Kasıktan varis ameliyatı, büyük safen toplardamarının kasık bölgesinden çıkarılmasıyla yapılan klasik cerrahi bir işlemdir. Bu yöntem, varisin ana kaynağını ortadan kaldırmayı hedefler ve genellikle ileri düzey damar genişlemelerinde tercih edilir.
Ameliyat sırasında kasık bölgesinden küçük bir kesi açılır, sorunlu damar bulunur ve ana damarla bağlantısı kesilir. Damar, genellikle diz altından da çıkarılarak tamamen alınır. İşlem spinal ya da genel anestezi ile gerçekleştirilir ve estetik dikişle tamamlanır.
Kapalı tekniklerin yetersiz kaldığı durumlarda bu yöntem yüksek başarı sunar. Ameliyat sonrası kompresyon çorabı kullanımı, yürüyüş ve düzenli kontrol süreci iyileşmeyi destekler. Uygun hasta seçimi ile kalıcı ve etkili sonuçlar elde edilir.
Kasıktan Varis Ameliyatı Nedir?
Kasıktan varis ameliyatı, bacaklardaki yüzeyel toplardamar yetmezliğini tedavi etmek amacıyla, kasık bölgesinden yapılan cerrahi müdahaledir. En yaygın yöntemi “stripping” olup, safen ven adı verilen ana yüzeyel damarın çıkarılmasını içerir. Bu işlem, genişlemiş ve işlevini yitirmiş damarların dolaşımdan uzaklaştırılmasını sağlar. Ameliyat sonrası şikayetlerde belirgin azalma ve estetik iyileşme sağlanabilir.
Bacaklarımdaki Varisler Neden Oluşuyor ve Bu Durum Hangi Şikayetlere Yol Açar?
Bu sorunun cevabını anlamak için bacaklarımızdaki kan dolaşım sistemine kısaca bir göz atalım. Bacaklardaki toplardamarların çok önemli bir görevi vardır: kirli kanı, yerçekiminin zorlayıcı etkisine rağmen yukarıya, kalbe doğru taşımak. Bu zorlu yolculukta onlara yardım eden kritik yapılar ise damarların içindeki kapakçıklardır. Bu kapakçıkları, sadece yukarı doğru açılan tek yönlü kapılar gibi düşünebilirsiniz. Kan yukarı doğru akarken açılırlar ve kan geriye kaçmaya çalıştığında hemen kapanarak buna engel olurlar.
Varis hastalığı, işte bu kapakçık sisteminin bozulmasıyla başlar. Genetik yatkınlık, uzun süre ayakta durmak veya oturmak, hamilelik, aşırı kilo gibi nedenlerle bu kapakçıklar zayıflayabilir veya hasar görebilir. Artık görevini yapamayan bu kapılar, kanın bir kısmının geriye doğru kaçmasına, yani aşağıya doğru sızmasına neden olur. Tıpta biz bu duruma “venöz reflü” veya “venöz yetmezlik” diyoruz. Sürekli olarak geriye kaçan kan, yüzeysel damarların içinde birikir, damar duvarını genişletir ve basıncı artırır. İşte bu artan basınç ve genişleyen damarlar, zamanla bir dizi şikâyete yol açar.
Varis hastalığının en sık görülen belirtileri şunlardır:
- Bacaklarda zonklama veya sızlama şeklinde ağrı
- Özellikle akşama doğru artan ağırlık ve dolgunluk hissi
- Geceleri uykudan uyandıran kas krampları
- Ciltte kaşıntı veya yanma hissi
- Huzursuz bacak sendromu
- Ayak bileklerinde ve bacaklarda şişlik (ödem)
- Cilt yüzeyinde belirginleşen mavi veya mor renkli damarlar
- İleri evrelerde ciltte renk değişiklikleri (kahverengileşme)
- Ciltte sertleşme ve kalınlaşma
- Zor iyileşen yaralar (venöz ülser)
Varis Teşhisi İçin Hangi Yöntem Kullanılır ve Renkli Doppler Ultrason Neden Bu Kadar Önemlidir?
Varislerinizi gözle görüyor olmanız, sorunun varlığını gösterir ancak tedaviyi doğru planlamak için bu yeterli değildir. Sorunun nereden kaynaklandığını, hangi damarların ne kadar etkilendiğini ve kan kaçağının derecesini net bir şekilde anlamamız gerekir. İşte bu noktada modern varis teşhisinin altın standardı olan Renkli Doppler Ultrasonografi (DUS) devreye girer. Bu yöntem ses dalgaları kullanarak damarlarınızın içini görmemizi sağlayan, tamamen ağrısız ve radyasyon içermeyen güvenli bir görüntüleme tekniğidir.
