EVAR ve TEVAR, vücudun ana atardamarı olan aorttaki anevrizmaların (tehlikeli balonlaşmaların) tedavisinde kullanılan, yüksek teknolojili kapalı (endovasküler) onarım yöntemleridir. EVAR nedir sorusunun yanıtı; karın bölgesindeki anevrizmaların, TEVAR ise göğüs boşluğundaki anevrizmaların büyük bir ameliyat kesisi olmadan, genellikle kasıktan girilerek içeriden özel bir yapay damar (stent-greft) ile onarılmasıdır. Bu minimal invaziv yaklaşımlar, aort damarının yırtılma gibi hayati risklerini ortadan kaldırmayı hedefler. Modern anevrizma tedavisinin temelini oluşturan bu yöntemler hastalar için daha az ağrı ve çok daha hızlı bir iyileşme süreci sunar.
Kategori | EVAR (Endovasküler Anevrizma Onarımı) | TEVAR (Torakal Endovasküler Anevrizma Onarımı) |
Uygulama Alanı | Abdominal aort anevrizmaları | Torakal aort anevrizmaları |
Cerrahi Türü | Minimal invaziv endovasküler girişim | Minimal invaziv endovasküler girişim |
Kullanılan Girişim Yolu | Genellikle kasık (femoral arter) | Genellikle kasık (femoral arter) |
Görüntüleme Kılavuzu | Floroskopi ve anjiyografi | Floroskopi ve anjiyografi |
Anestezi Türü | Genel veya lokal anestezi | Genellikle genel anestezi |
İyileşme Süresi | Açık cerrahiye göre daha kısa | Açık cerrahiye göre daha kısa |
Komplikasyon Riski | Endoleak, greft yer değiştirmesi, böbrek fonksiyonlarında azalma | Endoleak, parapleji, greft migrasyonu |
Kontrol Gerekliliği | Düzenli BT anjiyografi kontrolleri | Düzenli BT anjiyografi kontrolleri |
Kontrendikasyonlar | Aort anatomisinin uygun olmaması, damar yollarının dar olması | Torakal aort morfolojisinin uygun olmaması |
Avantajlar | Daha az kan kaybı, kısa hastanede kalış süresi | Açık cerrahiye göre daha düşük mortalite |
Modern EVAR ve TEVAR Yöntemleri Hangi Hastalığı Tedavi Eder?
EVAR ve TEVAR yöntemlerinin hedefi, aort anevrizmasıdır. Aort damarını, içinden yüksek basınçlı kanın aktığı, katmanlı ve sağlam bir boru olarak hayal edin. Zamanla bu borunun duvarındaki esnekliği ve gücü sağlayan lifler zayıfladığında, damar duvarı kanın basıncına karşı koyamaz ve dışarı doğru şişmeye başlar. Tıbbi olarak bir damarın normal çapının bir buçuk katından fazla genişlemesi veya pratik bir ölçütle karın bölgesindeki aortun 3 santimetre çapa ulaşması, anevrizma olarak kabul edilir.
Bu durumun en korkutucu senaryosu, balonlaşan damar duvarının daha fazla gerilime dayanamayıp aniden yırtılmasıdır (rüptür). Bu vücut içine durdurulması çok zor bir iç kanamaya yol açan, son derece acil ve hayati bir durumdur. Rüptür vakalarının ne yazık ki %80’inden fazlası ölümle sonuçlanmaktadır. Anevrizmaların “sessiz katil” olarak anılmasının sebebi de budur. Çoğu zaman hiçbir ağrıya veya şikâyete neden olmazlar. Genellikle başka bir rahatsızlık için yapılan bir ultrason ya da tomografi sırasında tesadüfen saptanırlar. Bu nedenle belirtilerin ortaya çıkmasını beklemek yerine, risk altındaki kişilerin proaktif olarak taranması, potansiyel bir felaketi önlemenin en akılcı yoludur.
Bir Kişinin EVAR ve TEVAR Tedavisine İhtiyaç Duymasına Yol Açan Sebepler Nelerdir?
