Kalp hastalıkları, kalbin yapısını, fonksiyonunu veya damarlarını etkileyen geniş bir hastalık grubunu ifade eder. En yaygın türlerinden biri koroner arter hastalığıdır ve kalp damarlarında daralma veya tıkanma sonucu kalp kasına yeterli kan gitmemesiyle gelişir.
Kapak hastalıkları, kalp kapaklarının daralması veya yetersiz kapanması sonucu ortaya çıkar ve kalp içindeki kan akışını bozar. Kalp yetmezliği ise kalbin vücuda yeterli kan pompalayamaması durumudur.
Doğuştan kalp hastalıkları, kalbin yapısal bozukluklarıyla doğan bebeklerde görülür. Ritim bozuklukları (aritmiler), kalp atım hızının çok yavaş, çok hızlı veya düzensiz olmasına neden olabilir.
Diğer kalp hastalıkları arasında kardiyomiyopatiler, perikardit, miyokardit ve aort hastalıkları yer alır. Erken tanı ve tedavi, yaşam kalitesini artırmak ve komplikasyonları önlemek açısından kritik öneme sahiptir.
Kalp Hastalığı Nedir?
Kalp hastalığı, kalbin yapısını veya işlevini bozan ve dolaşım sistemini olumsuz etkileyen tüm hastalıkları kapsayan genel bir terimdir. En sık görülen türleri arasında koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, kalp kapakçığı hastalıkları ve ritim bozuklukları yer alır. Belirtiler genellikle göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı ve yorgunluk şeklindedir. Erken tanı ve uygun tedavi, kalp hastalıklarının ilerlemesini ve ciddi komplikasyonları önlemede büyük önem taşır.
Kalp Hastalıkları Kardiyovasküler Hastalıklardan Nasıl Ayrılır?
Günlük hayatta sıkça birbirinin yerine kullanılsa da “kalp hastalığı” ile “kardiyovasküler hastalık” arasında önemli bir fark vardır. Kardiyovasküler hastalık, büyük bir şemsiye gibidir. Bu şemsiyenin altında, sadece kalbi değil beyin, bacaklar ve vücudun diğer bölgelerindeki tüm atardamar ve toplardamarları etkileyen bütün rahatsızlıklar yer alır. Örneğin beyin damarlarını etkileyen inme veya bacak damarlarındaki daralmalar (periferik arter hastalığı) da birer kardiyovasküler hastalıktır.
“Kalp hastalığı” ise bu büyük şemsiyenin altındaki daha özel bir grubu ifade eder ve doğrudan kalbin kendisini, yani kalp kasını, kapakçıklarını veya ritmini düzenleyen elektriksel sistemini etkileyen durumları tanımlar. Kısacası her kalp hastalığı aynı zamanda bir kardiyovasküler hastalıktır, ancak damar sistemini ilgilendiren her sorun, doğrudan bir kalp hastalığı olmayabilir. Bu ayrımı bilmek, vücudunuzun verdiği sinyalleri daha doğru yorumlamanıza ve doğru uzmana başvurmanıza yardımcı olur.
Genel Olarak Kalp Hastalıkları Hangi Belirtilere Yol Açar?
Kalp hastalıkları, vücutta çeşitli sinyallerle kendini gösterebilir. Ancak en endişe verici durumlardan biri, hastalığın ciddi bir olaya yol açana kadar tamamen “sessiz” kalabilmesidir. Bu nedenle aşağıda sıralanan belirtilerden herhangi birini, özellikle risk faktörleriniz varsa, ciddiye almak önemlidir. En sık karşılaşılan kalp hastalıkları belirtileri şunlardır:
- Göğüste baskı, sıkışma, ağırlık veya yanma hissi
- Nefes darlığı (özellikle eforla veya yatarken)
- Normalin üzerinde ve dinlenmekle geçmeyen yorgunluk
- Çarpıntı (kalp atışlarını düzensiz, hızlı veya “tekleme” şeklinde hissetmek)
- Baş dönmesi veya sersemlik
- Göz kararması veya bayılma (senkop)
- Ayak bileklerinde, bacaklarda veya karında şişlik (ödem)
- Sol kola, boyuna, çeneye, sırta veya mideye yayılan ağrı
- Soğuk terleme
- Mide bulantısı
Unutulmamalıdır ki özellikle kadınlarda, yaşlı bireylerde ve diyabet hastalarında bu klasik belirtiler yerine hazımsızlık, aşırı bitkinlik veya sırt ağrısı gibi daha belirsiz kalp sorunları belirtileri de görülebilir. Vücudunuzdaki açıklanamayan ve yeni ortaya çıkan değişiklikler, bir uzmana danışmak için önemli bir sebeptir.