Doppler ultrasonun bu kadar önemli olmasının sebebi, bize adeta bir “damar haritası” sunmasıdır. Bu inceleme sırasında, kanın damar içindeki akış yönünü, hızını ve miktarını canlı olarak izleyebiliriz. Ancak burada çok kritik bir detay vardır: Bu işlemin mutlaka hasta ayakta dururken yapılması gerekir. Çünkü yerçekimi ancak siz ayaktayken devreye girer ve kapakçıklardaki kaçağı (reflü) net bir şekilde ortaya çıkarır. Yatarak yapılan bir ultrason, var olan ciddi bir kaçağı gözden kaçırmamıza neden olabilir.
Doğru yapılmış bir Doppler ultrasonun bize sağladığı bilgiler.
Kaçağın hangi damarda başladığı
Kaçağın şiddeti ve derecesi
Damarın çapı ve derinliği
Damarın kıvrımlı olup olmadığı
Tedavi edilecek tüm sorunlu damarların tam konumu
Planlanacak tedavi yönteminin seçimi (cerrahi, lazer, zamk vb.)
Kasıktan varis ameliyatı planlanıyorsa cerrahi kesinin tam yeri
Varis Hastalığının Evreleri Nelerdir ve Benim Durumum Hangi Aşamada Olabilir?
Varis hastalığı herkeste aynı şekilde ilerlemez. Bazı kişilerde sadece estetik bir sorun olarak kalırken, bazılarında ciddi sağlık sorunlarına yol açan bir sürece dönüşebilir. Doktorlar olarak hastanın durumunu doğru değerlendirmek ve tedavi sonuçlarını standardize edebilmek için uluslararası kabul görmüş bir sınıflandırma sistemi olan CEAP’ı kullanırız. Bu sistemin en çok kullanılan kısmı, hastalığın klinik bulgularını, yani gözle görülen belirtilerini evrelere ayıran “C” bölümüdür.
Bu evreleri bilmek, kendi durumunuz hakkında da bir fikir sahibi olmanıza yardımcı olabilir. Hastalığın klinik evreleri aşağıdaki gibidir:
C0: Bacaklarda görünen veya hissedilen hiçbir varis belirtisi yok.
C1: Cilt yüzeyinde ince, kırmızı-mor renkli kılcal damarlar veya örümcek ağı şeklinde damarlanmalar var.
C2: Parmakla hissedilebilen, 3 mm’den daha kalın, kabarık ve kıvrımlı varisler mevcut.
C3: Yukarıdaki belirtilere ek olarak bacaklarda ve ayak bileğinde belirgin şişlik (ödem) var.
C4a: Ayak bileği çevresindeki ciltte kalıcı kahverengi lekeler veya egzama benzeri kaşıntılı döküntüler gelişmiş.
C4b: Ciltte ve cilt altı dokusunda sertleşme, incelme ve parlak bir görünüm ortaya çıkmış.
C5: Daha önce açılmış ancak o an için kapanmış, iyileşmiş bir varis yarasının izi var.
C6: Ayak bileği çevresinde (genellikle iç kısımda) aktif, açık bir yara mevcut.
Hastalığınızın hangi evrede olduğu, uygulanacak tedavinin aciliyetini ve şeklini belirlemede önemli bir yol göstericidir.
Kasıktan Varis Ameliyatı Nasıl Yapılır?
Bu ameliyat, modern teknolojilerin olmadığı dönemlerde varis tedavisinin temelini oluşturuyordu. Günümüzde yerini daha konforlu yöntemlere bırakmış olsa da belirli durumlarda hala en etkili çözümdür. Peki, kasıktan varis ameliyatı nasıl yapılır? Süreci adım adım, basit bir dille anlatalım.
Ameliyat genellikle genel anestezi veya belden uyuşturma (spinal anestezi) ile yapılır, yani işlem sırasında herhangi bir ağrı hissetmezsiniz. Ameliyatın en kritik ve en önemli kısmı, kasık bölgesinde gerçekleştirilen “yüksek ligasyon” işlemidir. Kasık kıvrımınıza, estetik olarak en az iz kalacak şekilde yaklaşık 2-4 cm’lik küçük bir yatay kesi yapılır. Buradan girilerek, sorunun kaynağı olan yüzeysel safen venin, derindeki ana toplardamara bağlandığı noktaya ulaşılır.
