Torakoabdominal aort anevrizması (TAAA), vücudun ana arteri olan aortun, hem göğüs (torasik) hem de karın (abdominal) boşluğundan geçen bölümünde meydana gelen tehlikeli bir damar genişlemesidir. Bu durum aort duvarının yapısal olarak zayıflamasıyla kan basıncının etkisi altında dışa doğru balonlaşması şeklinde ortaya çıkar. Onu diğer anevrizmalardan ayıran en temel özellik, göğüs kafesinden karın bölgesine kadar uzanan geniş bir alanı etkileyerek birden fazla organ sistemini besleyen kritik damarları içermesidir. Genellikle belirgin bir şikayete yol açmadan sinsi bir şekilde büyümesi, bu durumu özellikle riskli hale getirir.
Tanım | Torasik (göğüs) ve abdominal (karın) aort segmentlerini birlikte içeren anormal aort genişlemesi |
Sınıflandırma | Crawford sınıflaması (Tip I–IV) ile değerlendirilir; anevrizmanın torasik ve abdominal aorta üzerindeki yayılımına göre sınıflandırılır |
Neden Olan Etkenler | Ateroskleroz, Marfan ve Ehlers-Danlos sendromları, kronik diseksiyon, vaskülit (örn. Takayasu, Behçet), travma |
Risk Faktörleri | Hipertansiyon, sigara kullanımı, dislipidemi, bağ dokusu hastalıkları, aile öyküsü |
Belirtiler | Asemptomatik olabilir; sırt, karın veya göğüs ağrısı, kilo kaybı, halsizlik, kompresyon belirtileri |
Tanı Yöntemleri | BT anjiyografi (altın standart), MRG, torakoabdominal aort anjiyografisi, fizik muayene bulguları genellikle yetersizdir |
Komplikasyonlar | Rüptür, spinal iskemi (parapleji), viseral iskemi, renal yetmezlik, tromboemboli |
Tedavi Yöntemleri | Açık cerrahi onarım (greft ile replasman), endovasküler yaklaşım (TEVAR + EVAR kombinasyonu), hibrit cerrahi yöntemler |
Takip ve İzlem | Düzenli görüntüleme ile çap ve morfolojinin izlenmesi, tansiyon kontrolü, komplikasyon gelişiminin erken tespiti |
Önleme Yolları | Risk faktörlerinin kontrolü (hipertansiyon, sigara, lipid düzeyleri), genetik sendromların izlenmesi, düzenli tarama (özellikle aile öyküsü varsa) |
Prof. Dr. Yavuz Beşoğul
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı
2012 ve sonrası tv programları & Haberler
Torakoabdominal Aort Anevrizması Neden Önemli Bir Sağlık Sorunudur?
Torakoabdominal aort anevrizması, nadir görülmesine rağmen teşhis edildiğinde son derece ciddiye alınması gereken bir durumdur. Bunun temel nedeni, taşıdığı sessiz ama yıkıcı risklerdir. Yaşlanan nüfus ve günümüzde sıkça kullanılan Bilgisayarlı Tomografi (BT) gibi gelişmiş görüntüleme yöntemleri sayesinde bu anevrizmalar artık daha sık teşhis edilmektedir.
Bu durumun en büyük tehlikesi, anevrizma duvarının daha fazla dayanamayıp yırtılması, yani rüptüre olmasıdır. Bu vücut içinde durdurulması çok zor, kitlesel bir iç kanamaya yol açan ve acil müdahale edilmezse neredeyse her zaman ölümcül olan bir felakettir. Tedavi edilmeyen bu anevrizmaların büyük bir kısmının eninde sonunda yırtıldığı ve bu hastalar için uzun dönem hayatta kalma şansının çok düşük olduğu bilinmektedir.
Riski belirleyen en önemli faktör anevrizmanın boyutudur; çap ne kadar büyükse, yırtılma riski de o kadar artar. Genellikle anevrizma çapı 5.5 ila 6.0 cm’ye ulaştığında, yırtılma riski kabul edilemez seviyelere çıktığı için cerrahi müdahale önerilir.
Yırtılma dışında başka tehlikeler de mevcuttur. Anevrizma içinde oluşan kan pıhtıları yerinden kopup kan dolaşımıyla beyne giderek inmeye veya bacak damarlarını tıkayarak kangrene yol açabilir. Ayrıca damar duvarında “aort diseksiyonu” dediğimiz bir başka yırtılma türüne de neden olabilir ki bu da kendi başına ölümcül bir acil durumdur.
