Periferik bypass ameliyatı, gelişen ileri periferik arter hastalığında bacak ya da uç bölgelere yetersiz kan akışını yeniden sağlamayı amaçlayan cerrahi bir işlemdir. Daralmış ya da tıkanmış damarın yerine sağlam bir damar veya sentetik greft yerleştirilir; böylece yürüyüş sırasında ağrı, iyileşmeyen yaralar ve kangren riski azaltılır.

Cerrahide kullanılan greftler arasında çoğunlukla hastanın kendi safen veni tercih edilir; bu yetersiz kaldığında PTFE veya Dacron gibi yapay damarlar kullanılabilir. Ameliyat genel ya da bölgesel anestezi altında gerçekleştirilir. Hastanede kalış süresi genellikle 3–5 gün aralığında olup, tam iyileşme süreci yaklaşık 10 gün sürer.

Operasyonun ardından antiplatelet ve kolesterol düşürücü ilaçlara uyum, doppler ultrason ile rutin takip, yara bakımı, sigara bırakma, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz gibi yaşam tarzı düzenlemeleri büyük öneme sahiptir. Erken tanı ve doğru greft seçimi sayesinde semptomlar hafifletilir ve greftin uzun süre açık kalması desteklenir.

Diğer Adları

Periferik Arteriyel Bypass, Alt Ekstremite Bypass Ameliyatı

Etkilenen Sistem

Dolaşım Sistemi (Periferik arterler – özellikle bacak arterleri)

Endikasyonlar

Periferik arter hastalığı (PAH), kritik uzuv iskemisi, ciddi yürüme kısıtlılığı, gangren riski

Ameliyat Türleri

Femoro-popliteal bypass, femoro-distal bypass, aorto-bifemoral bypass

Kullanılan Greftler

Otojen (hastanın kendi safen veni), sentetik greftler (PTFE, Dacron)

Uygulama Yöntemi

Tıkalı arter segmentinin üstünden altına kan akımını sağlamak için damar grefti yerleştirilir

Ameliyat Süreci

Genel veya bölgesel anestezi altında; minimal invaziv cerrahi teknikle gerçekleştirilir

İyileşme Süreci

Hastanede kalış süresi genellikle 3–5 gün; tam iyileşme 10 gün sürebilir

Yaygın Riskler

Enfeksiyon, greft tıkanması, kanama, yara iyileşme sorunları, emboli

Uzun Dönem Takip

Düzenli doppler ultrason takibi, antiplatelet tedavi, yaşam tarzı değişiklikleri

Alternatifler

Endovasküler tedaviler (balon anjiyoplasti, stent), ilaç tedavisi

Prognoz

Uygun greft seçimi ile başarılı sonuçlar elde edilir; greft açıklığı ve semptomların hafifletilmesi hedeflenir

yavuz besogul banner

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

1997 yılından bu yana minimal invaziv kalp cerrahisi alanında operasyonlar gerçekleştiren Prof. Dr. Yavuz Beşoğul, bu alandaki deneyimlerini ulusal ve uluslararası kongre ve dergilerde  paylaşmıştır.
Özgeçmiş Yayınlar Yorumlar

Periferik Arter Hastalığı (Damar Tıkanıklığı) Nedir ve Vücudumuza Ne Yapar?

Vücudumuzdaki atardamarlar, kalbimizin pompaladığı oksijenden zengin, temiz kanı tüm organlarımıza, kollarımıza ve bacaklarımıza taşıyan muazzam bir boru hattı sistemidir. Periferik arter hastalığı, işte bu hayat taşıyan boru hatlarının, özellikle bacaklara kan götürenlerin zamanla daralması ve tıkanması durumudur. Bu sorunun arkasındaki ana suçlu, halk arasında “damar sertliği” olarak da bilinen “ateroskleroz” sürecidir. Yıllar boyunca kanımızda dolaşan fazla yağ, kolesterol ve diğer bazı maddeler, atardamarların iç duvarına yapışarak orada birikir. Bu birikintiler zamanla sertleşir ve “plak” adını verdiğimiz katmanları oluşturur. Tıpkı eski bir su borusunun içinde biriken kirecin boruyu daraltması gibi, bu plaklar da büyüdükçe damarın içindeki kan akış yolunu daraltır ve nihayetinde tamamen tıkayabilir.

