Lenfödem, vücudun atık toplama ağı olan lenf sistemindeki bir bozukluk nedeniyle, protein açısından zengin sıvının dokularda birikerek kronik şişliğe yol açtığı bir hastalıktır. En sık görülen lenfödem belirtileri arasında etkilenen kolda veya bacakta şişlik, ağırlık hissi, ciltte gerginlik, sertleşme ve tekrarlayan enfeksiyon atakları bulunur. Tedavisi, bu durumun nasıl geçeceğine dair kapsamlı ve kişiye özel bir yaklaşım gerektirir. Temel tedavi, manuel lenf drenajı ve kompresyonu içeren fizyoterapi yöntemleridir. İlerlemiş veya uygun vakalarda ise mikrocerrahi ile uygulanan bypass ameliyatları ve lenf nodu transferi gibi ileri cerrahi teknikler kalıcı çözümler sunabilmektedir.
Tıbbi Terim | Lenfödem |
Tanım | Lenfatik sistemin bozulması sonucu interstisyel alanda sıvı birikmesiyle oluşan doku şişliği |
Sınıflandırma | Primer (doğumsal veya genetik) – Sekonder (cerrahi, radyoterapi, enfeksiyon sonrası) |
En Sık Görülen Bölgeler | Kol, bacak, yüz, genital bölge |
Başlıca Nedenler | Meme kanseri sonrası lenf nodu diseksiyonu, pelvik kanser cerrahileri, radyoterapi, filaryazis (tropikal bölgelerde) |
Belirtiler | Şişlik (özellikle ekstremitelerde), ağırlık hissi, gerginlik, hareket kısıtlılığı, ciltte kalınlaşma |
Evrelendirme | Evre 0: Klinik belirti yok – Evre 1: Şişlik, sabah azalmış – Evre 2: Kalıcı şişlik, çökme yok – Evre 3: Fibrozis, cilt değişiklikleri (elefantiyazis) |
Tanı Yöntemleri | Fizik muayene, lenfosintigrafi, ultrasonografi, MR lenfografi |
Tedavi Yöntemleri | Kompleks dekonjestif terapi (manuel lenf drenajı, bandajlama, egzersiz), kompresyon giysileri, cilt bakımı, nadiren cerrahi (lenfovenöz anastomoz) |
Komplikasyonlar | Enfeksiyon (lenfanjit), hareket kısıtlılığı, kozmetik sorunlar |
Önleme Yöntemleri | Cilt hijyeni, uygun egzersiz, ekstremitenin travmadan korunması, kompresyon tedavisinin düzenli uygulanması |
Lenfödem hastalığı nedir ve vücudu nasıl etkiler?
Vücudumuzu karmaşık ve sürekli çalışan bir şehir gibi hayal edelim. Atardamarlarımız bu şehre temiz su taşıyan boru hatları, toplardamarlarımız ise kullanılmış suyun büyük kısmını geri alan ana kanalizasyon sistemidir. Lenf sistemi ise bu şehrin en kritik altyapılarından biridir: şehrin temizlik, atık toplama ve geri dönüşüm ağıdır. Bu sistem, toplardamarların taşıyamadığı büyük protein molekülleri, atık maddeler, yağlar ve bakteriler gibi “çöpleri” doku aralarından toplayan ince damarlardan oluşur. Toplanan bu sıvı, “lenf düğümleri” adını verdiğimiz arıtma tesislerinde süzülür ve temizlendikten sonra tekrar ana kan dolaşımına katılır.
Lenfödem, işte bu “temizlik ve geri dönüşüm” sisteminde bir aksaklık olduğunda ortaya çıkar. Lenf damarları hasar gördüğünde, tıkandığında veya doğuştan yetersiz olduğunda, protein açısından çok zengin olan bu sıvı dokularda birikmeye başlar. Bu birikim, genellikle kollarda veya bacaklarda gördüğümüz, ancak vücudun diğer bölgelerinde de ortaya çıkabilen kronik şişliğe, yani lenfödeme yol açar.
