Tanı Yöntemleri – Fizik muayene- Manyetik rezonans görüntüleme (MR)- Elektrofizyolojik testler (EMG)- Damar ultrasonu ve BT/MR anjiyografi
Tedavi Yöntemleri – Fizyoterapi ve egzersiz- Ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar- Gerekirse cerrahi müdahale
Önleme Yöntemleri – Ergonomik duruş ve çalışma- Düzenli egzersiz ve kas güçlendirme- Aşırı yüklenmeden kaçınmak

Yazı İçeriği

Torasik Outlet (Çıkış) Sendromu Nedir?

Torasik outlet sendromu, boyun ile göğüs arasındaki bölgede (torasik çıkış) sinir, damar veya her ikisinin sıkışması sonucu oluşan bir klinik tablodur. Genellikle kol, omuz ve boyun bölgesinde ağrı, uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük veya dolaşım bozuklukları ile kendini gösterir. Nedenleri arasında travma, tekrarlayan hareketler, duruş bozuklukları veya anatomik yapısal farklılıklar yer alır. Tedavi fizik tedavi, ilaçlar veya cerrahi müdahaleyi içerebilir.

Vücudumuzdaki “Torasik Çıkış” neresidir?

Torasik çıkış, köprücük kemiği (klavikula), birinci kaburga ve boyun kasları arasında kalan, anatomik olarak dar bir geçittir. Boynun alt kısmından koltuk altına doğru uzanan bu stratejik koridor, içinden geçen yapılar nedeniyle hayati bir öneme sahiptir. Bu dar alandan geçen ve sıkışma riski altında olan yapılar şunlardır:

  • Brakiyal Pleksus (Geniş bir sinir ağı)
  • Subklavyen Arter (Ana atardamar)
  • Subklavyen Ven (Ana toplardamar)

Bu üç yapıya birlikte “nörovasküler demet” adı verilir. Torasik çıkışın sert kemikler (köprücük kemiği, birinci kaburga) ve esnek yumuşak dokular (kaslar, bağlar) tarafından çepeçevre sarılmış olması, bölgeyi sıkışmaya karşı doğal olarak hassas bir nokta haline getirir. En ufak bir anatomik değişiklik veya duruş bozukluğu bile bu hassas dengeyi bozabilir.

Sinir ve damarlar bu dar alanda neden sıkışır?

Bu sıkışma, adeta bir “fındıkkıran” etkisine benzetilebilir. Sinir ve damar demeti, iki sert yapı arasında veya bir kas ile kemik arasında ezilir. Bu duruma yol açan temel nedenler genellikle bir veya birkaç faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Sıkışmanın meydana geldiği üç potansiyel dar alan vardır:

  • Skalen Üçgen (Boyun kasları ile birinci kaburga arası)
  • Kostoklaviküler Boşluk (Köprücük kemiği ile birinci kaburga arası)
  • Pektoralis Minor Boşluğu (Göğüs kasının altı)

Bu alanlardaki daralmanın arkasında yatan nedenler kişiden kişiye değişir. Bazen doğuştan gelen bir yatkınlık, örneğin fazladan bir kaburga (servikal kot), bu daralmaya zemin hazırlar. Bazen de geçirilen bir travma, kötü duruş alışkanlıkları veya belirli meslek gruplarında olduğu gibi tekrarlayan kol hareketleri, zamanla bu bölgedeki dengeyi bozarak sıkışmayı tetikler.

Torasik Outlet Sendromunun ana türleri nelerdir?

Torasik Outlet Sendromu, hangi yapının sıkıştığına bağlı olarak temelde üç farklı şekilde karşımıza çıkar. Bu sınıflandırma, tedavinin yönünü belirlemede kritik bir rol oynar çünkü her türün belirtileri ve aciliyeti farklıdır. Bu ana türler şunlardır:

  • Nörojenik TOS (nTOS)
  • Venöz TOS (vTOS)
  • Arteriyel TOS (aTOS)

Bazen venöz ve arteriyel tipler birlikte “Vasküler (Damarsal) TOS” olarak da gruplandırılır.

