Kalp durması belirtileri, genellikle ani ve ağır seyreder. En belirgin bulgu, kişinin aniden bilincini kaybetmesi ve yere yığılmasıdır. Bu sırada nabız alınamaz, solunum durur veya çok yüzeysel hale gelir.
Kalp durması öncesinde bazı kişilerde göğüs ağrısı, çarpıntı, baş dönmesi, aşırı halsizlik veya nefes darlığı gibi uyarıcı belirtiler olabilir. Ancak olay çoğu zaman hiçbir ön belirti olmadan da gelişebilir.
Olay sırasında hasta tepkisizdir, göz bebekleri genişler ve derhal tıbbi müdahale yapılmazsa birkaç dakika içinde beyin hasarı başlar. Bu nedenle hızlı CPR (kalp masajı) ve otomatik eksternal defibrilatör (AED) kullanımı hayati önem taşır.
Kalp durması genellikle ciddi ritim bozuklukları, kalp krizi, ağır elektrolit dengesizlikleri veya travma gibi nedenlerle gelişir. Erken müdahale, hayatta kalma ve kalıcı hasarın önlenmesi için kritiktir.
Kardiyak Arrest Ne Demek?
Kardiyak arresti anlamanın en kolay yolu, onu bir elektrik arızası olarak düşünmektir. Kalbimiz, her atışını düzenleyen karmaşık bir elektrik sistemine sahiptir. Tıpkı bir evdeki elektrik tesisatı gibi, bu sistem sayesinde kalp kası ritmik bir şekilde kasılır ve kanı tüm vücuda pompalar. İşte kardiyak arrest anında bu elektrik sisteminde büyük bir “kısa devre” veya “sigortaların atması” durumu yaşanır.
Bu elektriksel fırtına sonucunda kalp, kan pompalayamayacak şekilde anlamsızca titremeye başlar (buna ventriküler fibrilasyon diyoruz) ya da elektriksel aktivitesi tamamen durur (asistoli). Sonuç olarak kan dolaşımı aniden kesilir. Beyin başta olmak üzere hiçbir organa kan gitmediği için, kişi saniyeler içinde bilincini kaybeder, normal solunumu durur ve nabzı hissedilmez hale gelir. Halk arasında kullanılan “hasta arrest oldu” ifadesi, bu dramatik tabloyu anlatır. Bu kelimenin tam anlamıyla zamana karşı bir yarıştır.
Kalp Krizi ile Kardiyak Arrest Arasındaki Fark Nedir?
Bu iki kavram sıkça birbirinin yerine kullanılsa da aslında aralarında çok temel bir fark vardır. Bu farkı bilmek, doğru ilk yardım ve tedavi için hayati önem taşır.
Kalp krizini, evinizdeki su tesisatındaki bir borunun tıkanması gibi düşünebilirsiniz. Bu bir “dolaşım” sorunudur. Kalbi besleyen damarlardan (koroner arterler) biri bir pıhtı ile tıkanır. O damarın beslediği kalp kası bölgesi oksijensiz kalır ve hasar görmeye başlar. Bu sırada kişi genellikle bilinçlidir, şiddetli göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi belirtiler yaşar ama kalbi hala atmaktadır.
Kardiyak arrest ise evin tüm elektrik şebekesinin çökmesi, ana sigortanın atması gibidir. Bu bir “elektrik” sorunudur. Kalbin pompalama fonksiyonu tamamen ve aniden durmuştur.
Peki bu ikisinin ilişkisi ne? Kalp krizi, kardiyak arrestin en yaygın tetikleyicilerinden biridir. Kalp krizi sırasında hasar gören ve oksijensiz kalan kalp kası, elektriksel olarak çok hassas ve dengesiz bir hale gelir. Bu dengesizlik, ölümcül bir ritim bozukluğunu, yani kardiyak arresti başlatabilir. Kısacası bir tesisat sorunu (kalp krizi), büyük bir elektrik arızasına (kardiyak arrest) yol açabilir. Ancak unutulmamalıdır ki her kardiyak arrest bir kalp krizi sonucu oluşmaz.
Bir Kişinin Kardiyak Arrest Geçirdiği Nasıl Anlaşılır?
