Balon anjiyoplasti, daralmış veya tıkanmış atardamarların yeniden açılmasını sağlamak amacıyla uygulanan minimal invaziv bir girişimsel kardiyoloji yöntemidir. İşlem sırasında damar içine yerleştirilen balon kateter şişirilerek plakların sıkıştırılması ve kan akışının düzeltilmesi sağlanır.
Balon anjiyoplasti genellikle koroner arter hastalığında, kalp kasına giden kan akışını artırmak ve göğüs ağrısı ile kalp krizi riskini azaltmak amacıyla uygulanır. Bazı durumlarda işlem sırasında damar içine stent yerleştirilerek damarın açık kalması sağlanır.
Balon anjiyoplasti işlemi, lokal anestezi altında kasık veya bilekten girilerek yapılır. İşlem süresi, damardaki tıkanıklığın yeri ve derecesine bağlı olarak değişir. Hastalar genellikle kısa sürede mobilize olabilir ve birkaç gün içinde normal aktivitelerine dönebilir.
Balon anjiyoplasti sonrası, damar tıkanıklığının tekrarlamaması için ilaç tedavisi, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve sigaradan uzak durma önerilir. Düzenli kardiyoloji kontrolleri, uzun vadeli tedavi başarısında önemlidir.
Balon Anjiyoplasti Nedir?
Balon anjiyoplasti, tıkalı veya daralmış koroner arterleri açmak için uygulanan invaziv bir tedavi yöntemidir. İşlem sırasında damara yerleştirilen kateterin ucundaki balon, dar bölgeye ulaştığında şişirilir ve damarı genişletir. Bu sayede kan akışı yeniden sağlanır. Genellikle stent yerleştirilerek damarın açık kalması desteklenir. Kalp krizi riski taşıyan veya göğüs ağrısı yaşayan hastalarda sıkça tercih edilir.
Damar Tıkanıklığı Neden Gelişir ve Balon Anjiyoplasti Neden Gerekli Olur?
Damar tıkanıklığı, yani tıp dilindeki adıyla ateroskleroz, bir gecede ortaya çıkan bir durum değildir. Aslında çocukluk çağında başlayan ve on yıllar boyunca sessizce ilerleyen bir süreçtir. Bu süreçte damarlarımızın iç duvarında, kanımızda dolaşan bazı maddeler birikmeye başlar. Bu birikintiye “plak” adını veriyoruz. Bir plağın içeriğinde pek çok farklı bileşen bulunur:
Bu bileşenlerden bazıları şunlardır:
- Yağ
- Kolesterol
- Kalsiyum
- Hücresel atıklar
- Pıhtılaşma elemanları (fibrin)
Bu plaklar zamanla büyüyerek damarın içindeki kan akış yolunu daraltır. Damar duvarı esnekliğini kaybeder ve sertleşir. İşte bu noktada damarın beslediği organ veya doku yeterince kan ve oksijen alamaz hale gelir. Peki, bir doktor ne zaman “Bu damara müdahale etmeliyiz” kararı verir? Genellikle iki ana senaryo bizi balon anjiyoplasti veya benzeri bir tedaviye yönlendirir.
Birincisi, yaşam kalitesini etkileyen darlıklardır. Plak, damarı %70’ten daha fazla daralttığında, vücut hareket halindeyken veya strese girdiğinde yeterli kanı alamaz. Bu durum kalp damarlarında olduğunda göğüs ağrısına (anjina), bacak damarlarında olduğunda ise yürüme sırasında baldırlarda kramp tarzı ağrılara (kladikasyo) neden olur. Bu durumda yapılan anjiyoplasti, hastanın ağrılarını dindirerek normal hayatına dönmesini hedefler.
İkincisi ise çok daha acil ve tehlikeli olan plak yırtılması durumudur. Bazen bu plakların üzerindeki ince zar yırtılır. Vücut bunu bir yara olarak algılar ve hızla o bölgede bir pıhtı oluşturarak “tamir etmeye” çalışır. Ancak bu pıhtı, zaten dar olan damarı bir anda tamamen tıkayabilir. Bu durum tıkanıklığın nerede olduğuna bağlı olarak hayatı tehdit eden sonuçlar doğurur.
