Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu (ECMO) tedavisi, kalp ve akciğerlerin fonksiyonlarını yerine getiremediği, hayatı tehdit eden durumlarda kullanılan ileri düzey bir yaşam destek yöntemidir. Bu sistem, hastanın kanını vücut dışında özel bir yapay akciğer (oksijenatör) aracılığıyla temizleyip oksijenlendirir ve ardından vücuda geri verir. Temel amacı, hastanın kendi organları dinlenip iyileşme fırsatı bulurken, dolaşım ve solunum fonksiyonlarını geçici olarak devralmaktır. Bu sayede geleneksel tedavilerin yetersiz kaldığı en kritik hastalarda hayati organların korunması ve yaşamsal fonksiyonların sürdürülmesi hedeflenir.

Tanım Kalp ve/veya akciğer fonksiyonlarının ciddi bozulduğu durumlarda geçici destek sağlamak için kullanılan, kanın vücut dışında oksijenlenip karbondioksitten arındırıldığı yapay dolaşım sistemi
Türleri VV-ECMO (venöz-venöz, sadece solunum desteği), VA-ECMO (venöz-arteriyel, kalp ve akciğer desteği)
Endikasyonlar Refrakter kardiyojenik şok, kardiyak arrest, ciddi ARDS (akut solunum sıkıntısı sendromu), pulmoner emboli, miyokardit
Kontrendikasyonlar İrreversibl organ hasarı, terminal hastalık, ileri yaş ve kötü prognozlu nörolojik hasar
Uygulama Yöntemi Santral veya periferik kanülasyon (genellikle femoral ve juguler damarlar kullanılır)
İzlem Gereklilikleri Kan gazı takibi, pıhtılaşma parametreleri, hemodinamik izlem, enfeksiyon kontrolü
Komplikasyonlar Kanama, tromboz, enfeksiyon, hemoliz, iskemik organ hasarı, emboli
Tedavi Süresi Genellikle günler ile haftalar arasında değişir; altta yatan hastalığın düzelme süresine bağlıdır
Takip ve Sonlandırma Organ fonksiyonlarının iyileşmesiyle kademeli olarak ECMO desteği azaltılarak sonlandırılır; sonlandırma öncesi weaning protokolleri uygulanır

Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu Nedir ve Ne İşe Yarar?

ECMO, kelime anlamıyla “vücut dışında bir zar aracılığıyla oksijenlendirme” demektir. Bu kanın vücuttan özel borularla (kanüllerle) alınıp bir makineye taşındığı bir süreçtir. Bu makine, kanı oksijenle doldurur ve atık bir gaz olan karbondioksitten arındırır. Ardından bu temizlenmiş ve yeniden canlanmış kanı vücuda geri verir. Kısacası ECMO, görevini yapamayan kalp ve akciğerlerin işini geçici olarak devralan harici bir yardımcıdır. Bu teknoloji, aynı zamanda Ekstrakorporeal Yaşam Desteği (ECLS) olarak da bilinir.

Burada anlaşılması gereken en önemli nokta, ECMO’nun bir “tedavi” değil bir “destek” sistemi olduğudur. ECMO, altta yatan zatürreyi, kalp krizini veya başka bir hastalığı iyileştirmez. Onun asıl görevi, vücudun en savunmasız anında bir güvenlik ağı kurmaktır. Kalp ve akciğerler dinlenip iyileşme fırsatı bulurken, ECMO vücudun ihtiyaç duyduğu oksijenli kanı sağlamaya devam eder. Bu desteğin temel amaçları şunlardır:

  • Vücuda ve organlara iyileşmeleri için zaman tanımak.
  • Kalp ve akciğerlerin iş yükünü devralarak onları dinlendirmek.
  • Altta yatan hastalığın tedavisi için bir fırsat yaratmak.
  • Organ nakli gibi daha kalıcı çözümler için bir “köprü” görevi görmek.

ECMO, genellikle diğer tüm tedavi seçenekleri tükendiğinde başvurulan bir yöntemdir. Solunum cihazı yetersiz kaldığında veya kalp masajı gibi canlandırma çabalarına rağmen dolaşım sağlanamadığında devreye girer. Bu nedenle sıklıkla “son çare” olarak görülür. Tedavinin süresi, hastanın durumuna bağlı olarak birkaç günden haftalara, hatta bazı durumlarda aylara kadar uzayabilir.

Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu Teknolojisinin Tarihsel Gelişimi Nasıldır?

ECMO’nun bugünkü modern haline gelmesi, tıp dünyasının sebatla dolu uzun bir yolculuğunun sonucudur. Fikrin ilk tohumları yüzyıllar önce atılmış olsa da en büyük engel kanın vücut dışında pıhtılaşmasıydı. 1916 yılında kanın pıhtılaşmasını önleyen “heparin” adlı ilacın keşfi, bu alanda bir devrim yarattı ve vücut dışı dolaşım deneylerinin kapısını araladı.

ECMO, temelini açık kalp ameliyatlarında kullanılan kalp-akciğer pompasından alır. 1953 yılında bu pompalarla ilk başarılı açık kalp ameliyatının yapılması, en büyük dönüm noktası oldu. Zamanla, kanı daha az yıpratan ve daha uzun süreli destek sağlayabilen “membran oksijenatörler” yani yapay akciğerler icat edildi. Bu ECMO gibi haftalarca sürebilen tedaviler için hayati bir adımdı.

Modern ECMO’nun doğuşu ise 1970’lerde “ECMO’nun babası” olarak anılan Dr. Robert H. Bartlett’in öncü çalışmalarıyla gerçekleşti. Asıl yankı uyandıran başarı, 1975’te yaşandı. Dr. Bartlett ve ekibi, ölmek üzere olan bir yenidoğan bebeği ECMO ile hayata döndürdü. Hemşirelerin bebeğe İspanyolca’da “Umut” anlamına gelen “Esperanza” adını vermesi, bu teknolojinin taşıdığı anlamı simgeliyordu. ECMO’nun tarihindeki bazı önemli kilometre taşları şunlardır:

  • 1916 – Kan pıhtılaşmasını önleyen heparinin keşfi.
  • 1953 – Kalp-akciğer pompası ile ilk başarılı açık kalp ameliyatı.
  • 1971 – İlk başarılı yetişkin ECMO uygulaması.
  • 1975 – “Esperanza” adlı yenidoğanın ECMO ile kurtarılması.
  • 2009 – H1N1 (domuz gribi) pandemisi ile yetişkinlerde yaygınlaşması.
  • 2020 – COVID-19 pandemisinde kritik bir rol oynaması.

Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu Devresi ve Bileşenleri Nasıl Çalışır?

ECMO sistemini, hastanın kendi dolaşım sisteminin geçici bir uzantısı olarak düşünebiliriz. Bu kapalı devre, kanın vücut dışında güvenli bir şekilde dolaşmasını ve temizlenmesini sağlar. Kanın vücuttan çıkıp temizlenerek geri döndüğü bu yolculukta birkaç temel bileşen görev alır.

  • Kanüller: Hastayı ECMO makinesine bağlayan özel, esnek plastik borulardır. Biri kirli kanı vücuttan çekerken, diğeri temiz kanı vücuda geri verir.
  • Pompa: Devrenin motorudur ve kalbin pompalama görevini üstlenir. Kanı vücuttan çekip devrenin diğer parçalarından geçirerek tekrar hastaya gönderen itici gücü sağlar.
  • Oksijenatör: Devrenin en hayati parçasıdır ve akciğerlerin görevini birebir taklit eder. Kanı oksijenle doldurur ve karbondioksitten temizler.
  • Isı Değiştirici: Vücut dışında dolaşan kanın soğumasını engeller. Temizlenmiş kanı vücuda geri göndermeden önce tekrar normal vücut sıcaklığına getirir.

Bu sistemin sorunsuz çalışması için en büyük zorluk, kanın pıhtılaşmasını önlemektir. Kan, yapay yüzeylerle temas ettiğinde doğal olarak pıhtılaşmaya başlar. Bu pıhtılar devreyi tıkayabilir veya hastaya giderek inme gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Bunu önlemek için, ECMO tedavisi boyunca hastaya sürekli olarak heparin gibi kan sulandırıcı bir ilaç verilir. Tedavinin en hassas yönlerinden biri budur; çünkü pıhtılaşmayı önleme ile kanama riskini artırma arasında çok hassas bir denge kurmak gerekir.

Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu Tedavisinin Türleri Nelerdir?

ECMO tedavisinin iki ana türü vardır. Bu türler, oksijenlenmiş kanın vücuda nereye geri verildiğine göre belirlenir ve hastanın hangi organının desteğe ihtiyacı olduğuna göre seçilir.

Veno-Venöz (VV) Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu

Bu tür, sadece akciğer (solunum) desteği sağlar. Hastanın kalbinin, kanı vücuda pompalayacak kadar güçlü olması gerekir. Bu yöntemde oksijeni düşük kan büyük bir toplardamardan (ven) alınır, ECMO makinesinde temizlenir ve yine büyük bir toplardamara geri verilir. Oksijen zengini kan, kalbe gelir ve hastanın kendi kalbi tarafından tüm vücuda pompalanır. VV ECMO’yu, akciğerlere bir “tatil” vermek gibi düşünebiliriz. Kalp fonksiyonları yeterli ancak akciğerleri ağır hasar görmüş hastalar için idealdir.

VV ECMO’nun en sık kullanıldığı durumlar şunlardır:

  • Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu (ARDS)
  • Şiddetli zatürre (pnömoni)
  • Akciğer nakline hazırlık (köprüleme)
  • Nakil sonrası akciğerin çalışmaması (primer greft disfonksiyonu)
  • Veno-Arteriyel (VA) Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu

Bu tür, hem kalp hem de akciğer desteği sağlar. Yani tam bir kalp-akciğer bypass sistemi gibi çalışır. Bu yöntemde kan yine bir toplardamardan alınır, ancak temizlendikten sonra doğrudan vücudun ana dağıtım hattı olan bir atardamara (arter) verilir. Bu sayede kan, kalbi ve akciğerleri büyük ölçüde bypass eder. ECMO makinesi, kanı doğrudan vücuda dağıtarak kalbin iş yükünü tamamen üstlenir.

VA ECMO’nun başlıca kullanım alanları şunlardır:

  • Kalp yetmezliği (Kardiyojenik şok)
  • Büyük kalp krizi
  • Kalp kası iltihaplanması (Miyokardit)
  • Kalp durması sonrası canlandırma (E-CPR)
  • Açık kalp ameliyatı sonrası kalbin çalıştırılamaması
  • Kalp nakline veya yapay kalp cihazına hazırlık

Hangi Hastalar Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu İçin Uygundur?

ECMO, son derece invaziv ve riskli bir tedavi olduğundan, doğru hasta seçimi tedavinin başarısı için en kritik faktördür. Temel ilke şudur: ECMO’nun sağlayacağı potansiyel fayda, taşıdığı risklerden daha ağır basmalıdır. Tedavinin bir “çıkış stratejisi” olmalıdır; yani hastanın ya kendi organ fonksiyonlarının iyileşmesi ya da organ nakli gibi daha kalıcı bir çözüme ulaşması hedeflenmelidir.

ECMO’nun uygulanmasına kesin engel teşkil eden bazı durumlar vardır:

  • İyileşme potansiyeli olmayan kalıcı beyin hasarı
  • Tedavisi mümkün olmayan, vücuda yayılmış kanser
  • Organ nakli adayı olmayan son dönem kalp ya da akciğer hastalığı
  • Aktif ve durdurulamayan beyin içi kanama

Bazı durumlarda ise risk ve fayda değerlendirmesi yapılarak karar verilir. Bu durumlardan bazıları şunlardır:

  • İleri yaş (genellikle 75 yaş üstü)
  • Ciddi obezite
  • ECMO öncesi uzun süre solunum cihazına bağlı kalmış olmak
  • Bağışıklık sisteminin ciddi şekilde baskılanmış olması
  • İlerlemiş çoklu organ yetmezliği

Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu Tedavisinin Riskleri Nelerdir?

