Varis tedavisi olanların yorumları ve şikayetleri, uygulanan yönteme ve hastalığın evresine göre değişir. Lazer, köpük skleroterapi veya cerrahi yöntemlerle tedavi olan birçok hasta, bacak ağrısı ve şişlikte belirgin azalma olduğunu belirtir. Ancak bazı hastalar ilk günlerde morarma ve hassasiyet yaşayabilir.

Olumlu yorumlarda, estetik görünümün düzelmesi ve uzun süre ayakta kalınca oluşan ağrıların kaybolması öne çıkar. Bazı hastalar tedavi sonrası günlük aktivitelerine daha rahat dönebildiklerini, yorgunluk hissinin azaldığını ifade eder.

Negatif yorumlar arasında, özellikle köpük skleroterapi sonrası geçici cilt lekelenmeleri, damar boyunca sertlik hissi ve hafif yanma şikayetleri bulunur. Bu yan etkiler genellikle birkaç hafta içinde kendiliğinden kaybolur.

Cerrahi varis tedavisi sonrası bazı hastalar, kesi yerinde ağrı veya dikiş izi kalmasından bahseder. Ancak uzun vadede damar görünümündeki düzelme ve semptomların azalması, çoğu hasta için memnuniyet verici sonuçlar sağlar.

Lazerle Varis Tedavisi Olanların Yorumları Genellikle Nasıl Oluyor?

Endovenöz Lazer Ablasyon (EVLA), büyük safen ven gibi ana damarlardaki kapakçık yetmezliğini (reflü) ortadan kaldırmak için kullanılan son derece etkili bir yöntemdir. Bu tedaviyi gören hastaların geri bildirimleri, yöntemin hayat kalitesi üzerindeki dönüştürücü etkisini net bir şekilde ortaya koyar. Hastaların dilinden dökülen en büyük mutluluk, yıllardır hayatlarını zorlaştıran o tanıdık hislerin son bulması oluyor. Yıllardır bacaklarındaki ağrı ve ağırlık hissiyle yaşayan birinin, tedaviden sadece birkaç gün sonra bu his olmadan yürüdüğünü hayal edin. Geceleri uykudan uyandıran krampların bir daha hiç yaşanmaması, hastalar tarafından sıkça dile getirilen büyük bir minnettarlık sebebidir.

Estetik kaygılar da en az ağrılar kadar önemlidir. Hastalar, tedavi sonrası bacaklarının görünümünden duydukları memnuniyeti sıkça “harika” veya “kusursuz” olarak nitelendirir. Daha önce bacaklarındaki damarlar yüzünden özgüveni zedelenmiş, yaz aylarında bile etek veya şort giymekten çekinmiş birinin, tedavi sonrası bu özgürlüğe yeniden kavuşması, basit bir estetik düzelmenin çok ötesinde, psikolojik bir rahatlamadır. Bir hastanın “Beni bu kadar güvensiz hissettiren o damarı artık görmemek beni çok mutlu ediyor” şeklindeki yorumu, bu durumu en iyi özetleyen ifadelerden biridir.

Elbette her tıbbi müdahale gibi, lazerle varis tedavisinin de bir iyileşme süreci vardır. Bu süreçte karşılaşılan durumlar birer komplikasyon değil vücudun normal iyileşme tepkileridir. İyileşme sürecinde karşılaşılabilecek bazı geçici durumlar ise şunlardır:

  • Hafif veya orta düzeyde ağrı
  • Tedavi edilen damar hattı boyunca hassasiyet
  • Morarma (ekimoz)
  • Cilt altında hissedilen sertlik
  • Uyluk iç kısmında hafif iltihaplanma

Bu yan etkilerin neredeyse tamamı geçicidir ve birkaç hafta içinde kendiliğinden kaybolur. Özellikle günümüzün modern 1470nm dalga boyuna sahip lazer teknolojileri, eski sistemlere kıyasla çevre dokuya çok daha az ısı yaydığı için işlem sonrası ağrı ve morarma gibi şikayetler belirgin ölçüde azalmıştır.

Radyofrekans ile Varis Tedavisi Yaptıranlar Süreci Nasıl Anlatıyor?