Bu akut durumlar şunları içerir:
- Kalp krizi
- Felç (inme)
- Akut bacak iskemisi (kangren riski)
Bu gibi durumlarda yapılan acil anjiyoplasti, sadece yaşam kalitesini artırmakla kalmaz, aynı zamanda hayat kurtarır veya uzuv kaybını önler.
Bir Damar Tıkanıklığı Balon Anjiyoplasti ile Nasıl Açılır?
Balon anjiyoplastinin çalışma prensibi, ilk bakışta basit gibi görünse de aslında oldukça ustalık gerektiren bir fiziksel müdahaleye dayanır. Genel kanı, balonun içeri girip plağı bir sünger gibi sıkıştırdığı yönündedir, ancak gerçekte olan biraz daha farklıdır. Damar duvarındaki kireçlenmiş, sert plaklar pek sıkıştırılamaz.
Balon, daralmış bölgede şişirildiğinde, kontrollü bir radyal (dairesel) kuvvet uygular. Bu kuvvetin iki temel etkisi vardır: Birincisi, sert ve kırılgan olan plağın yapısında minik, kontrollü çatlaklar ve yırtıklar oluşturur. Bu adeta donmuş bir çamurun çatlaması gibidir ve plağın rijit yapısını bozar. İkincisi, balon aynı anda damarın esnek olan orta ve dış katmanlarını da gerer. Plağın baskısından kurtulan damar duvarı, bu germe işlemi sayesinde daha geniş bir çapa ulaşır. Eğer bu germe işlemi, damarın elastikiyet sınırının biraz ötesine taşınırsa, damarda bir miktar kalıcı genişleme sağlanmış olur.
Yani balon anjiyoplasti, aslında kontrollü ve amaçlı bir “hasar” yaratarak damarı yeniden şekillendirme sanatıdır. Ancak bu mekanizma, aynı zamanda yöntemin tek başına neden her zaman yeterli olmadığını da açıklar. Sadece balon kullanmanın bazı potansiyel sınırlılıkları vardır:
Bu sınırlılıklar şunlardır:
- Elastik Geri Sarma: Balon söndürüldüğünde, damarın gerilen elastik duvarları bir lastik bant gibi eski haline dönme eğilimi gösterir ve kazanılan genişliğin bir kısmı kaybedilebilir.
- Akımı Bozan Yırtık (Diseksiyon): Amaçlanan kontrollü yırtığın beklenenden daha büyük olması ve kan akışını engelleyen bir “kapakçık” oluşturmasıdır.
- Yeniden Darlık (Restenoz): Balonun yarattığı travmaya karşı vücudun verdiği aşırı iyileşme tepkisi, aylar içinde damarın hücre çoğalmasıyla yeniden daralmasına yol açabilir.
Balon Anjiyoplasti Öncesi Hastaları Neler Bekler?
Güvenli ve başarılı bir anjiyoplasti işlemi, hastanın kliniğe adım atmasından günler önce başlayan dikkatli bir hazırlık süreci gerektirir. Bu süreç hem hastanın hem de hekimin üzerine düşen görevleri içerir ve işlemin sorunsuz geçmesi için hayati önem taşır. Hastaların bu süreçte bilmesi ve uyması gereken bazı önemli adımlar bulunmaktadır.
Hazırlık sürecinin temel basamakları şunlardır:
- Detaylı tıbbi geçmişin ve önceki raporların incelenmesi
- Kullanılan tüm ilaçların gözden geçirilmesi ve düzenlenmesi (özellikle kan sulandırıcılar ve şeker ilaçları)
- İyotlu boya maddesine veya diğer ilaçlara karşı bilinen alerjilerin sorgulanması
- İşlemden önce genellikle 6-8 saatlik açlık ve susuzluk
- Sigara içiliyorsa en az 24 saat önceden bırakılması
- Böbrekleri korumak için işlem öncesi ve sonrası bol sıvı tüketiminin teşvik edilmesi
Özellikle kan sulandırıcı ilaçların yönetimi çok önemlidir. Aspirin gibi ilaçlara genellikle devam edilirken, warfarin gibi bazıları işlemden önce kesilip ayarlanmalıdır. Şeker hastalarının kullandığı Metformin etken maddeli ilacın, böbrekler üzerindeki olası etkileşimler nedeniyle işlemden sonra 48 saat süreyle kullanılmaması kritik bir önlemdir. Bu hazırlıkların her biri, riskleri en aza indirerek işlemin başarısını en üst düzeye çıkarmak için tasarlanmıştır.