ECMO, hayat kurtarıcı bir teknoloji olmasına rağmen, doğası gereği karmaşıktır ve önemli riskler taşır. Bu riskler hakkında açık olmak, tedavi sürecini anlamanın bir parçasıdır. Bu riskleri yönetmek, ECMO ekibinin en öncelikli görevidir. Komplikasyonlar genel olarak hasta kaynaklı ve cihaza bağlı olarak ikiye ayrılır.

Hasta ile ilgili olası komplikasyonlar şunlardır:

  • Kanama: En sık görülen risktir. Kan sulandırıcı ilaçların zorunlu kullanımından kaynaklanır.
  • Pıhtı oluşumu (Tromboz): Devrede veya damarlarda oluşan pıhtılar organlara giderek inme gibi ciddi sorunlara yol açabilir.
  • Enfeksiyon: Kanüller, vücuda doğrudan bir giriş kapısı oluşturur.
  • Nörolojik hasar: İnme, nöbet veya beyin hasarı gibi yıkıcı komplikasyonlar görülebilir.
  • Bacakta kanlanma sorunu: Özellikle VA ECMO’da kasıktaki kanül, bacağa giden kan akışını engelleyebilir.
  • Cihazla (mekanik) ilgili olası komplikasyonlar da vardır.
  • Oksijenatör arızası: Yapay akciğerin içinde pıhtı birikmesi gaz değişimini bozabilir.
  • Pompa sorunu: Pompanın durması veya arızalanması acil müdahale gerektirir.
  • Hava kaçağı (Emboli): Devreye hava girmesi ve hastaya ulaşması ölümcül olabilir.
  • Devre kopması: Ciddi kan kaybına neden olabilecek bir durumdur.

Bu riskler nedeniyle ECMO hastaları, bu konuda özel eğitim almış bir ekip tarafından yoğun bakım ünitesinde 24 saat boyunca aralıksız olarak izlenir.

Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu Sırasında Hasta Bakımı Nasıl Yapılır?

ECMO tedavisi, sadece bir makinenin çalıştırılmasından çok daha fazlasıdır; hastanın vücudu ile mekanik bir sistemin hassas bir şekilde bütünleştirilmesini gerektiren dinamik bir süreçtir. Bu süreç yoğun bakım doktorları, kalp cerrahları, perfüzyonistler, ECMO hemşireleri ve solunum terapistlerinden oluşan deneyimli bir ekip tarafından yönetilir. Hem makine hem de hasta, 24 saat boyunca anbean izlenir.

Cihaz takibinde kontrol edilen temel parametreler şunlardır:

  • Kan akışı: Pompanın hızı ve sağladığı kan akışı.
  • Basınçlar: Devrenin farklı noktalarındaki basınçlar, sistemin sağlığı hakkında bilgi verir.
  • Gaz değişimi: Yapay akciğere verilen oksijen miktarı ve karbondioksiti temizleme hızı.
  • Sıcaklık: Hastaya geri verilen kanın vücut sıcaklığında olması.
  • Hastanın takibinde ise şu unsurlar ön plandadır.
  • Yaşamsal belirtiler: Kan basıncı, kalp atış hızı ve oksijen seviyeleri.
  • Kan testleri: Kan gazları, kan sayımı, böbrek ve karaciğer fonksiyonları.
  • Pıhtılaşma durumu: Kan sulandırıcı ilacın dozunu ayarlamak için yapılan testler.
  • Nörolojik durum: Hastanın bilinç seviyesi ve tepkileri.
  • Beslenme desteği: Ciddi kas kaybını önlemek için yeterli beslenme sağlanması.

Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu Desteği Nasıl Sonlandırılır?

