Varis, toplardamarların genişleyip kıvrımlı hale gelmesiyle ortaya çıkan ve bacaklarda belirginleşen damar hastalığıdır. Genellikle kapakçık yetmezliği sonucu kanın geri kaçmasıyla oluşur. Hem estetik hem de tıbbi sorunlara yol açabileceği için tanı ve tedavisi önemlidir.
Varis belirtileri arasında bacaklarda ağrı, yorgunluk, şişlik, kaşıntı ve gece krampları yer alır. Uzun süre ayakta kalmak veya hareketsizlik, şikayetlerin artmasına neden olabilir. İleri vakalarda ciltte renk değişikliği ve yaralar gelişebilir.
Varis tanısında fizik muayene ve Doppler ultrason kullanılır. Bu yöntem, damar içindeki kan akışını ve kapakçık fonksiyonlarını değerlendirerek doğru tedavi planının oluşturulmasına yardımcı olur.
Varis tedavi yöntemleri arasında yaşam tarzı değişiklikleri, varis çorabı kullanımı, skleroterapi, lazer tedavisi ve cerrahi girişimler bulunur. Tedavi seçimi, damar yapısı, hastalığın evresi ve hastanın genel sağlık durumuna göre yapılır.
|
Diğer Adları |
Variköz venler, yüzeyel venöz yetmezlik |
|
Etkilenen Sistem |
Dolaşım Sistemi (Venöz sistem) |
|
Nedenleri |
Ven kapakçıklarının işlevsizliği, damar duvarının zayıflığı |
|
Risk Faktörleri |
Genetik yatkınlık, uzun süre ayakta durmak, hamilelik, obezite, yaş, kadın cinsiyet |
|
Belirtiler |
Bacaklarda belirgin, şişmiş damarlar; ağrı, ağırlık hissi, ödem, kaşıntı, gece krampları |
|
Tanı Yöntemleri |
Fizik muayene, Doppler ultrasonografi, venöz haritalama |
|
Komplikasyonlar |
Venöz ülser, cilt değişiklikleri, tromboflebit, kanama |
|
Tedavi Yöntemleri |
Günümüzde anestezi olmadan, kesi olmadan, kansız ameliyat yapılmaktadır. Ultrasound eşliğinde katater ile damar embolizasyonu yapılır ve hasta aynı gün taburcu olup normal hayatına devam eder. |
|
Önleme |
Düzenli egzersiz, sağlıklı kilo, uzun süre ayakta veya oturarak kalmaktan kaçınma |
|
Görülme Sıklığı |
Çok yaygın; erişkinlerin yaklaşık %20-25’inde görülür |
|
Prognoz |
Tedavi ile semptomlar azaltılabilir, ancak tamamen engellenemeyebilir |
Varis Nedir?
Varis, en basit tanımıyla toplardamarların kalıcı olarak genişlemesi, uzaması ve bükümlü bir hal almasıdır. Bu problemin temelinde yatan ana mekanizma, damar içindeki kan basıncının sürekli olarak yüksek seyretmesi, yani venöz hipertansiyon durumudur. Yıllarca bu sorunun, damar içindeki kapakçıkların birincil olarak bozulmasından kaynaklandığı düşünülüyordu. Ancak günümüzdeki modern tıp anlayışı, asıl ve ilk sorunun damar duvarının kendisindeki yapısal bir zayıflık olduğunu bize gösteriyor.
Bu durumu genetik bir miras gibi düşünebiliriz. Eğer ailenizde varis öyküsü varsa, sizin de damar duvarlarınızın bağ dokusu doğuştan daha zayıf olabilir. Bu zayıf damar duvarı, normal kan basıncına bile karşı koyamaz ve zaman içinde yavaş yavaş esneyerek genişlemeye başlar. Damar genişledikçe, tıpkı genişleyen bir kapı kasasının kapıyı tam kapatamaması gibi, içindeki kapakçıkların kenarları da birbirinden uzaklaşır ve artık görevlerini yapamaz hale gelirler. İşte bu noktada reflü, yani kanın yer çekimi etkisiyle geriye doğru kaçması başlar.
