Holt-Oram Sendromu, bireylerin hem kalbini hem de üst uzuvlarını (kollar ve eller) etkileyen, doğuştan gelen genetik bir durumdur. Sıkça “kalp-el sendromu” olarak da anılan bu rahatsızlık, embriyonik gelişim sırasında tek bir gendeki değişikliğe bağlı olarak ortaya çıkan karmaşık bir tablo sunar. Etkilenen kişilerde çeşitli yapısal kalp sorunları ile özellikle başparmak ve önkol kemiklerini ilgilendiren iskelet sistemi farklılıkları bir arada görülebilir. Bu çift yönlü etki sendromun her bireyde farklı belirtilerle ve değişken bir şiddette kendini göstermesine neden olur.
Tıbbi Adı | Holt-Oram Sendromu |
Türü | Genetik sendrom |
Etkilenen Sistem | Kas-iskelet sistem ve kardiyovasküler sistem |
Genetik Nedeni | TBX5 gen mutasyonu (kromozom 12q24.1) |
Miras Kalıtımı | Otozomal dominant |
Belirtiler | Kol ve el kemiklerinde (özellikle başparmak) anormallikler; atriyal septal defekt (ASD), ventriküler septal defekt (VSD), iletim bozuklukları |
Tanı Yöntemleri | Klinik değerlendirme, iskelet röntgeni, EKO, EKG, genetik testler |
Tedavi Yöntemleri | Kalp anomalileri için cerrahi veya medikal tedavi; ortopedik düzeltmeler, fizik tedavi |
Komplikasyonlar | Kalp yetmezliği, aritmi, fiziksel kısıtlılık |
İzlem | Multidisipliner takip: kardiyoloji, ortopedi, genetik danışmanlık; düzenli EKO ve EKG takibi |
Holt-Oram Sendromu ilk olarak nasıl ve ne zaman fark edildi?
Holt-Oram sendromu (HOS), iskelet sistemi ile kalp ve damar sistemini birlikte etkileyen karmaşık bir genetik yolculuktur. Bu sendromun en bilinen yüzü, kollarda ve ellerde, özellikle başparmak ve önkol kemiklerinde görülen gelişimsel farklılıklar ile doğuştan gelen kalp rahatsızlıklarının bir arada bulunmasıdır. Tıp literatüründe bu duruma atriyo-dijital displazi veya kalp-el sendromu tip 1 gibi farklı isimler de verilmiştir.
Bu sendromun tıp dünyası tarafından tanınması 1960 yılına dayanır. O yıl, İngiliz hekimler Dr. Mary Holt ve Dr. Samuel Oram, dikkat çekici bir gözlem yaptılar. Dört nesil boyunca aynı aileyi incelediklerinde, aile üyelerinin birçoğunda hem başparmak anormallikleri hem de kalbin üst odacıkları arasında bir delik (atriyal septal defekt – ASD) bulunduğunu fark ettiler. Bu öncü çalışma, belirli iskelet ve kalp kusurları arasında kalıtsal bir bağ olduğunu bilimsel olarak gösteren ilk çalışmalardan biri oldu. Sendrom, bu iki değerli araştırmacının anısına “Holt-Oram” olarak isimlendirildi.
Holt-Oram Sendromu toplumda ne kadar yaygındır?
Holt-Oram sendromu, oldukça nadir görülen bir durumdur. Yapılan araştırmalar, bu sendromun yaklaşık olarak her 100.000 canlı doğumdan birinde ortaya çıktığını göstermektedir. Bu oran coğrafi bölgelere ve çalışılan topluluklara göre çok küçük farklılıklar gösterebilse de genel kanı, HOS’un nadir bir hastalık olduğu yönündedir. Irk, etnik köken veya cinsiyet farkı gözetmeksizin dünyanın her yerinde ve herkeste görülebilir.