Kardiyak arrestin tanısı, karmaşık testler gerektirmez; belirtileri çok nettir ve hızla fark edilmelidir. Çünkü beyin, oksijensizliğe sadece birkaç dakika dayanabilir. Kardiyak arresti hızla tanımayı sağlayan üç ana belirti vardır:
Yanıt Yokluğu: Kişi, seslenmenize veya omzunu nazikçe sarsmanıza rağmen hiçbir tepki vermez.
Anormal Solunum: Normal şekilde nefes alıp vermez. Ya solunumu tamamen durmuştur ya da “agonal solunum” denilen, can çekişir gibi, iç çekme şeklinde, düzensiz ve etkisiz nefes sesleri çıkarır. Bu sesler normal bir solunum değildir ve arrestin önemli bir işaretidir.
Nabız Alınamaması: Boynun yan tarafındaki şah damarından nabız hissedilmez. Sağlık profesyoneli olmayanların nabız arayarak zaman kaybetmesi yerine, ilk iki belirti varsa hemen harekete geçmesi önerilir.
Kardiyak Arrest Neden Olur?
Kardiyak arrestin arkasında yatan nedenler çok çeşitlidir. Bu nedenleri bilmek, hem acil müdahalenin yönünü belirler hem de uzun vadede tekrarlamasını önlemek için bir yol haritası çizer. En sık karşılaşılan nedenler şunlardır:
Koroner Arter Hastalığı: Tüm vakaların büyük bir çoğunluğundan sorumludur. Kalp damarlarında yıllar içinde biriken plakların yırtılması, pıhtı oluşturması ve kalp krizini tetiklemesi, en bilinen senaryodur.
Kalbin Yapısal Bozuklukları: Bazen sorun damarlarda değil kalp kasının veya kapakçıkların kendisindedir. Kalbin yapısını bozan ve riski artıran bazı durumlar şunlardır:
- Kardiyomiyopatiler (kalp kası hastalıkları)
- İlerlemiş kalp kapak hastalıkları
- Doğuştan gelen kalp kusurları
- Kalp yetmezliği
Kalıtsal (Genetik) Nedenler: Bazen kalp, yapısal olarak tamamen normal görünür. Sorun, kalp hücrelerinin elektriksel aktivitesini yöneten genlerdeki bir bozukluktur. Bu duruma “kanalopati” denir. Özellikle gençlerde ve sporcularda görülen ani ölümlerin arkasında genellikle bu tür genetik hastalıklar yatar.
- Uzun QT Sendromu
- Brugada Sendromu
- Kısa QT Sendromu
- Katekolaminerjik Polimorfik Ventriküler Taşikardi (CPVT)
- Diğer Nedenler: Kalp dışı bazı durumlar da kalbin durmasına yol açabilir.
- Akciğere büyük bir pıhtı atması (Pulmoner Emboli)
- Ciddi travmalar ve kanamalar
- Bazı ilaçların yan etkileri veya uyuşturucu madde kullanımı
- Vücuttaki elektrolit (potasyum, magnezyum gibi) dengesinin ciddi şekilde bozulması
- Elektrik çarpması
Acil Müdahalede Düzeltilebilecek Kardiyak Arrest Nedenleri Var Mıdır?
Evet, vardır ve bu canlandırma çabalarının en umut verici kısımlarından biridir. Özellikle elektroşoka yanıt vermeyen ritimlerde, altta yatan ve hızla düzeltilebilecek bir nedeni bulup tedavi etmek, hastanın hayata dönme şansını doğrudan artırır. Tıpta “H’ler ve T’ler” olarak aklımızda tuttuğumuz bu nedenler acil müdahalenin kontrol listesi gibidir:
Tıpta ‘H’ler’ olarak adlandırdığımız ve hızla müdahale edilebilecek durumlar şunlardır:
- Hipovolemi (aşırı sıvı kaybı)
- Hipoksi (oksijen yetersizliği)
- Hidrojen iyonu (kanda asit artışı)
- Hipo-/Hiperkalemi (potasyum dengesizliği)
- Hipotermi (vücut ısısının düşmesi)
- Bir de ‘T’ler’ olarak bilinen ve çoğu zaman acil girişim gerektiren nedenler vardır. Özellikle bir kalp ve damar cerrahı için bu liste, anında cerrahi müdahale gerektirebilecek durumları işaret eder.