Geriye kaçan ve damar içinde biriken kan, damar içindeki basıncı daha da artırır ve bu durum bir kısır döngüye yol açar. Artan basınç damarı daha da genişletir, genişleyen damarda kapakçık yetmezliği artar ve bu da basıncı daha da yükselterek hastalığın ilerlemesine neden olur. Dolayısıyla varis neden olur sorusunun asıl cevabı, genetik olarak yatkın, zayıf bir damar duvarının zamanla artan basınca yenik düşmesidir. Bu süreci tetikleyen ve hızlandıran bazı önemli risk faktörleri de mevcuttur. Bu faktörler altta yatan zayıflığı daha erken veya daha şiddetli bir şekilde ortaya çıkarır.
Varis Belirtileri Nelerdir?
Varis, her zaman sadece gözle görülen bir durum değildir. Özellikle bacaklarda iç varis belirtileri olarak da adlandırılan ve günlük yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren birçok şikayete yol açabilir. Bu belirtiler kişiden kişiye değişmekle birlikte en sık karşılaşılanlar şunlardır:
- Bacaklarda künt, zonklayıcı veya sızlayıcı ağrı
- Özellikle akşama doğru artan ağırlık hissi
- Bacaklarda yorgunluk ve bitkinlik
- Ayak bilekleri ve bacaklarda şişlik (ödem)
- Uykudan uyandıran şiddetli gece krampları
- Genişlemiş damarların üzerindeki ciltte kaşıntı
- Yanma veya sıcaklık hissi
- Huzursuz bacak sendromuna benzer hisler
Bu şikayetlerin en karakteristik özelliği, uzun süre ayakta kalmakla veya oturmakla kötüleşmesi, bacakları yukarı kaldırıp dinlendirmekle ise belirgin şekilde azalmasıdır. Bu durum problemin toplardamar kaynaklı olduğunun en önemli kanıtlarından biridir ve mutlaka bir uzmana danışmayı gerektirir.
Gördüğümüz Her Damar Genişlemesi Aynı Varis Tedavisi mi Gerektirir?
Hayır, bacaklarda gördüğümüz her damar genişlemesi aynı değildir ve her biri farklı bir yaklaşım gerektirebilir. Klinik olarak varisler, boyutlarına ve görünümlerine göre üç ana kategoriye ayrılır. Bu sınıflandırma, hem teşhis hem de tedavi planlaması için önemlidir. Bacakta damar genişlemesi tedavisi bu tiplere göre şekillendirilir.
Varis çeşitleri şunlardır:
Telenjiektaziler (Kılcal Varisler): Cildin en yüzeyel tabakasında yer alan, genellikle 1 milimetreden ince, kırmızı veya mor renkli, örümcek ağına benzeyen damarlardır.
Retiküler Varisler: Ciltten hafifçe kabarık, 1 ila 3 milimetre çapında, mavimsi veya yeşilimsi renkte, genellikle ağ benzeri bir yapıda görünen damarlardır.
Variköz Venler (Büyük Varisler): Cilt altında belirgin bir şekilde şişmiş, ele gelen, kıvrıntılı ve 3 milimetreden daha kalın olan klasik varislerdir. Asıl şikayetlere ve ciddi sağlık sorunlarına yol açma potansiyeli en yüksek olan grup budur.
Genç Yaşta Varis Neden Olur ve Kimler Risk Altındadır?
Varis genellikle ileri yaş hastalığı olarak bilinse de genç yaşta varis neden olur sorusu sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bunun temel sebebi, daha önce de bahsettiğimiz gibi, hastalığın özünde genetik bir yatkınlığın yatmasıdır. Eğer kişide damar duvarı zayıflığına dair genetik bir eğilim varsa, tetikleyici faktörlerin de etkisiyle varis çok daha erken yaşlarda ortaya çıkabilir. Dolayısıyla 20’li veya 30’lu yaşlarda varis görmek şaşırtıcı değildir.
Hastalığın gelişimini kolaylaştıran ve süreci hızlandıran bazı önemli risk faktörleri bulunmaktadır. Risk grubunda yer alan kişiler ve durumlar şunlardır:
- Aile Öyküsü: Anne, baba veya kardeş gibi birinci derece akrabalarda varis olması, en önemli risk faktörüdür.
