Kalp pili çıkarılması, genellikle cihaz sisteminde gelişen inatçı enfeksiyonlar veya zamanla kablolarda (lead) meydana gelen mekanik arıza, kırılma gibi işlev bozuklukları sebebiyle zorunlu hale gelir. Bu işlem göğüs kafesi açılmadan, “transvenöz lead ekstraksiyonu” olarak bilinen ileri düzey bir yöntemle gerçekleştirilir. Bu teknikte, damar yolu kullanılarak özel tasarlanmış lazer veya mekanik kılıflar yardımıyla pilin kendisi ve kalbe uzanan kabloları vücuttan güvenli bir şekilde çıkarılır. Bu müdahale, mevcut bir sorunu çözerek hastanın uzun dönem sağlığını korumak ve gerekirse yeni bir cihaza geçişi sağlamak amacıyla planlanır.
Tıbbi Terim | Kalp pili çıkarılması (Lead ekstraksiyonu) |
Tanım | Kalp pili ve/veya elektrotlarının (lead) vücuttan çıkarılması işlemi |
Başlıca Nedenler | Cihaz enfeksiyonu, elektrot arızası, damar tıkanıklığı, cihaz değişimi, üretici geri çağırmaları |
Uygulama Yöntemleri | Perkütan (cerrahi dışı) ekstraksiyon, cerrahi (açık kalp) çıkarım |
Kullanılan Teknikler | Mekanik veya lazer kılıf sistemleri, kateter ve kement sistemleri |
Anestezi Türü | Genellikle genel anestezi; bazı durumlarda lokal anestezi |
İşlem Süresi | Genellikle 1–3 saat; karmaşık vakalarda daha uzun sürebilir |
Komplikasyonlar | Kalp veya damar yaralanması, kanama, enfeksiyon, aritmi, nadiren ölüm riski |
İyileşme Süreci | Genellikle 1–2 gün hastanede yatış; enfeksiyon durumunda antibiyotik tedavisi ve yeni cihaz implantasyonu için bekleme süresi |
Başarı Oranı | Deneyimli merkezlerde %95’in üzerinde başarı oranı |
Yeni Cihaz Takılması | Enfeksiyon durumunda yeni cihaz genellikle birkaç gün sonra takılır; diğer durumlarda aynı seansta takılabilir |
Kalp Pili Çıkarılması Enfeksiyon Durumunda Neden Mutlaka Gerekir?
Kalp pili sisteminde bir enfeksiyon gelişmesi, cihazın çıkarılması için en yaygın ve en acil nedendir. Bu durumda uluslararası tüm sağlık otoritelerinin ortak görüşü, pilin kendisiyle birlikte tüm kablolarının istisnasız bir şekilde tamamen çıkarılması yönündedir. Peki, neden damardan verilen güçlü antibiyotikler tek başına yeterli olmuyor?
Bu sorunun cevabı, bakterilerin kendilerini korumak için oluşturdukları “biyofilm” adlı yapıda gizlidir. Bakteriler, pilin ve kablolarının metal ve plastik yüzeylerine yapıştıklarında, etraflarını yapışkan, sümüksü bir tabakayla kaplarlar. Bu tabakayı, bakterilerin kendilerini korumak için inşa ettikleri görünmez bir kale gibi düşünebilirsiniz. Bu biyofilm kalkanı, bakterileri hem vücudunuzun bağışıklık hücrelerinden hem de damardan verdiğimiz en etkili antibiyotiklerden korur. Antibiyotikler kan dolaşımınızdaki serbest bakterileri temizleyebilir, ancak bu kalenin içine sığınmış ana enfeksiyon odağını yok edemez. Bu nedenle enfeksiyondan tamamen kurtulmanın tek yolu, bakterilerin üzerine yuva yaptığı tüm bu yabancı materyalin, yani pilin ve tüm kablolarının fiziksel olarak vücuttan sökülüp atılmasıdır.
Kalp piliyle ilişkili enfeksiyonlar genellikle iki ana şekilde karşımıza çıkar. Birincisi, pilin cildin altına yerleştirildiği cep bölgesinde görülen lokal enfeksiyondur. Bu durum “lokal” olarak adlandırılsa da tüm sistemin enfekte olduğunu kabul ederiz ve yine de tam çıkarma işlemi gerekir.
Lokal cep enfeksiyonunun belirtileri genellikle şunlardır:
- Kızarıklık
- Şişlik
- Bölgede artan sıcaklık
- Ağrı veya hassasiyet
- Yara yerinden iltihaplı akıntı
- Cihazın veya kablonun cildi delerek dışarı çıkması (erozyon)
İkinci ve çok daha ciddi olan durum ise enfeksiyonun kana karışması (bakteriyemi) veya kalp kapakçıkları gibi kalp içi yapılara sıçramasıdır (endokardit). Bu hayati tehlike taşıyan ve cihazın derhal çıkarılmasını gerektiren acil bir durumdur.