- Tansiyon Pnömotoraks (akciğer sönmesi ve kalbe baskı)
- Tamponad (kalp zarı içinde sıvı birikmesi)
- Toksinler (ilaç veya zehirli madde)
- Tromboz (akciğere veya kalp damarına pıhtı atması)
Örneğin arrest vaka yönetimi sırasında yapılan ultrasonda kalbin etrafında kan biriktiği (tamponad) görülürse, bu durumun tek çözümü o kanı acilen bir iğneyle veya cerrahi olarak boşaltmaktır. İşte bu gibi anlarda, arrest hastaya müdahale, sadece kalp masajı ve ilaç tedavisinden ibaret olmaktan çıkar ve cerrahi bir ekibin anlık becerisine bağlı hale gelir.
Kardiyak Arrest Yönetimi İçin Hayat Zinciri Ne Anlama Gelir?
Kardiyak arrestten birini kurtarmak, tek bir kişinin mucizevi bir hareketiyle değil bir dizi doğru ve koordineli eylemin zamanında yapılmasıyla mümkündür. Bu eylemler bütününe “Hayat Zinciri” diyoruz. Zincirin halkalarından biri bile eksik veya zayıf olursa, başarı şansı ne yazık ki azalır.
Hayat Zinciri’nin halkaları şunlardır:
- Durumun hızla fark edilmesi ve 112’nin aranması
- Anında ve kaliteli kalp masajı (CPR)
- Hızlı elektroşok uygulaması (Defibrilasyon)
- İleri yaşam desteği ekiplerinin müdahalesi
- Arrest sonrası profesyonel bakım
- İyileşme ve rehabilitasyon süreci
Kaliteli Bir Kardiyopulmoner Arrest Müdahalesi Nasıl Olmalı?
“Hayat Zinciri”nin belki de en önemli halkası, profesyonel yardım gelene kadar yapılan yüksek kaliteli kalp masajıdır. Çünkü kalp masajı, durmuş olan kalbin yerine beyne ve diğer hayati organlara manuel olarak kan pompalamak demektir. Bu beyin hasarını önlemek için bize değerli dakikalar kazandırır. Yüksek kaliteli bir kalp masajının olmazsa olmazları şunlardır:
Doğru Hız: Dakikada 100 ile 120 arasında bir hızda yapılmalıdır. (Bee Gees grubunun “Stayin’ Alive” şarkısının ritmi bu hız için iyi bir referanstır.)
Yeterli Derinlik: Yetişkin bir insanda göğüs kemiği en az 5 cm, en fazla 6 cm çöktürülmelidir.
Göğüs Kafesinin Tamamen Gevşemesi: Her bastırma işleminden sonra göğüs kafesinin tamamen eski haline dönmesine izin verilmelidir. Bu kalbin tekrar kanla dolması için kritiktir.
Mümkün Olan En Az Kesinti: Kalp masajına verilen aralar (örneğin suni solunum için) mümkün olduğunca kısa tutulmalıdır. Hedef, zamanın büyük bir bölümünde kesintisiz masaj yapmaktır.
Unutmayın hiç müdahale etmemek en kötü seçenektir. Eğitiminiz olmasa bile 112 operatörünün yönlendirmesiyle sadece kalp masajı yapmak bile birinin hayatını kurtarabilir.
Hastanedeki Arrest Vakaya Müdahale Süreci Nasıl İşler?
Bir hasta hastanede arrest olduğunda, saniyeler içinde “mavi kod” anonsu yapılır ve özel eğitimli bir canlandırma ekibi olay yerine ulaşır. Bu andan itibaren her şey, önceden belirlenmiş bir eylem planına, yani bir algoritmaya göre ilerler. Bu organize ekip çalışması, karmaşayı önler ve her adımın doğru zamanda atılmasını sağlar.