- İleri Yaş: Zamanla damar duvarları ve kapakçıklar doğal olarak zayıflar.
- Cinsiyet: Kadınlarda hormonal dalgalanmalar (özellikle progesteron hormonunun damar genişletici etkisi) nedeniyle daha sık görülür.
- Hamilelik: Gebelik sırasında artan kan hacmi, hormonal değişiklikler ve büyüyen rahmin bacak damarlarına yaptığı baskı, varis oluşumunu tetikler.
- Obezite: Vücut ağırlığının fazla olması, karın içi basıncı ve dolayısıyla bacak toplardamarlarındaki basıncı artırır.
- Hareketsiz Yaşam Tarzı: Uzun süre sabit pozisyonda ayakta durmayı veya oturmayı gerektiren meslekler (öğretmenler, cerrahlar, kuaförler, ofis çalışanları) ciddi bir risk faktörüdür.
Doğru Varis Teşhisi İçin Hangi Yöntemler Kullanılır?
Varis teşhisi, uzman bir kalp ve damar cerrahının yapacağı detaylı bir fiziki muayene ile başlar. Hekim, siz ayakta dururken bacaklarınızı gözlemleyerek varisli damarların yerini, yaygınlığını ve ciddiyetini değerlendirir. Şikayetleriniz, yaşam tarzınız ve aile öykünüz dinlenerek ön bir tanı oluşturulur. Ancak modern varis tedavisi planlamasının en kritik ve vazgeçilmez adımı Renkli Doppler Ultrasonografi (DUS) incelemesidir. Bu inceleme, tedavinin adeta bir yol haritasını çizer.
Doppler ultrason, ses dalgaları kullanarak damarların iç yapısını ve en önemlisi kan akışının yönünü ve hızını gerçek zamanlı olarak görüntüleyen, ağrısız ve zararsız bir yöntemdir. İyi yapılmış bir Doppler ultrason, bir tedavinin başarısı için hayati önem taşır ve şu kritik bilgileri sağlar: Hangi damarda sorun olduğunu, sorunun nerede başladığını (kasık, diz arkası vb.), damar içindeki kapakçıkların ne kadar kan geri kaçırdığını (reflü süresi), damarların çapını ve seyrini ve en önemlisi, bacağın ana kan dolaşımını sağlayan derin toplardamar sisteminin sağlıklı olup olmadığını net bir şekilde ortaya koyar.
Bu incelemenin en önemli noktası, hastanın mutlaka ayakta durur pozisyonda yapılmasıdır. Çünkü ancak bu şekilde yer çekimi etkisiyle damarlar dolar ve kapakçıklardaki yetmezlik (geri kaçış) doğru bir şekilde tespit edilebilir. Yatar pozisyonda yapılan bir inceleme, kapak yetmezliğini gizleyebileceği için varis teşhisinde tamamen yetersiz ve yanıltıcıdır. Kaliteli bir Doppler incelemesi olmadan tedaviye başlamak, karanlıkta yolunu bulmaya çalışmak gibidir ve tedavinin başarısız olmasına veya sorunun tekrarlamasına neden olabilir.
Evde Varis Tedavisi Mümkün mü, Hangi Yöntemler İşe Yarar?
Hastaların en çok merak ettiği konulardan biri de varislerin kendi kendine geçip geçmeyeceği veya evde varis tedavisi ile bu sorundan kurtulmanın mümkün olup olmadığıdır. Bu sorunun cevabı maalesef hayırdır. Yapısal olarak bozulmuş, genişlemiş ve kapakçıkları işlevini yitirmiş bir varis damarı, kremlerle, bitkisel kürlerle veya başka bir dış müdahale olmadan eski sağlıklı haline dönemez.
Ancak bu evde yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığı anlamına gelmez. Konservatif tedavi olarak adlandırılan bazı yaşam tarzı değişiklikleri ve önlemler var olan şikayetleri (ağrı, şişlik, yorgunluk) hafifletmek ve hastalığın daha da kötüleşmesini yavaşlatmak için son derece değerlidir. Bu yöntemler bir tedavi değil bir destek ve koruma yönetimidir.
