Torasik aort anevrizması, göğüs bölgesinde yer alan aort damarının duvarında anormal genişleme oluşmasıdır. Bu durum, damar duvarının zayıflaması sonucu gelişir ve yırtılma riski taşıdığı için hayati tehlike oluşturur. Erken teşhis, ölümcül komplikasyonları önlemede kritik önemdedir.
Torasik aort anevrizması nedenleri arasında ateroskleroz, hipertansiyon, bağ dokusu hastalıkları, travma ve genetik faktörler yer alır. Aile öyküsü olan kişilerde düzenli tarama, hastalığın erken dönemde saptanmasını sağlayabilir.
Torasik aort anevrizması tanısında bilgisayarlı tomografi (BT) anjiyografi, manyetik rezonans (MR) anjiyografi ve ekokardiyografi kullanılır. Bu görüntüleme yöntemleri, anevrizmanın boyutunu ve yerleşimini net bir şekilde ortaya koyar.
Torasik aort anevrizması tedavisi, anevrizmanın çapı ve büyüme hızına bağlı olarak ilaç tedavisi, düzenli takip veya cerrahi onarım şeklinde yapılır. Cerrahi tedavi, açık cerrahi veya endovasküler stent greft yerleştirilmesi ile uygulanabilir.
| Tıbbi Adı | Torasik Aort Anevrizması |
| Anatomik Konum | – Aortun göğüs (toraks) bölümünde bulunan damar genişlemesi (balonlaşma) |
| Sık Görülen Belirtiler | – Genellikle belirti vermez- Göğüs ağrısı- Sırt veya bel ağrısı- Nefes darlığı- Yutma güçlüğü veya ses kısıklığı (ileri vakalarda) |
| Nedenleri | – Ateroskleroz (damar sertliği)- Yüksek tansiyon- Bağ dokusu hastalıkları (Marfan sendromu vb.)- Travma- Doğumsal anomaliler |
| Risk Faktörleri | – Hipertansiyon- Yüksek kolesterol- Sigara kullanımı- Ailede anevrizma öyküsü- İleri yaş |
| Komplikasyonlar | – Anevrizma yırtılması (ruptür)- Hayati tehlike- Kanama- Organlara kan akışının bozulması |
| Tanı Yöntemleri | – BT anjiyografi- MR anjiyografi- Ekokardiyografi- Röntgen (dolaylı bulgular) |
| Tedavi Yöntemleri | – Düzenli izlem (küçük anevrizmalarda)- Kan basıncının kontrolü- Cerrahi tamir (açık veya endovasküler greft ile) |
| Önleme Yöntemleri | – Tansiyonun düzenli kontrolü- Sigara ve alkolün bırakılması- Sağlıklı beslenme ve egzersiz- Düzenli tıbbi takip |
Torasik Aort Anevrizması Nedir?
Torasik aort anevrizması, göğüs bölgesindeki aort damarının duvarında meydana gelen anormal genişlemedir. Bu genişleme, damar duvarının zayıflaması sonucu oluşur ve yırtılma riski taşıdığı için hayati tehlike oluşturabilir. Genellikle belirti vermez, ancak bazı hastalarda göğüs ağrısı, sırt ağrısı, nefes darlığı veya öksürük görülebilir. Tanı görüntüleme yöntemleriyle konur; tedavi ise anevrizmanın büyüklüğüne ve hastanın genel durumuna göre izlem veya cerrahi olabilir.
Anevrizmalar Aortun Hangi Bölgelerinde Oluşur ve Çeşitleri Nelerdir?
Anevrizmalar, aortun farklı bölgelerinde ortaya çıkabilir ve hem konumlarına hem de şekillerine göre farklı isimler alırlar. Bu ayrım, uygulanacak tedavinin planlanması açısından çok önemlidir.
Aortun yapısını, kalpten çıkıp yukarı doğru bir kavis çizen ve sonra aşağı inen eski bir bastonun sapına benzetebiliriz. Anevrizmalar, aortun bu güzergahı üzerinde farklı noktalarda gelişebilir.
Konumuna göre aort anevrizmasının görülebileceği yerler şunlardır:
Çıkan Aort (Ascending Aorta): Kalpten hemen sonraki yukarı çıkan kısımdır ve anevrizmaların en sık görüldüğü yerdir.