Bu daralma veya tıkanıklık, kanın gitmesi gereken yere yeterli miktarda ulaşamamasına neden olur. Bahçenizi suladığınız hortumun üzerine bastığınızda veya hortum büküldüğünde suyun tazyikinin azalması gibi, daralan damarlardan da dokulara yeterince kan gidemez. Bu da dokuların oksijensiz ve besinsiz kalması anlamına gelir. Hastalığın belirtileri, aslında basit bir arz-talep dengesizliğinden kaynaklanır. Örneğin yürümeye başladığınızda bacak kaslarınızın daha fazla enerjiye, dolayısıyla daha fazla oksijene ihtiyacı olur. Normalde damarlar bu artan talebi karşılamak için genişler. Ancak daralmış damarlar bu görevi yerine getiremez. Sonuç olarak kaslarda bir “oksijen açlığı” baş gösterir ve bu durum genellikle baldırda hissedilen, kramp tarzında bir yürüme ağrısı (kladikasyo) olarak kendini belli eder. Bu ağrı, durup dinlenince geçer çünkü kasların oksijen ihtiyacı azalır. Hastalık ilerledikçe, dinlenme halinde bile dokuların temel ihtiyaçları karşılanamaz hale gelir. Bu durum geceleri uykudan uyandıran şiddetli ağrılara (istirahat ağrısı) ve en sonunda doku ölümü olan iyileşmeyen yaralara (ülser) ve kangrene yol açar.

Periferik Bypass Ameliyatı Çeşitleri Nelerdir?

Periferik bypass ameliyatı, bacaklardaki atardamar tıkanıklıklarını bypass ederek kan akışını yeniden sağlamak amacıyla uygulanır. Ameliyatın türü, tıkanıklığın yeri ve şiddetine göre değişiklik gösterir:

  • Aortobifemoral Bypass: Karın aortasından her iki bacağa giden damarların tıkanıklığını aşmak için uygulanır.
  • Femoropopliteal Bypass: Uyluk (femoral) arterden diz arkasındaki popliteal artere kadar yapılan bypass işlemidir.
  • Femorodistal (Distal Bypass): Diz altı damar tıkanıklıklarında, ayak bileğine kadar inen damarlar bypass edilir.
  • İliyofemoral Bypass: Leğen kemiğindeki iliak arter tıkanıklıkları için kullanılır; femoral artere geçiş sağlanır.
  • Aorta-Subklaviyan Bypass: Üst ekstremite arterlerindeki tıkanıklıklar için yapılan bypass türüdür (subklavian, brakiyal veya radiyal arter seviyesinde uygulanabilir).
  • Saphen Graftlı veya Sentetik Graftlı Bypass: Bypass için hastanın kendi toplardamarı (safen ven) ya da yapay damar grefti kullanılabilir.

Hastalığın Şiddetini Anlamak İçin Hangi Sınıflandırmalar Kullanılır?

Periferik arter hastalığının ne kadar ciddi olduğunu belirlemek, hem en doğru tedavi yolunu çizmemiz hem de hastalığın gelecekte nasıl bir seyir izleyeceğini tahmin etmemiz açısından hayati önem taşır. Bu amaçla, tüm dünyadaki hekimlerin ortak bir dil konuşmasını sağlayan bazı sınıflandırma sistemlerinden yararlanırız. Bu sistemler, hastalığın evresini net bir şekilde ortaya koyar.

En yaygın kullanılan klinik sınıflandırmalardan biri olan Fontaine sınıflaması, hastalığı belirtilerin şiddetine göre dört ana evreye ayırır. Bu evreler şunlardır:

Evre I: Asemptomatik evre. Damarlarda daralma başlamıştır ancak kişi herhangi bir rahatsızlık hissetmez.

Evre II: İntermitan kladikasyo (yürüme ağrısı) evresi. Yürümekle veya eforla bacaklarda ağrı, kramp veya yorgunluk hissi oluşur, dinlenmekle geçer. Bu evre kendi içinde IIA (200 metreden fazla yürüyebilenler) ve IIB (200 metreden az yürüyebilenler) olarak ikiye ayrılır.