Anevrizma, tek bir sebepten ziyade, damar duvarının yapısal bütünlüğünü zamanla bozan bir dizi faktörün bir araya gelmesiyle oluşur. Bu adeta bir zincirleme reaksiyon gibidir; bir faktör diğerini tetikler ve süreç giderek hızlanır. Bu yıkıcı süreci başlatan ve hızlandıran başlıca risk faktörleri bulunmaktadır.
Bu faktörlerden en önemlileri şunlardır:
- Ateroskleroz (Damar Sertliği)
- Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon)
- Sigara ve Tütün Ürünleri Kullanımı
- Genetik ve Ailesel Yatkınlık
- İleri Yaş (Özellikle 65 yaş üstü)
- Cinsiyet (Erkeklerde daha sık)
- Aort Kapağının Doğuştan İki Yapraklı Olması (Biküspit Aort)
- Marfan Sendromu Gibi Bağ Dokusu Hastalıkları
Bu faktörler arasında değiştirilebilir en güçlü olanı şüphesiz sigaradır. Sigara, içindeki zehirli kimyasallarla damar duvarına doğrudan zarar verir, damar sertliği sürecini inanılmaz derecede hızlandırır ve hem anevrizma oluşumunu hem de mevcut bir anevrizmanın yırtılma riskini defalarca katlar. Yüksek tansiyon ise zaten zayıflamış olan damar duvarına sürekli bir basınç uygulayarak balonlaşmayı adeta körükler. Bu nedenle anevrizma riskini azaltmanın veya ilerlemesini yavaşlatmanın en temel yolları, sigarayı bırakmak ve kan basıncını ideal seviyelerde tutmaktır. Ailede anevrizma öyküsü olması da riski önemli ölçüde artırdığından, bu kişilerin daha dikkatli ve bilinçli olmaları gerekir.
Anevrizmanın Konumu, EVAR ve TEVAR Arasındaki Tedavi Kararını Nasıl Şekillendirir?
Aort damarı hem göğüs boşluğumuzdan hem de karın boşluğumuzdan geçer. Anevrizmanın bu yolculuğun hangi durağında ortaya çıktığı, hem belirtileri hem de tedavi yöntemini kökten değiştirir. İşte bu noktada EVAR ve TEVAR prosedürleri arasındaki temel fark ortaya çıkar.
- Abdominal Aort Anevrizması (AAA): Aortun, diyaframın altındaki karın (abdomen) bölümünde gelişen anevrizmalardır. Bu tüm anevrizmalar arasında en sık karşılaşılan türdür. Bu bölgedeki anevrizmaların kapalı yöntemle tedavisi için kullanılan prosedürün adı EVAR (Endovasküler Anevrizma Onarımı)’dır.
- Torasik Aort Anevrizması (TAA): Aortun göğüs (toraks) boşluğu içindeki bölümünde gelişen anevrizmalardır. Bu anevrizmaların kapalı yöntemle tedavisine ise TEVAR (Torasik Endovasküler Aort Onarımı) adı verilir.
Bu ayrım sadece coğrafi bir isimlendirme değildir. AAA’lar ezici bir çoğunlukla damar sertliği (ateroskleroz) ile bağlantılıyken, TAA’larda genetik faktörlerin ve bağ dokusu hastalıklarının rolü daha belirgindir. Dolayısıyla bir hastaya EVAR ve TEVAR yöntemlerinden hangisinin uygulanacağı, anevrizmanın tomografi ile saptanan tam konumuna göre netleşir. Kullanılan stent-greftler (yapay damarlar) ve cerrahi yaklaşım karın ve göğüs aortasının anatomik yapısına özel olarak tasarlanmıştır.
Hangi Şikayetler, EVAR ve TEVAR Tedavisi Gerektirebilecek Bir Anevrizmadan Şüphelendirir?
Tekrar vurgulamak gerekir ki anevrizmaların çoğu büyüyene kadar hiçbir belirti vermez. Ancak büyüyüp çevre dokulara baskı yapmaya başladıklarında, bulundukları yere göre bazı ipuçları verebilirler. Bu belirtiler fark edildiğinde mutlaka bir hekime başvurulmalıdır.