Lenfödem neden sadece basit bir şişlik olarak görülmemelidir?
Bir bilek burkulması sonrası oluşan şişlik ile lenfödem arasındaki en temel fark, biriken sıvının içeriğidir. Geçici şişlikler genellikle su ağırlıklıdır ve vücut tarafından kolayca emilir. Lenfödemde ise biriken sıvı “proteinden zengindir”. Dokularda biriken bu büyük protein molekülleri, bir sünger gibi davranarak çevrelerinden daha fazla su çeker ve şişliğin sürekli ve ilerleyici olmasına neden olur.
Daha da önemlisi, vücut bu birikmiş proteini bir tehdit olarak algılar ve bölgede sürekli devam eden, düşük düzeyli bir iltihabi reaksiyon başlatır. Bu kronik iltihap, zamanla dokunun yapısını bozar. Başlangıçta yumuşak olan doku giderek sertleşir (fibrozis) ve bölgedeki yağ hücrelerinin sayısı ve hacmi artar. Bu nedenle lenfödem, başlangıçta bir “sıvı” sorunu iken, tedavi edilmezse zamanla kalıcı bir “katı doku” sorununa dönüşür. Bu ilerleyici doğası, erken tanının ve doğru tedavinin neden bu kadar hayati olduğunu açıklar.
Her lenfödem aynı mıdır ve temel tipleri nelerdir?
Lenfödem, altta yatan nedene göre iki ana gruba ayrılır. Bu ayrım, risk faktörlerini ve tedavi planını anlamak için çok önemlidir.
- Primer (Birincil) Lenfödem: Bu tip, lenf sisteminin doğuştan gelen yapısal bir bozukluğundan kaynaklanır. Genetik bir miras veya anne karnındaki gelişimsel bir sorun nedeniyle lenf damarları veya düğümleri ya hiç gelişmemiş, ya yetersiz kalmış ya da işlevsizdir. Primer lenfödem daha nadir görülür ve başlangıç yaşına göre alt tiplere ayrılır.
- Sekonder (İkincil) Lenfödem: Bu en sık karşılaşılan lenfödem türüdür. Önceden tamamen sağlıklı çalışan bir lenf sisteminin, sonradan meydana gelen bir olay nedeniyle hasar görmesiyle ortaya çıkar. Bu hasarın birçok nedeni olabilir.
Sekonder lenfödem için en yaygın risk faktörleri nelerdir?
Sağlıklı bir lenf sistemini bozarak sekonder lenfödeme yol açabilecek başlıca durumlar ve risk faktörleri şunlardır:
- Kanser ameliyatı sırasında lenf düğümlerinin çıkarılması
- Radyoterapi (ışın tedavisi) alınması
- Tümörün kendisinin lenf yollarına baskı yapması
- Tekrarlayan cilt enfeksiyonları (özellikle selülit)
- Büyük kazalar, ezilme tipi yaralanmalar veya ciddi yanıklar
- Kronik venöz yetmezlik veya derin ven trombozu (DVT) gibi toplardamar hastalıkları
- Obezite (aşırı kilo)
- Hastalık veya yaralanma nedeniyle uzun süreli hareketsizlik
- Genellikle tek bir neden yerine, birden fazla risk faktörünün bir araya gelmesi lenfödem geliştirme olasılığını önemli ölçüde artırır.
En sık görülen lenfödem belirtileri nelerdir?