Aort Arkı (Aortic Arch): Beyne ve kollara kan götüren damarların ayrıldığı tepe noktasıdır.
İnen Aort (Descending Aorta): Göğüs kafesi içinde aşağıya doğru inen bölümdür.
Torakoabdominal Aort: Anevrizmanın hem göğüs hem de karın bölgesini kapsayacak kadar uzadığı durumlardır.
Şekillerine göre ise iki ana tipi vardır:
Fuziform Anevrizma: Damarın tüm çevresini saran, simetrik, iğ şeklinde bir genişlemedir. En yaygın görülen tiptir.
Sakküler Anevrizma: Damar duvarının sadece bir tarafında oluşan, asimetrik, kese gibi bir çıkıntıdır.
Torasik Aort Anevrizmasına Yol Açan Risk Faktörleri Nelerdir?
Anevrizma oluşumu genellikle tek bir nedene bağlı değildir; daha çok bir dizi faktörün zaman içinde bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Bu risk faktörlerini bilmek, kimlerin daha dikkatli olması gerektiğini anlamamıza yardımcı olur.
Başlıca risk faktörlerini şöyle sıralayabiliriz.
Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon): Zayıflamış aort duvarına sürekli olarak mekanik baskı uygulayarak anevrizmanın büyümesine neden olan en önemli faktördür.
Ateroskleroz (Damar Sertleşmesi): Damar duvarlarında yağ ve kolesterol plaklarının birikmesiyle duvarın esnekliğini kaybetmesi ve zayıflamasıdır.
Sigara Kullanımı: Damar duvarına doğrudan zarar veren, anevrizma gelişimini, büyümesini ve yırtılma riskini artıran en önemli değiştirilebilir risktir.
Genetik Yatkınlık: Ailede aorta anevrizması veya diseksiyonu öyküsü olması riski belirgin şekilde artırır.
Bazı Genetik Sendromlar: Marfan Sendromu, Loeys-Dietz Sendromu gibi bağ dokusunu zayıflatan hastalıklar, özellikle genç yaşta anevrizma gelişimine yol açar.
Biküspit Aort Kapağı: Normalde üç yaprakçıklı olan kalp kapağının doğuştan iki yaprakçıklı olması, aort kökünde kan akışını bozarak anevrizma riskini artırır.
İleri Yaş: Risk, özellikle 65 yaşından sonra artmaktadır.
Cinsiyet: Erkeklerde kadınlara göre daha sık görülür.
Aort Anevrizması Belirtileri Nelerdir ve Ne Zaman Ciddiye Alınmalıdır?
Anevrizmaların büyük bir çoğunluğu, özellikle küçükken tamamen belirtisizdir. Ancak anevrizma büyüdükçe ve göğüs boşluğundaki komşu organlara baskı yapmaya başladıkça bazı işaretler ortaya çıkabilir. Torasik aort anevrizması belirtileri genellikle baskı yapılan organa göre değişiklik gösterir.
Büyüyen bir anevrizmanın olası belirtileri şunlar olabilir:
- Göğüste veya sırtta, özellikle kürek kemikleri arasında hissedilen derin, sürekli ve zonklayıcı bir ağrı
- Açıklanamayan ve inatçı bir kuru öksürük
- Hırıltılı solunum veya nefes darlığı
- Ses kısıklığı veya seste boğuklaşma
- Yutkunma sırasında takılma hissi veya yutma güçlüğü
- Nadiren yüzde, boyunda ve kollarda şişlik
Bu belirtiler bir doktora başvurmayı gerektiren önemli sinyallerdir. Ancak bazı belirtiler vardır ki bunlar acil bir durumu yani anevrizmanın yırtıldığını (rüptür) veya duvar katmanlarının ayrıştığını (disseksiyon) işaret eder ve bir saniye bile beklemeden 112 acil yardım hattını aramayı gerektirir.
Acil müdahale gerektiren yırtılma veya diseksiyon belirtileri şunlardır:
- Göğüste veya sırtta başlayan, ani, dayanılmaz şiddette, “yırtılır” veya “bıçak saplanır” gibi tarif edilen bir ağrı
- Ani baş dönmesi, göz kararması veya bayılma
- Şiddetli ve aniden başlayan nefes darlığı
- Soğuk terleme ve yapışkan bir cilt
- Bulantı ve kusma
- Konuşma güçlüğü, vücudun bir tarafında uyuşma veya felç gibi inme benzeri bulgular
Aort Anevrizması Nasıl Teşhis Edilir ve Hangi Testler Kullanılır?