Evre III: İstirahat ağrısı evresi. Kişi yatarken veya dinlenirken, özellikle geceleri ayaklarda ve parmaklarda şiddetli, yanıcı bir ağrı hisseder. Bu ağrı genellikle bacağı yataktan aşağı sarkıtınca hafifler.

Evre IV: Doku kaybı evresi. Ayakta veya parmaklarda iyileşmeyen yaralar (iskemik ülserler) veya kangren (doku ölümü) başlamıştır.

Daha detaylı bir sistem olan Rutherford sınıflaması ise yürüme ağrısını hafif, orta, şiddetli olarak ayırır ve doku kaybını daha hassas tanımlar. Ancak günümüzde, özellikle diyabet gibi ek sorunların olduğu durumlarda, bacağın karşı karşıya olduğu gerçek riski daha kapsamlı değerlendiren sistemlere ihtiyaç duyulmuştur.

Bu ihtiyaca cevap veren en modern sistemlerden biri WIfI (Yara, İskemi, Ayak Enfeksiyonu) sınıflamasıdır. Bu sistem, bacağın kaderini etkileyen üç temel unsuru bir arada değerlendirir. Değerlendirilen bu kritik alanlar şunlardır:

Wound (Yara): Bacakta bulunan yaranın büyüklüğü, derinliği ve ne kadar alanı kapladığı.

Ischemia (İskemi): Kanlanma azlığının şiddeti. Bu sadece şikayete göre değil ayak bileği-kol basınç indeksi (ABI), parmak basıncı gibi objektif ve hassas ölçümlerle belirlenir.

Foot Infection (Ayak Enfeksiyonu): Ayakta bir enfeksiyon olup olmadığı ve varsa ne kadar yaygın ve şiddetli olduğu.

Bu üç bileşenin her birine 0’dan 3’e kadar bir puan verilir. Ortaya çıkan toplam skor, bize sadece hastalığın şiddetini değil aynı zamanda bir yıl içinde bacağın kesilme (ampütasyon) riskini ve yapılacak tedaviden hastanın ne kadar fayda göreceğini çok daha net bir şekilde gösterir. Yani WIfI, “Dolaşım ne kadar bozuk?” sorusundan çok, “Bu bacak ne kadar büyük bir tehlike altında?” sorusuna cevap verir.

Periferik Bypass Nedir?

Periferik bypass, bacaklardaki tıkalı damarları bypass ederek kan akışını yeniden sağlamak amacıyla yapılan cerrahi bir işlemdir. Genellikle periferik arter hastalığı olan hastalarda uygulanır. Cerrahi sırasında, tıkalı damarın etrafına sağlıklı bir damar grefti yerleştirilerek kanın dolaşımı sağlanır. Bu yöntem, ağrıyı azaltabilir, yürüme kapasitesini artırabilir ve uzuv kaybını önlemeye yardımcı olabilir. İşlem öncesi ve sonrası dikkatli takip gerektirir.

Hangi Durumlarda Periferik Bypass Ameliyatı Gerekir?

Periferik bypass ameliyatı kararı, her hasta için özenle verilir ve bu karar, hastanın yaşadığı şikayetlerin ciddiyetine ve bacağın genel durumuna bağlıdır. Her damar tıkanıklığı ameliyat gerektirmez.

Ameliyat veya benzeri bir müdahalenin gerekli olduğu durumlar genel olarak şunlardır:

Hayat Kalitesini Bozan Şiddetli Yürüme Ağrısı: Yürüme mesafesi çok kısalmış (örneğin 50-100 metreden az), bu durum kişinin günlük işlerini yapmasını, sosyal hayatını sürdürmesini engelleyen ve ilaç tedavisi ile düzenli egzersiz programlarına rağmen düzelmeyen hastalarda bypass bir seçenek olabilir. Buradaki amaç hastanın yaşam kalitesini artırmaktır.

İstirahat Ağrısı: Kişinin dinlenirken, özellikle geceleri ayağında hissettiği şiddetli ağrılar, kan dolaşımının dokuların temel ihtiyacını bile karşılayamadığının bir işaretidir. Bu durum bacağın ciddi tehlike altında olduğunu gösterir ve acil müdahale gerektirir.