Balon Anjiyoplasti İşlemine Nasıl Başlanır?
Anjiyoplasti işlemi, hastanın konforu ve güvenliği için tasarlanmış özel donanımlı bir anjiyografi ünitesi veya kateter laboratuvarında gerçekleştirilir. İşlem genellikle genel anestezi gerektirmez; hasta uyanıktır ancak damardan verilen hafif sakinleştirici ilaçlarla rahatlaması sağlanır. İşlemin yapılacağı bölge ise lokal anestezi ile tamamen uyuşturulur.
İşleme başlarken ilk adım, vücudun atardamar ağına bir giriş kapısı bulmaktır. Bu stratejik karar, hem işlemin seyrini hem de işlem sonrası konforu etkiler. Bunun için kullanılan birkaç ana yol vardır:
Bu giriş yolları ve özellikleri şunlardır:
- Kasıktan (Transfemoral Yaklaşım): Bu en klasik ve uzun yıllardır kullanılan yöntemdir. Kasık bölgesindeki büyük femoral arterden girilir. İşlem sonrası kanamayı durdurmak için dikkatli bir takip ve birkaç saatlik yatak istirahati gerektirir.
- El Bileğinden (Transradiyal Yaklaşım): Son yıllarda giderek daha fazla tercih edilen, son derece konforlu bir yöntemdir. El bileğindeki daha küçük olan radiyal arter kullanılır. En büyük avantajları, işlem sonrası kanama riskinin çok daha düşük olması ve hastanın yatak istirahatine gerek kalmadan hemen ayağa kalkıp yürüyebilmesidir.
- Koldan (Brakiyal Yaklaşım): Daha nadiren, diğer yolların uygun olmadığı özel anatomik durumlarda tercih edilen bir alternatiftir.
Giriş bölgesi seçilip uyuşturulduktan sonra, ince bir iğne ile atardamara girilir. Bu iğnenin içinden esnek bir kılavuz tel damara ilerletilir. İğne çekilip, bu telin üzerinden “sheath” adı verilen ince plastik bir boru damara yerleştirilir. Bu boru, işlem boyunca tüm kateterlerin damara zarar vermeden güvenli bir şekilde girip çıkmasını sağlayan bir “port” görevi görür.
Anjiyo Sırasında Damarlar Nasıl Görüntülenir?
Operatörler, damar ağının karmaşık yollarında ilerlerken, “floroskopi” adı verilen gerçek zamanlı bir röntgen cihazından yardım alırlar. Bu cihaz, adeta bir “damar içi navigasyon” sistemi gibi çalışır. Ancak normal röntgen ışınları, kan damarlarını doğrudan gösteremez. Damarları görünür kılmak için “kontrast madde” denilen özel, iyotlu bir boya kullanılır.
Bu boya, bir kateter aracılığıyla hedeflenen damarın içine enjekte edildiğinde, kanla karışarak damar ağının bir kalıbını çıkarır. Floroskopi altında bu boyanın geçtiği yollar net bir şekilde görülür ve bu görüntülere “anjiyogram” denir. Bu sayede darlıklar, tıkanıklıklar veya damardaki diğer anormallikler hassas bir şekilde tespit edilebilir. Hastalar bu boya verildiğinde genellikle vücutlarında saniyeler süren bir sıcaklık hissi duyarlar, bu beklenen ve normal bir durumdur.
Görüntü kalitesini daha da artırmak ve işlemi hem hasta hem de hekim için daha güvenli hale getirmek için bazı ileri teknolojiler de kullanılır.