Enfekte bir cihazı yerinde bırakarak sadece antibiyotiklerle tedaviye devam etmeye çalışmak, ne yazık ki son derece risklidir. Yapılan büyük bilimsel çalışmalar enfekte cihazı çıkarılmayan hastalarda ölüm riskinin, cihazı çıkarılanlara göre katbekat daha yüksek olduğunu göstermiştir. Hatta enfeksiyon teşhisinden sonraki ilk birkaç gün içinde yapılan erken çıkarma işleminin, uzun dönemdeki sağkalım oranını önemli ölçüde artırdığı kanıtlanmıştır. Bu veriler, enfeksiyon varlığında kalp pili çıkarılması işleminin bir seçenek değil hayat kurtaran bir zorunluluk olduğunu açıkça göstermektedir.
Kalp Pili Çıkarılması Enfeksiyon Dışında Hangi Durumlarda Gerekir?
Kalp pilinin çıkarılması her zaman bir enfeksiyon nedeniyle olmaz. Bazen kablolarda meydana gelen işlev bozuklukları, damar yollarında oluşan tıkanıklıklar veya hastanın değişen ihtiyaçları gibi enfeksiyon dışı sebeplerle de bu işleme başvurulur. Bu gibi durumlarda karar, acil bir zorunluluktan ziyade, sizin için en doğru ve en güvenli yolun ne olduğunu belirlemek amacıyla yapılan dikkatli bir risk-fayda analizine dayanır.
Enfeksiyon dışı temel çıkarma nedenleri şunlardır:
- Kablo (Lead) Arızası
- Gereksiz Hale Gelen veya Geri Çağrılan Kablolar
- Damar Tıkanıklığı
- Yönetilemeyen Kronik Ağrı
- Başka Tıbbi Tedavilere Engel Olması
Kablolar, kalbinizin her atışıyla birlikte yıllar boyunca sürekli bir bükülme ve gerilme stresi altındadır. Zamanla bu mekanik yorgunluk, kablonun içinde kırılmalara veya iletkenliğinde bozulmalara yol açabilir. Bu durumda pil, kalbe doğru şekilde uyarı gönderemez veya kalbin kendi ritmini düzgün bir şekilde algılayamaz, bu da bayılma gibi ciddi sorunlara yol açabilir.
Bazen de hastanın kendi kalp fonksiyonları zamanla o kadar iyileşir ki pile olan ihtiyaç azalır veya ortadan kalkar. Ya da üretici firmalar, nadiren de olsa, belirli bir serideki kablolarda bir sorun tespit edip güvenlik amacıyla bu kabloların değiştirilmesini tavsiye edebilir.
Kabloların etrafında zamanla oluşan yara dokusu, içinden geçtikleri toplardamarı daraltabilir veya tıkayabilir. Bu durum genellikle bir belirti vermez. Ancak ileride aynı taraftan yeni bir kablo takılması veya mevcut pilin değiştirilmesi gerektiğinde, bu tıkanıklık damara erişimi imkansız hale getirebilir. İşte bu noktada yeni bir kabloya yer açmak için eski ve işlevsiz kabloların çıkarılması gerekir.
Nadiren, pilin cep bölgesinde veya kablo trasesi boyunca, hastanın yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren ve standart ağrı tedavilerine yanıt vermeyen kronik, batıcı ağrılar olabilir. Ayrıca kanser tedavisi için radyoterapi (ışın tedavisi) gibi bir başka önemli tıbbi prosedür, tam da pilin bulunduğu bölgeye uygulanacaksa, tedaviye engel olmaması için cihazın çıkarılması gerekebilir.
Bu gibi enfeksiyon dışı durumlarda, karşımızda iki seçenek vardır: Sorunlu kabloyu tamamen çıkarmak mı, yoksa onu yerinde bırakıp yanına yeni bir kablo mu eklemek mi? İkinci seçenek daha basit gibi görünse de vücutta işlevsiz bir kablo bırakmak gelecekte potansiyel riskler taşır. “Terk edilmiş” kabloların ileride enfeksiyon kapma riski daha yüksektir ve yıllar sonra çıkarılmaları gerektiğinde işlem çok daha zor ve riskli hale gelir. Bu yüzden özellikle genç hastalarda, gelecekteki olası sorunları baştan engellemek adına, deneyimli bir merkezde sorunlu kablonun çıkarılması genellikle daha güvenli ve doğru bir uzun vadeli stratejidir.
Kalp Pili Çıkarılması Ameliyatına Hazırlık Süreci Nasıl İlerler?