Değiştirilemeyen Hangi Risk Faktörleri Kalp Hastalıkları Olasılığını Artırır?
Bazı risk faktörleri, yaşam tarzımız veya seçimlerimizden bağımsız olarak bizimle birliktedir. Bunları değiştiremesek de bilmek, kontrol edebileceğimiz diğer alanlara daha fazla odaklanmamız için bir uyarı işareti gibidir. Bu faktörler bir kader değil daha dikkatli olmamız için birer yol göstericidir. Değiştirilemeyen başlıca risk faktörleri:
- İlerleyen Yaş: Yaş aldıkça damarlar esnekliğini kaybeder ve plak birikimi kolaylaşır. 65 yaş üzeri, riskin en belirgin olduğu dönemdir.
- Cinsiyet: Erkeklerde risk genellikle 45 yaşından sonra artmaya başlar. Kadınlarda ise menopoz sonrası, yaklaşık 55 yaşından itibaren risk seviyesi hızla yükselir.
- Aile Öyküsü: Bu en güçlü göstergelerden biridir. Anne, baba veya kardeş gibi birinci derece akrabalarınızda erken yaşta (erkeklerde 55, kadınlarda 65 yaşından önce) bir kalp hastalığı teşhisi varsa, genetik yatkınlığınız nedeniyle riskiniz artar. Bu durum genç yaşta kalp hastalığı belirtileri açısından daha dikkatli olmayı gerektirir.
- Etnik Köken: Bazı etnik grupların genetik ve çevresel faktörlerin birleşimiyle kalp hastalıklarına daha yatkın olduğu bilimsel olarak gösterilmiştir.
Bu faktörlerden bir veya daha fazlasına sahipseniz, bu durum düzenli sağlık kontrollerini ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını sizin için çok daha önemli hale getirir.
Yaşam Tarzıyla Değiştirilebilen Kalp Hastalıkları Risk Faktörleri Nelerdir?
Kalp sağlığınız üzerindeki kontrolü elinize alabileceğiniz en önemli alan, yaşam tarzı alışkanlıklarınızdır. Bu faktörler genellikle bir domino etkisi yaratır; birinin varlığı diğerini tetikler. Örneğin sağlıksız beslenme ve hareketsizlik obeziteye, obezite de yüksek tansiyon ve diyabete zemin hazırlayabilir. Bu zinciri kırmak, atacağınız en küçük adımla bile mümkündür. İşte kontrol altına alabileceğiniz başlıca risk faktörleri:
- Yüksek tansiyon (Hipertansiyon)
- Yüksek kan kolesterolü
- Sigara ve diğer tütün ürünlerinin kullanımı
- Diyabet (Şeker hastalığı)
- Fazla kilo ve obezite
- Fiziksel hareketsizlik
- Sağlıksız beslenme alışkanlıkları
- Aşırı alkol tüketimi
- Yoğun ve yönetilemeyen stres
- Tedavi edilmemiş uyku apnesi
Bu faktörlerden özellikle ilk üçü, yani yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve sigara kullanımı, kalp hastalıkları için “anahtar üçlü” olarak kabul edilir ve toplumun önemli bir kesimini etkilemektedir.
En Sık Görülen Kalp Hastalıkları Türü Olan Koroner Arter Hastalığı Nasıl Gelişir?
Koroner arter hastalığı (KAH), modern toplumların en yaygın ve kalp krizlerinin de bir numaralı sorumlusu olan rahatsızlıktır. Bu hastalığın temelinde “ateroskleroz” yani damar sertliği yatar. Bu süreci, yavaş yavaş tıkanan bir su borusuna benzetebiliriz. Yıllar içinde kanda dolaşan kötü kolesterol, yağ ve diğer atık maddeler, kalbi besleyen atardamarların iç duvarlarına yapışarak “plak” adı verilen katmanlar oluşturur.