Yaşam kalitenizi artırmak için alabileceğiniz önlemler şunlardır:
- Medikal Varis Çorapları: Bu çoraplar, konservatif tedavinin temelidir. Bacağa dışarıdan kontrollü bir basınç uygulayarak kan dolaşımını destekler ve şikayetleri azaltır.
- Düzenli Egzersiz: Özellikle yürüme, yüzme, bisiklet gibi baldır kaslarını çalıştıran aktiviteler, kanın kalbe pompalanmasına yardımcı olur.
- Kilo Kontrolü: İdeal kilonuzu korumak, bacak damarlarınızın üzerindeki yükü doğrudan azaltır.
- Hareketsiz Kalmaktan Kaçınma: Her saat başı birkaç dakikalığına kalkıp yürümek veya oturduğunuz yerde ayak bileklerinizi hareket ettirmek kan dolaşımını canlandırır.
- Bacakları Yükseltme: Gün içinde fırsat buldukça ve akşamları yatarken bacaklarınızı kalp seviyesinin üzerine kaldırarak dinlendirmek, damarlardaki göllenmeyi azaltır.
- Sağlıklı Beslenme: Lifli gıdalarla beslenerek kabızlıktan kaçınmak, karın içi basıncını düşürerek dolaylı yoldan fayda sağlar.
- Sıcak Ortamlardan Kaçınma: Kaplıca, sauna, hamam gibi aşırı sıcak ortamlar damarların daha da genişlemesine neden olabileceği için önerilmez.
- Bu önlemler şikayetlerinizi hafifletse de altta yatan kapak yetmezliği problemini ortadan kaldırmaz. Belirgin şikayetlere yol açan varisler için kalıcı çözüm, modern girişimsel varis tedavi yöntemleri ile mümkündür.
Günümüzdeki Modern Varis Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Son yirmi yılda varis tedavisi alanında yaşanan teknolojik gelişmeler, adeta bir devrim niteliğindedir. Eskiden tek seçenek olan ve hastalar için oldukça zahmetli bir süreç olan klasik ameliyatların yerini, artık hastanede yatış gerektirmeyen, genel anesteziye ihtiyaç duyulmayan, işlem sonrası ağrının minimal olduğu ve hastaların aynı gün içinde normal hayatlarına dönebildiği minimal invaziv yöntemler almıştır. Uluslararası sağlık otoritelerinin yayınladığı tedavi kılavuzları da artık bu modern yöntemleri ilk seçenek olarak önermektedir. Bu yöntemlerin temel amacı, sorunlu olan damarı vücuttan çıkarmak yerine, olduğu yerde içeriden kapatarak devre dışı bırakmaktır.
Lazerle Varis Tedavisi (EVLA) Nasıl Bir İşlemdir?
Endovenöz Lazer Ablasyon (EVLA), günümüzde ana toplardamar yetmezliklerinin tedavisinde altın standart olarak kabul edilen yöntemlerin başında gelir. Bu yöntemde amaç içinde sürekli kan biriken (reflü olan) ana yüzeysel damarın, lazer enerjisi kullanılarak içeriden yakılıp kapatılmasıdır.
İşlem tamamen steril koşullarda ve Doppler ultrason rehberliğinde gerçekleştirilir. Genellikle diz veya ayak bileği seviyesinden, toplardamarın içine ince bir iğne ile girilir. Bu iğnenin içinden, damar boyunca ilerletilebilen ince bir lazer fiberi (yaklaşık bir misina teli kalınlığında) yerleştirilir. Lazer fiberi, ultrason ile sürekli kontrol edilerek, sorunun ana kaynağı olan kasık veya diz arkasındaki noktaya kadar ilerletilir.