En sık görülen Nörojenik TOS ve belirtileri nelerdir?

Nörojenik TOS (nTOS), tüm vakaların %90-95’ini oluşturarak en yaygın görülen tiptir. Bu türde, kola giden sinir ağı olan brakiyal pleksus bası altında kalır. Genellikle 20-50 yaş arası kadınlarda daha sık rastlanır.

nTOS’un tanısı, hastalar için en zorlu süreçlerden biri olabilir. Çünkü hastaların şiddetli şikayetlerine rağmen, EMG gibi sinir ölçüm testleri çoğu zaman tamamen normal çıkabilir. Bu durum “tartışmalı nTOS” olarak adlandırılır ve hastaların ağrılarının anlaşılmamasına neden olabilir. Bu nedenle nTOS tanısı, benzer şikayetlere yol açabilecek diğer tüm olasılıklar elendikten sonra, hastanın anlattıkları ve detaylı bir fizik muayene ile konulur.

Tipik torasik çıkış sendromu belirtileri (nörojenik tip için) şunları içerir:

  • Boyun, omuz ve kola yayılan künt veya keskin ağrı
  • Ön kolun iç yüzü ile 4. ve 5. parmaklarda uyuşma ve karıncalanma
  • Elde ve kolda güçsüzlük, kavrama zorluğu
  • Eşyaları elden düşürme gibi sakarlıklar
  • İleri vakalarda başparmak dibindeki kasta erime (Gilliatt-Sumner eli)
  • Boyun ağrısıyla birlikte başın arkasına yayılan baş ağrıları

Venöz TOS nasıl anlaşılır ve neden önemlidir?

Venöz TOS (vTOS), daha nadir görülmekle birlikte toplardamarın (subklavyen ven) sıkışmasıyla ortaya çıkan ve acil dikkat gerektiren bir durumdur. Genellikle ağır spor yapan veya tekrarlayıcı kol hareketleri gerektiren işlerde çalışan genç, aktif erkeklerde daha sık görülür.

Sürekli baskı altında kalan toplardamar hasar görür ve içinde pıhtı (tromboz) oluşabilir. Bu duruma tıpta Paget-Schroetter Sendromu veya “efor trombozu” da denir. Belirtileri genellikle çok ani ve dramatiktir:

  • Tüm kolda, elde ve parmaklarda ani ve belirgin şişlik
  • Kolda mavimsi veya morumsu bir renk değişikliği (siyanoz)
  • Derin, sızlayıcı bir ağrı ve kolda ağırlık hissi
  • Omuz ve göğüs üzerinde belirginleşmiş yüzeyel toplardamarlar

Bu belirtiler koldaki kan dolaşımının ciddi şekilde bozulduğunun işaretidir ve acil tıbbi müdahale gerektirir.

Arteriyel TOS, torasik outlet sendromunu tehlikeli mi yapar?

Bu soru, özellikle damar sıkışması ihtimali olan hastalar için en kritik sorulardan biridir ve cevabı, Arteriyel Torasik Outlet Sendromu (aTOS) söz konusu olduğunda ne yazık ki evettir. aTOS, sendromun en nadir görülen ama aynı zamanda en acil ve potansiyel olarak en tehlikeli türüdür.

Bu durumu bir bahçe hortumunun üzerine basılmasına benzetebiliriz. Hortumun üzerine basıldığında su akışı azalır veya tamamen durur. aTOS’ta da genellikle doğuştan gelen fazladan bir boyun kaburgası (servikal kot) veya anormal bir kas bandı, kola temiz kan taşıyan ana atardamarın (subklavyen arter) üzerine baskı yapar. Bu sürekli baskı ve sürtünme, damar duvarına zarar verir. Zamanla bu hasar ciddi sorunlara yol açabilir. Bu sorunlar arasında şunlar bulunur:

  • Damar duvarında zayıflama ve balonlaşma (anevrizma)
  • Damar içinde pıhtı oluşumu (tromboz)

Asıl tehlike burada başlar. Damar içinde oluşan bu pıhtılar yerinden koparak kan akımıyla kolun daha uç noktalarına, parmaklara kadar sürüklenebilir. Bu duruma “emboli” denir ve parmaklara giden kan damarlarını aniden tıkayabilir. Kan akışının kesilmesi ise doku ölümüne, yani kangrene yol açabilir. Bu yüzden aTOS, acil cerrahi müdahale gerektiren bir durumdur ve asla göz ardı edilmemelidir.