Radyofrekans Ablasyon (RFA), lazer gibi bir termal (ısıya dayalı) tedavi yöntemidir. Ancak hasta yorumları ve klinik gözlemler, RFA’yı genellikle daha konforlu bir seçenek olarak öne çıkarır. Eğer bir hasta ağrı ve rahatsızlık konusunda özellikle endişeliyse, RFA’nın sunduğu deneyim onun için daha cazip olabilir. Hastalar, RFA prosedürünü sıkça “neredeyse tamamen ağrısız” olarak tanımlar. İşlem sırasında hissedilen rahatsızlığın minimum düzeyde olması, bu yöntemin en çok övülen yanıdır.

RFA’yı tercih eden hastaların memnuniyetle bahsettiği noktalar genellikle şunları içerir:

  • İşlem sırasında minimal ağrı
  • Çok hızlı iyileşme süreci
  • Genellikle ertesi gün normal hayata dönüş
  • Lazer tedavisine göre daha az morarma ve şişlik
  • Yüksek uzun dönem başarı oranı

Hastaların fonksiyonel iyileşmeleri de dikkat çekicidir. Tedavi sonrası daha uzun süre ağrısız ayakta durabildiklerini, merdivenleri daha rahat çıktıklarını, hatta spor performanslarının arttığını rapor edenler vardır. Bir hastanın “Tatilde ailemin hızına hiç zorlanmadan yetişebildim” şeklindeki geri bildirimi, RFA’nın sadece semptomları değil genel yaşam enerjisini nasıl olumlu etkilediğini gösterir. İyileşme sürecinde, bazı hastalar tedaviden birkaç hafta sonra ortaya çıkan ve zamanla kaybolan geçici bir “çekme hissi” veya cilt altında “ip gibi bir sertlik” hissedebilirler. Bu durum tedavi edilen damarın kapanma ve vücut tarafından yok edilme sürecinin tamamen normal bir parçasıdır ve endişe gerektirmez.

Varis Köpük Tedavisi Yaptıranlar Yorumlarında Nelere Dikkat Çekiyor?

Skleroterapi, özellikle daha küçük varislerin ve toplumda “örümcek damarlar” olarak bilinen telenjiektazilerin tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde özel bir ilaç damar içine verilerek damarın kapanması sağlanır. Özellikle estetik sonuçları nedeniyle hasta memnuniyeti çok yüksektir. Hastalar, bacaklarındaki o istenmeyen mor ve kırmızı damar ağından kurtulduklarında hissettikleri mutluluğu sıkça dile getirirler. İşlemi yapan hekimin tecrübesi ve estetik görüşü, sonuçların başarısında kilit rol oynadığı için, hastaların doktorlarını bir “sanatçı” olarak nitelendirmesi şaşırtıcı değildir.

Ancak skleroterapi deneyiminin en kritik ve mutlaka bilinmesi gereken yönü, iyileşme sürecinin doğasıdır. Tedavi edilen damarlar, işlemden hemen sonra geçici olarak daha koyu ve belirgin hale gelir. Bu bir başarısızlık işareti değil tam aksine tedavinin işe yaradığının bir göstergesidir. İlaç, damarın bir skar dokusuna dönüşerek kapanmasını sağlar ve bu doku vücut tarafından emilip yok edilmeden önce bir süre daha koyu görünür. Bu “iyileşmeden önce kötüleşme” fenomeni hakkında önceden bilgi sahibi olmak, gereksiz endişeyi önler.

Skleroterapi sonrası iyileşme döneminde gözlemlenebilecek geçici durumlar şunlardır:

  • Enjeksiyon noktalarında morarma
  • Tedavi edilen damarlarda geçici sertlik veya yumrular
  • Geçici cilt lekelenmesi (matting)
  • Hafif kaşıntı veya kızarıklık

Bu durumların tamamı zamanla düzelir. En iyi sonuçlar için skleroterapi, genellikle altta yatan ana damar sorununu çözen lazer veya radyofrekans gibi bir tedaviden sonra “tamamlayıcı bir rötuş” olarak kullanıldığında elde edilir.

Ameliyatsız Varis Tedavisi VenaSeal’i Deneyimleyenler Neler Söylüyor?