İşlemin en kritik ve en önemli adımı, tümesan anestezi adı verilen özel bir soğuk serum ve lokal anestezik karışımının, tedavi edilecek damarın etrafındaki doku boşluğuna enjekte edilmesidir. Bu sıvının üç hayati görevi vardır: Birincisi, işlem sırasında tam bir ağrısızlık sağlar. İkincisi, lazerin üreteceği yüksek ısıya karşı çevredeki sinirleri, cildi ve diğer dokuları koruyan bir yalıtım kalkanı oluşturur. Üçüncüsü ise damarı dışarıdan sıkıştırarak büzüşmesini sağlar, bu da lazer enerjisinin damar duvarına çok daha etkili bir şekilde odaklanmasına olanak tanır. Bu anestezi uygulandıktan sonra lazer cihazı aktive edilir ve fiber yavaş ve kontrollü bir şekilde geri çekilir. Bu sırada lazerin ucundan çıkan yoğun ısı enerjisi, damarın iç duvarını geri döndürülemez bir şekilde tahrip eder. Isı hasarı gören damar anında büzüşür, kapanır ve zaman içinde vücut tarafından emilerek fibröz bir korda, yani işlevsiz bir doku şeridine dönüşür. İşlem yaklaşık 30-45 dakika sürer ve hasta işlem biter bitmez yürüyerek evine gidebilir.
Radyofrekansla Varis Tedavisi (RFA) Lazerden Farklı mıdır?
Radyofrekans Ablasyon (RFA), çalışma prensibi olarak lazere çok benzeyen bir diğer termal (ısı ile) tedavi yöntemidir. Aradaki temel fark, ısı kaynağı olarak lazer ışığı yerine radyofrekans enerjisinin kullanılmasıdır. İşlem adımları, damara giriş tekniği ve tümesan anestezinin zorunluluğu gibi açılardan lazer tedavisi ile neredeyse tamamen aynıdır.
Radyofrekans yönteminde, damar içine özel bir kateter yerleştirilir. Modern radyofrekans kateterlerinin ucunda, 7 cm uzunluğunda bir ısıtma elemanı bulunur. Cihaz, bu elemanı kontrollü bir sıcaklığa (genellikle 120°C) çıkarır ve 20 saniyelik periyotlarla damarı içeriden segmanlar halinde kapatır. Kateter her enerji verme döngüsünden sonra bir miktar geri çekilerek tüm sorunlu damar segmenti tedavi edilir. Bu otomatize ve kontrollü enerji iletimi, RFA’nın en önemli özelliklerinden biridir.
Hem lazer hem de radyofrekans, etkinlik ve güvenlik açısından birbirine çok yakın ve son derece başarılı yöntemlerdir. Bilimsel çalışmalar her iki yöntemin de uzun dönemli başarı oranlarının %95’in üzerinde olduğunu göstermektedir. Bazı çalışmalar radyofrekans tedavisinin işlem sonrası dönemde bir miktar daha az ağrı ve morarmaya neden olabileceğini öne sürse de bu fark genellikle minimaldir. Hangi yöntemin seçileceği, genellikle hekimin tecrübesine, mevcut teknolojiye ve hastanın damar yapısının özelliklerine göre belirlenir.
Yeni “Yapıştırma Yöntemiyle Varis Tedavisi” (CAE) Kimler İçin Uygundur?
Siyanoakrilat Embolizasyon (CAE) veya halk arasında bilinen adıyla varis yapıştırma tedavisi, son yıllarda geliştirilen en yenilikçi yöntemlerden biridir. Bu yöntem “Termal Olmayan, Tümesan Anestezi Gerektirmeyen” (NTNT) tedaviler grubunda yer alır. Temel amacı, lazer ve radyofrekans tedavilerinin zorunlu bir adımı olan ve çok sayıda iğne enjeksiyonu gerektiren tümesan anesteziyi tamamen ortadan kaldırarak hasta konforunu en üst düzeye çıkarmaktır.
Bu yöntemde VenaSeal™ adı verilen özel bir sistem kullanılır. Ultrason rehberliğinde damar içine yerleştirilen ince bir kateter aracılığıyla, damarın içine biyolojik olarak uyumlu, tıbbi bir yapıştırıcı (zamk) enjekte edilir. Bu sıvı yapıştırıcı, kan ile temas ettiği anda saniyeler içinde katılaşarak (polimerize olarak) damarın iç duvarlarını birbirine yapıştırır ve damarı anında mekanik olarak tıkar. İşlem sorunlu damar boyunca her 3 cm’de bir küçük yapıştırıcı enjeksiyonları ve her enjeksiyondan sonra dışarıdan elle 30 saniye kadar baskı uygulanarak tamamlanır.