Bu nadirlik hem hastalar hem de sağlık profesyonelleri için bazı zorlukları beraberinde getirir. Belirtilerin çok hafif olduğu, örneğin sadece bir röntgen filminde fark edilebilecek küçük bir el bileği kemiği anormalliği gibi durumlarda, HOS tanısı hemen akla gelmeyebilir. Bu durum ne yazık ki hastaların doğru tanıya ulaşmasını geciktirebilir ve bu süreçte aileler için ciddi bir belirsizlik ve endişe kaynağı olabilir. Nadir bir hastalığa sahip olmak, etkilenen kişilerin ve ailelerinin kendileriyle benzer deneyimleri yaşayan başkalarını bulmasını da zorlaştırır, bu da bir sosyal izolasyon hissine neden olabilir. İşte bu noktada bu alanda uzmanlaşmış sağlık merkezlerinin ve hasta destek gruplarının önemi ortaya çıkmaktadır.
Holt-Oram Sendromu’na yol açan genetik sebep nedir?
Holt-Oram sendromunun arkasındaki temel neden, genetik şifremizde bulunan tek bir gendeki değişikliktir. Bu gen, 12. kromozomumuzda yer alan ve TBX5 olarak adlandırılan bir gendir. Genleri, vücudumuzun protein denilen yapı taşlarını üretmek için kullandığı birer talimat kitapçığı gibi düşünebilirsiniz. TBX5 geni de T-box 5 adlı çok önemli bir proteinin üretilmesini sağlar. Bu protein, bir “transkripsiyon faktörü”dür; yani bir orkestra şefi gibi diğer genlerin ne zaman ve ne kadar çalışacağını düzenler.
T-box 5 proteini, bir bebeğin anne karnındaki gelişimi sırasında özellikle iki kritik alanda hayati görevler üstlenir:
- Kalp gelişimi
- Üst uzuvların (kollar ve eller) gelişimi
Kalbin basit bir tüp yapısından dört odacıklı karmaşık bir organa dönüşmesi ve odacıkları ayıran duvarların (septum) oluşması sürecinde bu protein başroldedir. Aynı zamanda, kol ve el kemiklerimizin doğru şekilde oluşup şekillenmesini de yönetir. TBX5 geninde bir hata, yani mutasyon olduğunda, bu önemli protein ya hiç üretilemez ya da hatalı üretildiği için görevini yapamaz. Sonuç olarak T-box 5 proteininin yönetmesi gereken kalp ve uzuv gelişim süreçleri aksar ve Holt-Oram sendromunun tipik belirtileri ortaya çıkar.
Klinik olarak HOS tanısı konan kişilerin yaklaşık %70-85’inde genetik testlerle bu TBX5 mutasyonu tespit edilebilir. Geriye kalan küçük bir grupta ise standart testlerle bir mutasyon bulunamayabilir. Bu durum genin henüz anlaşılamayan diğer bölgelerindeki değişikliklerden veya TBX5 ile etkileşime giren başka genlerden kaynaklanabilir. Bu nedenle genetik test sonucu negatif çıksa bile, eğer klinik bulgular kuvvetle HOS’u işaret ediyorsa tanı dışlanmaz. Tanı her zaman öncelikle hastanın muayene bulgularına dayanır.
Holt-Oram Sendromu aileden çocuğa geçer mi?
Evet, Holt-Oram sendromu ailevi geçiş gösterebilen bir durumdur ve “otozomal dominant” adı verilen bir kalıtım modeliyle aktarılır. Bu terimleri basitçe açıklayalım.
- Otozomal: Sorumlu genin cinsiyet kromozomlarında (X ve Y) değil diğer 22 kromozom çiftinden birinde olduğunu ifade eder.
- Dominant: Hastalığın ortaya çıkması için, anneden veya babadan gelen gen kopyalarından sadece birinin mutasyonlu olmasının yeterli olduğu anlamına gelir.
Bu kalıtım modeline göre, Holt-Oram sendromlu bir bireyin her hamileliğinde, bu durumu çocuğuna geçirme olasılığı %50’dir. Bu risk, her hamilelik için aynıdır ve çocuğun cinsiyetine bağlı değildir.