Aort anevrizması nasıl teşhis edilir sorusunun cevabı, modern görüntüleme teknolojilerinde saklıdır. Çoğu zaman tesadüfen saptanan anevrizmanın varlığından şüphelenildiğinde veya risk altındaki kişilerde tarama amacıyla, durumu netleştirmek için çeşitli testler kullanılır. Bu testler anevrizmanın varlığını doğrulamak, yerini, boyutunu ve şeklini belirlemek için kritik öneme sahiptir.
Tanı sürecinde kullanılan temel görüntüleme yöntemleri şunlardır:
Bilgisayarlı Tomografi Anjiyografi (BTA/CTA): Torasik aorta BT olarak da bilinen bu yöntem tanı ve takipte “altın standart” olarak kabul edilir. Kontrast madde kullanılarak aortun üç boyutlu, detaylı bir haritasını çıkarır. Bu sayede anevrizmanın çapı milimetrik olarak ölçülebilir ve duvardaki pıhtı veya torakal aorta duvar kalsifikasyon nedir sorusunun cevabı olan kireçlenme gibi detaylar görülebilir.
Manyetik Rezonans Anjiyografi (MRA): Radyasyon içermediği için özellikle genç hastalarda veya sık takip gereken durumlarda tercih edilen, BTA’ya benzer detayda görüntüler sunan bir yöntemdir.
Ekokardiyografi (Eko): Kalp ultrasonudur. Özellikle aortun kalpten çıktığı ilk bölümü, yani aort kökünü ve aort kapağını değerlendirmek için çok değerlidir. Ekokardiyografi aort anevrizması taramasında sıkça kullanılır. Bazen daha net görüntü için yemek borusundan yapılan versiyonu (TEE) gerekebilir.
Göğüs Röntgeni: Genellikle ilk şüpheyi uyandıran testtir ancak tek başına tanı koydurucu değildir.
Küçük Bir Anevrizma Saptandığında Tedavi Yaklaşımı Nasıl Olur?
Her anevrizma teşhisi, hemen ameliyat masasına yatmanız gerektiği anlamına gelmez. Eğer anevrizma küçükse (genellikle 5 cm’den küçük), yavaş büyüyorsa ve belirti vermiyorsa, “dikkatli bekleme” veya “aktif gözetim” olarak adlandırılan bir strateji izlenir. Bu yaklaşımın temel mantığı basittir: Mevcut durumda anevrizmanın yırtılma riski, büyük bir ameliyatın taşıdığı risklerden daha düşüktür.
Ancak bu durumu görmezden gelmek demek değildir. Aksine, iki temel adımı içeren aktif bir yönetim sürecidir.
Düzenli Görüntüleme: Anevrizmanın büyüme hızını yakından izlemek için genellikle her 6 ila 12 ayda bir BTA veya MRA gibi testler tekrarlanır.
Agresif Risk Faktörü Kontrolü: Bu tedavinin en önemli parçasıdır. Amaç aort duvarındaki stresi azaltarak anevrizmanın büyümesini yavaşlatmaktır. Bu kapsamda kan basıncını ve kolesterolü kontrol altına alan ilaçlar reçete edilir. Ayrıca hastanın yaşam tarzında yapacağı değişiklikler de en az ilaçlar kadar önemlidir. Sigarayı bırakmak, sağlıklı beslenmek ve ağır kaldırma gibi ani basınç artışına neden olan aktivitelerden kaçınmak şiddetle tavsiye edilir.
Torasik Aort Anevrizması Tedavisi İçin Ne Zaman Ameliyat Gerekir?
Torasik aort anevrizması tedavisi için ameliyat zamanlaması, tedavinin en kritik kararlarından biridir. Amaç anevrizma hayatı tehdit eden bir yırtılmaya veya diseksiyona yol açmadan, hasta için en güvenli zamanda müdahale etmektir. Bu karar, birçok faktörün bir arada değerlendirildiği kişisel bir yaklaşıma dayanır.
Ameliyat kararını tetikleyen başlıca faktörler şunlardır:
Anevrizmanın Çapı: En önemli objektif kriterdir. Genel bir kural olarak torasik aort anevrizmaları yaklaşık 5.5 ila 6.0 santimetre çapa ulaştığında cerrahi onarım önerilir.