İyileşmeyen Yaralar (Ülserler): Bacakta veya ayakta, yetersiz kanlanma nedeniyle aylardır iyileşmeyen yaraların varlığı, bypass ameliyatı için önemli bir sebeptir. Damarı açarak yaranın kanlanmasını sağlamadan bu yaraların kapanması mümkün değildir.

Kangren: Ayakta veya parmaklarda doku ölümünün başlaması (siyahlaşma), bacağı kurtarmak için acil kan akışının sağlanması gerektiğini gösteren en ciddi durumdur.

Ani Bacak Tıkanıklığı (Akut Bacak İskemisi): Bacağa kan getiren damarın aniden bir pıhtı ile tıkanması, vasküler bir acildir. Bacakta aniden başlayan şiddetli ağrı, solukluk, soğukluk ve his kaybı ile kendini gösterir. Bu durumda bacağı kurtarmak için saatlerle yarışılır ve acil olarak pıhtının çıkarılması veya bypass ameliyatı gerekir.

Ameliyat mı Anjiyo mu, Hangi Tedavi Yöntemi Benim İçin Uygundur?

Periferik arter hastalığının tedavisinde günümüzde iki ana yaklaşım bulunmaktadır: açık cerrahi (bypass ameliyatı) ve endovasküler tedavi (anjiyo ile balon/stent). Bu iki yöntemden hangisinin seçileceği, “hangisi daha iyi?” gibi basit bir sorunun cevabı değildir. Bu hastanın yaşına, genel sağlık durumuna, damar tıkanıklığının yerine, uzunluğuna ve yapısına göre verilen, tamamen kişiye özel bir karardır.

Endovasküler Tedavi (Anjiyo, Balon, Stent): Bu yöntemde genellikle kasıktan küçük bir iğne deliğinden atardamara girilir. İnce teller ve kateterler yardımıyla tıkalı bölgeye ulaşılır. Burada, daralmış damar bir balon yardımıyla şişirilerek genişletilir (anjiyoplasti) ve genellikle damarın tekrar daralmasını önlemek için “stent” adı verilen metal bir kafes yerleştirilir.

Endovasküler tedavinin uygun olabileceği durumlar şunlardır:

Ameliyat riski yüksek olan ileri yaştaki hastalar.

Ciddi kalp, akciğer veya böbrek rahatsızlığı gibi ek sağlık sorunları olanlar.

Damardaki tıkanıklığın kısa (genellikle 5 cm’den kısa) ve tek bir bölgede olması.

Daha az invaziv, daha hızlı iyileşme süreci istenen durumlar.

Açık Cerrahi (Periferik Bypass Ameliyatı): Bu yöntemde ise, tıkalı damar bölgesinin öncesi ve sonrasına cerrahi kesilerle ulaşılır ve yukarıda anlattığımız gibi yeni bir köprü damar oluşturulur.

Bypass ameliyatının tercih edildiği durumlar ise şunlardır:

Daha genç, genel sağlık durumu iyi ve yaşam beklentisi uzun olan hastalar.

Damardaki tıkanıklığın çok uzun bir segmenti kapsaması (örneğin 20-30 cm).

Damar tıkanıklığının birden fazla bölgede, yaygın ve karmaşık olması.

Damar duvarının çok kireçli olup stent yerleştirmeye uygun olmaması.

Daha önce yapılmış anjiyo veya stent girişimlerinin başarısız olması.

İki yöntem arasındaki temel fark, kısa vadedeki konfor ile uzun vadedeki dayanıklılık arasındaki dengedir. Anjiyo yöntemleri, daha küçük bir işlem olduğu için işlem sırasındaki riski daha düşüktür, hastanede kalış süresi daha kısadır ve hasta günlük hayatına daha çabuk döner. Ancak bu yöntemlerin uzun dönemde tekrar tıkanma ve yeniden işlem gerektirme olasılığı, bypass ameliyatına göre daha yüksektir. Özellikle hastanın kendi damarı kullanılarak yapılan bir periferik bypass ameliyatı çok daha uzun yıllar boyunca açık kalma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle karar, hastanın tüm yaşamı boyunca damar sağlığını en iyi şekilde koruyacak stratejik bir planlama ile verilir. Bazen ilk tercih anjiyo olurken, bazen de en baştan daha kalıcı bir çözüm olan bypass ameliyatı en doğru seçenek olabilir.