Hastanın göğsüne yapıştırılan elektrotlar aracılığıyla monitörden kalbin elektrik ritmi izlenir. Arrest vakaya müdahale tamamen bu ritme göre şekillenir. Eğer ritim, “ventriküler fibrilasyon” gibi şokla düzeltilebilecek bir ritimse, öncelik hemen elektroşok cihazını (defibrilatör) kullanmaktır. Şok verildikten sonra, sonucuna bakmadan hemen 2 dakika boyunca kalp masajına devam edilir. Bu 2 dakikalık döngüler boyunca damar yolu açılır, gerekli ilaçlar (adrenalin, antiaritmikler) verilir ve her döngünün sonunda ritim tekrar kontrol edilerek gerekirse yeni bir şok uygulanır.
Eğer monitörde düz bir çizgi (asistoli) veya nabız oluşturmayan düzenli bir ritim (nabızsız elektriksel aktivite) varsa, şok vermenin bir anlamı yoktur. Bu durumda odak, kesintisiz ve çok kaliteli kalp masajı yapmak, adrenalin ilacını en erken zamanda uygulamak ve bir yandan da bu duruma yol açmış olabilecek geri döndürülebilir nedenleri (H’ler ve T’ler listesi) hızla araştırmaktır.
Dirençli Kardiyak Arrest Vaka Yönetimi İçin Hangi Gelişmiş Tedaviler Mevcut?
Bazen tüm standart canlandırma çabalarına rağmen kalp çalıştırılamaz veya çalıştırılsa bile tekrar durur. İşte bu “dirençli” vakalarda, daha ileri ve teknolojik tedaviler devreye girer. Bu aşama, genellikle bir kalp ve damar cerrahının ve girişimsel kardiyoloğun başrolde olduğu bir süreçtir.
Acil Koroner Anjiyografi ve Cerrahi: Eğer arrestin nedeninin tıkalı bir kalp damarı olduğu düşünülüyorsa, hasta hızla anjiyo laboratuvarına alınabilir. Tıkalı damar balon veya stent ile açılabilir. Bazen damar yapısı stente uygun olmaz veya kalp krizine bağlı kalpte bir yırtık gibi mekanik bir sorun gelişir. Bu durumda tek şans, hastayı acilen ameliyathaneye alıp acil by-pass ameliyatı (CABG) veya yırtığı onarma ameliyatı yapmaktır. Bu zamana karşı yapılan son derece kritik bir cerrahi müdahaledir.
ECMO ile Canlandırma (ECPR): Bu günümüz tıbbının en gelişmiş yaşam destek yöntemlerinden biridir. ECPR, standart canlandırmaya yanıt vermeyen seçilmiş hastalarda uygulanan bir “köprü” tedavisidir. Bu yöntemde kalp masajı devam ederken, cerrahi bir ekibin hızla hastanın kasık damarlarına kanüller yerleştirmesiyle, hastanın kanı vücut dışında bir makineye (ECMO cihazı) alınır. Bu makine, kanı oksijenlendirir, karbondioksiti temizler ve tekrar vücuda pompalar. Kısacası ECMO cihazı geçici olarak hem kalbin hem de akciğerlerin görevini üstlenir. Bu bize, yani hekimlere, duran kalbin arkasındaki asıl nedeni (örneğin akciğerdeki büyük bir pıhtıyı eritmek, zehirlenmeyi tedavi etmek veya hastayı anjiyoya/ameliyata hazırlamak) çözmek için altın değerinde bir zaman kazandırır. ECPR, özellikle genç ve tanıklı arrest geçiren hastalarda hayatta kalma oranlarını önemli ölçüde artırabilen bir umut ışığıdır.
Kalp Çalıştırıldıktan Sonra Arrest Hastaya Müdahale Nasıl Devam Eder?
Kalbi yeniden çalıştırmak, savaşın sadece ilk yarısını kazanmak demektir. Asıl mücadele, “arrest sonrası bakım” denen ve yoğun bakım ünitelerinde yürütülen karmaşık bir süreçle devam eder. Çünkü arrest sırasında tüm vücut, özellikle de beyin, ciddi bir oksijensizliğe maruz kalmıştır. Bu dönemin amacı, bu hasarı en aza indirmektir.