Ancak burada çok önemli bir nokta var: HOS vakalarının büyük bir kısmı, yaklaşık %85’i, ailede daha önce hiç böyle bir durum olmamasına rağmen ortaya çıkar. Buna “de novo” yani “yeni” mutasyon diyoruz. Bu genetik değişikliğin anne veya babanın kendisinde bulunmadığı, ancak onların sperm veya yumurta hücrelerinde tesadüfen meydana geldiği veya döllenmeden hemen sonraki erken gelişim aşamasında oluştuğu anlamına gelir. Bu durumda çocuk HOS’a sahip olurken, ebeveynler sağlıklıdır. Fakat de novo bir mutasyonla etkilenen bu çocuk, yetişkin olduğunda kendi çocuklarına sendromu %50 ihtimalle aktarma riski taşıyacaktır.
Holt-Oram Sendromu neden aynı ailenin üyelerinde bile farklı şiddette görülür?
Bu sorunun cevabı, genetiğin iki önemli kavramında yatmaktadır: “değişken ekspresivite” ve “eksik penetrans”. Bu kavramlar, aynı TBX5 gen mutasyonuna sahip olsalar bile, insanların hastalığı neden çok farklı şekillerde deneyimlediğini açıklar.
- Değişken Ekspresivite: Bu aynı genetik mutasyonu taşıyan kişiler arasında bile sendromun belirtilerinin ve şiddetinin büyük ölçüde farklılık gösterebileceği anlamına gelir. Örneğin bir baba sadece röntgende görülebilen çok hafif bir el bileği anormalliği ile hayatını sürdürürken, aynı mutasyonu taşıyan çocuğu bir kolunun hiç gelişmemesi (fokomeli) ve acil ameliyat gerektiren ciddi bir kalp kusuru ile doğabilir. Bu durum genetik test sonucunun, hastalığın ne kadar ağır seyredeceğini tek başına tahmin edemeyeceğini gösterir.
- Eksik Penetrans: Bu ise, bir gen mutasyonunu taşıyan herkesin hastalığın tüm belirtilerini göstermemesi durumudur. Holt-Oram sendromunda üst uzuv anormallikleri için “tam penetrans” söz konusudur. Yani TBX5 mutasyonu taşıyan her bireyde, ne kadar hafif olursa olsun mutlaka bir tür kol veya el anormalliği bulunur. Ancak kalp kusurları için durum farklıdır; penetrans yaklaşık %75’tir. Bu da mutasyonu taşıyan kişilerin yaklaşık %25’inde herhangi bir yapısal kalp kusuru görülmeyebileceği anlamına gelir.
Bu iki kavram, genetik danışmanlık sırasında ailelerin en çok zorlandığı konulardır. Bir ebeveynin hastalığı hafif geçiriyor olması, çocuğunun da hafif geçireceğinin bir garantisi değildir. Bu belirsizlik, aile planlaması sürecinde önemli bir endişe kaynağı olabilir.
Holt-Oram Sendromu’nda görülen tipik üst ekstremite (kol ve el) anormallikleri nelerdir?
Holt-Oram sendromunun belki de en göze çarpan ve tutarlı özelliği, üst uzuvlarda, yani kol ve ellerde görülen iskelet sistemi farklılıklarıdır. Bu durum her hastada farklı bir şiddette ve şekilde kendini gösterebilir. Anormallikler genellikle vücudun başparmak tarafında (radial taraf) yoğunlaşır ve sıklıkla asimetriktir; yani sol kol, sağ koldan daha farklı veya daha şiddetli etkilenebilir.
En sık karşılaşılan iskelet sistemi bulguları şunlardır:
- El bileği kemiklerinde anormallik (en tutarlı bulgudur)
- Fazladan el bileği kemiği
- Kaynamış el bileği kemikleri
- Üç boğumlu başparmak (trifalangeal)
- Parmak benzeri görünümlü başparmak
- Başparmağın olmaması (aplazi)
- Başparmağın küçük olması (hipoplazi)
- Ön kolun içe dönük durması (clubhand)
- Radius kemiğinin olmaması veya kısa olması
- Ön kolu döndürme hareketlerinde kısıtlılık
- Elin doğrudan omuza bağlı gibi görünmesi (fokomeli)
- Düşük ve eğimli omuz yapısı
- Köprücük veya kürek kemiğinde gelişim bozuklukları
Holt-Oram Sendromu’nda en sık görülen kalp defektleri nelerdir?