TAAA’nın belki de en korkutucu yönü, genellikle hiçbir belirti vermemesidir. Bu yüzden ona “sessiz katil” denir. Yıkıcı olayların çoğu, öncesinde hiçbir uyarı işareti olmadan meydana gelir. Bu nedenle başka bir sebeple yapılan bir tetkik sırasında tesadüfen bulunması, hasta için büyük bir şanstır. Hastanın kendini iyi hissetmesi, tehlikenin olmadığı anlamına gelmez. Riski belirleyen şey hastanın şikayetleri değil anevrizmanın boyutu gibi somut ölçümlerdir. Bu gerçeği anlamak, bir hekimin neden kendini tamamen sağlıklı hisseden bir kişiye büyük bir ameliyat önerebileceğini de açıklar.
Torakoabdominal Aort Anevrizmasının Gelişimine Neler Sebep Olur?
Torakoabdominal aort anevrizmasının gelişiminin arkasında yatan nedenleri ve kimlerin daha fazla risk altında olduğunu anlamak, hem korunma hem de yönetim açısından kritik öneme sahiptir. Risk faktörlerini iki ana grupta toplayabiliriz: Yıllar içinde damar yapısında meydana gelen yıpranmaya bağlı dejeneratif süreç ve doğuştan gelen yapısal zayıflıklara bağlı genetik süreç.
En başta gelen neden, damar sertleşmesi olarak da bilinen aterosklerozdur. Bu süreçte damar duvarında biriken yağ ve kireç plakları, duvarın esnekliğini ve dayanıklılığını kaybetmesine yol açar. Aterosklerozu hızlandıran ve anevrizma riskini artıran bazı önemli faktörler şunlardır:
- Sigara kullanımı
- Yüksek tansiyon (Hipertansiyon)
- İleri yaş
- Aile öyküsü
- Erkek cinsiyet
Sigara, bilinen en güçlü risk faktörüdür; içindeki kimyasallar damar duvarına doğrudan zarar verir. Yüksek tansiyon ise sürekli bir basınçla aort duvarını mekanik olarak yorar ve zayıflatır. Risk yaşla birlikte artar ve genellikle 65 yaş üzeri kişilerde görülür. Ailede, özellikle birinci derece akrabalarda anevrizma öyküsü olması, riski birkaç kat artırır. Erkeklerde daha sık görülse de kadınlarda oluşan bir anevrizmanın daha küçük boyutlarda yırtılma riski daha yüksektir.
İkinci grup ise vücudun bağ dokusunu etkileyen genetik hastalıklardır. Bağ dokusu, vücudumuzun yapısal bütünlüğünü sağlayan bir tür “tutkal” gibidir. Bu dokudaki genetik bir bozukluk, aort duvarını doğuştan zayıf yapar. Bu duruma yol açan bazı sendromlar bulunur:
- Marfan Sendromu
- Loeys-Dietz Sendromu (LDS)
- Ehlers-Danlos Sendromu (EDS), özellikle vasküler tipi
Bu genetik sendromlara sahip kişilerde anevrizmalar çok daha genç yaşlarda ortaya çıkabilir ve daha agresif bir seyir izleyebilir. Bu nedenle hastanın kişisel ve aile öyküsünün detaylı bir şekilde alınması, doğru tedavi stratejisinin belirlenmesinde kilit rol oynar. Genetik bir yatkınlık varsa, daha küçük anevrizma boyutlarında ameliyat önerilebilir ve ameliyat sırasında daha farklı teknikler kullanılabilir.
Büyüyen Bir Torakoabdominal Aort Anevrizması Kendini Nasıl Belli Eder?
Torakoabdominal aort anevrizmalarının çoğu, özellikle erken evrelerde, sinsi bir şekilde büyür ve hiçbir belirti vermez. Bu nedenle hastalar genellikle yıllarca durumdan habersiz yaşayabilirler. Ancak anevrizma genişledikçe çevresindeki doku ve organlara baskı yapmaya başlayarak bazı belirsiz şikayetlere yol açabilir. Bu belirtileri, aciliyet gerektiren yırtılma belirtilerinden ayırmak çok önemlidir.