Lenfödemin ilk işaretleri genellikle gözle görülür şişlikten ziyade, hastanın hissettiği subjektif semptomlardır. Özellikle bilinen bir risk faktörünüz varsa (örneğin meme kanseri tedavisi gördüyseniz), bu erken belirtilere karşı uyanık olmak çok önemlidir. Kolda lenfödem belirtileri veya bacakta lenfödem bulguları benzerdir. En yaygın lenfödem belirtileri şunlardır:
- Etkilenen kolda veya bacakta şişlik
- Ağırlık veya dolgunluk hissi
- Ciltte gerginlik
- Yüzük, saat veya ayakkabı gibi eşyaların sıkması
- Eklemlerde hareket zorluğu
- Ciltte sertleşme veya kalınlaşma
- Ağrı veya rahatsızlık hissi
- Kızarıklık, ısı artışı ve ağrı ile seyreden tekrarlayan enfeksiyon atakları (selülit)
Lenfödem hastalarının yorumları da genellikle ilk fark ettikleri şeyin, şişlikten ziyade bu “ağırlık ve gerginlik” hissi olduğunu doğrulamaktadır.
Bir doktor lenfödem tanısını nasıl koyar?
Lenfödem tanısı, vakaların büyük çoğunluğunda deneyimli bir hekimin yapacağı kapsamlı bir değerlendirme ile konulabilir. Bu süreç iki temel adımdan oluşur. Birincisi, sizinle detaylı bir görüşme yaparak tıbbi geçmişinizi ve şikayetlerinizi dinlemektir. Risk faktörleriniz, şikayetlerinizin ne zaman ve nasıl başladığı, aile öykünüz gibi konular bu görüşmenin temelini oluşturur.
İkinci adım ise dikkatli bir fizik muayenedir. Bu muayene sırasında hekim, şişliğin diğer olası nedenlerini (kalp yetmezliği, venöz yetmezlik, böbrek hastalığı gibi) dışlamaya çalışır ve lenfödeme özgü bulguları arar. Erken evrelerde, şiş olan bölgeye parmakla basıldığında bir çukur kalması (gode) tipiktir. İlerlemiş vakalarda ise “Stemmer belirtisi” adı verilen önemli bir bulguya bakılır. El veya ayak ikinci parmağının üzerindeki deriyi çimdiklemeye çalıştığımızda, cildin kalınlaşması ve alttaki dokuya yapışması nedeniyle katlanıp kaldırılamaması, bu belirtinin pozitif olduğunu gösterir ve lenfödem tanısını büyük ölçüde destekler.
Lenfödem tanısı için hangi ileri testler kullanılır?
Çoğu zaman klinik değerlendirme yeterli olsa da bazen tanıyı kesinleştirmek, hastalığın ciddiyetini objektif olarak belirlemek veya cerrahi bir tedaviyi planlamak için daha ileri tanısal yöntemlere başvurmak gerekebilir.
- Lenfosintigrafi: Lenf sisteminin fonksiyonel haritasını çıkaran bir testtir. Lenf akışındaki yavaşlamayı veya tıkanıklığı net bir şekilde gösterir.
- Indosiyanin Yeşili (ICG) Lenfografisi: Özellikle modern lenfödem cerrahisini planlarken kullandığımız, çalışan yüzeyel lenf damarlarını gerçek zamanlı olarak gösteren bir haritalama yöntemidir.
- Manyetik Rezonans (MR) veya Bilgisayarlı Tomografi (BT): Şişliğe neden olabilecek başka bir yapısal sorunu (tümör, kist vb.) dışlamak ve dokunun yapısı (sıvı, yağ, sert doku oranı) hakkında bilgi almak için kullanılır.
- Biyempedans Spektroskopisi (BIS): Gözle görülür şişlik oluşmadan bile dokudaki en küçük sıvı artışlarını tespit edebilen, risk altındaki hastaların takibinde kullanılan hassas bir ölçüm yöntemidir.
Lenfödem hastalığı hangi evrelerden oluşur?
Lenfödemin ciddiyetini standart bir şekilde tanımlamak için Uluslararası Lenfoloji Derneği’nin (ISL) evreleme sistemi kullanılır. Bu sistem, tedavi stratejisini belirlemede bir yol haritası sunar.
- Evre 0 (Subklinik Evre): Lenf taşıma kapasitesi azalmıştır ama henüz şişlik yoktur.