Ameliyatın uzun vadede başarılı olmasının sırrı, bu birleşim noktasının titizlikle temizlenmesidir. Ana damara dökülen tüm küçük yan dallar tek tek bulunur, bağlanır ve kesilir. Bu işlem vücudun ileride bu bölgede yeniden kaçak yolları oluşturmasını (neovaskülarizasyon) engellemek için hayati önem taşır. Bu titiz temizlik yapıldıktan sonra, ana yüzeysel damar (safen ven) da derindeki damara bağlandığı yerden kalıcı bir dikişle bağlanır ve kesilir. Böylece kan kaçağının ana kaynağı tamamen ortadan kaldırılmış olur.
İkinci aşama ise “stripping” yani damarın çıkarılmasıdır. Genellikle dizin hemen altından yapılan ikinci bir minik kesiden, “stripper” adı verilen ince ve esnek bir tel, damarın içine sokulur. Bu tel, damar boyunca yukarıya, kasıktaki kesiye kadar ilerletilir. Telin ucu kasıktan çıkarıldığında, kesilmiş olan damara sıkıca bağlanır. Ardından tel yavaşça çekilerek, hastalıklı damar segmenti vücuttan tamamen çıkarılmış olur. Modern teknikte, sinir hasarı riskini en aza indirmek için bu çıkarma işlemi genellikle sadece diz ile kasık arasındaki bölümle sınırlandırılır. İşlem tamamlandığında kesiler estetik dikişlerle kapatılır ve bacak sıkıca sarılır.
Ameliyatla Birlikte Görünen Damarlar da Temizlenir mi?
Bu çok yerinde bir soru. Kasıktan yapılan ana ameliyat, sorunun kökenindeki büyük damarı hedef alır. Ancak çoğu zaman hastaların asıl rahatsız olduğu, bacakta gözle görülen, estetik olarak kötü bir görüntü yaratan kıvrımlı damar yumaklarıdır. Ana ameliyat bu yan dalları tek başına yok etmez. İşte bu nedenle en iyi sonucu almak için ana ameliyatla aynı seansta bu görünen damarların da temizlenmesi gerekir. Bu tamamlayıcı işleme “ambulatory phlebectomy” veya “mikroflebektomi” diyoruz.
Bu işlem oldukça basit ve etkilidir. Ameliyattan önce, siz ayaktayken tüm bu görünen varisli damarlar özel bir kalemle cildinizde işaretlenir. Çünkü yattığınızda bu damarların çoğu görünmez hale gelir. Ameliyat sırasında, işaretlenen bu damarların üzerine 1-2 mm’lik, yani bir toplu iğne başı kadar küçük delikler açılır. Özel, çok ince bir kanca bu delikten sokularak damar yakalanır, dışarı çekilir ve küçük parçalar halinde temizlenir.
Bu işlemin en güzel yanları şunlardır:
Dikiş gerektirmez.
Kesi yerleri kendiliğinden kapanır.
Genellikle gözle görülür bir iz bırakmaz.
Ana ameliyatın estetik başarısını tamamlar.
Varis Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci Nasıl Geçer?
Varis ameliyatı sonrası dönem, tedavinin başarısı için en az ameliyatın kendisi kadar önemlidir. Bu süreçte sizin de aktif rol almanız, iyileşmenizi hızlandıracak ve daha konforlu bir dönem geçirmenizi sağlayacaktır. Süreç genellikle ameliyattan hemen sonra başlar. Bacağınız, şişliği ve morarmayı en aza indirmek için sıkı bir bandajla sarılır. Bu bandajlar genellikle 1-2 gün sonra çıkarılır ve yerini size uygun ölçüde bir varis çorabına bırakır.
Varis çorabını, doktorunuzun önerdiği süre boyunca (genellikle birkaç hafta) düzenli olarak özellikle de gündüzleri ayaktayken giymeniz çok önemlidir. Bu çorap, bacağınıza dışarıdan destek vererek kan dolaşımını düzenler, ağrı ve şişliği azaltır, pıhtı oluşma riskini düşürür.
İyileşme sürecinde iki temel kural vardır: hareket etmek ve dinlenirken bacağı yukarıda tutmak. Ameliyattan sonra mümkün olan en kısa sürede yürümeye başlamanız teşvik edilir. Günde birkaç kez yapacağınız kısa yürüyüşler, kan dolaşımını canlandırarak iyileşmeyi hızlandırır ve derin ven trombozu (DVT) gibi ciddi komplikasyonların riskini azaltır. Oturduğunuz veya yattığınız zamanlarda ise bacağınızı mutlaka birkaç yastıkla destekleyerek kalp seviyesinden yukarıda tutmalısınız. Bu basit hareket, şişliğin ve ağrının kontrol altına alınmasında mucizeler yaratır.