VenaSeal, varis tedavisinde konforu ve rahatlığı en üst düzeye çıkaran, nispeten yeni ve devrimsel bir yöntemdir. Bu teknikte ısı veya lazer kullanılmaz; bunun yerine, tıbbi bir yapıştırıcı (siyanoakrilat) kullanılarak hastalıklı damar içeriden kapatılır. Bu basit ama etkili mekanizma, hasta deneyimini temelden değiştirir. En ikna edici yorumlar, daha önce başka varis tedavileri görmüş hastalardan gelir. Bir bacağına RFA, diğerine VenaSeal uygulanan bir hastanın bu deneyimi “çocuk oyuncağı gibiydi” diyerek özetlemesi, yöntemin konfor avantajını net bir şekilde ortaya koyar.

VenaSeal’in en büyük farkı, diğer yöntemlerin en çok şikayet edilen yönlerini ortadan kaldırmasıdır. Hastalar, işlem sonrası günlerce, hatta haftalarca kompresyon çorabı giymek zorunda kalmazlar. Ayrıca bacağı uyuşturmak için damar boyunca yapılan çok sayıda iğne (tümesan anestezi) bu yöntemde gerekmez. Bu iki özellik, VenaSeal’i özellikle iğne korkusu olan veya kompresyon çorabını bir eziyet olarak gören hastalar için ideal kılar. İyileşme neredeyse anlıktır. Hastaların işlemden hemen sonra kalkıp yürüyebilmesi ve aynı gün normal hayatlarına dönebilmesi, aktif bir yaşam tarzına sahip veya işinden uzun süre ayrı kalamayacak kişiler için büyük bir avantajdır.

Hastaların VenaSeal yöntemini tercih etmelerindeki en büyük etkenler şunlardır:

  • Kompresyon çorabı giyme zorunluluğu olmaması
  • Çok sayıda anestezi iğnesi yapılmaması
  • İşlem sonrası ağrının neredeyse hiç olmaması
  • Aynı gün normal aktivitelere dönebilme
  • Isıya bağlı sinir tahrişi riskinin bulunmaması

Farklı Varis Tedavi Yöntemleri Arasından Seçim Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?

Görüldüğü gibi, tüm modern varis tedavi yöntemleri yüksek başarı oranlarına sahiptir, ancak her birinin kendine özgü bir “iyileşme kişiliği” vardır. “En iyi” tedavi, herkes için aynı olan tek bir yöntem değildir. En iyi tedavi, hastanın öncelikleri, beklentileri ve yaşam tarzı göz önünde bulundurularak, uzman bir hekimle birlikte karar verilen tedavidir.

Eğer önceliğiniz ağrı, sızı ve kramplardan bir an önce kurtulmak ve uzun vadeli kalıcı bir çözüm ise, lazer (EVLA) ve radyofrekans (RFA) gibi termal ablasyon yöntemleri, altta yatan ana damar sorununu çözmede altın standartlardır. Bu iki yöntem arasında bir seçim yaparken, radyofrekansın genellikle daha az ağrı ve morarma ile daha konforlu bir iyileşme süreci sunduğu, hasta yorumlarında sıkça belirtilen bir noktadır.

Eğer sizin için en önemli kriter, tedavi sürecinin ve sonrasının maksimum konfor ve rahatlık içinde geçmesiyse, VenaSeal (yapıştırıcı) yöntemi öne çıkar. Kompresyon çorabı giymek istemiyor, iğneden çekiniyor ve ertesi gün hayatınıza hiçbir şey olmamış gibi devam etmek istiyorsanız, VenaSeal’in sunduğu avantajlar sizin için belirleyici olabilir.

Eğer temel şikayetiniz büyük damarlardaki kaçaktan ziyade, bacaklarınızdaki estetik olarak rahatsız edici kılcal damarlar veya küçük yeşil damarcıklarsa, skleroterapi (köpük tedavisi) en doğru seçenek olacaktır. Bu yöntemin, iyileşme sürecinde damarların geçici olarak daha belirgin görünebileceği bilinerek ve sabırla yaklaşıldığında, sunduğu kozmetik sonuçlar son derece tatmin edicidir. Unutulmamalıdır ki çoğu zaman en mükemmel sonuca ulaşmak için bu yöntemlerin bir kombinasyonu gerekebilir. Örneğin ana damar lazer veya radyofrekans ile kapatıldıktan sonra, kalan küçük damarlar skleroterapi ile temizlenerek “son rötuş” yapılabilir.

Son Güncellenme: 5 November 2025
Call Now Button