Bu yöntemin en büyük avantajları şunlardır:
- Tümesan anestezi gerekmez, bu da işlem sırasında neredeyse hiç iğne yapılmadığı anlamına gelir.
- İğne korkusu (fobisi) olan hastalar için mükemmel bir alternatiftir.
- Isı kullanılmadığı için termal sinir hasarı gibi riskler teorik olarak yoktur.
- İşlem sonrası genellikle varis çorabı giyme zorunluluğu bulunmaz.
Bu konforlu özelliklerine rağmen, en sık görülen yan etkisi, hastaların yaklaşık %10-15’inde tedavi edilen damar boyunca ortaya çıkan ve vücudun yapıştırıcıya verdiği bir reaksiyon olan “flebit” yani yüzeyel damar iltihabıdır. Bu durum genellikle basit ağrı kesicilerle kolayca yönetilir. Başarı oranları kısa vadede termal yöntemler kadar yüksek olsa da uzun dönemli dayanıklılığına dair veriler henüz diğer yöntemler kadar kapsamlı değildir.
Köpükle Varis Tedavisi (Skleroterapi) Hangi Durumlarda Kullanılır?
Köpük skleroterapisi, özel bir ilaç olan sklerozan maddenin, belirli oranlarda hava ile karıştırılarak köpük haline getirilmesi ve bu köpüğün ultrason rehberliğinde varisli damarın içine enjekte edilmesi işlemidir. Köpük, sıvı ilaca göre kanı damar içinden daha etkili bir şekilde uzaklaştırır ve damar duvarıyla daha uzun süre temas ederek ilacın etkinliğini artırır. Enjekte edilen köpük, damarın iç yüzeyini kimyasal olarak tahrip eder, bu da damarın kapanmasına ve zamanla vücut tarafından yok edilmesine yol açar.
Köpük tedavisi, varis tedavisinde çok yönlü bir araç olarak kullanılır.
Tamamlayıcı Tedavi: Lazer veya radyofrekans gibi yöntemlerle ana damar kapatıldıktan sonra geride kalan, gözle görülen büyük ve kıvrıntılı yan dal varislerinin tedavisinde en sık kullanılan yöntemdir.
Alternatif Ana Damar Tedavisi: Termal yöntemlerin teknik olarak uygulanamadığı (örneğin damarın çok yüzeyel veya aşırı kıvrıntılı olduğu) durumlarda ana damar tedavisi için bir alternatif olabilir.
Nüks (Tekrarlamış) Varisler: Daha önce ameliyat olmuş veya başka bir tedavi görmüş ancak varisleri yeniden oluşmuş hastalarda, özellikle cerrahi müdahalenin zor olduğu durumlarda çok etkili bir seçenektir.
Kılcal Damar Tedavisi: En küçük kılcal varisler (telenjiektaziler) için genellikle ilacın köpürtülmemiş, yani sıvı hali (likit skleroterapi) tercih edilir.
Varis Tedavisi Sonrası Varisler Tekrarlar mı?
Bu varis tedavisi olmayı düşünen her hastanın haklı olarak sorduğu en önemli sorulardan biridir. Bu sorunun dürüst cevabı “evet, tekrarlayabilir” şeklindedir, ancak bunun nedenini doğru anlamak gerekir. Varis hastalığını, bir defa tedavi edilince tamamen ortadan kalkan bir apandisit gibi düşünmemek gerekir. Varis, altında yatan genetik bir damar duvarı zayıflığına bağlı kronik, yani müzmin bir hastalıktır.
Uygulanan modern tedaviler, o an için sorunlu olan kapakçıkları bozulmuş damarı son derece yüksek bir başarı oranıyla kapatır veya ortadan kaldırır. Ancak bu tedaviler, sizin vücudunuzun başka bir damarda yeni bir varis oluşturma potansiyelini, yani altta yatan genetik yatkınlığı ortadan kaldırmaz.