Holt-Oram sendromlu bireylerin yaklaşık dörtte üçünde doğuştan gelen yapısal bir kalp kusuru bulunur. Bu kusurlar, sendromla ilişkili sağlık sorunlarını ve yaşam beklentisini belirleyen en önemli faktörlerdir. En sık karşılaşılan kalp sorunları, kalbin odacıklarını ayıran duvarlardaki (septum) açıklıklardır.
En sık görülen kalp defektleri şunları içerir:
- Atriyal Septal Defekt (ASD): Bu HOS’taki en yaygın kalp anomalisidir. Kalbin “kulakçık” olarak bilinen üst iki odacığı arasındaki duvarda bir delik olması durumudur. Bu delik, temiz kanın bir kısmının akciğerlere tekrar geri kaçmasına neden olarak zamanla kalbin sağ tarafını ve akciğer damarlarını yorar.
- Ventriküler Septal Defekt (VSD): Kalbin “karıncık” olarak bilinen alt iki odacığı arasındaki duvarda bir delik olmasıdır. ASD gibi, VSD de kalbe ve akciğerlere ekstra yük bindirir.
Bu iki sorun tek başına veya birlikte bulunabilir. Daha nadir olarak HOS’lu bireylerde başka kalp sorunları da görülebilir:
- Biküspit aort kapağı
- Patent duktus arteriyozus
- Pulmoner darlık
- Sol ventrikül non-kompaksiyonu
Holt-Oram Sendromu’nda görülen kalp iletim sistemi hastalıkları nelerdir?
Kalbin düzenli atmasını sağlayan özel bir elektriksel ağı vardır. Holt-Oram sendromu, bu “iletim sistemi” üzerinde de sorunlara yol açabilir. Bu elektriksel sorunlar, kalpte yapısal bir kusur olsa da olmasa da ortaya çıkabilir ve zamanla ilerleme potansiyeline sahiptir. Bu ilerleyici doğa, HOS yönetiminde ömür boyu kardiyolojik takibin neden bu kadar önemli olduğunu gösterir.
En sık görülen kalp ritim ve iletim bozuklukları aşağıdaki gibidir:
- Sinüs Bradikardisi: Kalp atış hızının normalden yavaş olmasıdır.
- Atriyoventriküler (AV) Blok: Kalbin üst ve alt odacıkları arasındaki elektriksel sinyal geçişinde bir yavaşlama veya tam bir kesinti olmasıdır. Zamanla ilerleyebilir ve kalp pili gerektirebilir.
- Atriyal Fibrilasyon (AF): Kalbin üst odacıklarının hızlı ve düzensiz bir şekilde kasılmasıdır. Bu durum inme riskini artırabilir.
Holt-Oram Sendromu tanısı nasıl konulur?
Holt-Oram sendromu tanısı tek bir teste değil bir dizi bulgunun bir araya getirilmesine dayanır. Bu bir bulmacanın parçalarını birleştirmeye benzer ve genellikle belirli adımları izleyen bütüncül bir süreçtir.
Tanı sürecindeki temel adımlar şunlardır:
- Klinik Şüphe ve Fizik Muayene: Süreç genellikle bir hekimin, hastada tipik kol/el anormalliklerini fark etmesiyle başlar.
- Detaylı Aile Öyküsü: Ailede benzer kol/el sorunları veya doğuştan kalp hastalığı olan başka bireylerin olup olmadığı sorgulanır. Ancak vakaların çoğunun ailede ilk kez görüldüğü unutulmamalıdır.
- Görüntüleme ve Testler: Şüpheyi doğrulamak ve sorunun derecesini anlamak için çeşitli testler yapılır.