Büyüyen ama henüz yırtılmamış stabil bir anevrizmanın olası belirtileri şunlardır:
- Sırt, göğüs veya karında hissedilen derin ve künt bir ağrı
- Karında kalp atışı gibi zonklama veya nabız hissi
- Nefes darlığı veya öksürük
- Yutma güçlüğü
- Ses kısıklığı
- Bacaklarda güçsüzlük veya uyuşma
Bu belirtiler anevrizmanın büyüyerek akciğerlere, yemek borusuna, ses tellerine giden sinire veya omuriliğe baskı yapmasından kaynaklanabilir.
Ancak anevrizma duvarı yırtıldığında (rüptür) veya duvar katmanları ayrıştığında (diseksiyon), ortaya çıkan belirtiler çok daha ani, şiddetli ve dramatiktir. Bu durum mutlak bir tıbbi acil durumdur ve bir saniye bile kaybetmeden 112’nin aranmasını gerektirir. Yırtılma anında görülen hayatı tehdit eden belirtiler ise aşağıdaki gibidir:
- Sırta, göğse veya karına vuran, aniden başlayan ve “yırtılır” gibi tarif edilen olağanüstü şiddetli ağrı
- Ani ve şiddetli baş dönmesi veya bayılma
- Kan basıncında keskin düşüş
- Soğuk, yapışkan ve soluk bir cilt
- Hızlı nabız
- Mide bulantısı ve kusma
- Yoğun bir endişe ve kötü bir şeyler olacağı hissi
Bu iki tablo arasındaki farkı bilmek hayat kurtarır. Belirsiz ama devam eden bir sırt ağrısı veya karında nabız hissi varsa, bir uzmana görünmek için randevu almalısınız. Ancak ani ve yırtıcı bir ağrıya bayılma hissi eşlik ediyorsa, bu bir felaket habercisidir ve derhal acil yardım çağrılmalıdır.
Torakoabdominal Aort Anevrizması Tanısı Nasıl Konulur ve Sınıflandırılır?
Torakoabdominal aort anevrizmasının kesin tanısı, vücudun içini detaylı bir şekilde görüntüleyebilen modern teknoloji sayesinde konulur. Süreç hastanın şikayetlerinin ve tıbbi geçmişinin dinlenmesiyle başlasa da nihai tanı için görüntüleme testleri şarttır. Bu testler, anevrizmanın varlığını doğrulamakla kalmaz, aynı zamanda boyutu, tam konumu ve cerrahi planlama için gerekli olan tüm anatomik detayları da ortaya koyar.
Tanıda kullanılan başlıca görüntüleme yöntemleri şunlardır:
- Bilgisayarlı Tomografi (BT) Anjiyografi
- Manyetik Rezonans (MR) Anjiyografi
- Ekokardiyografi (özellikle TEE)
- Abdominal Ultrason
Bunlar arasında altın standart, BT anjiyografidir. Bu test, damardan özel bir boya (kontrast madde) verilerek aortun üç boyutlu haritasını çıkarır. MR anjiyografi, radyasyon içermediği için özellikle genç hastalarda veya sık takip gereken durumlarda iyi bir alternatiftir. Ultrason ve ekokardiyografi ise daha çok tarama ve ilk değerlendirme için kullanılır.
Risk altındaki kişilerin, herhangi bir şikayetleri olmasa bile taranması hayati önem taşır. Özellikle sigara içme öyküsü olan 65 yaş üstü erkeklerin ve ailesinde anevrizma bulunan kişilerin mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilmesi önerilir.
Anevrizma teşhis edildikten sonra, cerrahi planlamanın en önemli adımlarından biri olan sınıflandırma yapılır. Dr. Crawford tarafından geliştirilen ve bugün hala yaygın olarak kullanılan Crawford Sınıflandırma Sistemi, anevrizmanın aort üzerinde ne kadar bir alanı kapladığını tanımlar. Bu sınıflandırma, cerrah için bir yol haritası gibidir ve ameliyatın karmaşıklığını, risklerini ve kullanılacak tekniği doğrudan etkiler.
- Tip I: Anevrizma, göğüs aortunun büyük bir kısmını ve böbrek damarlarının üzerindeki karın aortunu içerir.
- Tip II: En geniş ve en zorlu tiptir. Anevrizma, göğüs aortunun başından karın aortunun sonuna kadar neredeyse tümünü kaplar. En yüksek felç riski bu tiptedir.
- Tip III: Anevrizma, göğüs kafesinin alt kısımlarından başlar ve karın bölgesine doğru yayılır.