Bu teknolojilerden en yaygın olanları şunlardır:
- DSA (Dijital Subtraksiyon Anjiyografi): Bu teknikte, bilgisayar yazılımı kullanılarak arka plandaki kemik ve diğer dokuların görüntüsü dijital olarak silinir. Geriye sadece damarların net ve “çıplak” bir görüntüsü kalır, bu da tanısal hassasiyeti artırır.
- Road Mapping (Yol Haritası): Bu özellikte, en iyi kalitede çekilmiş bir anjiyogram görüntüsü dondurularak canlı röntgen görüntüsünün üzerine bir harita gibi yerleştirilir. Bu operatörün özellikle kıvrımlı ve zorlu damarlarda tel ve kateterleri ilerletirken sürekli boya vermesine gerek kalmadan güvenli bir şekilde yolunu bulmasını sağlar. Bu yöntemler hem radyasyon dozunu hem de kullanılan boya miktarını azaltır.
Balon Anjiyoplasti Sonrası İyileşme Süreci Nasıl İşler?
Anjiyoplasti işleminin girişimsel kısmı bittiğinde, hastanın iyileşme süreci başlar ve bu süreç en az işlemin kendisi kadar önemlidir. İlk ve en kritik aşama, damara girilen noktadaki kanamanın güvenli bir şekilde durdurulmasıdır (hemostaz). Bu sağlandıktan sonra hasta, birkaç saatlik yakın gözlem için özel bir odaya alınır.
İşlem sonrası dönemdeki en önemli bakım adımları ve dikkat edilmesi gerekenler vardır:
Hastaların taburcu olmadan önce ve olduktan sonra bilmesi gerekenler şunlardır:
- Giriş Yerinin Gözlemi: Hemşireler, işlem yapılan bölgeyi kanama, şişlik veya morarma açısından düzenli olarak kontrol eder. Kasıktan yapılan işlemlerde hastanın birkaç saat bacağını bükmeden yatması gerekirken, bilekten yapılan işlemlerde bu süre çok daha kısadır.
- Aktivite Kısıtlamaları: Eve gittikten sonra birkaç gün yorucu aktivitelerden, 5 kilodan ağır kaldırmaktan ve araba kullanmaktan kaçınmak önemlidir. Vücudun dinlenmeye ve iyileşmeye ihtiyacı vardır:
- Giriş Yeri Bakımı: Bölgenin temiz ve kuru tutulması gerekir. Genellikle 24 saat sonra bandaj çıkarılabilir ve duş alınabilir. Ancak enfeksiyon riskine karşı birkaç gün küvet, havuz veya kaplıcadan uzak durulmalıdır.
- Bol Sıvı Tüketimi: İşlemde kullanılan kontrast boyanın vücuttan atılmasına yardımcı olmak için ilk birkaç gün bol su içmek çok önemlidir.
- İLAÇLARA MUTLAK UYUM: Belki de en hayati kural budur. Özellikle stent takıldıysa, pıhtılaşmayı önleyen kan sulandırıcı ilaçların (DAPT) doktorun belirttiği şekilde bir gün bile aksatılmadan kullanılması zorunludur.
Ayrıca bazı alarm belirtileri konusunda hastaların çok dikkatli olması gerekir. Bu belirtilerden herhangi biri fark edildiğinde derhal doktora veya hastaneye başvurulmalıdır.
Acil tıbbi yardım gerektiren durumlar şunlardır:
- Giriş yerinde durmayan aktif kanama veya hızla büyüyen bir şişlik/morluk
- Ateş veya titreme
- İşlem yapılan kol veya bacakta ani gelişen şiddetli ağrı
- İşlem yapılan uzuvda soğukluk, solukluk veya his kaybı
- Nefes darlığı veya göğüs ağrısı
Kalp Krizinde Balon Anjiyoplasti Hayat Kurtarır mı?
Kesinlikle evet. Kalp damarlarına yönelik yapılan balon anjiyoplasti ve stentleme (Perkütan Koroner Girişim – PCI), özellikle kalp krizi gibi acil durumlarda modern tıbbın en güçlü silahlarından biridir. Ancak bu işlemin kullanım alanı sadece acil durumlarla sınırlı değildir.