- Genetik Doğrulama: Klinik bulgular HOS’u güçlü bir şekilde desteklediğinde, tanı bir kan örneğinden yapılan TBX5 gen analizi ile kesinleştirilir.
- Doğum Öncesi (Antenatal) Tanı: Ailede bilinen bir mutasyon varsa, gebelik sırasında da tanı konulması mümkündür.
Holt-Oram Sendromu tanısında hangi görüntüleme yöntemleri kullanılır?
Tanı sürecinde, sendromun iskelet ve kalp sistemleri üzerindeki etkilerini net bir şekilde görmek ve belgelemek için çeşitli testler standart olarak uygulanır.
İskelet sistemini değerlendirmek için en temel yöntem şudur:
- Röntgen (X-ray): El, bilek, önkol ve omuz kemiklerindeki anormallikleri, özellikle de sadece filmde görülebilen küçük el bileği kemiği farklılıklarını saptamak için vazgeçilmezdir.
- Kalp ve damar sistemini değerlendirmek için kullanılan temel testler ise şunlardır:
- Ekokardiyografi (EKO): Kalbin ultrasonudur. ASD veya VSD gibi yapısal kusurların varlığını, boyutunu ve kalbin pompalama fonksiyonunu değerlendirmek için merkezi bir rol oynar.
- Elektrokardiyografi (EKG): Kalbin elektriksel aktivitesini kaydeder. Ritim ve iletim bozukluklarını (bradikardi, AV blok gibi) tespit etmek için kullanılır.
- İleri Görüntüleme (MR/BT): Karmaşık kalp anomalilerini daha detaylı incelemek gerektiğinde manyetik rezonans (MR) veya bilgisayarlı tomografiye (BT) başvurulabilir.
Holt-Oram Sendromu hangi hastalıklarla karıştırılabilir?
Holt-Oram sendromunun belirtileri, başka birçok nadir sendromla ortak özellikler gösterebilir. Doğru tanı, hastanın doğru tedaviyi alması ve aileye doğru genetik bilginin verilmesi için kritik öneme sahiptir. Bu nedenle ayırıcı tanı, bu alanda deneyimli genetik, kardiyoloji ve ortopedi uzmanlarının birlikte çalışmasını gerektirir.
Sendrom/Durum | Ayırt Edici Özellik |
Trombositopeni-Absent Radius (TAR) Sendromu |
İki taraflı radius kemiği yoktur ancak başparmaklar mevcuttur. Düşük trombosit sayısı ve kanama riski vardır. |
VACTERL Birliği | Kalp ve uzuv anomalilerine ek olarak omurga, anal, soluk borusu-yemek borusu ve böbrek anomalileri de bulunur. |
Duane-Radial Ray Sendromu | HOS’a çok benzer kol anomalileri vardır ancak ek olarak göz hareket bozukluğu (Duane anomalisi), böbrek ve işitme sorunları da görülebilir. |
Fanconi Anemisi | Kol anomalilerine ek olarak kemik iliği yetmezliği (aplastik anemi) ve kansere yatkınlık gibi çok ciddi durumlar eşlik eder. |
Teratojenik Maruziyet | Gebelik sırasında talidomid veya valproat gibi bazı ilaçlara maruz kalma öyküsü vardır. |
Holt-Oram Sendromu’nun genel yönetimi nasıl yapılır?
Holt-Oram sendromu birden fazla sistemi etkilediği için, yönetimi tek bir uzmanın değil farklı tıp dallarından uzmanların bir araya geldiği “multidisipliner bir ekip” tarafından yürütülmelidir. Yönetimin temel amacı, her hastanın kendine özgü sorunlarına yönelik bir tedavi planı oluşturmak ve yaşam kalitesini en üst düzeye çıkarmaktır.