Büyüme Hızı: Boyutu henüz cerrahi sınıra ulaşmamış olsa bile, anevrizma hızla büyüyorsa (örneğin yılda 1 cm’den fazla), bu duvarın dengesiz olduğunun bir işareti kabul edilir ve daha erken müdahale gerekebilir.
Belirtilerin Varlığı: Anevrizma, boyutundan bağımsız olarak ağrı veya ses kısıklığı gibi baskı belirtilerine neden olmaya başladıysa, bu durum genellikle yırtılma riskinin arttığını gösterir ve ameliyatı gerekli kılar.
Hastanın Özel Durumu: Marfan sendromu gibi genetik bağ dokusu hastalığı olan kişilerde aort duvarı daha kırılgandır. Bu nedenle bu hastalarda cerrahi eşik değeri daha düşüktür ve anevrizmalar daha küçük çaplardayken (örneğin 4.5-5.0 cm) ameliyat önerilebilir.
Açık Anevrizma Ameliyatı Nasıl Bir Yöntemdir?
Açık anevrizma onarımı, bu alandaki en köklü ve kanıtlanmış cerrahi tekniktir. Bu yöntemde göğüs kemiği dikey olarak kesilerek (sternotomi) veya kaburgaların arasından (torakotomi) bir kesi yapılarak göğüs boşluğuna ulaşılır. Ameliyat sırasında kan dolaşımı, kalp-akciğer makinesine bağlanarak vücudun diğer organlarının kanlanması sağlanır. Bu esnada kalp geçici olarak durdurulur ve cerrah, aortun hastalıklı, balonlaşmış bölümünü dikkatlice çıkarır. Yerine, Dacron gibi son derece dayanıklı, sentetik bir malzemeden yapılmış tüp şeklinde bir yapay damar (greft) diker.
Bu yöntemle ilgili bilinmesi gerekenler:
- Büyük ve kapsamlı bir ameliyattır.
- Kanıtlanmış uzun dönem sonuçları ve dayanıklılığı çok yüksektir.
- İyileşme süreci daha uzundur ve hastanede kalış süresi daha fazladır.
- Genellikle genel sağlık durumu iyi olan daha genç hastalar için ideal bir seçenektir.
- Aort kökü ve çıkan aort gibi karmaşık anevrizmalar için tek tedavi seçeneği olabilir.
TEVAR (Endovasküler Onarım) Yöntemi Nedir ve Nasıl Uygulanır?
TEVAR, son yirmi yılda geliştirilen ve açık cerrahiye bir alternatif sunan, minimal invaziv (daha az kesi ile yapılan) bir tekniktir. Bu yöntemin temel amacı, büyük bir göğüs ameliyatından kaçınarak anevrizmayı içeriden onarmaktır.
Bu prosedürde cerrah, göğsü açmak yerine hastanın kasık bölgesindeki atardamara küçük bir kesi yapar. Bu kesiden, kateter adı verilen ince bir sistemle, sıkıştırılmış haldeki kumaş kaplı metal bir stent (stent-greft) damar içinde ilerletilir. Anjiyografi rehberliğinde anevrizmanın olduğu bölgeye ulaştırılan bu stent-greft, kontrollü bir şekilde açılarak aortun iç duvarına yerleştirilir. Bu işlem kanın artık anevrizma kesesine girmesini engelleyerek yeni bir yol oluşturur. Böylece kese içindeki basınç ortadan kalkar ve yırtılma riski önlenmiş olur.
TEVAR yöntemiyle ilgili bilinmesi gerekenler:
- Minimal invaziv bir prosedürdür.
- Kesi yerleri kasıklardadır ve çok daha küçüktür.
- Hastanede kalış süresi ve normal hayata dönüş çok daha hızlıdır.
- Genellikle açık ameliyat riski yüksek olan ileri yaştaki veya ek sağlık sorunları bulunan hastalar için tercih edilir.
- Uzun dönemde “endoleak” (sızıntı) gibi riskler nedeniyle ömür boyu düzenli takip gerektirir.
Aort Anevrizma Ameliyatı Sonrası Yaşam Süresi Nasıl Etkilenir?