Karın bölgesindeki bir anevrizmanın (AAA) olası belirtileri şunlar olabilir:
- Karında veya sırtta hissedilen, derin ve sürekli bir ağrı.
- Göbek çevresinde, sanki içeride ikinci bir kalp atıyormuş gibi hissedilen nabız veya zonklama.
Göğüs bölgesindeki bir anevrizmanın (TAA) olası belirtileri ise daha farklıdır:
- Göğüste veya sırtın üst kısmında ağrı ve hassasiyet.
- Nefes borusuna baskı nedeniyle oluşan inatçı öksürük veya hırıltılı solunum.
- Ses tellerine giden sinire baskı nedeniyle seste kabalaşma, kısılma veya çatallanma.
- Yemek borusuna baskı nedeniyle yutkunurken zorlanma hissi.
Bir diğer potansiyel sorun ise anevrizma kesesi içinde kan pıhtısı oluşmasıdır. Buradan kopacak küçük bir pıhtı parçası (emboli), kan akışıyla daha uzak dokulara, örneğin bacaklara veya iç organlara giderek o bölgedeki damarları tıkayabilir. Bu da ilgili organda ani ve şiddetli ağrıya, fonksiyon kaybına yol açabilir.
Acil Bir EVAR ve TEVAR Müdahalesi Gerektiren Aort Yırtılmasının Alarm Zilleri Nelerdir?
Anevrizmanın yırtılması (rüptür) veya duvar katmanlarının ayrışması (diseksiyon), tıbbın en acil durumları arasındadır ve hayatta kalmak saniyelerle ölçülür. Bu belirtiler bir an bile tereddüt etmeden 112’yi aramayı gerektirir.
Aort yırtılması (rüptür), anevrizma duvarının tamamen delinmesi ve kanın vücut boşluğuna akmasıdır. Belirtileri çok ani ve şiddetlidir:
- Sırta veya karına yayılan, “yırtılır” veya “bıçak saplanır” gibi tarif edilen, daha önce hiç yaşanmamış şiddette bir ağrı.
- Vücut içi kanamaya bağlı olarak gelişen ani tansiyon düşüklüğü.
- Baş dönmesi ve göz kararması.
- Soğuk terleme ve bayılma hissi (şok tablosu).
- Nabzın aşırı hızlanması.
Aort diseksiyonu ise biraz daha farklıdır; burada damar duvarının iç astarında bir yırtık oluşur ve kan, bu yırtıktan girerek damarın katmanlarını birbirinden ayırır. Bu durum kalp krizini taklit edebilir:
- Sırta vuran, gezici ve yırtılır tarzda çok şiddetli göğüs ağrısı.
- Ani başlayan nefes darlığı.
- Vücudun bir tarafında güçsüzlük, konuşma bozukluğu gibi inme benzeri bulgular.
- İki kol arasında belirgin nabız veya tansiyon farkı.
Başarılı Bir EVAR ve TEVAR Ameliyatı İçin Tanı ve Planlama Süreci Nasıl İşler?
Doğru teşhis ve titiz bir cerrahi planlama, EVAR ve TEVAR gibi hassas prosedürlerin başarısının temelini oluşturur. Bu süreç adım adım ilerleyen bir yolculuk gibidir ve her aşama, bir sonrakinin güvenliğini ve başarısını belirler.
İlk şüphe veya tarama aşamasında kullanılan temel yöntemler şunlardır:
- Abdominal Ultrasonografi: Karın anevrizmalarının teşhisinde en sık kullanılan, kolay, ucuz ve zararsız bir yöntemdir.
- Göğüs Röntgeni: Bazen başka bir nedenle çekildiğinde genişlemiş bir aort gölgesi göstererek şüphe uyandırabilir.
- Ekokardiyografi (EKO): Kalp ultrasonu olup, aortun kalpten çıktığı ilk bölümü değerlendirmede faydalıdır.