Bu ekipte genellikle şu uzmanlar yer alır:
- Kardiyolog
- Kalp ve Damar Cerrahı
- Ortopedi Uzmanı ve El Cerrahı
- Klinik Genetikçi
- Fizyoterapist
- Mesleki Terapist (Ergoterapist)
- Çocuk Doktoru (Pediatrist)
Tedavi, sadece ilk tanı anında değil ömür boyu sürecek düzenli bir takip programını içerir. Özellikle kalp iletim sorunlarının zamanla ilerleyebilmesi nedeniyle düzenli kardiyolojik kontroller hayati önem taşır. Önerilen takip programı genellikle şunları içerir:
- Yıllık Elektrokardiyografi (EKG)
- Yıllık Holter monitörizasyonu (ritim bozukluğu olanlar için)
- Her 1-5 yılda bir Ekokardiyografi (EKO) (yapısal kalp sorunu olanlar için)
Holt-Oram Sendromu’nda kalp problemleri nasıl tedavi edilir?
Kalpteki sorunların tedavisi, problemin kalbin yapısıyla mı yoksa elektriksel sistemiyle mi ilgili olduğuna bağlı olarak planlanır.
ASD ve VSD gibi kalpteki deliklerin tedavisi için seçenekler şunlardır:
- Cerrahi Kapatma: Açık kalp ameliyatı ile deliğin bir yama kullanılarak veya doğrudan dikiş atılarak kapatılmasıdır.
- Kateterle Kapatma: Uygun hastalarda, kasıktan girilen bir kateter aracılığıyla deliğin şemsiye benzeri bir cihazla kapatılmasıdır. Bu yöntem daha az invazivdir.
- Kalpteki ritim ve iletim bozukluklarının tedavisi için ise şu yöntemler kullanılır.
- İlaç Tedavisi: Düzensiz veya hızlı kalp ritimlerini kontrol altına almak için kullanılır.
- Kalp Pili (Pacemaker) İmplantasyonu: Kalp atışlarının tehlikeli derecede yavaşladığı veya kalpteki elektriksel iletimin tamamen kesildiği durumlarda hayat kurtarıcıdır.
Tedavinin zamanlaması çok önemlidir. Genellikle, hayati risk taşıyan kalp sorunları, fonksiyonel kol ameliyatlarından önce ele alınır. Çünkü bir hastanın herhangi bir ameliyat için anestezi alabilmesi, öncelikle kalbinin stabil olmasına bağlıdır.
Holt-Oram Sendromu’nda kol ve el anormallikleri için hangi tedaviler uygulanır?
Üst uzuvlardaki tedavinin temel amacı estetik bir görünümden çok, hastanın ellerini ve kollarını günlük yaşamda mümkün olan en iyi şekilde kullanmasını sağlamaktır. Yani odak noktası “fonksiyon” ve “bağımsızlık”tır.
Cerrahi olmayan tedaviler yönetimin temel taşlarıdır:
- Fizik tedavi
- Mesleki terapi (ergoterapi)
- Özel yapım ateller ve ortezler
Cerrahi tedaviler ise fonksiyonu önemli ölçüde artırma potansiyeli olduğunda düşünülür.
- Pollizasyon: Başparmağın olmadığı durumlarda, işaret parmağının başparmak görevini üstlenmesi için transfer edildiği bir ameliyattır.
- Ulnarizasyon/Radializasyon: Elin bilekten içe dönük olduğu “clubhand” deformitesini düzeltmek için yapılan ameliyatlardır.
- Kontraktür gevşetme: Eklemlerdeki sertlikleri düzeltmeye yönelik girişimlerdir.
- Protezler: Kolun üst kısımlarında ciddi eksiklik olan hastalarda fonksiyonu desteklemek için bir seçenek olabilir.
Holt-Oram Sendromlu bireyler için uzun dönemli beklenti (prognoz) nedir?
Holt-Oram sendromlu bireylerde hastalığın uzun dönemli seyri oldukça değişkendir. Prognozu belirleyen en önemli faktör, doğuştan gelen kalp anomalisinin tipi ve ciddiyetidir.
Eğer sendrom hafif formda ise, örneğin sadece küçük bir bilek anomalisi varsa ve ciddi bir kalp kusuru yoksa, bu kişiler düzenli kardiyolojik takip ile normal veya normale yakın bir yaşam süresine sahip olabilirler.