- Tip IV: Anevrizma, sadece karın boşluğu içindeki aort bölümüyle sınırlıdır.
- Tip V: Anevrizma, göğüs kafesinin alt kısmından böbrek damarlarının hemen üzerine kadar olan bölgeyi etkiler.
Bu sınıflandırma numarası ne kadar yüksekse (özellikle Tip II), ameliyat o kadar fazla sayıda hayati organ damarını ilgilendirir, bu da ameliyatın zorluğunu ve riskini artırır.
Her Torakoabdominal Aort Anevrizması İçin Ameliyat Gerekli Midir?
Hayır, torakoabdominal aort anevrizması teşhisi konulan her hastanın hemen ameliyat masasına yatması gerekmez. Eğer anevrizma küçükse (genellikle 5.5 cm’den küçük) ve herhangi bir belirtiye yol açmıyorsa, büyük ve riskli bir ameliyatın getireceği tehlikeler, anevrizmanın o anki yırtılma riskinden daha fazla olabilir. Bu gibi durumlarda izlenen yola “dikkatli bekleyiş” veya “aktif gözetim” denir.
Ancak bu durumu görmezden gelmek ve pasifçe beklemek anlamına gelmez. Tam aksine, bu hastanın da tedavi sürecine aktif olarak katıldığı, çok yönlü bir yönetim stratejisidir. Bu strateji üç temel bileşenden oluşur.
Düzenli Görüntüleme ile Gözetim: Bu sürecin temel taşıdır. Amaç anevrizmanın boyutunu ve büyüme hızını yakından izlemektir. Genellikle her 6 ila 12 ayda bir BT veya MR gibi bir görüntüleme testi ile anevrizma çapı ölçülür. Eğer anevrizma tehlikeli bir boyuta ulaşırsa veya beklenenden hızlı büyürse (örneğin yılda 0.5 cm’den fazla), o zaman cerrahi müdahale zamanı gelmiş demektir.
Tıbbi Tedavi: İlaç tedavisinin amacı, aort duvarındaki stresi azaltarak anevrizmanın büyümesini yavaşlatmaktır. Bu amaçla kan basıncının çok sıkı bir şekilde kontrol altında tutulması hedeflenir. Beta-blokerler ve ARB’ler gibi tansiyon ilaçları, kan basıncını düşürmenin yanı sıra kalbin kasılma gücünü de azaltarak aort duvarındaki gerilimi hafifletir. Ayrıca damar sertliğini yavaşlatmak için genellikle statin grubu kolesterol ilaçları da tedaviye eklenir.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Bu konuda en büyük görev hastaya düşer. Hastanın benimseyeceği sağlıklı yaşam alışkanlıkları, risk faktörlerini kontrol altına almak ve süreci yavaşlatmak için kritik öneme sahiptir. Yapılması gereken en önemli yaşam tarzı değişiklikleri şunlardır:
- Sigarayı kesinlikle bırakmak
- Ağır kaldırmaktan kaçınmak
- Yoğun ıkınma gerektiren hareketlerden uzak durmak
- Stresi yönetmeyi öğrenmek
- Tuz ve doymuş yağdan fakir, kalp dostu bir diyet benimsemek
Bu dikkatli bekleyiş süreci, hastayı kendi sağlığının kaptanı yapar ve doğru zaman geldiğinde, en güvenli koşullarda cerrahi müdahaleye olanak tanır.
Geleneksel Yöntemle Torakoabdominal Aort Anevrizması Ameliyatı Nasıl Olur?
Torakoabdominal aort anevrizmasının tedavisinde uzun yıllardır “altın standart” kabul edilen yöntem geleneksel açık cerrahi onarımdır. Bu kalp ve damar cerrahisinin en büyük ve en karmaşık ameliyatlarından biridir. Ameliyatın temel prensibi, hastalıklı ve balonlaşmış aort bölümünü tamamen çıkarıp yerine Dacron gibi dayanıklı sentetik bir malzemeden yapılmış yapay bir damar (greft) dikmektir.
Bu operasyon sol göğüs duvarından karına doğru uzanan büyük bir kesi (torakoabdominal insizyon) ile yapılır. Bu kesi, cerrahın anevrizmanın olduğu tüm bölgeye hâkim olmasını sağlar. Ameliyat sırasında kan akışını durdurmak için anevrizmanın üstüne ve altına cerrahi kıskaçlar (klemp) konulur.