Hastaların en çok merak ettiği sorulardan biri de aort anevrizma ameliyatı sonrası yaşam süresi ve yaşam kalitesidir. Bu sorunun cevabı, ameliyatın ne zaman ve nasıl yapıldığına bağlı olarak değişir. Planlı bir şekilde anevrizma yırtılmadan yapılan başarılı bir ameliyat sonrası uzun dönem sonuçlar son derece yüz güldürücüdür. Bilimsel çalışmalar ameliyat sonrası ilk kritik dönemi sorunsuz atlatan hastaların yaşam beklentisinin, kendi yaşlarındaki sağlıklı bireylerle neredeyse aynı seviyeye geldiğini göstermektedir. Bu başarılı bir tedavinin, anevrizmanın yarattığı yaşam tehdidini ortadan kaldırarak hastaya normal bir ömür sürme şansı tanıdığı anlamına gelir. Ancak acil şartlarda, yani bir yırtılma veya diseksiyon sonrası yapılan ameliyatlarda riskler daha yüksektir ve bu durum uzun dönem sağkalımı olumsuz etkileyebilir. Bu fark, erken teşhisin ve planlı tedavinin hayati önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Ameliyat Sonrası İyileşme ve Uzun Dönem Takip Nasıl Olmalıdır?
Anevrizma ameliyatı olmak, tedavinin sonu değil sağlıklı bir geleceğe atılan ilk adımdır. Ameliyat sonrası dönem, hem fiziksel iyileşmeyi hem de gelecekteki riskleri yönetmeyi içeren ömür boyu sürecek bir yolculuktur.
İyileşme ve takip sürecinde dikkat edilmesi gerekenler.
Hastanede ve Evde İyileşme: Ameliyatın türüne göre iyileşme süresi değişir. Açık cerrahi sonrası tam iyileşme 2-3 ay sürebilirken, TEVAR sonrası bu süre genellikle 1-4 haftadır. Bu dönemde yorgunluk, iştahsızlık ve ağrı normaldir. Doktorunuzun belirlediği süre boyunca ağır kaldırmaktan, yorucu egzersizlerden ve araba kullanmaktan kaçınmak gerekir.
Ömür Boyu Takip: Anevrizma onarımı, damar duvarındaki altta yatan zayıflığı tamamen iyileştirmez. Bu nedenle aortun onarılmamış diğer bölümlerinde gelecekte yeni genişlemeler olabilir. Bunu kontrol etmek için, tüm hastaların ömür boyu düzenli olarak görüntüleme testleri (BTA veya MRA) ile takip edilmesi esastır.
Yaşam Tarzı Yönetimi: Uzun vadede aort sağlığını korumak, anevrizmaya yol açan risk faktörlerini kontrol altında tutmaktan geçer.
Uzun dönemde sağlığınızı korumak için yapmanız gerekenler şunlardır:
- Kan basıncınızı hedeflenen seviyelerde tutmak
- Tuz ve doymuş yağdan fakir, kalp dostu bir diyet benimsemek
- Doktorunuzun onayladığı düzenli egzersizler (yürüyüş gibi) yapmak
- Sigara ve tüm tütün ürünlerinden kesinlikle ve kalıcı olarak uzak durmak
- Yerleştirilen yapay damar (greft) hakkında tüm sağlık profesyonellerini bilgilendirmek.
Sıkça Sorulan Sorular
Torasik aort anevrizması en sık hangi nedenlerle oluşur?
Torasik aort anevrizması hangi belirtilerle kendini gösterir?
Torasik aort anevrizması yırtılırsa ne olur?
Torasik aort anevrizması kimlerde daha sık görülür?
Torasik aort anevrizması gebelikte risk oluşturur mu?
Torasik aort anevrizmasında cerrahi tedavi ne zaman gerekir?
Torasik aort anevrizmasında ilaç tedavisinin rolü nedir?
Torasik aort anevrizması için hangi görüntüleme yöntemleri kullanılır?
Torasik aort anevrizması tedavi edilmezse ne olur?
Torasik aort anevrizmasından korunmak için neler yapılmalıdır?

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul, 25 yılı aşkın deneyime sahip bir Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanıdır. Türkiye’de kapalı kalp ve atan kalpte bypass ameliyatlarının öncülerindendir. Bugüne kadar binlerce başarılı ameliyat gerçekleştirmiş, ulusal ve uluslararası dergilerde 100’den fazla bilimsel makale yayımlamıştır.