TOS için başlıca risk faktörleri ve nedenleri nelerdir?

TOS’un gelişimi genellikle tek bir nedene bağlı değildir. Çoğunlukla altta yatan bir anatomik yatkınlık ile bu durumu tetikleyen bir faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Başlıca nedenler ve risk faktörleri üç ana grupta incelenebilir.

Doğuştan Gelen (Konjenital) Faktörler:

  • Servikal kot (Fazladan bir boyun kaburgası)
  • Birinci kaburga veya köprücük kemiğinde şekil bozukluğu
  • Anormal fibröz bantlar (Sert bağ dokuları)
  • Skalen kasların anormal yapışma yerleri

Travmatik Faktörler:

  • Trafik kazası sonrası kırbaç (whiplash) yaralanması
  • Köprücük kemiği kırıkları
  • Birinci kaburga kırıkları
  • Omuza alınan direkt darbeler

Fonksiyonel/Edinilmiş Faktörler:

  • Tekrarlayan baş üstü hareketler (Yüzücüler, voleybolcular, boyacılar)
  • Omuzların öne düşük olduğu kötü duruş (Postür bozukluğu)
  • Vücut geliştirme ile boyun ve omuz kaslarının aşırı büyümesi (Hipertrofi)
  • Ağır sırt çantası veya omuz çantası taşımak
  • Obezite
  • Gebelik

Torasik Outlet Sendromu tanısı nasıl konulur?

Torasik Outlet Sendromu tanısı, özellikle en yaygın formu olan nTOS için, adeta bir dedektiflik çalışması gerektirir. Tek bir kesin tanı testi olmadığından, bu bir “dışlama tanısı” olarak kabul edilir. Yani benzer belirtilere neden olabilecek daha yaygın ve bilinen diğer tüm durumların (boyun fıtığı, karpal tünel sendromu, omuz eklemi sorunları vb.) tek tek elenmesiyle tanıya ulaşılır.

Bu süreç sabır ve deneyim gerektirir. Tanıdaki en önemli adımlar şunlardır:

  • Hastanın öyküsünün çok detaylı dinlenmesi
  • Kapsamlı bir fizik muayene yapılması
  • Provokatif testler ile belirtilerin ortaya çıkarılması
  • Gerekli görülen görüntüleme yöntemlerinin kullanılması

Bu yolculukta, özellikle şikayetlerine rağmen test sonuçları normal çıkan nTOS hastaları için, durumu anlayan ve TOS konusunda deneyimli bir uzmana başvurmak büyük fark yaratır.

Tanıda kullanılan torasik çıkış sendromu testleri nelerdir?

Fizik muayene sırasında, torasik çıkıştaki sıkışmayı geçici olarak artırarak hastanın belirtilerini ortaya çıkarmayı amaçlayan bazı özel manevralar kullanılır. Bu provokatif testler, sıkışmanın varlığını ve yerini doğrulamada yardımcı olur.

En sık kullanılan torasik çıkış sendromu testleri arasında şunlar bulunur:

  • Adson Testi
  • Roos Testi (Elevated Arm Stress Test – EAST)
  • Wright Testi
  • Kostoklaviküler (Eden) Testi

Örneğin Roos Testi’nde hastadan kollarını “teslim olma” pozisyonunda 90 derece bükülü halde havaya kaldırması ve 3 dakika boyunca yavaşça ellerini açıp kapatması istenir. Bu sırada kolda ağrı, uyuşma, güçsüzlük veya ağırlık hissinin ortaya çıkması, TOS için anlamlı bir bulgudur. Bu testlerin tek başına tanı koydurucu olmadığı, her zaman hastanın genel şikayetleri ve diğer bulgularla birlikte yorumlanması gerektiği unutulmamalıdır.