Varislerin tekrarlamasının iki ana sebebi vardır:
Hastalığın Doğal İlerlemesi: Bu en sık görülen nedendir. Başarılı bir tedaviden yıllar sonra, tedavi sırasında tamamen sağlıklı olan başka bir damar segmenti, zamanla zayıflayarak yeni bir varis odağı haline gelebilir. Bu durum yapılan ilk tedavinin bir başarısızlığı değil hastalığın kronik doğasının bir sonucudur.
Yetersiz veya Eksik Tedavi: Başlangıçta yapılan Doppler ultrason incelemesinin yetersiz olması, tüm sorunlu damarların (reflü kaynaklarının) tespit edilememesi veya uygulanan tedavinin teknik olarak eksik yapılması, hastalığın çok daha kısa sürede yeniden ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle tedavinin, bu konuda deneyimli bir hekim tarafından, kaliteli bir Doppler haritalaması eşliğinde yapılması kritik öneme sahiptir.
Sıkça Sorulan Sorular
Varis kimlerde daha sık görülür?
Kadınlarda, ailesinde varis öyküsü olanlarda, uzun süre ayakta kalanlarda ve hamilelerde daha sık görülür.
Varis neden olur?
Damar kapakçıklarının düzgün çalışmaması sonucu kanın geriye akması ve damarlarda birikmesiyle oluşur.
Varisin belirtileri nelerdir?
Bacaklarda ağrı, şişlik, kaşıntı, kramp, yanma hissi ve belirgin damarlar en yaygın belirtilerdir.
Varis ağrı yapar mı?
Evet, özellikle gün sonunda ve uzun süre ayakta kalındığında ağrıya neden olabilir.
Varis teşhisi nasıl konur?
Fiziksel muayene ile başlar, ardından renkli doppler ultrason ile damar yapısı değerlendirilir.
Varis tedavi edilebilir mi?
Evet, yaşam tarzı değişikliklerinden lazer ve cerrahi müdahaleye kadar birçok etkili tedavi yöntemi vardır.
Varis kendiliğinden geçer mi?
Hayır, varis zamanla ilerleyebilir. Erken teşhis ve tedavi önemlidir.
Varis tedavisinde hangi yöntemler kullanılır?
Skleroterapi, lazer tedavisi, radyofrekans ablasyon ve cerrahi yöntemler en sık uygulananlardır.
Varis çorabı işe yarar mı?
Hayır, bacak toplardamarları kasların kasılması ile kanı kalbe pompalar ve kasları normal hastalarda yürüme önerilir. Ancak kas zaafiyeti olanlarda ve yatağa bağımlı hastalarda varis çorapları damarları destekleyerek şikayetleri azaltır.
Varis ameliyatı zor bir işlem midir?
Günümüzde varis ameliyatı minimal invaziv yöntemlerle veya anestezisiz, kansız, dikişsiz yapılır, genellikle aynı gün taburculuk mümkündür.
Hamilelikte varis oluşur mu?
Evet, hamilelikte artan hormonlar ve bebeğe bağlı karın içi basınç artışı varis riskini artırır.
Varis tekrarlar mı?
Uygun tedavi ve yaşam tarzı değişikliği ile kontrol altına alınabilir, ancak bazı durumlarda tekrar edebilir.
Varis spor yapmaya engel midir?
Hayır. Hatta yürüyüş, yüzme gibi düşük etkili egzersizler varise iyi gelir.
Varis hastaları nelere dikkat etmelidir?
Uzun süre ayakta kalmamalı, bacaklar yukarıda dinlendirilmeli ve fazla kilo almaktan kaçınılmalıdır.

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul, 25 yılı aşkın deneyime sahip bir Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanıdır. Türkiye’de kapalı kalp ve atan kalpte bypass ameliyatlarının öncülerindendir. Bugüne kadar binlerce başarılı ameliyat gerçekleştirmiş, ulusal ve uluslararası dergilerde 100’den fazla bilimsel makale yayımlamıştır.