Bu plaklar zamanla büyüdükçe damarın içini daraltır ve kanın geçiş yolunu kısıtlar. Kalp, özellikle yürüme, merdiven çıkma gibi efor gerektiren anlarda daha fazla oksijene ihtiyaç duyar. Daralmış damar bu ihtiyacı karşılayamadığında, “anjina” adı verilen tipik göğüs ağrısı ortaya çıkar. Bu hastalığın kronik ve yavaş ilerleyen yüzüdür.
Ancak asıl tehlike, bu plaklardan birinin aniden yırtılmasıyla başlar. Vücut, bu yırtığı onarmak için o bölgeye pıhtı hücrelerini yollar ve bir kan pıhtısı oluşur. Bu pıhtı, zaten dar olan damarı aniden ve tamamen tıkayarak kalp kasına giden kan akışını keser. İşte bu durum “kalp krizi” (miyokard enfarktüsü) olarak bilinir ve en tehlikeli kalp hastalıkları tablolarından birini oluşturur. Bu nedenle KAH, belirti vermeden ilerleyebilen sinsi bir düşman gibidir ve risk faktörlerini kontrol altında tutmak hayati önem taşır.
Kalp Yetmezliği ile İlişkili Kalp Hastalıkları Vücudu Nasıl Etkiler?
Kalp yetmezliği, isminin aksine kalbin tamamen “durduğu” veya “bittiği” bir durum değildir. Daha ziyade, kalbin bir pompa olarak gücünü kaybettiği, vücudun ihtiyaçlarını karşılayacak kadar kanı verimli bir şekilde dolaştıramadığı kronik bir rahatsızlıktır. Çoğunlukla, yıllar içinde kalbe zarar veren ve iyi tedavi edilmemiş başka bir hastalığın (kontrolsüz yüksek tansiyon, geçirilmiş kalp krizi, kapak hastalıkları gibi) bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Kalbin pompalama fonksiyonu zayıfladığında, kan sistemde geriye doğru göllenmeye başlar. Eğer sorun kalbin sol tarafındaysa, kan akciğerlerde birikir ve bu da özellikle yatar pozisyonda veya efor sırasında şiddetlenen nefes darlığına yol açar. Eğer sorun sağ taraftaysa, bu kez kan bacaklarda, ayak bileklerinde ve karında birikerek şişliğe (ödeme) neden olur. Bu sıvı birikimi durumu “konjestif kalp yetmezliği” olarak da adlandırılır. En belirgin işaretleri sürekli yorgunluk, efor kapasitesinde azalma ve nefes darlığıdır.
Kalp Ritmini Etkileyen Kalp Hastalıkları Olan Aritmiler Neden Ortaya Çıkar?
Kalbimiz, her gün yaklaşık 100.000 kez atan, mükemmel bir ritme sahip bir organdır. Bu ritmi, kalbin kendi içindeki karmaşık bir elektriksel sistem yönetir. Bu sistemin bir orkestra şefi vardır: sinoatriyal düğüm. Bu şefin başlattığı elektriksel uyarılar, belirli yollar üzerinden tüm kalp kasına yayılarak düzenli ve koordineli kasılmayı sağlar. Aritmiler, bu elektriksel sistemin herhangi bir noktasındaki bir aksaklık sonucu ortaya çıkar. Sinyaller yanlış yerden başlayabilir, çok hızlı veya yavaş olabilir ya da normal yollar üzerinden düzgün iletilemeyebilir.
Aritmiler, hem mevcut bir kalp hastalığının (koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği gibi) bir belirtisi olabilir hem de kendi başlarına kalbi yorarak başka sorunlara (kalp yetmezliği, inme gibi) yol açabilirler. En sık görülen belirtileri şunlardır:
- Çarpıntı
- Göğüste “tekleme” hissi
- “Kuş kanadı çırpması” hissi
- Baş dönmesi
- Göz kararması
- Bayılma
- Nefes darlığı
- Yorgunluk
Kalp Kapakçıklarını Etkileyen Kalp Hastalıkları Ne Gibi Sorunlar Yaratır?