Şüphe doğrulandıktan ve tedavi kararı verildikten sonra, cerrahi planlamanın “altın standardı” olan detaylı görüntülemelere geçilir. Bu aşama, cerrahın ameliyat için yol haritasını çizmesini sağlar.
Bilgisayarlı Tomografi Anjiyografi (BTA): Bu yöntem hem EVAR hem de TEVAR için vazgeçilmezdir. Damardan özel bir boyalı madde verilerek çekilen bu tomografi, aortun üç boyutlu ve milimetrik detayda bir haritasını oluşturur. Cerrah bu harita sayesinde anevrizmanın tam yerini, çapını, uzunluğunu, böbrek damarları gibi kritik yapılarla olan komşuluğunu görür. Bu ölçümler, hastanın anatomisine en uygun stent-greftin (yapay damarın) seçilmesi için hayatidir.
Manyetik Rezonans Anjiyografi (MRA): Tomografide kullanılan iyotlu boyaya alerjisi olan veya böbrek fonksiyonları hassas olan hastalar için radyasyon içermeyen mükemmel bir alternatiftir.
EVAR ve TEVAR Gibi Cerrahi Müdahalelere Hangi Noktada Karar Verilir?
Anevrizma saptanan her hastanın hemen ameliyat olması gerekmez. Hastalarımızın en çok merak ettiği konulardan biri de budur: “Ne zaman ameliyat olmalıyım?” Bu kararı verirken, anevrizmanın yırtılma riski ile ameliyatın potansiyel risklerini bir teraziye koyarız. Terazi, yırtılma riskinin daha ağır bastığı noktada ameliyat yönünde ağır basar.
Küçük ve belirti vermeyen anevrizmalarda “aktif gözetim” veya “dikkatli bekleme” stratejisi izlenir. Bu süreçte hasta, anevrizmanın boyutundaki değişimleri görmek için belirli aralıklarla (genellikle 6 ay veya 1 yıl) görüntüleme testleri ile takip edilir.
Ameliyat kararını tetikleyen başlıca durumlar vardır.
- Boyut: Bu en önemli kriterdir. Karın anevrizmaları (AAA) genellikle erkeklerde 5.5 cm, kadınlarda ise 5.0 cm çapa ulaştığında ameliyat önerilir. Göğüs anevrizmalarında (TAA) bu sınır 5.5-6.0 cm civarındadır.
- Hızlı Büyüme: Boyutu ne olursa olsun, anevrizma 6 ayda 0.5 cm’den veya bir yılda 1 cm’den fazla büyüyorsa, bu yırtılma riskinin arttığının bir işaretidir ve tedavi gerektirir.
- Belirti Oluşturması: Anevrizma, boyutundan bağımsız olarak ağrı gibi şikayetlere yol açmaya başladıysa, bu durum da artık müdahale zamanının geldiğini gösterir.
- Özel Durumlar: Marfan sendromu gibi genetik hastalıklarda veya ailede yırtılma öyküsü olanlarda, daha küçük çaplarda da ameliyat kararı alınabilir.
Geleneksel Açık Cerrahi, EVAR ve TEVAR Yöntemlerine Karşı Nasıl Bir Seçenektir?
EVAR ve TEVAR gibi kapalı yöntemlerin popülerliği, geleneksel açık cerrahinin artık terk edildiği gibi yanlış bir kanıya yol açmamalıdır. Açık cerrahi, anevrizma tedavisinde uzun yıllardır başarıyla uygulanan ve uzun dönem sonuçları çok iyi bilinen “altın standart” bir yöntemdir. Bu yöntemde karın veya göğüs duvarında büyük bir kesi yapılarak anevrizmalı damar bölgesine doğrudan ulaşılır, bu hasarlı kısım çıkarılır ve yerine dakron gibi sentetik bir malzemeden yapılmış sağlam bir yapay damar (greft) dikilir.