- Evre 1 (Geri Dönebilen Evre): Şişlik vardır, yumuşaktır ve parmakla basınca çukur kalır. Uzvun yukarı kaldırılmasıyla şişlik iner.
- Evre 2 (Geri Dönmeyen Evre): Şişlik kalıcıdır ve doku sertleşmeye başlamıştır. Uzvun yükseltilmesiyle tamamen inmez.
- Evre 3 (Lenfostatik Elefantiyazis): En ileri evredir. Şişlik çok şiddetlidir, ciltte geri döndürülemez kalınlaşma ve sertleşme gibi değişiklikler meydana gelmiştir.
Lenfödem tedavisinin temel taşı olan Kompleks Dekonjestif Terapi (KDT) nedir?
Kompleks Dekonjestif Terapi (KDT), lenfödemin cerrahi dışı tedavisinde dünya çapında kabul görmüş “altın standart” yöntemdir. Bu sadece bir masaj veya bandajlama tekniği değil birbirini tamamlayan dört temel bileşenden oluşan kapsamlı bir tedavi programıdır. Amaç sadece şişliği indirmek değil aynı zamanda elde edilen sonucu korumak ve hastaya kendi durumunu yönetme becerisi kazandırmaktır. KDT, bu alanda özel eğitim almış sertifikalı lenfödem terapistleri tarafından uygulanır ve hastanın tedaviye aktif katılımını gerektirir. Tedavi, genellikle iki fazda yürütülür: şişliği azaltmayı hedefleyen yoğun bir başlangıç fazı ve sonucu korumayı amaçlayan ömür boyu süren bir bakım fazı.
KDT’nin dört temel bileşeni şunlardır:
- Manuel Lenf Drenajı (MLD)
- Kompresyon Terapisi (Bandaj ve Bası Giysileri)
- Terapötik Egzersizler
- Cilt ve Tırnak Bakımı
Manuel Lenf Drenajı (MLD) lenfödem tedavisinde nasıl bir etki gösterir?
Manuel Lenf Drenajı (MLD), bildiğimiz klasik masajdan tamamen farklıdır. Çok hafif, ritmik, yavaş ve cildi nazikçe germeye yönelik özel hareketlerden oluşan bir tekniktir. Buradaki amaç kasları değil doğrudan cilt altındaki yüzeysel lenf damarlarını uyarmaktır. Terapist, birikmiş lenf sıvısını, tıkalı olan bölgeden “kaçırarak”, vücudun sağlıklı ve çalışan lenf bölgelerine doğru yönlendirir. Bu adeta bir trafik yönlendirme işlemi gibidir. Bu nedenle MLD, sadece şiş olan bölgeye değil aynı zamanda sıvının tahliye edileceği sağlıklı bölgelere de uygulanır.
Kompresyon terapisi lenfödem yönetiminde neden bu kadar kritik bir rol oynar?
Kompresyon, yani dışarıdan basınç uygulama, KDT’nin belki de en önemli bileşenidir. Etkisi, sadece uzvu sıkmaktan çok daha derindir. Dışarıdan uygulanan bu kontrollü basınç, dokulara sıvı sızmasını azaltır, mevcut sıvının lenf damarlarına geri emilimini artırır ve en önemlisi kasların “pompa” etkisini güçlendirir. Özellikle tedavi fazında kullanılan kısa gerimli (short-stretch) bandajlar, kas kasıldığında sert bir duvar görevi görerek sıvının çok daha güçlü bir şekilde yukarı pompalanmasını sağlar. Tedavinin bakım fazında ise, hastanın ölçülerine göre özel olarak hazırlanan kompresyon giysileri (kolluk, çorap vb.) kullanılır. Bu giysilerin düzenli olarak genellikle gündüzleri sürekli giyilmesi, tedavinin başarısını ve sonucun kalıcılığını sağlar.
Lenfödem hastaları için cilt ve tırnak bakımı neden hayati önem taşır?