Görüntüleme yöntemleri tanıda nasıl bir rol oynar?

Görüntüleme yöntemleri, tanıyı doğrulamak, sıkışmanın kesin yerini, nedenini saptamak ve olası bir cerrahiyi planlamak için kullanılır. Genellikle basitten karmaşığa doğru bir yol izlenir.

Röntgen (X-ray): Servikal kot gibi kemik anormalliklerini veya eski kırıkları tespit etmek için ilk adımdır.

Doppler Ultrason: Özellikle vasküler (damarsal) TOS şüphesinde, kan damarlarındaki akışı ve olası bir sıkışmayı dinamik olarak (kol hareketleri sırasında) değerlendirmek için kullanılan, zararsız ve çok etkili bir testtir.

Bilgisayarlı Tomografi (BT) / BT Anjiyografi: Kemik yapıları ve damarları üç boyutlu olarak detaylı bir şekilde gösterir. Cerrahi planlamada çok değerlidir.

Manyetik Rezonans (MR) / MR Anjiyografi: Sinirler, kaslar ve bağlar gibi yumuşak dokuların görüntülenmesinde en üstün yöntemdir. Sinir ağının (brakiyal pleksus) doğrudan görüntülenmesini ve bir kas veya fibröz bant tarafından sıkıştırılıp sıkıştırılmadığını gösterebilir.

EMG veya Anjiyografi gibi ileri testlere ne zaman başvurulur?

Bu ileri tetkikler, tanı kesinleştirilemediğinde veya cerrahi planlama için daha fazla ayrıntı gerektiğinde devreye girer.

Elektromiyografi (EMG): Sinirlerin sinyal iletim hızını ölçer. “Gerçek” nTOS şüphesinde sinir hasarını objektif olarak kanıtlamak veya karpal tünel gibi diğer sinir sıkışmalarını dışlamak için kullanılır. Ancak en yaygın olan “tartışmalı” nTOS formunda sonuçları genellikle normal çıkar. Normal bir EMG, TOS tanısını ekarte ettirmez.

Kateter Anjiyografi/Venografi: Damarsal tıkanıklık veya darlıkları göstermede “altın standart” olarak kabul edilen girişimsel prosedürlerdir. Genellikle damarsal TOS tanısı kuvvetli olduğunda, hem tanıyı kesinleştirmek hem de aynı seansta tedavi (pıhtı eritme, balonla genişletme gibi) uygulamak amacıyla yapılır.

Skalen Blokajı: nTOS için önemli bir tanısal testtir. Sıkışmaya neden olduğu düşünülen skalen kasına lokal anestezik enjekte edilir. Hastanın semptomları geçici olarak düzelirse, bu durum cerrahi tedaviden fayda göreceğinin güçlü bir işareti olarak kabul edilir.

Torasik outlet sendromu tedavisi nasıl planlanır?

Torasik outlet sendromu tedavisi, sendromun türüne, belirtilerin şiddetine ve altta yatan nedene göre tamamen kişiye özel olarak planlanır. Genel yaklaşım en yaygın tip olan Nörojenik TOS için tedaviye neredeyse her zaman konservatif (cerrahi dışı) yöntemlerle başlamaktır. Hastaların önemli bir kısmı bu yöntemlerle belirgin bir iyileşme gösterir. Damarsal (Venöz ve Arteriyel) tiplerde ise durum daha acil olduğundan ve altta yatan yapısal bir sorun bulunduğundan, tedavi genellikle cerrahi odaklıdır.

Torasik outlet sendromu fizik tedavi ile düzelir mi?