Ancak prognoz, önemli yapısal kalp kusurları veya ilerleyici kalp iletim hastalıkları olan bireyler için daha ciddidir. Eğer büyük kalp delikleri tedavi edilmezse zamanla “Eisenmenger sendromu” olarak bilinen ve hayatı tehdit eden geri dönüşümsüz akciğer damar hasarına yol açabilirler. Benzer şekilde tam kalp bloğu gibi ciddi ritim bozuklukları da ani riskler oluşturabilir.
Bu nedenle erken tanı, doğru zamanda yapılan kalp müdahaleleri (ameliyat veya kalp pili) ve ömür boyu düzenli takip, HOS’lu bireylerde uzun ve sağlıklı bir yaşamın anahtarıdır. Kol ve el anormallikleri yaşam beklentisini doğrudan etkilemez, ancak yaşam kalitesi üzerinde önemli bir rol oynar.
Holt-Oram Sendromu için genetik danışmanlığın önemi ve tekrarlama riski nedir?
Genetik danışmanlık, Holt-Oram sendromu yönetiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu sadece tek seferlik bir bilgilendirme toplantısı değil hastanın ve ailenin yaşamı boyunca değişen ihtiyaçlarına yanıt veren dinamik bir diyalog sürecidir.
Genetik danışmanlığın temel amaçları şunlardır:
- Hastalığın nedenini ve kalıtım şeklini açıklamak
- Aileye gelecekteki hamilelikler için %50’lik tekrarlama riskini anlatmak
- Hastalığın neden herkeste farklı şiddette görüldüğünü (değişkenlik) açıklamak
- Ailedeki diğer risk altındaki bireyler için tarama testlerini tartışmak
- Doğum öncesi tanı veya tüp bebekte embriyo seçimi (PGT) gibi seçenekler hakkında bilgi vermek
- Tanının getirdiği duygusal yükle başa çıkmada aileye destek olmak
Genetik danışmanlık, hastanın yaşamının farklı evrelerinde (örneğin ergenlik, yetişkinlikte aile kurma dönemi) tekrarlanmalıdır. Çünkü her evrede bireyin soruları ve endişeleri farklılaşacaktır. Bu süreç bireyin bilinçli kararlar almasına ve hayatını en iyi şekilde yönetmesine olanak tanır.
Sıkça Sorulan Sorular
Holt-Oram Sendromu, doğuştan gelen bir genetik bozukluktur ve el-kol anomalileri ile kalp hastalıklarını birlikte içerir.
TBX5 genindeki mutasyon bu sendromun temel nedenidir ve otozomal dominant kalıtım gösterir.
Eldeki başparmak eksikliği, kol kemiklerinde şekil bozukluğu ve kalpte delik (ASD, VSD) en yaygın belirtilerdir.
Vakaların %75’inde atriyal septal defekt (ASD), ventriküler septal defekt (VSD) veya ileti bozuklukları bulunur.
Fizik muayene, EKO, EKG ve genetik testlerle tanı konur.
Evet, genellikle otozomal dominant şekilde kalıtsaldır; aile bireylerinde de görülebilir.
Evet, “Kalp-El Sendromu” olarak da bilinir.
Kardiyolog, ortopedi ve genetik uzmanı ortak çalışmalıdır.
Evet, işlevi artırmak için ortopedik cerrahi gerekebilir.
Kalpteki delikler (ASD, VSD) çoğu zaman cerrahi ya da kateter yöntemiyle kapatılabilir.
Doğumda veya erken çocukluk döneminde el anomalileri ve üfürüm ile tanı konulabilir.
Evet, hafif el deformitelerinden ciddi kalp hastalıklarına kadar geniş bir yelpazede görülebilir.
Ultrason ve genetik testlerle hamilelikte teşhis mümkündür.
Kalp anomalilerine bağlı komplikasyonlar tedavi edilmezse ciddi olabilir.
Evet, çoğu çocuk özel destekle normal eğitim hayatına devam edebilir.