Bypass İçin Hangi Damar Kullanılır ve Yapay Damar Ameliyat Riskleri Nelerdir?

Bypass ameliyatının başarısını ve ömrünü belirleyen en kritik faktörlerden biri, köprü olarak kullanılacak damarın (greftin) türüdür. Bu konuda seçeneklerimiz ikiye ayrılır: hastanın kendi damarı veya sentetik yapay damarlar.

Hastanın Kendi Damarı (Safen Veni): Altın Standart

Kasık altı (infrainguinal) bölgeye, yani uyluk veya bacağın daha aşağı kısımlarına yapılan bypass ameliyatlarında, mümkün olan her durumda ilk ve en iyi tercihimiz, hastanın kendi bacağından veya kolundan alınan “safen veni” adı verilen toplardamardır.

Safen veninin altın standart olmasının nedenleri şunlardır:

Canlı Doku: Vücudun kendi parçası olduğu için iç yüzeyi pıhtı oluşumunu engelleyen canlı hücrelerle (endotel) kaplıdır.

Uzun Ömür: Tüm yapay damarlara kıyasla çok daha uzun yıllar açık kalır. Bu üstünlük, özellikle diz altına, ince damarlara yapılan uzun bypass’larda ezici bir şekilde kendini gösterir.

Enfeksiyon Direnci: Vücudun kendi dokusu olduğu için enfeksiyona karşı çok daha dirençlidir. Bir bypass damarının enfekte olması, hem bacağı hem de hastanın hayatını tehlikeye atan çok ciddi bir sorundur.

Esneklik: Eklemleri (diz gibi) geçerken bükülmeye ve kırılmaya karşı daha dayanıklıdır.

Yapay Damarlar (Prostetik Greftler): Alternatif Çözümler

Bazı durumlarda hastanın kendi damarı kullanılamayabilir. Örneğin daha önceki bir kalp ameliyatında (koroner bypass) kullanılmış olabilir, varis nedeniyle yapısı bozulmuş olabilir veya çapı bypass için çok ince olabilir. İşte bu gibi durumlarda sentetik materyallerden yapılmış yapay damarlara başvururuz.

En sık kullanılan yapay damar türleri şunlardır:

PTFE (Politetrafloroetilen): Genellikle diz üstü bölgeye yapılan fem pop bypass gibi ameliyatlarda kullanılır. Esnekliğini artırmak için dıştan halkalarla desteklenmiş türleri de vardır:

Dacron (Polietilen Tereftalat): Daha çok karın içindeki ana atardamar (aort) gibi büyük çaplı damarlar için yapılan aortobifemoral bypass ameliyatlarında tercih edilen, kumaş benzeri bir materyaldir.

Yapay damar ameliyat riskleri ve dezavantajları, kendi damarınıza göre daha fazladır. En önemli riskler pıhtı ile tıkanma ve enfeksiyondur. Yapay damarların yüzeyi canlı olmadığı için pıhtı oluşumuna daha yatkındır. Bu nedenle yapay damar takılan hastaların daha güçlü kan sulandırıcılar kullanması gerekebilir. Ayrıca yabancı bir cisim oldukları için enfeksiyon kapma riskleri daha yüksektir. Bir yapay damar enfekte olduğunda, tedavisi çok zordur ve genellikle damarın tamamen çıkarılmasını gerektirir. Bu nedenle yapay damar kullanma kararı, ancak kendi damarınızın uygun olmadığı durumlarda ve tüm bu potansiyel riskler göz önünde bulundurularak verilir.

Femoral Bypass ve Fem Pop Bypass Nedir, Nasıl Yapılır?