Operasyonun en kritik ve en zorlu kısmı, aort klempliyken kansız kalan hayati organları korumaktır. Özellikle omurilik, böbrekler ve bağırsaklar bu kansızlık dönemine karşı çok hassastır. Cerrahlar, bu organları hasardan korumak için bir dizi gelişmiş teknik kullanırlar. Bu koruyucu önlemler şunlardır:
- Sol kalp bypass’ı
- Beyin omurilik sıvısı (BOS) drenajı
- Vücut ısısının düşürülmesi (Hipotermi)
- Böbreklere soğuk koruyucu solüsyonların verilmesi
Sol kalp bypass’ı ile kan, bir makine aracılığıyla vücudun üst kısmından alınıp alt kısmına pompalanır, böylece organların kanlanması devam eder. Sırta yerleştirilen bir kateterle beyin omurilik sıvısının boşaltılması, omurilikteki basıncı düşürerek felç riskini azaltır. Bu koruma önlemleri altında cerrah, anevrizmalı aort segmentini çıkarır ve yerine yapay damarı diker. Böbrek ve bağırsak gibi hayati organları besleyen damarlar, bu yeni yapay damara tekrar bağlanır.
Açık cerrahi, uzun ve zorlu bir iyileşme süreci gerektirse de özellikle genç ve genel sağlık durumu iyi olan hastalar için en dayanıklı ve uzun ömürlü çözümü sunar. Bu ameliyatın başarısı, sadece cerrahın tecrübesine değil aynı zamanda ameliyatın yapıldığı merkezin teknolojik donanımına ve multidisipliner ekip çalışmasına da bağlıdır.
Modern Yöntemle Torakoabdominal Aort Anevrizması Tedavisi Mümkün Müdür?
Evet, günümüzde torakoabdominal aort anevrizmaları, “endovasküler onarım” adı verilen modern ve çok daha az invaziv bir yöntemle tedavi edilebilmektedir. Bu teknikte, göğüs ve karında dev bir kesi yapmak yerine, tüm işlem kasıklardaki atardamarlardan yapılan küçük delikler aracılığıyla, anjiyografi cihazı rehberliğinde gerçekleştirilir. Bu yönteme, kullanılan özel stent-greftin yapısına göre FEVAR (Fenestreli EVAR) veya BEVAR (Dallı EVAR) denir.
Ameliyatın temel prensibi, katlanmış haldeki bir stent-grefti (metal bir iskeletle desteklenen kumaş kaplı bir boru) kateterler yardımıyla damarların içinden ilerleterek anevrizmanın olduğu bölgeye taşımak ve orada açmaktır. Açılan bu stent-greft, anevrizmanın üstündeki ve altındaki sağlam aort duvarına tutunarak yeni bir kan yolu oluşturur. Böylece kan, anevrizma kesesine hiç uğramadan bu yeni tünelin içinden akar. Basınçtan kurtulan anevrizma kesesi zamanla pıhtılaşır ve küçülerek zararsız hale gelir.
Bu tedavinin en zorlu kısmı, anevrizma bölgesinden çıkan böbrek ve bağırsak damarlarının kan akışını korumaktır. FEVAR ve BEVAR teknolojileri bu sorunu çözmek için geliştirilmiştir. FEVAR tekniğinde, stent-greftin üzerinde bu damarların ağızlarına denk gelecek şekilde önceden planlanmış küçük pencereler (fenestrasyonlar) bulunur. BEVAR tekniğinde ise stent-greftin gövdesinden çıkan küçük yan dallar (branşlar) mevcuttur. Bu pencereler veya dallar aracılığıyla organlara giden kan akışı korunmuş olur.
Endovasküler onarımın açık cerrahiye göre bazı önemli avantajları vardır:
- Daha az invaziv olması
- Ameliyat riskinin daha düşük olması
- Kan kaybının çok az olması
- İyileşme sürecinin çok daha hızlı olması
- Hastanede kalış süresinin daha kısa olması
Bu nedenlerle endovasküler onarım, özellikle ileri yaştaki veya açık ameliyatın yüksek risk taşıdığı ek sağlık sorunları olan hastalar için mükemmel bir alternatiftir. Ancak bu yöntem her hasta için uygun olmayabilir. Hastanın damar anatomisinin, stent-greftin güvenli bir şekilde yerleştirilmesine uygun olması gerekir. Ayrıca bu yöntemin bir bedeli vardır: ömür boyu düzenli olarak BT taramaları ile sıkı bir takip ve zamanla ek küçük müdahaleler gerekme olasılığı.