Lenfödemli bir uzuv, bağışıklık sistemi zayıflamış bir bölgedir. Biriken protein zengini sıvı, bakterilerin üremesi için mükemmel bir ortam oluşturur. Bu nedenle cildin bütünlüğünü korumak ve en küçük bir yaralanmayı bile önlemek, KDT’nin dördüncü ve hayati bileşenidir. Amaç enfeksiyon için bir giriş kapısı oluşturmamaktır.
Temel cilt bakım kuralları şunlardır:
- Cildi her gün pH dengeli, nazik bir sabunla temizlemek
- Cildi temizlik sonrası tamamen kurulamak
- Cildin çatlamasını önlemek için düşük pH’lı bir nemlendirici kullanmak
- Kesik, çizik ve böcek ısırıklarından korunmak
- Bahçe veya mutfak işlerinde koruyucu eldiven giymek
- Tırnakları düz kesmek ve tırnak etlerini asla kesmemek
- En küçük yarayı bile hemen sabunlu suyla temizleyip antiseptik uygulamak
Hangi durumlarda lenfödem için cerrahi tedavi düşünülmelidir?
“Lenfödem nasıl geçer?” sorusunun en modern cevapları, cerrahi tedavi seçeneklerinde yatmaktadır. Cerrahi, her hasta için uygun olmasa da özellikle KDT gibi konservatif tedavilere yeterli yanıt vermeyen veya hastalığın ilerlemesini daha etkin bir şekilde durdurmak isteyen hastalar için umut verici bir seçenektir. Cerrahi kararı; hastanın genel sağlık durumu lenfödemin evresi, şişliğin yapısı (sıvı mı yoksa katı mı olduğu) ve hastanın beklentileri gibi birçok faktöre bağlıdır. Bir kalp ve damar cerrahının mikrocerrahi ve süpermikrocerrahi alanındaki uzmanlığı, bu ameliyatların başarısında kilit rol oynar.
Lenfödem ameliyatları temelde iki ana amaca hizmet eder:
- Fizyolojik Cerrahi: Bozulan lenf dolaşımını onarmayı veya bypass etmeyi hedefler.
- Redüktif Cerrahi: Birikmiş olan katı dokuyu (yağ ve fibrozis) temizlemeyi hedefler.
Lenfatikovenöz Anastomoz (LVA) ameliyatı ile lenfödem nasıl tedavi edilir?
LVA, günümüzdeki en hassas ve teknik olarak zorlayıcı cerrahi prosedürlerden biridir. Bu ameliyatın temel mantığı, tıkalı lenf yolları için yeni bir “bypass” yolu oluşturmaktır. Çalışır durumdaki yüzeysel lenf damarlarını, hemen yanlarındaki çok küçük toplardamarlara (venüller) bağlıyoruz. Bu sayede dokularda biriken lenf sıvısı, tıkalı sistemi atlayarak doğrudan kan dolaşımına katılır ve vücuttan uzaklaştırılır. Bu işlem saç telinden bile daha ince dikişler ve özel aletler kullanılarak, çok yüksek büyütme sağlayan bir operasyon mikroskobu altında gerçekleştirilen bir “süpermikrocerrahi” tekniğidir. Özellikle kolda lenfödem tedavisi için minimal invaziv ve etkili bir yöntemdir. LVA, en iyi sonuçları hastalığın erken evrelerinde, şişliğin henüz sıvı ağırlıklı olduğu hastalarda verir.
Vaskülarize Lenf Nodu Transferi (VLNT) lenfödem tedavisinde nasıl bir çözüm sunar?