Genel olarak kalp damarlarına anjiyoplasti yapılması iki ana durumda düşünülür:
- Akut Koroner Sendromlar (Kalp Krizi ve İlişkili Durumlar): Bu senaryoda amaç zamana karşı yarışarak hayat kurtarmaktır. Kalp damarı bir pıhtı ile aniden tıkandığında (STEMI tipi kalp krizi), her geçen dakika kalp kası ölür. Acil anjiyoplasti ile tıkalı damarın dakikalar içinde açılması, kalp kasını kurtarır, kalıcı hasarı önler ve hastanın hayatta kalma şansını dramatik bir şekilde artırır.
- Stabil Koroner Arter Hastalığı: Bu durumda aciliyet yoktur. Hastanın hayatını kısıtlayan, ilaç tedavisine rağmen geçmeyen göğüs ağrısı (anjina) şikayetleri vardır. Burada anjiyoplastinin amacı, semptomları ortadan kaldırarak hastanın yaşam kalitesini yükseltmek, efor kapasitesini artırmak ve onu ağrısız bir yaşama kavuşturmaktır.
Anjiyografide bazen orta derecede görünen bir darlığın kan akışını ne kadar etkilediği net olmayabilir. “Gördüğümüz her darlığı açmalı mıyız?” sorusuna cevap vermek için ileri teknolojilerden faydalanırız.
Bu yardımcı teknolojiler şunlardır:
- IVUS (İntravasküler Ultrason): Damarın içine minyatür bir ultrason probu göndererek duvar yapısını ve plağın boyutunu net bir şekilde görmemizi sağlar.
- FFR (Fraksiyonel Akım Rezervi): Darlığın öncesi ve sonrası arasındaki basınç farkını ölçerek o darlığın kan akışını fizyolojik olarak ne kadar engellediğini matematiksel olarak ortaya koyar. Bu test, gereksiz stent işlemlerinin önüne geçmede çok değerlidir.
Damar Tıkanıklığında Balon Anjiyoplasti mi Bypass mı Tercih Edilmelidir?
Bu özellikle çok sayıda damarında veya ana damarlarında ciddi darlık olan hastalar için sorulan en önemli sorulardan biridir. Anjiyoplasti/stent daha az invaziv ve iyileşmesi hızlı bir yöntemken, bypass ameliyatı daha büyük bir operasyon olup bazı durumlarda daha uzun ömürlü bir çözüm sunabilir. Bu kararı verirken tek bir doğru yoktur; karar, hastanın özel durumuna göre kişiselleştirilir.
Bu önemli kararı vermek için günümüzde “Kalp Takımı” (Heart Team) yaklaşımı benimsenir. Bu takımda girişimsel kardiyolog ve kalp ve damar cerrahı, hastanın anjiyo filmlerini ve tüm tıbbi verilerini birlikte değerlendirir. Hastanın yaşı, ek hastalıkları, damar yapısının karmaşıklığı gibi birçok faktör masaya yatırılır ve hasta için en doğru ve en güvenli yol, bilimsel veriler ışığında birlikte belirlenir.
Bu kararı verirken, damar hastalığının karmaşıklığını puanlayan “SYNTAX skoru” gibi objektif sistemlerden faydalanılır. Yüksek bir skor, hastalığın çok yaygın ve karmaşık olduğunu gösterir ve genellikle bypass ameliyatını daha avantajlı kılar.
Genel olarak karar verme sürecini etkileyen bazı durumlar şunlardır:
- Karmaşık ve Yaygın Hastalık: Üç veya daha fazla damarda, özellikle de karmaşık (uzun, kireçli, çatallanma bölgelerini içeren) darlıkları olan hastalarda, bypass ameliyatı genellikle uzun dönemde daha iyi sonuçlar verir.
- Daha Basit Hastalık: Bir veya iki damar hastalığı olan veya damar yapısı daha az karmaşık olan hastalarda anjiyoplasti ve stent, mükemmel sonuçlarla daha konforlu bir seçenektir.
- Diyabetli (Şeker Hastası) Hastalar: Çok damar hastalığı olan diyabetik hastalarda, bypass ameliyatı genellikle stentlemeye göre daha üstün bir uzun dönem sağkalım avantajı sağlar.