Evet, Nörojenik TOS yönetiminin temel taşı torasik outlet sendromu fizik tedavi programıdır. Bu pasif bir “bekle ve gör” yaklaşımı değil aktif ve yapılandırılmış bir tedavi sürecidir. Fizik tedavinin temel amacı, torasik çıkış bölgesindeki alanı mekanik olarak genişletmektir. Bunun için hedefler şunlardır:

  • Sıkışmaya katkıda bulunan gergin kasları (skalenler, göğüs kasları) germek
  • Duruşu destekleyen zayıf kasları (özellikle kürek kemiği çevresindekileri) güçlendirmek
  • Hastaya doğru duruş alışkanlıkları kazandırmak
  • Sinirlerin çevre dokular içinde daha rahat hareket etmesini sağlamak (sinir kaydırma)
  • Doğru nefes teknikleri ile yardımcı solunum kaslarının aşırı kullanımını azaltmak
  • Konservatif tedavi, nTOS için cerrahi düşünülmeden önce genellikle en az 3-6 ay boyunca denenir.

Etkili torasik outlet sendromu egzersizleri hangileridir?

Fizik tedavi programı kapsamında, bir fizyoterapist eşliğinde kişiye özel olarak belirlenen torasik outlet sendromu egzersizleri tedavinin en önemli parçasıdır. Bu egzersizler, evde düzenli olarak tekrar edilmelidir. En sık önerilen egzersiz türleri şunlardır:

  • Kapı aralığı veya köşe germe egzersizleri (Göğüs kasları için)
  • Skalen kas germe egzersizleri (Boyun yan kasları için)
  • Chin tuck (Başın geriye doğru itilmesi) egzersizi (Duruş için)
  • Kürek kemiği sıkıştırma (Scapular squeeze) egzersizleri (Sırt kasları için)
  • Rowing (Kürek çekme) egzersizleri (Sırt kaslarını güçlendirmek için)
  • Sinir kaydırma (Nerve gliding/flossing) egzersizleri
  • Diyafragmatik (karın) nefes egzersizleri

Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlar tedavide nasıl yardımcı olur?

Fizik tedavinin yanı sıra günlük yaşamda yapılacak bazı basit ama etkili değişiklikler ve medikal tedaviler de semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olur.

Yaşam Tarzı ve Ergonomik Düzenlemeler:

  • Omuzda ağır çanta veya sırt çantası taşımaktan kaçınmak
  • Semptomları tetikleyen baş üstü aktiviteleri sınırlandırmak
  • Ofis ortamını ergonomik olarak düzenlemek (monitör yüksekliği, sandalye ayarı)
  • Uyku pozisyonunu düzenlemek (kola baskı yapmayacak şekilde)
  • Fazla kilolu bireylerde kilo vermek
  • İş yerinde düzenli olarak mola verip germe egzersizleri yapmak

İlaçlar ve Enjeksiyonlar:

  • Ağrı ve inflamasyon için anti-enflamatuar ilaçlar (NSAID’ler)
  • Kas spazmları için kas gevşeticiler
  • Sinir ağrısı için özel ilaçlar (Gabapentin gibi)
  • Skalen kaslarına yapılan lokal anestezik veya Botoks enjeksiyonları (Kasları geçici olarak gevşeterek sinir üzerindeki baskıyı azaltır ve fizik tedaviye olanak tanır)

Torasik outlet sendromu ameliyatı ne zaman gerekli olur?

Torasik outlet sendromu ameliyatı kararı, sendromun tipine göre kökten farklılık gösterir.

Damarsal TOS (Venöz ve Arteriyel) için: Cerrahi neredeyse her zaman ve sıklıkla acil olarak gereklidir. Pıhtı, anevrizma veya ciddi damar darlığı gibi durumlar kangren veya akciğere pıhtı atması (pulmoner emboli) gibi hayatı tehdit eden komplikasyonları önlemek için cerrahiyi zorunlu kılar.

Nörojenik TOS için: Cerrahi, son çare olarak düşünülür. Ancak en az 3-6 aylık yapılandırılmış konservatif tedavi programına (fizik tedavi, enjeksiyonlar, yaşam tarzı değişiklikleri) rağmen hastanın günlük yaşamını veya işini yapmasını engelleyecek kadar şiddetli ve kalıcı şikayetleri devam ediyorsa, cerrahi bir seçenek haline gelir.

TOS ameliyatında amaç nedir ve hangi işlemler yapılır?