Ameliyat sonrası bacağınızda yaygın morluklar ve sertlikler olması tamamen normaldir. Bu damarın çıkarıldığı bölgelerdeki iç kanamaya bağlıdır ve vücudunuz bu kanı zamanla temizleyecektir. Morluklar genellikle 2-4 hafta içinde renk değiştirerek kaybolur. Ağrı genellikle basit ağrı kesicilerle kontrol altına alınabilir düzeydedir. Genellikle 2 ila 4 hafta içinde normal günlük aktivitelerinize ve işinize tamamen dönebilirsiniz.
Klasik Varis Ameliyatının Olası Riskleri Nelerdir?
Her cerrahi müdahalede olduğu gibi, kasıktan yapılan klasik varis ameliyatının da potansiyel riskleri ve komplikasyonları vardır. Bu risklerin çoğu, yöntemin doğası gereği, yani bir kesi yapılması ve damarın fiziksel olarak vücuttan çıkarılmasıyla ilgilidir. Tedavinizi planlarken bu olasılıkları bilmeniz ve anlamanız önemlidir.
En sık karşılaşılan veya önemli potansiyel riskler şunlardır:
- Sinir Hasarı: Özellikle diz altı bölgesinde damara çok yakın seyreden cilt sinirleri zedelenebilir. Bu durum ayakta veya bacakta kalıcı uyuşukluk, karıncalanma ya da yanma hissine neden olabilir.
- Enfeksiyon: Kasık ve bacaklardaki kesi yerlerinde enfeksiyon gelişebilir.
- Hematom: Cilt altında kan birikmesi sonucu ağrılı şişlikler ve morluklar oluşabilir.
- Derin Ven Trombozu (DVT): Nadir görülen ancak en ciddi risklerden biridir. Bacağın derin ana damarlarında kan pıhtısı oluşmasıdır.
- Yara İzi: Her kesi bir iz bırakacaktır. Genellikle bu izler zamanla solsa da bazı cilt tiplerinde daha belirgin kalabilir.
- Lenfatik Sorunlar: Kasık bölgesindeki lenf kanallarının zedelenmesi sonucu sıvı birikimi (seroma) olabilir.
- Varislerin Tekrarlaması (Nüks): Ameliyat teknik olarak ne kadar başarılı olursa olsun, genetik yatkınlık devam ettiği için yıllar sonra yeni varisler oluşabilir.
Ameliyat Sonrası Hangi Belirtiler Tehlikeli Olabilir?
Ameliyat sonrası iyileşme sürecinde çoğu belirti normal ve beklendiktir. Ancak bazı “kırmızı bayrak” olarak nitelendirdiğimiz durumlar acil tıbbi müdahale gerektiren ciddi bir sorunun habercisi olabilir. Bu belirtileri bilmeniz ve bunlardan herhangi birini yaşamanız durumunda derhal doktorunuza veya en yakın acil servise başvurmanız hayati önem taşır.
Aşağıdaki belirtilere karşı özellikle dikkatli olmalısınız.
- Bacakta ani başlayan, şiddetli ve geçmeyen ağrı
- Bacakta normal şişliğin ötesinde, hızla artan gerginlik ve şişme
- Ameliyat edilen bacağın aniden soğuması, soluklaşması veya morarması
- Nefes darlığı, göğüs ağrısı veya kanlı öksürük
- Kesi yerlerinden iltihaplı akıntı gelmesi
- Kesi çevresinde giderek yayılan aşırı kızarıklık ve sıcaklık artışı
- 38 derecenin üzerine çıkan ateş
- Baskı uygulamanıza rağmen durmayan aktif kanama
Günümüzde Kapalı Varis Ameliyatı Neden Daha Çok Tercih Ediliyor?
Tıp teknolojisindeki baş döndürücü gelişmeler, varis tedavisinde de bir devrim yarattı. Son 15-20 yılda, kapalı varis ameliyatı veya halk arasında bilinen adıyla ameliyatsız varis tedavisi yöntemleri, klasik cerrahinin yerini büyük ölçüde aldı. Bu modern yöntemlerin temel mantığı çok daha basit ve zarifdir: Damarı kesip vücuttan çıkarmak yerine, bir iğne deliğinden damarın içine girerek onu içeriden etkisiz hale getirmek.