Torakoabdominal Aort Anevrizması Tedavisinde Hibrit Yöntem Nedir?
Hibrit prosedürler, torakoabdominal aort anevrizması tedavisinde açık cerrahi ve endovasküler onarım tekniklerinin en iyi yönlerini birleştiren, kişiye özel bir tedavi stratejisidir. Bu yaklaşım genellikle standart açık veya endovasküler tedavinin tek başına uygun olmadığı, anatomik olarak zorlu veya çok yüksek riskli hastalar için bir çözüm olarak düşünülür. Adından da anlaşılacağı gibi, hem açık ameliyat hem de kapalı (endovasküler) yöntemin unsurlarını bir arada barındıran bir melez tedavi şeklidir.
En sık uygulanan hibrit teknik, “visseral dallandırma (debranching)” ve ardından yapılan endovasküler onarımdır. Bu yöntemde cerrah, genellikle sadece karın bölgesine yaptığı daha sınırlı bir açık ameliyat ile böbrek, karaciğer ve bağırsak gibi hayati organlara giden damarların kan akışını yeniden yönlendirir. Bunu, vücudun başka bir sağlıklı atardamarından bu organ damarlarına yeni yapay damarlar (bypass) bağlayarak yapar. Bu ilk aşama tamamlandıktan sonra, ikinci aşamada kasıktan girilerek tüm anevrizma kesesini kapatacak standart bir endovasküler stent-greft yerleştirilir. Organların kan akışı artık yeni yapılan bypass damarlarıyla güvence altına alındığı için, bu stent-greft güvenle yerleştirilebilir.
Bu yaklaşım tam bir açık onarımın gerektirdiği dev göğüs kesisinden ve buna bağlı risklerden kaçınmayı sağlar. Hibrit prosedürler genellikle çok özel bir hasta grubu için ayrılmıştır:
- Çok ileri yaştaki hastalar
- Şiddetli kalp veya akciğer hastalığı olanlar
- Tam bir açık ameliyatı kaldıramayacak kadar düşkün olanlar
- Damar anatomisi standart endovasküler onarıma (F/BEVAR) izin vermeyenler
- Daha önce geçirdiği ameliyatlar nedeniyle standart yaklaşımın çok tehlikeli olacağı hastalar
Hibrit prosedürler, göğüs kafesini açmaktan kaçınsa da hala büyük ve ciddi operasyonlardır ve kendilerine özgü riskler taşırlar. Özellikle yapılan bypass damarlarının uzun vadede açık kalması (tıkanmaması) önemlidir ve yakın takip gerektirir. Günümüzde FEVAR/BEVAR gibi tam endovasküler tekniklerin hızla gelişmesiyle hibrit prosedürlerin kullanım alanı daralmıştır. Artık rutin bir tedavi seçeneği olmaktan çok, başka hiçbir yöntemin uygun olmadığı en zorlu ve seçilmiş vakalar için cerrahın elindeki önemli bir problem çözme aracı olarak görülmektedir.
Torakoabdominal Aort Anevrizması Ameliyatının Riskleri Nelerdir?
Torakoabdominal aort anevrizması onarımı, uygulanan yöntem ne olursa olsun, modern tıbbın en zorlu ve riskli girişimlerinden biridir. Bu ameliyat kararı verilirken, ameliyatın taşıdığı ciddi riskler ile tedavi edilmediği takdirde anevrizmanın yırtılmasıyla ortaya çıkacak neredeyse kesin ölümcül sonuç her zaman teraziye konulur. Unutulmamalıdır ki bu ameliyatlar yüksek hacimli ve tecrübeli merkezlerde yapıldığında, başarı şansı anevrizmanın kendi haline bırakılmasından çok daha yüksektir.
Ameliyatın en önemli ve korkulan riskleri şunlardır:
- Ameliyat sırasında veya hemen sonrasında ölüm (Mortalite)
- Omurilik hasarına bağlı bacaklarda felç (Parapleji)
- Böbrek yetmezliği ve diyaliz ihtiyacı
- İnme (Serebral felç)
- Kalp krizi
- Solunum yetmezliği ve zatürre
- Bağırsakların kanlanmasının bozulması (Bağırsak iskemisi)
Ölüm riski, ameliyatın yapıldığı merkezin tecrübesine, ameliyatın aciliyetine ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişir. Yüksek hacimli uzman merkezlerde açık cerrahi için bu oran %5-9 arasındayken, endovasküler (kapalı) yöntemde %3’ün altına düşmektedir.