Kalbimizin içinde, kanın odacıklar arasında ve kalpten vücuda doğru tek yönde akmasını sağlayan dört adet kapakçık bulunur. Bunları, sadece tek yöne açılan mekanik kapılar gibi düşünebiliriz. Kalp kapak hastalıkları, bu kapıların mekanizmasının bozulmasıyla ortaya çıkar. Bu bozulma temel olarak iki şekilde olur:
- Stenoz (Darlık): Kapıların zamanla paslanıp kireçlenmesi gibi, kapakçıklar da sertleşir ve açılamaz. Kalp, kanı bu daralmış kapıdan geçirebilmek için normalden çok daha fazla güç harcamak zorunda kalır. Bu durum zamanla kalp kasını yorar ve kalınlaştırır.
- Regürjitasyon (Yetersizlik): Bu durumda ise kapılar kapanmaz ve her kapanışta bir miktar kan geriye doğru sızar. Vücudun ihtiyacını karşılamak için kalp, bu sızan kanı da telafi etmek amacıyla daha fazla çalışır. Bu da kalbin genişlemesine ve zamanla yorulmasına yol açar.
Kapak hastalıkları, doğuştan kalp hastalığı şeklinde görülebildiği gibi, yaşlanma, romatizmal ateş veya enfeksiyonlar gibi nedenlerle sonradan da gelişebilir. Genellikle ilk bulgu, doktorun muayene sırasında stetoskopla duyduğu “üfürüm” adı verilen anormal bir sestir.
Kalp Kası Hastalıkları Olan Kardiyomiyopatiler Nelerdir?
Diğer birçok kalp probleminden farklı olarak kardiyomiyopati, sorunun doğrudan kalp kasının (miyokard) yapısında veya işlevinde olduğu bir grup hastalıktır. Bu durumlarda, koroner damarlar veya kapakçıklar normal olabilir, ancak motorun kendisi, yani kalp kası hastalıklıdır. Bu hastalıklar kalp kasının zayıflamasına, anormal derecede kalınlaşmasına veya sertleşmesine yol açar. Bu da kalbin kan pompalama görevini yerine getirmesini engeller.
Kardiyomiyopatinin bazıları genetik geçişli iken, bazıları uzun süreli yüksek tansiyon, viral enfeksiyonlar veya aşırı alkol tüketimi gibi nedenlerle sonradan gelişebilir. Başlıca türleri şunlardır:
- Dilate Kardiyomiyopati
- Hipertrofik Kardiyomiyopati
- Restriktif Kardiyomiyopati
En sık görülen tür olan Dilate Kardiyomiyopati’de kalbin pompalama odacıkları bir balon gibi genişler ve incelir, bu da kasılma gücünü ciddi şekilde azaltır. Hipertrofik Kardiyomiyopati’de ise kalp kası anormal şekilde kalınlaşır. Bu kalınlaşma, kalbin gevşeyip kanla dolmasını zorlaştırır ve özellikle genç sporculardaki ani ölümlerin en sık nedenlerinden biridir. En nadir görülen tür olan Restriktif Kardiyomiyopati’de ise kalp kası esnekliğini kaybederek sertleşir ve yeterince kanla dolamaz.
Kalp Hastalıkları Şüphesinde Hangi Temel Tanı Testleri Yapılır?
Doğru tanı, doğru tedavinin ilk adımıdır. Kalp hastalığı şüphesiyle bir hekime başvurulduğunda, süreç genellikle hastanın hikayesini dinlemek ve detaylı bir fiziki muayene ile başlar. Bu ilk adımların ardından, tanıyı netleştirmek için bazı temel testlere başvurulur. Bu testler genellikle basit, ağrısız ve hızlı sonuç veren yöntemlerdir.
- Elektrokardiyogram (EKG): Vücuda yapıştırılan elektrotlar aracılığıyla kalbin elektriksel aktivitesini bir kağıda döken en temel testtir.
- Kan Testleri: Kandaki kolesterol, şeker ve troponin gibi belirli belirteçlerin seviyeleri, kalp sağlığı ve olası bir hasar hakkında önemli ipuçları verir.
- Holter Monitörü: Her zaman ortaya çıkmayan çarpıntı gibi belirtileri yakalamak için 24 veya 48 saat boyunca kalp ritmini sürekli kaydeden taşınabilir bir EKG cihazıdır.
Görüntüleme Yöntemleri Kalp Hastalıkları Tanısında Nasıl Bir Rol Oynar?
Temel testler bir soruna işaret ettiğinde, kalbin yapısını, fonksiyonlarını ve kan akışını bir fotoğraf gibi görmek için daha ileri görüntüleme yöntemlerinden faydalanılır. Bu testler, tanıyı kesinleştirmede kilit rol oynar.