Açık cerrahi, özellikle genç, ek ciddi sağlık sorunları olmayan ve uzun bir yaşam beklentisi olan hastalar için hâlâ en iyi seçenek olabilir. Çünkü bu yöntem kapalı yöntemlerin gerektirdiği ömür boyu takip ve potansiyel ek müdahale ihtiyacını ortadan kaldırır. Yani açık cerrahi, modası geçmiş bir yöntem değil kendine özgü avantajları olan ve doğru hasta için en kalıcı çözümü sunan değerli bir tedavi seçeneğidir. Hangi yöntemin hasta için en iyisi olduğu kararı; hastanın yaşına, genel sağlık durumuna ve anevrizmanın anatomik yapısına göre kişiye özel olarak verilir.
EVAR ve TEVAR Prosedürleri Adım Adım Nasıl Uygulanır ve İyileşme Süreci Nasıldır?
EVAR ve TEVAR prosedürleri, genel veya bölgesel (belden uyuşturma) anestezi altında, anjiyografi ünitesine benzer bir ortamda gerçekleştirilir. Mantık, büyük bir kesi yapmadan, damar sistemini içeriden kullanarak sorunu çözmektir.
İşlem genel hatlarıyla şu adımları içerir.
- Giriş: Her iki kasıktaki atardamarlara (femoral arter) ulaşmak için küçük kesiler yapılır.
- Kateter Yerleştirilmesi: İçinde sıkıştırılmış halde bulunan stent-grefti taşıyan ince, esnek bir tüp (kateter sistemi) bu kesiden atardamarın içine yerleştirilir.
- Yönlendirme: Cerrah, X-ışını (skopi) görüntülemesi altında bu kateteri dikkatlice damar içinde ilerleterek anevrizmanın olduğu bölgeye kadar yönlendirir.
- Yerleştirme: Doğru konuma gelindiğinde, stent-greft kontrollü bir şekilde serbest bırakılır. Greft, bir yay gibi açılarak anevrizmanın başlangıç ve bitişindeki sağlam damar duvarına sıkıca tutunur ve kendini sabitler.
- Kontrol ve Kapatma: Anjiyografi ile kanın yeni yoldan sorunsuzca aktığı ve anevrizma kesesine sızıntı olmadığı teyit edildikten sonra kateter çıkarılır ve kasıktaki küçük kesiler dikilerek kapatılır.
Bu işlemler genellikle 1 ila 3 saat sürer. İyileşme süreci ise açık cerrahiye göre çok daha hızlıdır. Hastalar genellikle hastanede 1-3 gün kalır, ertesi gün ayağa kalkıp yürüyebilir ve 2-4 hafta gibi kısa bir sürede günlük yaşamlarına dönebilirler.
EVAR ve TEVAR Sonrası Yaşamda Nelere Dikkat Edilmeli ve Endosızıntı Nedir?
Ameliyatın başarısı sadece operasyon odasında bitmez; hastanın ameliyat sonrası yaşam tarzı ve kontrollere uyumu, tedavinin uzun vadedeki kalıcılığını doğrudan etkiler. EVAR ve TEVAR sonrası hastalarımızın uyması gereken bazı önemli yaşam tarzı değişiklikleri vardır.
Bu değişiklikler, sadece yerleştirilen grefti değil tüm damar sistemini korumayı amaçlar:
- Sigarayı tamamen bırakmak.
- Kan basıncını düzenli olarak ölçmek ve ilaçlarla kontrol altında tutmak.
- Kolesterol seviyelerini düşürmek (genellikle statin grubu ilaçlar gerekir).
- Sağlıklı ve dengeli beslenmek.
- Hekimin onayladığı şekilde düzenli ve orta düzeyde egzersiz yapmak.
Endoleak (Endosızıntı) Nedir?
Kapalı anevrizma onarımının en sık karşılaşılan ve en yakından takip edilmesi gereken komplikasyonu “endoleak” yani endosızıntıdır. Bu stent-greft yerleştirilmesine rağmen, anevrizma kesesi içine bir şekilde kan sızmaya devam etmesi durumudur. Bu sızıntı, kesenin yeniden basınç altında kalmasına, büyümesine ve yırtılma riskinin tekrar ortaya çıkmasına neden olabilir. İşte bu yüzden EVAR ve TEVAR sonrası düzenli takip hayati önem taşır. Sızıntının kaynağına göre farklı tipleri vardır. Bazı tipleri (örneğin Tip II) genellikle zararsızdır ve kendiliğinden düzelir, ancak bazıları (örneğin Tip I ve III) yüksek risklidir ve ek bir müdahale gerektirir.