Felç riski, bu ameliyatın “Aşil topuğu” olarak kabul edilir ve en çok korkulan komplikasyonudur. Omuriliğe giden kan akışının ameliyat sırasında geçici olarak kesintiye uğramasından kaynaklanır. Kapsamlı açık ameliyatlarda bu risk %15’lere kadar çıkabilirken, endovasküler yöntemde genellikle daha düşüktür. Ameliyat sırasında uygulanan modern koruyucu önlemlerle bu risk en aza indirilmeye çalışılır.
Böbrek yetmezliği de önemli bir risktir. Ameliyat sonrası geçici veya kalıcı diyaliz ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu risk de endovasküler yöntemde açık cerrahiye göre daha düşüktür.
Bu ciddi risklere rağmen, ameliyatın temel amacının anevrizma yırtılması gibi kesin bir felaketi önlemek olduğu unutulmamalıdır. Deneyimli bir ekip tarafından, doğru zamanda ve doğru teknikle yapılan bir ameliyat, hastaya uzun ve sağlıklı bir yaşam şansı sunar.
Torakoabdominal Aort Anevrizması Ameliyatı Sonrası
İyileşme Süresi | Ortalama 2-4 hafta; hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve ameliyatın kapsamına göre değişebilir. |
Fiziksel Aktivite | İlk haftalarda hafif yürüyüşler önerilir; 6-8 hafta içinde kademeli olarak günlük aktivitelere dönüş mümkündür. |
İlaç Kullanımı | Antihipertansif ilaçlar, kan sulandırıcılar ve diğer reçeteli ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır. |
Beslenme | Düşük sodyumlu, az yağlı, sebze ve meyve ağırlıklı bir diyet önerilir; kolesterol ve kan şekeri kontrolü önemlidir. |
Tansiyon ve Kolesterol Kontrolü | Düzenli olarak kan basıncı ve kolesterol seviyeleri izlenmeli; hedef değerler doktor tarafından belirlenmelidir. |
Yara Bakımı | Cerrahi kesi yerleri temiz ve kuru tutulmalı; enfeksiyon belirtileri (kızarıklık, akıntı, ateş) izlenmelidir. |
Enfeksiyon Önleme | Özellikle protez greft kullanıldıysa, enfeksiyon riski yüksektir; hijyen kurallarına dikkat edilmelidir. |
Cinsel Aktivite | Fiziksel kapasiteye göre genellikle 4-6 hafta sonra, doktor onayıyla başlanabilir. |
Psikolojik Destek | Anksiyete ve depresyon görülebilir; gerekirse psikolojik destek alınmalıdır. |
Kontroller | İlk ayda sık, sonrasında yılda 1 veya 2 kez kardiyoloji ve damar cerrahisi kontrolleri önerilir. |
Sigara ve Alkol | Kesinlikle önerilmez; damar sağlığı açısından ciddi risk oluşturur. |
Araç Kullanımı | Genellikle 4-6 hafta sonra, reflekslerin ve dikkat düzeyinin uygun olması şartıyla başlanabilir. |
Torakoabdominal Aort Anevrizması Ameliyatı’nı Yapan Doktorlar ve Hastaneler
Torakoabdominal Aort Anevrizması Ameliyatı'nı kalp ve damar cerrahları ,KVC yoğun bakımı olan özel hastanelerde veya devlet hastanelerinde yapılır.
Torakoabdominal Aort Anevrizması Ameliyatı Fiyatları 2025
Ortalama Torakoabdominal Aort Anevrizması Ameliyatını online ortamda yazamıyoruz. Hastanın durumuna, ameliyatın yapılacağı hastane, İzmir İstanbul veya Ankara gibi ameliyatın yapılacağı şehirlere göre fiyatlar değişmektedir.
Torakoabdominal Aort Anevrizması Ameliyatı Olanların Yorumları
Prof. Dr. Yavuz Beşoğul'un hasta yorumları için Google Haritalar ve Doktor Takvimi 'ni ziyaret edebilirsiniz.
En iyi Torakoabdominal Aort Anevrizması Ameliyatı yapan doktorlara bile başvurursanız, kontrolleri ihmal ederseniz sorun yaşanabileceğini unutmamak gerekir.