- Ekokardiyogram (EKO): Kalp ultrasonu olarak da bilinir. Ses dalgaları kullanarak kalbin hareketli görüntülerini oluşturur ve kalp kasının gücü, kapakların durumu ve odacıkların boyutu hakkında paha biçilmez bilgiler sunar.
- Stres (Efor) Testi: Kalbi kontrollü bir şekilde yorarak (genellikle bir koşu bandında), istirahat halinde gizli kalan damar tıkanıklığı gibi sorunları ortaya çıkarmayı amaçlar.
- Kardiyak Bilgisayarlı Tomografi (BT): X-ışınları kullanarak kalbin ve koroner arterlerin detaylı, üç boyutlu görüntülerini oluşturur. Özellikle “koroner BT anjiyografi” damarlardaki darlıkları göstermede oldukça etkilidir.
- Kardiyak Manyetik Rezonans (MR): Kalp kası hastalıkları, doğuştan gelen anomaliler ve kalp dokusundaki hasarı değerlendirmede kullanılan, radyasyon içermeyen çok detaylı bir görüntüleme yöntemidir.
İleri Bir Yöntem Olan Anjiyografi Kalp Hastalıkları Tanısında Ne Zaman Kullanılır?
Diğer tüm testler koroner damarlarda ciddi bir tıkanıklık olabileceğine dair güçlü bir şüphe uyandırdığında, anjiyografi devreye girer. Anjiyografi, koroner damarların “yol haritasını” çıkarmak için kullanılan “altın standart” bir yöntemdir. Bu işlem sadece bir tanı aracı olmakla kalmaz, aynı zamanda potansiyel bir tedavi yönteminin de başlangıcı olabilir.
İşlem sırasında, genellikle kasık veya el bileğindeki bir atardamardan ilerletilen çok ince bir kateter (tüp) yardımıyla kalp damarlarına ulaşılır. Bu kateterden damarları röntgende görünür kılan özel bir boya maddesi verilir ve seri filmler çekilir. Bu filmler, damarlardaki darlıkların yerini, sayısını ve ciddiyetini net bir şekilde gösterir. Elde edilen bu haritaya göre, hasta için en uygun tedavi yolunun (ilaç, stent veya bypass ameliyatı) ne olduğuna karar verilir.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri Kalp Hastalıkları Riskini Yönetmede Ne Kadar Etkilidir?
Modern tıbbın sunduğu tüm ilaç ve ameliyat imkanlarına rağmen, kalp sağlığının temel taşı daima sağlıklı bir yaşam tarzıdır. Bu değişiklikler, hem hiç kalp hastası olmamak (birincil korunma) hem de mevcut bir hastalığın ilerlemesini durdurmak (ikincil korunma) için yapabileceğiniz en güçlü müdahalelerdir.
Kalp dostu bir beslenme düzeni benimsemek önemlidir. Sofranızı zenginleştirecek bazı temel prensipler şunlardır:
- Taze meyveler
- Rengarenk sebzeler
- Tam tahıllar (tam buğday ekmeği, bulgur, yulaf)
- Baklagiller (nohut, mercimek, fasulye)
- Sağlıklı yağlar (zeytinyağı, avokado)
- Yağlı balıklar (somon, sardalya)
- Kuruyemişler (ceviz, badem)
Düzenli fiziksel aktivite, kalbinizi güçlendiren bir antrenman gibidir. Hedefiniz, haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta (tempolu yürüyüş, bisiklet, yüzme gibi) aerobik egzersiz yapmak olmalıdır. Sigarayı bırakmak, kalp sağlığınız için verebileceğiniz en iyi karardır. Risk, sigarayı bıraktıktan sonraki ilk günden itibaren azalmaya başlar. Sağlıklı kiloyu korumak, stresi yönetmek ve yeterli uyku uyumak da bu bütüncül yaklaşımın ayrılmaz parçalarıdır.
Yaygın Kalp Hastalıkları Tedavisinde Hangi İlaç Grupları Kullanılır?