Başarılı Bir EVAR ve TEVAR Tedavisinden Sonra Ömür Boyu Takip Neden Şarttır?
EVAR ve TEVAR tedavisinin en önemli özelliklerinden biri, ömür boyu düzenli takip gerektirmesidir. Bu hastalarımız için göz korkutucu bir kavram gibi gelebilir, ancak bunu bir yük olarak değil yapılan yatırımın ve kazanılan sağlığın korunması için bir güvence olarak görmek gerekir. Bu hasta ile hekim arasında yıllar boyu sürecek bir sağlık ortaklığıdır.
Takip programı, genellikle ameliyattan sonraki 1., 6. ve 12. aylarda, sonrasında ise her şey yolundaysa ömür boyu yılda bir kez olmak üzere bir görüntüleme (genellikle bilgisayarlı tomografi) kontrolünü içerir.
Bu düzenli kontrollerin temel amaçları bulunmaktadır:
- Stent-greftin yerinde ve sağlam olduğunu teyit etmek.
- Olası bir endosızıntıyı (endoleak) erken aşamada yakalamak.
- Anevrizma kesesinin boyutlarını ölçmek (beklenti, kesenin küçülmesi veya en azından stabil kalmasıdır).
- Greftte herhangi bir kayma, bükülme veya yapısal bozulma olup olmadığını kontrol etmek.
Bu basit yıllık kontroller, kapalı yöntemin sunduğu konfor ve hızlı iyileşmenin bir parçasıdır. Bu sayede hastalarımız tedavinin uzun yıllar boyunca başarılı kaldığından emin olarak hayatlarına güvenle devam edebilirler.
Sıkça Sorulan Sorular
EVAR (EndoVascular Aneurysm Repair), karın bölgesindeki aort anevrizmalarını kapalı yöntemle tedavi eden minimal invaziv bir işlemdir.
TEVAR (Thoracic EndoVascular Aneurysm Repair), göğüs bölgesindeki aort anevrizmalarının kapalı yöntemle tamir edilmesidir.
EVAR karın aortasına, TEVAR ise göğüs aortasına uygulanan benzer prensipteki işlemlerdir.
Aort duvarındaki genişlemeleri (anevrizmaları) patlamadan önce onarmak ve hayatı tehdit eden durumları önlemek için uygulanır.
Kasık atardamarından girilerek, stent-graft adı verilen özel cihaz aort içine yerleştirilir ve hasarlı bölge desteklenir.
Evet, genellikle daha az risk taşır, hastanede kalış süresi kısadır ve iyileşme daha hızlıdır.
Aort anevrizması olan ve stent yerleşimi için uygun damar yapısına sahip hastalar uygundur.
Genellikle 1–2 gün içinde taburcu olunur. Ağrı minimaldir ve hastalar kısa sürede normal yaşantısına dönebilir.
Evet, kalıcıdır. Ancak düzenli kontrollerle pozisyonu ve işlevi takip edilmelidir.
Kan basıncı kontrolü, düzenli takip görüntülemeleri ve damar sağlığını koruyacak yaşam tarzı önerilir.
Çoğu EVAR ve TEVAR işlemi 1–3 saat arasında tamamlanır ve genel anestezi altında yapılır.
Nadir de olsa stentin yer değiştirmesi, damar tıkanıklığı veya sızıntı (endoleak) gibi komplikasyonlar gelişebilir.
Genellikle kalp ve damar cerrahları ya da girişimsel radyoloji uzmanları tarafından uygulanır.
Türkiye’de endikasyon varsa ve devlet hastanesinde yapılırsa çoğu durumda SGK tarafından karşılanmaktadır.
Hayır, damar yapısı, anevrizmanın yeri ve çapı gibi faktörler uygunluk açısından belirleyicidir.