- Sol Ana Koroner Darlık: Kalbin ana besleyici damarındaki darlıklarda bypass ameliyatı hala altın standarttır. Ancak seçilmiş, daha az riskli ve anatomisi uygun hastalarda stentleme de bir alternatif olabilir.
Sertleşmiş Damar Tıkanıklığı İçin Hangi Özel Anjiyoplasti Teknikleri Kullanılır?
Standart balon ve stentler, çoğu damar darlığını başarıyla açabilir. Ancak bazı plaklar o kadar sert, kireçli ve taşlaşmıştır ki normal bir balon bu plağı genişletmeye yetmez. Stentin bu tür bir zemine yerleşmesi ve genişlemesi de mümkün olmaz. Stentin tam genişlememesi ise gelecekteki tıkanmalar için en önemli risk faktörüdür. İşte bu “inatçı” lezyonlar için, stenti yerleştirmeden önce damarı “hazırlamak” amacıyla özel teknolojiler geliştirilmiştir. Bu işleme “lezyon hazırlığı” veya “plak modifikasyonu” denir.
Bu zorlu, kireçli damarları açmak için kullanılan bazı özel cihazlar şunlardır:
- Rotasyonel Aterektomi (Rotablatör): Genellikle “damar içi matkap” olarak anılır. Ucunda elmas kaplı minyatür bir topuz bulunan bu tel, çok yüksek hızda dönerek sert kireç tabakasını tıraşlar ve mikroskobik parçacıklara ayırır.
- Orbital Aterektomi: Bu da bir tıraşlama yöntemidir, ancak başlığı dönerken aynı zamanda bir yörünge (orbit) çizer. Bu sayede daha geniş bir alanı zımparalayarak kalsiyumu temizler.
- İntravasküler Litotripsi (IVL): “Damar içi taş kırma” olarak da bilinen bu devrimsel teknoloji, özel bir balon aracılığıyla damar içindeki kalsiyuma odaklanmış ses dalgaları gönderir. Bu şok dalgaları, hem yüzeydeki hem de derindeki kalsiyumu çatlatarak plağı yumuşatır ve standart bir balonla bile kolayca genişletilebilir hale getirir.
- Kesici ve Çizici Balonlar: Bu özel balonların üzerinde plağı kontrollü bir şekilde kesmek veya çizmek için tasarlanmış minyatür bıçaklar veya teller bulunur. Balon şişirildiğinde, bu unsurlar sert plağın üzerinde kontrollü yarıklar oluşturarak daha düşük basınçlarda bile etkili bir genişleme sağlar.
Bacak Damarı Tıkanıklığı İçin Balon Anjiyoplasti Nasıl Yapılır?
Kalp damarlarında olduğu gibi, bacakları besleyen atardamarlarda da zamanla daralmalar ve tıkanıklıklar oluşabilir. Bacak damarlarına yönelik anjiyoplasti, iki temel amaçla yapılır.
Bu amaçlar şunlardır:
- Kladikasyo Tedavisi: Bu en sık görülen belirtidir. Hasta yürümeye başladığında, özellikle baldırlarında, bir süre sonra ağrı, kramp veya yorgunluk hisseder ve durmak zorunda kalır. Dinlenince ağrı geçer. Bu durum hastanın yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürür. İlaç ve egzersiz tedavisine yanıt vermeyen hastalarda anjiyoplasti, bu yürüme ağrısını ortadan kaldırmak için yapılır.
- Kritik Bacak İskemisi (CLTI) Tedavisi: Bu çok daha ciddi bir durumdur ve uzuv kaybı riski taşır. Hastanın istirahat halindeyken bile geçmeyen ağrıları, ayaklarında iyileşmeyen yaraları veya kangren başlangıcı vardır. Bu durumda yapılan anjiyoplastinin amacı, bacağa acilen kan götürerek yaraların iyileşmesini sağlamak ve ampütasyonu (bacağın kesilmesi) önlemektir.