İlaç tedavisi, yaşam tarzı değişikliklerini destekleyen ve kalp hastalıklarının yönetiminde hayati bir rol oynayan bir diğer temel direktir. Bu ilaçlar semptomları kontrol altına alır, hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ve kalp krizi gibi ciddi olayları önlemeye yardımcı olur. Sıkça kullanılan başlıca ilaç grupları:
- Statinler: Kötü kolesterolü (LDL) düşürerek damarlarda plak birikimini yavaşlatır.
- Beta Blokerler: Kalp hızını yavaşlatır ve kalbin iş yükünü azaltır.
- ACE İnhibitörleri / ARB’ler: Kan damarlarını gevşeterek kan basıncını düşürür.
- Antiplateletler (örn: Aspirin, Klopidogrel): Kan pulcuklarının yapışmasını engelleyerek pıhtı oluşumunu önler.
- Antikoagülanlar (örn: Warfarin, Yeni Nesil İlaçlar): Kanın pıhtılaşma mekanizmasını yavaşlatır.
- Diüretikler: Vücuttaki fazla tuzu ve suyu atarak kalbin yükünü hafifletir.
- Nitratlar: Göğüs ağrısı (anjina) ataklarını rahatlatmak için kullanılır.
Tıkalı Damarları Açmak İçin Uygulanan Kalp Hastalıkları Tedavisi Anjiyoplasti ve Stentleme Nedir?
Koroner damarlardaki darlıklar kritik seviyeye ulaştığında, kan akışını yeniden sağlamak için girişimsel yöntemlere başvurulur. Anjiyoplasti ve stentleme, bu alandaki en yaygın ve etkili prosedürdür. Büyük bir ameliyat kesisi gerektirmediği için “minimal invaziv” olarak adlandırılır.
Bu işlemde, anjiyografide olduğu gibi bir kateterle tıkalı damara ulaşılır. Kateterin ucundaki sönük bir balon, darlığın olduğu bölgede şişirilir. Bu şişirme hareketi, damarı tıkayan plağı damar duvarına doğru ezerek kan yolunu genişletir. Genellikle bu işlemin hemen ardından, damarın tekrar daralmasını engellemek için aynı bölgeye “stent” adı verilen, tel örgü yapısında küçük bir tüp yerleştirilir. Stent, damarı içeriden destekleyen bir iskele görevi görerek açık kalmasını sağlar. Bu yöntem özellikle kalp krizi anında tıkalı damarı hızla açarak hayat kurtarıcı olabilir.
İleri Derecede Tıkalı Damarlar İçin Kalp Hastalıkları Tedavisi Olan Bypass Ameliyatı Nasıl Uygulanır?
Bazen damarlardaki darlıklar çok yaygın, çok sayıda veya stentlemeye uygun olmayan bir yapıda olabilir. Böyle durumlarda, “koroner arter bypass ameliyatı” en etkili ve kalıcı çözümü sunar. Bu ameliyatı trafiğin tıkalı olduğu bir anayola alternatif, yeni bir yan yol açmaya benzetebiliriz.
Ameliyatta, vücudun başka bir yerinden (genellikle göğüs duvarından veya bacaktan) alınan sağlıklı bir damar parçası, tıkalı olan koroner arterin tıkanıklıktan sonraki kısmına dikilir. Böylece kan, tıkalı bölgeyi “bypass ederek” yani etrafından dolaşarak yeni açılan bu damar üzerinden kalp kasına ulaşır. Bypass ameliyatı özellikle çok sayıda damarı tıkalı olan diyabeti bulunan veya kalbin ana damarında ciddi darlığı olan hastalar için uzun dönemde mükemmel sonuçlar veren, son derece güvenli bir yöntemdir.
Bozulan Kapakçıklar İçin Kalp Hastalıkları Tedavisi Olan Kapak Ameliyatları Neleri Kapsar?
Kalp kapaklarındaki mekanik arızalar, ilaçlarla düzeltilemez. Hastalık ilerlediğinde ve kalbin fonksiyonlarını bozmaya başladığında, cerrahi müdahale kaçınılmaz hale gelir. Temel cerrahi yaklaşım kapağı tamir etmek veya değiştirmektir.