Halk arasında en sık duyulan bypass terimleri “femoral bypass” ve “fem pop bypass”tır. Aslında her ikisi de benzer bir ameliyatı tanımlar. Femoral bypass nedir sorusunun cevabı, uyluk atardamarı olan “femoral arter” bölgesindeki tıkanıklıkları gidermek için yapılan bypass ameliyatlarının genel adıdır. Fem pop bypass nedir ise bunun en sık uygulanan türüdür.

Bu ameliyatta, tıkanıklık genellikle uyluğun orta kısmındaki yüzeyel femoral arterde (SFA) bulunur. Biz cerrahlar, kan akışını bu tıkalı bölgenin üzerinden atlatmak için bir köprü oluştururuz.

Başlangıç Noktası (Proksimal Anastomoz): Köprünün bir ucunu, kasık bölgesindeki sağlıklı ve basıncı yüksek olan ana femoral artere (CFA) dikeriz.

Bitiş Noktası (Distal Anastomoz): Köprünün diğer ucunu ise tıkanıklığın bittiği yerin ilerisindeki sağlıklı damara bağlarız. Bu damar genellikle dizin hemen üstündeki veya hemen altındaki “popliteal arter”dir. Bu nedenle ameliyat “femoropopliteal” (kısaca fem-pop) adını alır. Eğer bağlantı diz üstüne yapılıyorsa “AK (Above Knee) Fem-Pop”, diz altına yapılıyorsa “BK (Below Knee) Fem-Pop” olarak isimlendirilir.

Ameliyat sırasında kasıkta ve diz bölgesinde yapılan kesilerle bu damarlara ulaşılır. Eğer hastanın kendi safen veni kullanılacaksa, genellikle uyluk boyunca ek bir kesi veya birkaç küçük kesi ile bu damar özenle çıkarılır. Ardından hazırlanan damar (greft), uyluk kaslarının arasından geçen doğal bir tünelden geçirilerek iki ucu ilgili atardamarlara çok ince dikişlerle bağlanır. Böylece kan, kasıktan doğrudan diz bölgesine, tıkalı yolu hiç kullanmadan yeni ve açık bir yoldan akmaya başlar.

Periferik Bypass Ameliyatı Sonrası Riskler Nelerdir ve İyileşme Süreci Nasıldır?

Her cerrahi işlemde olduğu gibi, periferik bypass ameliyatı sonrası riskler de bulunmaktadır. Ancak günümüzdeki modern cerrahi teknikler, anestezi yöntemleri ve yoğun bakım imkanları sayesinde bu riskler en aza indirilmiştir. Bu riskleri bilmek, hem hazırlıklı olmak hem de önlem almak açısından önemlidir.

Ameliyat sonrası karşılaşılabilecek olası sorunlar şunlardır:

Genel Cerrahi Riskler: Her büyük ameliyatta görülebilen kanama, yara yeri enfeksiyonu, akciğer sorunları (zatürre) ve anesteziye bağlı riskler.

Kalp Sorunları: Periferik arter hastalığı olan kişilerin çoğunda kalp damarlarında da sorun olabildiği için, ameliyat sırasında veya sonrasında kalp krizi riski bulunmaktadır. Bu nedenle ameliyat öncesi kalp değerlendirmesi çok titiz yapılır.

Bypass Greftinin Tıkanması: Özellikle ameliyattan sonraki ilk günlerde veya haftalarda, yeni takılan damarın pıhtı ile tıkanması en önemli risktir. Bu durum genellikle teknik bir sorundan, kanın gittiği uç damarların çok hastalı olmasından veya hastanın kanının pıhtılaşmaya aşırı yatkın olmasından kaynaklanabilir. Erken fark edildiğinde genellikle yeniden müdahale ile düzeltilebilir.

Yara Yeri Sorunları: Özellikle kasık bölgesindeki yaranın iyileşmesi bazen zaman alabilir veya enfeksiyon kapabilir.

Bacakta Şişlik (Ödem): Ameliyat sonrası bacağa aniden bol miktarda kan gitmeye başlaması ve cerrahiye bağlı olarak lenf yollarının etkilenmesi nedeniyle, ilk haftalar ve aylarda bacakta şişlik olması normaldir ve zamanla azalır.