Bu amaçla kullanılan en yaygın teknolojiler lazer (EVLA), radyofrekans (RFA) ve tıbbi yapıştırıcıdır (VenaSeal/Zamk Tedavisi). Lazer ve radyofrekans, kontrollü ısı enerjisiyle damar duvarını büzüştürerek kapatır. Tıbbi yapıştırıcı ise damarın içine özel bir biyolojik zamk enjekte ederek damarı anında yapıştırır ve kapatır.
Peki, bu yöntemler neden artık ilk tercih haline geldi? Çünkü klasik cerrahiyle uzun dönemde benzer başarı oranlarına sahipken, hasta konforu açısından kıyaslanamayacak kadar büyük avantajlar sunuyorlar.
Modern kapalı yöntemlerin üstünlükleri.
- Kesi ve Dikiş Yok: Tüm işlem bir iğne deliğinden yapılır.
- Genel Anestezi Gerekmez: İşlem sadece damar çevresinin lokal anestezi ile uyuşturulmasıyla yapılır.
- Çok Daha Az Ağrı: Ameliyat sonrası ağrı minimaldir.
- Minimal Morarma ve Şişlik: Özellikle zamk yönteminde neredeyse hiç morarma olmaz.
- Hızlı İyileşme: Hastalar genellikle aynı gün veya ertesi gün normal hayatlarına ve işlerine dönebilirler.
- Daha Düşük Komplikasyon Riski: Sinir hasarı ve enfeksiyon gibi riskler çok daha düşüktür.
Peki, Kasıktan Varis Ameliyatı Artık Hiç Yapılmıyor mu?
Bu kadar modern ve konforlu seçenek varken, klasik ameliyatın hala bir yeri olup olmadığını merak etmeniz çok doğal. Cevap: Evet, kesinlikle var. Kasıktan varis ameliyatı artık rutin bir işlem olmaktan çıkmış, ancak belirli ve zorlu durumlarda başvurduğumuz çok değerli bir “problem çözücü” haline gelmiştir. Yani modern yöntemlerin uygulanamadığı veya başarısız olma ihtimalinin yüksek olduğu özel vakalarda hala altın standarttır.
Tecrübeli bir kalp ve damar cerrahının, klasik ameliyatı tercih edebileceği bazı özel durumlar.
- Damar çapının aşırı geniş olması (örneğin 20 mm’den fazla)
- Damarın lazer veya radyofrekans kateterinin ilerlemesine izin vermeyecek kadar kıvrımlı ve dolambaçlı olması
- Damarın cilde çok yakın seyretmesi ve ısı enerjisinin cilde zarar verme riskinin yüksek olması
- Kasık bölgesindeki ana damar birleşiminde pıhtı veya anevrizma gibi ek patolojilerin bulunması
- Daha önce uygulanmış kapalı yöntemlerin başarısız olup damarın yeniden açılması.
Kasıktan Varis Ameliyatı Yorumları
Kasıktan yapılan varis ameliyatı, özellikle ileri derecede damar genişlemesi olan hastalarda tercih edilen cerrahi yöntemlerden biridir. Hastaların yorumlarına göre işlem sonrası bacaklarda ağrı, şişlik ve damar görünümünde belirgin düzelme sağlanabilmektedir. Ancak ameliyat sonrası iyileşme sürecinde morluk, hafif ağrı ve birkaç hafta süren hassasiyet yaşanabilir. Genel olarak çoğu hasta estetik ve fonksiyonel açıdan olumlu sonuçlardan memnun olduğunu belirtmektedir.
Sıkça Sorulan Sorular
Kasık kesisiyle yapılan varis ameliyatı nasıl uygulanır?
Kasık varis ameliyatı hangi durumlarda tercih edilir?
Kasık varis ameliyatı sonrası iyileşme süreci nasıldır?
Kasık varis ameliyatı sonrası varisler tekrarlar mı?
Kasık varis ameliyatı sonrası hangi komplikasyonlar görülebilir?
Kasık varis ameliyatı sonrası hastalar ne zaman işe dönebilir?
Kasık varis ameliyatı sonrası ağrı nasıl kontrol edilir?
Kasık varis ameliyatı hamilelikte yapılabilir mi?
Kasık varis ameliyatından sonra spor yapmak güvenli midir?
Kasık varis ameliyatı ile modern yöntemler arasındaki fark nedir?

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul, 25 yılı aşkın deneyime sahip bir Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanıdır. Türkiye’de kapalı kalp ve atan kalpte bypass ameliyatlarının öncülerindendir. Bugüne kadar binlerce başarılı ameliyat gerçekleştirmiş, ulusal ve uluslararası dergilerde 100’den fazla bilimsel makale yayımlamıştır.