Mümkün olan her durumda ilk tercih, hastanın kendi kapağını onarmaktır. Kapak tamiri, enfeksiyon riskinin daha düşük olması ve genellikle ömür boyu kan sulandırıcı ilaç ihtiyacını ortadan kaldırması gibi önemli avantajlar sunar. Ancak kapağın yapısı kireçlenme veya enfeksiyon nedeniyle çok fazla bozulmuşsa, tamir mümkün olmaz ve kapak değişimi gerekir. Kapak değişiminde iki ana seçenek vardır:
- Mekanik Kapaklar: Son derece dayanıklıdırlar ve ömür boyu giderler. Ancak yüzeylerinde pıhtı oluşumunu engellemek için hastanın ömür boyu kan sulandırıcı ilaç kullanması gerekir.
- Biyolojik Kapaklar: Genellikle sığır veya domuz kalp dokusundan yapılırlar. Kan sulandırıcı gerektirmezler ancak zamanla (genellikle 10-20 yıl içinde) yıpranabilir ve yeniden ameliyat gerektirebilirler.
Uygun kapak türüne ve cerrahi yönteme (açık, minimal invaziv veya kasıktan girilerek yapılan TAVI gibi ameliyatsız yöntemler), hastanın yaşı, genel durumu ve yaşam tarzı gibi birçok faktör birlikte değerlendirilerek karar verilir.
Sıkça Sorulan Sorular
Kalp hastalığı nedir?
Kalbin yapısını, fonksiyonunu veya damarlarını etkileyen her türlü bozukluğa kalp hastalığı denir. Bu hastalıklar yaşamı tehdit edebilir.
Kalp hastalıklarının en yaygın türleri nelerdir?
Koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, ritim bozuklukları (aritmi), kapak hastalıkları ve doğumsal kalp hastalıkları en sık görülenlerdir.
Kalp hastalığının belirtileri nelerdir?
Göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, yorgunluk, baş dönmesi, morarma, ödem ve bayılma en yaygın belirtiler arasında yer alır.
Kadınlarda kalp hastalığı belirtileri farklı mı olur?
Evet. Kadınlarda mide bulantısı, sırt ağrısı, halsizlik ve duygusal çöküntü gibi atipik belirtiler ön planda olabilir.
Kalp hastalıkları genetik midir?
Evet, birçok kalp hastalığında aile öyküsü önemli bir risk faktörüdür. Ancak yaşam tarzı da büyük rol oynar.
Kalp hastalıklarına kimler daha yatkındır?
Sigara içenler, hipertansiyonu, diyabeti ve yüksek kolesterolü olanlar, hareketsiz bireyler ve stresli yaşam sürenler daha risk altındadır.
Kalp hastalığı tanısı nasıl konur?
EKG, efor testi, ekokardiyografi, kan testleri (troponin), ritim holteri ve koroner anjiyografi gibi tetkiklerle tanı konur.
Kalp hastalıkları önlenebilir mi?
Evet. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigara ve alkolü bırakmak, tansiyon ve kolesterol kontrolü ile önlenebilir.
Kalp krizi ile kalp hastalığı aynı şey mi?
Hayır. Kalp krizi (miyokard enfarktüsü) kalp hastalıklarından biridir ve koroner arter hastalığının bir sonucudur.
Çocuklarda da kalp hastalığı olur mu?
Evet. Özellikle doğumsal kalp hastalıkları çocuklarda görülebilir. Bunlar kalp yapılarındaki doğuştan bozukluklardır.
Kalp hastalıkları ölümcül müdür?
Evet, dünyada en sık ölüm nedenlerinden biridir. Ancak erken tanı ve tedaviyle yaşam süresi uzatılabilir.
Kalp hastalıklarında hangi ilaçlar kullanılır?
Tansiyon düzenleyiciler, kan sulandırıcılar, beta blokerler, statinler, ritim düzenleyiciler ve diüretikler en yaygın kullanılan ilaçlardır.
Ameliyat her kalp hastalığında gerekir mi?
Hayır. Birçok kalp hastalığı ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kontrol altına alınabilir. Gerekirse stent ya da cerrahi düşünülür.
Kalp hastaları spor yapabilir mi?
Doktor onayıyla uygun egzersiz yapılabilir. Ancak yoğun ve kontrolsüz fiziksel aktivite riskli olabilir.

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul, 25 yılı aşkın deneyime sahip bir Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanıdır. Türkiye’de kapalı kalp ve atan kalpte bypass ameliyatlarının öncülerindendir. Bugüne kadar binlerce başarılı ameliyat gerçekleştirmiş, ulusal ve uluslararası dergilerde 100’den fazla bilimsel makale yayımlamıştır.