Hedeflenmiş Sıcaklık Yönetimi (TTM): Arrest sonrası bilinci kapalı olan hastalarda beyin hasarını sınırlamak için uygulanan en temel yöntemdir. Amaç ateşi aktif olarak önlemek ve vücut ısısını birkaç gün boyunca sabit bir seviyede (genellikle 36-37.5°C) tutmaktır. Kontrol altındaki bu hafif serinlik, beyin metabolizmasını yavaşlatır, beyin ödemini azaltır ve hasara yol açan kimyasal reaksiyonları baskılar. Bu yaralı beynin kendini toparlaması için ona bir şans tanımak gibidir:
Beyin Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi: Hastanın nörolojik durumunun ne olacağı, hem aile hem de hekimler için en endişe verici sorudur. Bu konuda aceleci bir karar vermemek çok önemlidir. Çünkü canlandırma sonrası ilk saatlerde beyin fonksiyonları, kullanılan ilaçlar ve metabolik durum nedeniyle yanıltıcı olabilir. Bu nedenle genellikle en az 72 saat beklendikten sonra, hastanın durumu hakkında bir fikir edinebilmek için birden fazla yöntemi bir arada değerlendiririz.
- Detaylı nörolojik muayene (göz bebeği refleksleri gibi)
- Beyin elektrosu (EEG)
- Uyarılmış potansiyel testleri (SSEP)
- Beyin tomografisi ve MR görüntülemesi
- Kanda beyin hasarı belirteçleri (NSE gibi)
Kardiyak Arrest Sonrası İkincil Korunma ve Uzun Dönem Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Kardiyak arrestten sağ kurtulmak, bir hayata yeniden başlamak gibidir. Ancak bu gelecekte benzer bir olayın yaşanma riskinin ortadan kalktığı anlamına gelmez. Bu nedenle uzun dönemli tedavi, bu riski en aza indirmeye odaklanır.
Takılabilir Kardiyoverter-Defibrilatör (ICD): Bu cihaz, ikincil korunmanın temel direğidir. Bir kalp piline benzeyen ancak çok daha akıllı olan bu cihaz, cilt altına yerleştirilir ve bir veya daha fazla teli (elektrot) kalp içine uzanır. ICD’nin görevi, kalbin ritmini saniyeler içinde analiz etmektir. Hayatı tehdit eden tehlikeli bir ritim bozukluğu tespit ettiğinde, saniyeler içinde otomatik olarak bir elektroşok vererek bu ritmi düzeltir. Yani ICD, adeta vücudun içine yerleştirilmiş bir “koruyucu melek” veya “acil müdahale ekibi” gibi çalışarak ani ölümü engeller.
Kateter Ablasyonu: ICD, ritim bozukluğunu tedavi eder ama oluşmasını engellemez. Eğer bir hastada sık sık ritim bozukluğu atakları oluyorsa ve ICD sık sık şok veriyorsa, bu durum hayat kalitesini oldukça düşürür. İşte bu noktada kateter ablasyonu devreye girer. Bu işlemde, kasıktan girilen özel kateterlerle kalbin içine ulaşılır. Üç boyutlu haritalama sistemleri kullanılarak ritim bozukluğuna neden olan anormal elektrik sinyal odakları veya kısa devre yolları bir bir tespit edilir ve radyo frekans enerjisiyle (bir nevi yakılarak) yok edilir. Başarılı bir ablasyon, ICD şoklarını önemli ölçüde azaltabilir, hatta tamamen ortadan kaldırabilir.
İlaç Tedavisi ve Yaşam Tarzı: Elbette, altta yatan kalp hastalığının (kalp yetmezliği, koroner arter hastalığı vb.) en güncel ilaçlarla etkin bir şekilde tedavi edilmesi şarttır. Buna ek olarak yaşam tarzında yapılacak bazı kilit değişiklikler de büyük önem taşır.
- Sigarayı tamamen bırakmak
- Sağlıklı kiloyu korumak
- Doktorun önerdiği şekilde düzenli fiziksel aktivite yapmak
- Tuz ve doymuş yağdan fakir, sebze ve meyveden zengin beslenmek
- Stres yönetimi tekniklerini öğrenmek
- Kan basıncı ve kolesterol seviyelerini kontrol altında tutmak

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul, 25 yılı aşkın deneyime sahip bir Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanıdır. Türkiye’de kapalı kalp ve atan kalpte bypass ameliyatlarının öncülerindendir. Bugüne kadar binlerce başarılı ameliyat gerçekleştirmiş, ulusal ve uluslararası dergilerde 100’den fazla bilimsel makale yayımlamıştır.