VLNT, özellikle kanser cerrahisi veya radyoterapi nedeniyle lenf düğümleri tamamen hasar görmüş hastalar için uygulanan daha kapsamlı bir yeniden yapılandırma ameliyatıdır. Bu ameliyatın amacı, lenfödemli bölgeye yeni ve çalışan “lenf istasyonları” getirmektir. Vücudun sağlıklı bir bölgesinden (örneğin kasık veya karın içi) alınan lenf düğümleri, onları besleyen kan damarlarıyla birlikte mikrocerrahi ile lenfödemli bölgeye nakledilir. Bu yeni lenf düğümleri, hem bir “sünger” gibi sıvıyı emerek hem de yeni lenf yolları oluşumunu tetikleyerek bölgede yeni bir drenaj merkezi oluşturur. Başarılı bir VLNT, şişlikte azalmanın yanı sıra özellikle tekrarlayan selülit ataklarının sıklığında belirgin bir düşüş sağlayabilir.
İlerlemiş lenfödem için liposuction (yağ aldırma) nasıl bir tedavi yöntemidir?
Hastalığın ileri evrelerinde şişliğin ana bileşeni artık sıvı değil kronik iltihap sonucu birikmiş olan katılaşmış yağ ve fibrotik dokudur. Bu katı hacim, KDT veya fizyolojik cerrahilerle ortadan kaldırılamaz. İşte bu noktada lenfödem için özel olarak adapte edilmiş liposuction tekniği devreye girer. Bu işlemin amacı, altta yatan lenfatik sorunu çözmek değil bu sorunun bir sonucu olarak ortaya çıkan katı hacmi fiziksel olarak vücuttan uzaklaştırmaktır. Bu uzvun boyutunu ve ağırlığını dramatik şekilde azaltarak fonksiyonu ve görünümü iyileştirir. Ancak bu ameliyatın başarısı ve sonucun kalıcılığı tek bir şeye bağlıdır: hastanın ameliyattan sonra ömür boyu, günde 24 saat, kesintisiz olarak uygun basınçtaki kompresyon giysilerini giymesi. Bu bir tedavi ortaklığıdır ve hastanın bu taahhüde hazır olması gerekir.
Tedavi edilmemiş lenfödem ne gibi ciddi sorunlara yol açabilir?
Lenfödem, ciddiye alınması gereken ve tedavi edilmediğinde ciddi komplikasyonlara yol açabilen bir hastalıktır:
- Tekrarlayan ve şiddetli selülit enfeksiyonları
- Enfeksiyonun kana karışması (sepsis) riski
- Dokularda ilerleyici sertleşme ve kalınlaşma (fibrozis)
- Uzvun şeklinde bozulma (elefantiyazis)
- Eklem hareketlerinde ciddi kısıtlılık
- Kronik ağrı
- Deriden sürekli sıvı sızıntısı (lenfore)
- Anksiyete ve depresyon gibi psikolojik sorunlar
- Çok nadir de olsa uzun süreli lenfödem zemininde kanser gelişimi (Lenfanjiyosarkom)
Lenfödem yönetiminde ‘zerdeçal’ veya ‘hacamat’ gibi yöntemlerin yeri var mıdır?
Hastaların her türlü tedavi yöntemini araştırması doğaldır. Ancak zerdeçal lenfödem üzerindeki etkileri veya hacamat ile lenfödem tedavisi gibi popüler konularda bilimsel gerçekleri bilmek kritik öneme sahiptir. Zerdeçal gibi bazı bitkisel ürünler genel iltihap karşıtı özelliklere sahip olabilir, ancak lenfödemi tedavi edebileceklerine dair bilimsel bir kanıt yoktur. Bu tür destekler, asla kanıta dayalı tıbbi tedavilerin yerini tutmaz. Hacamat (kupa terapisi) gibi cildin bütünlüğünü bozan uygulamalar ise lenfödemli bir doku için son derece tehlikelidir. Zaten hassas olan cilde ve hasarlı lenf damarlarına daha fazla zarar vererek ciddi enfeksiyonlar için bir giriş kapısı oluşturabilir. Bu nedenle bu tür uygulamalardan kesinlikle kaçınılmalıdır.
Lenfödem hastaları için beslenme ve kilo yönetimi neden önemlidir?