Hastalar, ECMO desteğinden aniden ayrılmazlar. Bu altta yatan kalp veya akciğer fonksiyonlarında yeterli iyileşme görüldüğünde başlatılan, kontrollü ve kademeli bir “ayrılma” (weaning) sürecidir. Bu süreci, hastanın kendi organlarının görevi yeniden devralmaya hazır olup olmadığını test ettiğimiz bir tür “mezuniyet sınavı” olarak düşünebiliriz. İyileşmenin başladığını gösteren bazı önemli işaretler vardır:

  • Göğüs röntgeninde düzelme
  • Akciğer esnekliğinde artış
  • Ekokardiyografide (EKO) kalp kasılma fonksiyonlarında iyileşme
  • Solunum cihazı veya kalp destek ilaçlarına olan ihtiyacın azalması

Bu belirtiler görüldüğünde, ECMO desteği yavaş yavaş azaltılır. VV ECMO’da yapay akciğerin gaz değişimi görevi kademeli olarak hastanın kendi akciğerlerine bırakılır. VA ECMO’da ise pompanın akış hızı düşürülerek yük, kademeli olarak hastanın kendi kalbine devredilir. Eğer hasta bu deneme sürecini başarıyla tamamlarsa, ECMO’dan tamamen ayrılmaya hazır olduğu kabul edilir ve kanüllerin çıkarılması planlanır.

Ekstrakorporeal Membran Oksijenasyonu Sonrası Yaşam Nasıldır?

ECMO, bir umut ışığı olsa da hem tedavi süreci hem de sonrası zorluklarla doludur. Hayatta kalma oranları, hastanın yaşına, altta yatan hastalığa ve ECMO’nun türüne bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Dünya çapında verileri toplayan ELSO organizasyonuna göre, yetişkinlerde solunum yetmezliği için bu oran %59 iken, kalp yetmezliği için %48 civarındadır.

ECMO’dan hayatta kalmak, mücadelenin sadece başlangıcı olabilir. Hastalar taburcu olduktan sonra uzun süreli bazı zorluklarla karşılaşabilirler.

  • Fiziksel zorluklar: Uzun süre yoğun bakımda kalmaya bağlı ciddi kas güçsüzlüğü, yorgunluk ve hareket kısıtlılığı.
  • Psikolojik zorluklar: Anksiyete, depresyon ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB).
  • Bilişsel zorluklar: Hafıza, dikkat ve problem çözme gibi fonksiyonlarda bozulma (“beyin sisi”).

Bu zorluklara rağmen, zamanla ve doğru destekle önemli ilerlemeler kaydedilir. Erken rehabilitasyon, fizik tedavi ve psikolojik destek, bu uzun dönemli sonuçları iyileştirmede ve hastaların yaşam kalitesini artırmada kritik bir rol oynamaktadır.

Sıkça Sorulan Sorular

ECMO, kalp ve akciğerler geçici olarak görevini yapamadığında, kanı vücudun dışına alıp oksijenlendiren ve karbondioksiti uzaklaştıran bir yaşam destek sistemidir.

Şiddetli kalp yetmezliği, akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS), kalp ameliyatı sonrası ve kalp-akciğer nakli bekleyen hastalarda kullanılır.

İki tipi vardır: Venovenöz ECMO (sadece akciğer desteği) ve venoarteriyel ECMO (kalp ve akciğer desteği).

Genellikle birkaç gün ila birkaç hafta kullanılır; hasta toparlandığında sistem çıkarılır.

Evet, hayati tehlike oluşturan durumlarda acil olarak uygulanabilir.

Hayır, damar yolu yerleştirme işlemi cerrahi değil, genellikle yoğun bakımda steril şartlarda yapılır.

Kanama, enfeksiyon, pıhtı oluşumu ve organ hasarı gibi ciddi komplikasyonlar görülebilir.

Duruma göre değişir. Bazı hastalar sedasyon altında tutulur, bazıları ise uyanık kalabilir.

Evet, altta yatan hastalık iyileşirse, ECMO geçici bir destek olarak başarıyla tamamlanabilir.

Evet, ileri teknoloji ve yoğun bakım ekipmanı gerektirdiği için maliyetlidir.

Hayır, sadece donanımlı, üçüncü basamak hastanelerde ve eğitim araştırma hastanelerinde uygulanır.

Gelişmiş bazı sistemler taşınabilir olsa da genellikle sabit yoğun bakım cihazlarıdır.

Evet, kas zayıflığı, solunum fonksiyonu ve psikolojik destek için rehabilitasyon gerekebilir.

Evet, organların yükünü alarak iyileşme şansı sunar; ancak başarı oranı altta yatan hastalığın ciddiyetine bağlıdır.

Call Now Button