Ameliyatın temel amacı, sıkışmaya neden olan anatomik yapıları ortadan kaldırarak torasik çıkış bölgesini kalıcı olarak genişletmek ve sinir/damar demetini tamamen serbest bırakmaktır. Bu işleme “torasik çıkış dekompresyonu” denir. Ameliyat sırasında en sık uygulanan prosedürler şunlardır:

  • Birinci kaburga rezeksiyonu (Sıkışmanın temelini oluşturan birinci kaburganın çıkarılması)
  • Servikal kot rezeksiyonu (Eğer varsa, fazladan boyun kaburgasının çıkarılması)
  • Skalenektomi (Sıkışmaya neden olan skalen kaslarının kesilmesi veya çıkarılması)
  • Nöroliz (Sinir ağının etrafındaki tüm yapışıklık ve skar dokularından temizlenmesi)

Damarsal TOS tedavisinde Kalp ve Damar Cerrahının özel rolü nedir?

Damarsal (Venöz ve Arteriyel) TOS’un yönetimi, doğrudan bir Kalp ve Damar Cerrahının uzmanlık alanına girer. Bu durumlarda rolümüz, sadece kemik veya kası çıkararak dekompresyon yapmakla sınırlı değildir. Kapsamlı bir damar yönetimi gerekir. Bu yönetim şunları içerir:

Girişimsel Tedaviler: Ameliyat öncesi, genellikle kateter yoluyla damara girerek pıhtıyı eriten (tromboliz) veya darlığı balonla açan (anjioplasti) işlemleri yönetmek.

Damar Onarımı: Dekompresyon ameliyatı sırasında, baskı nedeniyle hasar görmüş damarı onarmak. Bu bir damar parçasıyla yama yapmayı (patch anjioplasti) veya hasarlı bölümü tamamen çıkarıp yerine yapay damar (greft) ile yeni bir yol oluşturmayı (bypass) gerektirebilir.

Bu hem açık dekompresyon cerrahisi hem de ileri düzey damar cerrahisi tekniklerinin bir kombinasyonunu gerektirir ve bu Kalp ve Damar Cerrahisinin özel uzmanlık alanıdır.

Ameliyat sonrası iyileşme süreci nasıl işler?

Ameliyat sonrası iyileşme, yapılan cerrahinin kapsamına göre değişmekle birlikte genel beklentiler şunlardır:

  • Hastanede kalış süresi genellikle 1 ila 3 gündür.
  • İlk birkaç hafta ağrı kontrolü için ilaç kullanımı gerekir.
  • Hafif aktivitelere ve masa başı işlere dönüş genellikle 2 ila 4 hafta içinde mümkündür.
  • Ağır kaldırma ve zorlayıcı kol hareketlerinden 2-3 ay boyunca kaçınılması gerekir.

Fizik tedavi, iyileşmenin kritik bir parçasıdır. Genellikle ameliyattan birkaç hafta sonra başlar ve skar dokusu oluşumunu önlemek, hareket kabiliyetini geri kazandırmak ve kasları güçlendirmek için birkaç ay devam eder.

Tedavi sonrası torasik outlet sendromu yaşayanlar ne beklemelidir?

Tedavi sonrası beklentiler, sendromun tipine ve uygulanan tedaviye göre değişir.

Damarsal TOS: Zamanında ve doğru cerrahi müdahale ile prognoz genellikle mükemmeldir. Kan akışının yeniden sağlanması ile başarı oranları çok yüksektir ve tekrarlama riski düşüktür.

Nörojenik TOS: Sonuçlar daha değişkendir. Ameliyat olan hastaların büyük bir çoğunluğu (%80-90) şikayetlerinde iyi veya mükemmel düzeyde bir rahatlama yaşar. Ancak sinirler uzun süre baskı altında kaldığı için, bazı hafif uyuşma gibi kalıcı belirtiler görülebilir. “İyi bir sonuç” genellikle, hastanın ağrılarının büyük ölçüde azalması ve işine, günlük yaşamına dönmesine olanak tanıyan fonksiyonel bir iyileşme olarak tanımlanır.