Bacak damarları, konumlarına ve özelliklerine göre farklı zorluklar sunar. Karın içindeki ve kasıktaki büyük “aortoiliak” damarlar, geniş ve düz oldukları için anjiyoplasti ve stente çok iyi yanıt verir. Uyluk ve diz arkasındaki “femoropopliteal” damarlar ise daha uzun, daha hareketli ve mekanik strese daha çok maruz kalan bir bölgedir. Bu nedenle bu bölgede esnek stentler, ilaç salınımlı stentler veya ilaç kaplı balonlar gibi özel teknolojiler daha sık tercih edilir. En zorlu bölge ise diz altındaki küçük damarlardır. Bu damarlara yapılan müdahale neredeyse tamamen bacağı kurtarma amacıyla yapılır ve yüksek teknik beceri gerektirir. Bazen bu küçük damarlarda sadece kan akışını geçici bir süreliğine bile olsa artırmak, bir yaranın kapanıp bacağın kurtulması için yeterli olabilir.
Stent Sonrası Damar Tıkanıklığı Tekrarlar mı?
Bu hastaların en çok merak ettiği sorulardan biridir. Evet, ne yazık ki bir stent yerleştirildikten sonra o bölgede yeniden daralma riski vardır. Ancak bu durumun nedenlerini ve modern teknolojinin bu sorunu nasıl büyük ölçüde aştığını bilmek önemlidir.
Stent sonrası yeniden daralmanın iki ana mekanizması vardır:
Bunlar şunlardır:
- İn-Stent Restenoz (ISR): Bu stentin yerleştirilmesine karşı vücudun verdiği bir tür “aşırı yara iyileşmesi” tepkisidir. Stent, damar duvarında bir miktar travma yaratır. Vücut bu travmayı onarmak için bölgeye hücreler gönderir. Bazen bu hücresel onarım süreci kontrolden çıkar ve aşırı hücre çoğalması, stentin içini yavaş yavaş doldurarak aylar içinde yeniden daraltır. Bu özellikle normal, çıplak metal stentlerde (BMS) daha sık görülürdü.
- Neoateroskleroz: Bu daha geç dönemde, genellikle yıllar sonra ortaya çıkan bir durumdur. Stentin üzerini kaplayan yeni iyileşme dokusunun kendisinin zamanla kireçlenmesi ve yeni bir plak oluşturmasıdır.
Günümüzde bu sorunlarla mücadelede çok yol kat edilmiştir. Özellikle ilaç salınımlı stentler (DES), bu aşırı iyileşme tepkisini baskılayan özel ilaçlarla kaplıdır. Bu ilaçlar, stentin içine yerleştirildikten sonra haftalar veya aylar boyunca yavaşça salınarak hücrelerin aşırı çoğalmasını engeller. Bu sayede ilaç salınımlı stentlerde yeniden daralma oranı, normal stentlere kıyasla %5’in altına kadar düşmüştür.
Eğer bir stentte yeniden daralma gelişirse, bunun tedavisi de yine anjiyoplasti yöntemleriyle yapılır. Bu durumda genellikle eski stentin içine yeni bir ilaç salınımlı stent yerleştirmek veya “ilaç kaplı balon” (DCB) adı verilen, bölgeye ilacı verip geride yeni bir metal bırakmayan özel balonlar kullanmak en etkili yöntemlerdir.
Sıkça Sorulan Sorular
Balon anjiyoplasti hangi durumlarda uygulanır?
Balon anjiyoplasti işlemi nasıl yapılır?
Balon anjiyoplasti sonrası iyileşme süresi nasıldır?
Balon anjiyoplasti riskleri nelerdir?
Balon anjiyoplasti sonrası ilaç kullanmak gerekir mi?
Balon anjiyoplasti kalıcı çözüm sağlar mı?
Stent ile balon anjiyoplasti arasındaki fark nedir?
Balon anjiyoplasti sonrası spor yapılabilir mi?
Balon anjiyoplasti herkese uygulanabilir mi?
Balon anjiyoplasti sonrası nelere dikkat edilmelidir?

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul, 25 yılı aşkın deneyime sahip bir Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanıdır. Türkiye’de kapalı kalp ve atan kalpte bypass ameliyatlarının öncülerindendir. Bugüne kadar binlerce başarılı ameliyat gerçekleştirmiş, ulusal ve uluslararası dergilerde 100’den fazla bilimsel makale yayımlamıştır.