İyileşme süreci, yapılan ameliyatın büyüklüğüne ve hastanın genel durumuna göre değişir. Bacakta yapay damar ameliyatı veya kendi damarınızla yapılan bir fem-pop bypass sonrası hastanede kalış süresi genellikle 4 ila 7 gün arasındadır. Aortobifemoral bypass gibi daha büyük ameliyatlarda bu süre biraz daha uzayabilir. Eve döndükten sonraki ilk birkaç hafta dinlenmek, yara yerlerini temiz ve kuru tutmak önemlidir. Düzenli olarak kısa yürüyüşler yapmak, kan dolaşımını canlandırmak ve pıhtı riskini azaltmak için teşvik edilir. Tam iyileşme ve normal aktivitelere dönüş genellikle 4 ila 6 hafta sürer.

İyileşme Süresi

Ortalama 10-15 gün ; greft türü, tıkanıklığın yeri ve hastanın genel sağlık durumuna bağlıdır.

Fiziksel Aktivite

Erken yürüyüş önerilir; dolaşımı artırır ve greft açıklığını korur. Ağır kaldırma ilk 4 hafta yasaktır.

İlaç Kullanımı

Antiplatelet (aspirin, klopidogrel), statin, bazen antikoagülan ilaçlar düzenli alınmalıdır.

Yara Bakımı

Cerrahi kesiler (kasık, bacak, karın vb.) temiz tutulmalı; enfeksiyon belirtileri izlenmelidir.

Komplikasyonlar

Greft tıkanması, yara enfeksiyonu, hematom, lenfödem, greft enfeksiyonu, bacakta renk değişikliği.

Bacak Pozisyonu

Otururken ve dinlenirken bacaklar yukarıda tutulmalı; venöz dönüşü destekler.

Doppler Takibi

Greft açıklığını izlemek amacıyla 1., 3., 6. ve 12. ayda doppler ultrason yapılır.

Beslenme

Kolesterol ve kan şekeri kontrolüne yönelik kalp dostu, düşük tuzlu ve dengeli diyet önerilir.

Sigara ve Alkol

Sigara ve alkol greft tıkanma riskini artırdığı için kesinlikle bırakılmalıdır.

Cinsel Aktivite

Fiziksel durum iyileştiğinde, genellikle 10-15 gün sonra mümkündür.

Psikolojik Destek

Amputasyon riski taşıyan hastalarda destek önerilir; yaşam tarzı değişiklikleri ile uyum gerekebilir.

Araç Kullanımı

Fiziksel yeterlilik sağlandığında, genellikle 2-4 hafta içinde mümkündür.

Kontroller

İlk  3 ay ayda 1 kez, ardından 3-6 ayda  1 kez damar cerrahisi kontrolü ve görüntüleme önerilir.

Bypass Ameliyatından Sonra Uzun Vadede Beni Neler Bekliyor?

Bypass ameliyatı tıkalı bir damar sorununu çözer, ancak altta yatan damar sertliği hastalığını (ateroskleroz) ortadan kaldırmaz. Bu hastalık, tüm vücudu etkileyen kronik bir süreçtir. Bu nedenle ameliyat, bir son değil aslında yeni ve daha sağlıklı bir yaşam tarzının başlangıcıdır. Ameliyatın uzun vadede başarılı olması ve başka damarlarınızın tıkanmaması için ömür boyu dikkat etmeniz gereken bazı temel kurallar vardır:

Uzun vadeli başarı için yapmanız gerekenler şunlardır:

İlaçlarınızı Asla Aksatmayın: Cerrahınızın reçete ettiği kan sulandırıcı (aspirin, clopidogrel vb.) ve kolesterol düşürücü (statin) ilaçları hayatınızın bir parçası haline getirmelisiniz. Bu ilaçlar, hem yeni takılan damarınızın açık kalmasını sağlar hem de sizi kalp krizi ve inmeden korur.

Sigarayı Mutlaka Bırakın: Sigara, damar sertliğinin ve bypass tıkanmasının bir numaralı düşmanıdır. Ameliyat ne kadar başarılı olursa olsun, sigara içmeye devam ederseniz, hem bypass damarınızın hem de diğer damarlarınızın tekrar tıkanması kaçınılmazdır.