Konservatif Tedavi: Torasik outlet sendromu yaşayanlar arasında nTOS tanısı olanların yaklaşık %50-70’i sadece fizik tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile önemli ölçüde iyileşir ve cerrahiye ihtiyaç duymaz.

Ne zaman bir Kalp ve Damar Cerrahına başvurmak gerekir?

Doğru zamanda doğru uzmana başvurmak, başarılı bir sonuç için en önemli adımdır.

Acil Başvuru Gerektiren Durumlar (Vasküler TOS Şüphesi):

  • Kolda ani gelişen şişlik ve morarma
  • Kolda ve elde belirgin soğukluk ve solukluk
  • Etkilenen kolda nabzın zayıf olması veya alınamaması
  • Parmaklarda iyileşmeyen yaralar

Bu belirtilerden herhangi biri varsa, derhal bir acil servise veya doğrudan bir Kalp ve Damar Cerrahına başvurulmalıdır.

Planlı Başvuru Gerektiren Durumlar (Nörojenik TOS):

  • Nörojenik TOS tanısı aldıysanız
  • En az 3-6 aylık düzenli ve denetimli konservatif tedaviye (fizik tedavi vb.) yanıt alamadıysanız
  • Şikayetleriniz yaşam kalitenizi ciddi şekilde düşürmeye devam ediyorsa

Bu durumda cerrahi seçenekleri ve tedavi planının bir sonraki adımını konuşmak üzere TOS konusunda deneyimli bir Kalp ve Damar Cerrahına danışmak uygun olacaktır. Bu karmaşık sendromun yönetiminde uzmanlık ve multidisipliner bir yaklaşım en iyi sonuca ulaşmanın anahtarıdır.

Sıkça Sorulan Sorular

Bu sendrom köprücük kemiği ile birinci kaburga arasındaki dar alanda sinir ve damarların sıkışması sonucu ortaya çıkar. Omuz, kol ve elde dolaşım ve sinir belirtileri görülebilir.
Boyun kaburgası, kas hipertrofisi, yanlış duruş alışkanlıkları ve travmalar bu sendromun en yaygın nedenleridir. Tekrarlayan kol hareketleri de tabloyu ağırlaştırabilir.
Evet, kadınlarda özellikle anatomik farklılıklar ve bağ dokusunun daha esnek olması nedeniyle bu sendrom erkeklere göre daha sık teşhis edilmektedir.
Sıkışma sonucu sinir iletimi bozulur. Bu da kola yayılan ağrı, uyuşma, karıncalanma ve kas güçsüzlüğü ile kendini gösterir. İleri vakalarda kas erimeleri de gelişebilir.
Damarların sıkışması kan akışını azaltır. Kol ve elde soğukluk, morarma ve şişlik görülebilir. Uzun süreli dolaşım bozukluğu ciddi komplikasyonlara yol açabilir.
Fizik muayene sonrası doppler ultrason, manyetik rezonans görüntüleme ve sinir iletim testleri tanıda sık kullanılan yöntemlerdir. Bazen özel provokasyon testleri de yapılır.
Konservatif tedavilerle düzelmeyen ve ciddi sinir-damar basısı yapan olgularda cerrahi gündeme gelir. Cerrahide genellikle birinci kaburga veya anormal yapı çıkarılır.
Fizik tedavi, postür düzeltme, kas gevşetme ve güçlendirme egzersizleri ile sinir ve damar sıkışmasını azaltarak belirtilerin hafiflemesine katkı sağlar.
Tekrarlayan kol hareketleri, ağırlık kaldırma ve omuz kaslarının aşırı kullanımı sporcularda bu sendromun görülme riskini artırır. Özellikle yüzücüler ve halterciler risk altındadır.
Tedavi edilmeyen vakalarda kalıcı sinir hasarı, kas erimesi ve ciddi dolaşım bozuklukları ortaya çıkabilir. Bu durum el fonksiyonlarının kaybına kadar ilerleyebilir.
Son Güncellenme: 6 September 2025
Call Now Button