Yaşam tarzı alışkanlıkları, tedavinin başarısını doğrudan etkiler. Özellikle kilo yönetimi ve beslenme, lenf sistemi üzerindeki yükü azaltmada kritik rol oynar. Fazla kilo, lenfödem için hem bir risk faktörüdür hem de mevcut durumu önemli ölçüde kötüleştirir. Sağlıklı bir kiloya ulaşmak ve bunu korumak, tedavinin en önemli destekçilerindendir. Lenfödemi “iyileştiren” sihirli bir diyet olmasa da semptomları yönetmeye yardımcı olan bazı beslenme ilkeleri vardır:
- Tuz (sodyum) alımını azaltmak
- Yeterli ve dengeli protein tüketmek
- İşlenmemiş, bütün gıdalara odaklanmak
- Bol su içmek
- Alkol ve kafein tüketimini sınırlamak
Lenfödem ile yaşarken günlük hayatta hangi önlemler alınmalıdır?
Lenfödemle yaşamak, etkilenen uzvu potansiyel tehlikelerden korumak için sürekli bir farkındalık gerektirir. Bu önlemler komplikasyon riskini en aza indirmeye yardımcı olur:
- Kan alımı, enjeksiyon gibi işlemler için daima sağlıklı uzvu kullanın.
- Tansiyonu her zaman sağlıklı koldan ölçtürün.
- Sıcak banyolar, kaplıcalar ve saunadan kaçının.
- Dar giysiler, sıkı manşetli kıyafetler veya takılar giymeyin.
- Dinlenirken veya uyurken etkilenen uzvu kalp seviyesinin üzerinde tutun.
- Uçak yolculukları sırasında mutlaka uygun basınçtaki kompresyon giysinizi giyin.
Sıkça Sorulan Sorular
Lenfödem, lenf sıvısının vücutta birikmesi sonucu genellikle kol veya bacaklarda meydana gelen şişliktir. Lenfatik sistemin tıkanması ya da hasar görmesiyle oluşur.
Kol veya bacakta şişlik, gerginlik, dolgunluk hissi, hareket kısıtlılığı, sertlik ve cilt değişiklikleri görülebilir.
Cerrahi sonrası lenf nodlarının alınması, radyoterapi, enfeksiyonlar veya doğuştan gelen lenf damar bozuklukları lenfödeme yol açabilir.
Hayır, ancak kanser tedavileri (özellikle meme kanseri sonrası) lenfödem riskini artırabilir.
Genellikle 4 evrede değerlendirilir: gizli evre, geri dönebilen evre, kalıcı evre ve fibrozisli (sertleşmiş) evre.
Hayır, lenfödem kişiden kişiye bulaşmaz. Bağışıklık sistemi ve lenf akışıyla ilgilidir.
Fizik muayene, hasta öyküsü, ölçümler, lenfosintigrafi ve bazen MR ya da ultrason gibi görüntüleme yöntemleri kullanılır.
Tamamen iyileşmese de uygun tedaviyle şişlik azaltılabilir ve ilerlemesi durdurulabilir.
Manuel lenf drenajı, kompresyon bandajları/çorapları, egzersiz, cilt bakımı ve gerekirse pnömatik kompresyon cihazları kullanılır.
Lenfödemin doğrudan ilaçla tedavisi yoktur. Ancak enfeksiyon riski varsa antibiyotik gerekebilir.
Egzersiz tek başına tedavi etmez ama dolaşımı artırarak ödemin azalmasına yardımcı olur. Düşük yoğunluklu, kontrollü egzersizler önerilir.
Bazı durumlarda cerrahiden hemen sonra ortaya çıkabilirken, bazen aylar veya yıllar sonra da gelişebilir.
Zamanla cilt kalınlaşabilir, sertleşebilir ve enfeksiyona açık hale gelebilir (örneğin: selülit).
Evet, ancak bu özel tekniklerle yapılan manuel lenf drenajı olmalıdır; bilinçsiz masaj zarar verebilir.