Diyabet ve Tansiyonu Kontrol Altında Tutun: Eğer şeker hastalığınız veya yüksek tansiyonunuz varsa, bu hastalıkların sıkı bir şekilde kontrol altında tutulması, damar sağlığınız için hayati önem taşır.

Sağlıklı Beslenin: Akdeniz diyeti gibi doymuş yağdan fakir, sebze, meyve, tam tahıllar ve sağlıklı yağlardan zengin bir beslenme düzeni benimseyin.

Düzenli Egzersiz Yapın: Hekiminizin önerdiği şekilde düzenli olarak yürüyüş yapmak, hem genel sağlığınızı iyileştirir hem de bacaklarınızdaki kan dolaşımını destekler.

Düzenli Doktor Kontrollerinizi İhmal Etmeyin: En önemli konulardan biri budur. Cerrahınız, bypass damarınızın durumunu kontrol etmek için sizi belirli aralıklarla kontrole çağıracaktır. Bu kontrollerde genellikle Renkli Doppler Ultrason ile damarın içindeki kan akışı değerlendirilir. Bu takip, olası bir daralmayı henüz tam tıkanmaya yol açmadan erken saptamamızı ve basit bir anjiyo işlemi ile düzeltmemizi sağlar. Bu düzenli takip, bypass’ınızın ömrünü uzatan en önemli faktördür.

Ayak Bakımına Özen Gösterin: Özellikle diyabet hastaları için ayak bakımı çok önemlidir. Ayaklarınızı her gün olası kesik, yara, su toplaması veya renk değişikliği açısından kontrol edin. Tırnaklarınızı dikkatli kesin ve ayağınıza tam uyan, rahat ayakkabılar giyin. En küçük bir sorunda bile hemen doktorunuza başvurun.

 

Periferik Bypass Ameliyatı’nı Yapan Doktorlar ve Hastaneler

Periferik Bypass Ameliyatı'nı kalp ve damar cerrahları ,KVC yoğun bakımı olan özel hastanelerde veya devlet hastanelerinde yapılır.

Türkiye’nin En İyi Periferik Bypass Ameliyatı Yapan Doktorlara Sahip Olmasının Nedenleri

  • Uzman kalp ve damar cerrahları: Türkiye’de Periferik Bypass Ameliyatı cerrahisinde deneyimli, yurt içi ve yurt dışı eğitim almış çok sayıda uzman hekim görev yapmaktadır.
  • Gelişmiş cerrahi teknikler: Robotik cerrahi, minimal invaziv (küçük kesili) yöntemler ve açık kalp cerrahisi gibi birçok teknik başarıyla uygulanmaktadır.
  • Yüksek başarı oranı: Operasyonlarda ölüm ve komplikasyon oranları düşüktür; hastaların çoğu sağlıklı şekilde normal yaşamlarına dönebilmektedir.
  • Donanımlı kalp merkezleri: Üniversite ve özel hastanelerde, ileri teknolojiyle donatılmış ameliyathane ve yoğun bakım üniteleri bulunmaktadır.
  • Erken tanı ve hızlı müdahale: Tetkik, tanı ve operasyon planlaması hızlı ilerler; hastaya özel, zamanında müdahale imkânı sunulur.
  • Kapsamlı hasta takibi: Ameliyat sonrası bakım, düzenli kontroller ve kardiyolojik izlem süreçleri titizlikle yürütülmektedir.
  • Erişilebilir maliyetler: Kaliteli sağlık hizmeti, Avrupa ve Amerika’ya göre çok daha uygun fiyatlarla sunulmaktadır.

Periferik Bypass Ameliyatı Fiyatları 2025

Ortalama Periferik Bypass Ameliyatını online ortamda yazamıyoruz. Hastanın durumuna, ameliyatın yapılacağı hastane, İzmir İstanbul veya Ankara gibi ameliyatın yapılacağı şehirlere göre fiyatlar değişmektedir.

Periferik Bypass Ameliyatı Olanların Yorumları

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul'un hasta yorumları için Google Haritalar  ve Doktor Takvimi 'ni ziyaret edebilirsiniz.

 

Son Güncellenme: 14 October 2025

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Call Now Button