Kalp pili çıkarılması, dikkat ve özen gerektiren karmaşık bir işlemdir. Bu nedenle ameliyathaneye girmeden önce titiz bir hazırlık ve planlama süreci yürütürüz. Bu süreci, önemli bir yolculuk öncesi yapılan detaylı bir harita çalışmasına benzetebilirsiniz. Amacımız, yol üzerindeki tüm potansiyel engelleri önceden görmek, riskleri en aza indirmek ve sizin için en güvenli rotayı belirlemektir.
Bu titiz hazırlık ve değerlendirme süreci şu adımları içerir:
- Kapsamlı Tıbbi Değerlendirme
- Cihazın Detaylı Sorgulanması
- Kan Testleri
- İleri Düzey Görüntüleme Çalışmaları
- Multidisipliner Ekip Toplantısı
Öncelikle diyabet, kronik böbrek hastalığı gibi sahip olduğunuz diğer tıbbi durumlar dikkatle incelenir. Çünkü bu koşullar hem işlem sırasındaki riskinizi hem de ameliyat sonrası iyileşme hızınızı etkileyebilir. Ardından, ameliyattan hemen önce, kalp piliniz özel bir programlayıcı cihaz ile detaylı bir şekilde sorgulanır. Bu sorgulamanın en hayati amacı, kalbinizin pile ne kadar “bağımlı” olduğunu tespit etmektir. Eğer kalbiniz, pil desteği olmadan güvenli ve yeterli bir hızda atamıyorsa, bu duruma “pile bağımlılık” deriz. Bu hastalarımız için, çıkarma işlemi sırasında ve hemen sonrasında kalp ritmini güvence altına alacak geçici bir kalp pili çözümü önceden planlanır.
Standart kan testleri ile böbrek fonksiyonlarınız, kan sayımınız ve kanınızın pıhtılaşma yeteneği gibi temel değerler kontrol edilir. Haritamızın en önemli parçasını ise görüntüleme çalışmaları oluşturur. Bu testler, kabloların sayısını, tipini, kalbin içindeki tam konumunu ve en önemlisi çevre dokularla olan yapışıklık derecesini anlamamızı sağlar. Genellikle bir göğüs röntgeni ile başlarız. Ardından, özellikle yemek borusundan girilerek yapılan “transözofageal ekokardiyografi” (TEE) ile kalbinizin içini ve kapakçıkları çok daha net görürüz. Bu test, kabloların üzerinde enfeksiyon kümeleri olup olmadığını saptamak için altın standarttır. Özellikle karmaşık vakalarda, damarların ve kabloların üç boyutlu bir haritasını çıkarmak için bilgisayarlı tomografi (BT) taraması da isteyebiliriz. Bu kabloların damar duvarına nerede ve ne kadar sıkı yapıştığını göstererek cerrahın ameliyat stratejisini belirlemesine yardımcı olur.
Son olarak bu karar ve planlama tek bir hekim tarafından değil bir uzmanlar ekibi tarafından ortaklaşa yapılır. Bu ekipte işlemi gerçekleştirecek olan kalp ve damar cerrahı, anestezi uzmanı, enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve deneyimli ameliyathane personeli yer alır. Bu takım çalışması, sizin güvenliğiniz için vazgeçilmezdir.
Kalp Pili Çıkarılması İçin Hangi Modern Yöntemler Kullanılır?
Modern kalp pili çıkarma işlemi, göğüs kafesini açmadan, genellikle omuz altındaki orijinal pilin takıldığı bölgeden yapılan minimal invaziv bir müdahaledir. Bu işlem yüksek risk potansiyeli nedeniyle yalnızca bu alanda özel eğitim almış ve yüksek vaka tecrübesine sahip cerrahlar tarafından, acil açık kalp ameliyatı imkanının bulunduğu tam donanımlı hibrit ameliyathanelerde gerçekleştirilir. Hasta konforu ve işlem güvenliği için de genellikle genel anestezi tercih edilir.
Bu işlemin teknik olarak en zorlayıcı kısmı, vücudun yıllar içinde kabloların etrafında oluşturduğu sert ve yapışkan yara (fibrotik) dokusudur. Bir kablo vücutta ne kadar uzun süre kalırsa, bu yara dokusu o kadar kalınlaşır ve kabloyu damar duvarlarına ve kalp kasına adeta bir çimento gibi yapıştırır. Bizim amacımız, bu yapışıklıkları kalbe veya damara en ufak bir zarar vermeden, son derece kontrollü ve nazik bir şekilde açarak kabloyu serbest bırakmaktır.
Bunun için, cerrahlar olarak bir “araç kutusu” yaklaşımı izleriz. Yani en basit aletle başlar ve gerektiğinde daha karmaşık ve ileri teknolojiye sahip araçlara geçeriz. Bu adım adım ilerleyen hassas bir süreçtir. Önce kabloya nazikçe bir çekme kuvveti uygulanır, ancak bu genellikle sadece çok yeni takılmış kablolarda işe yarar.
Çoğu vakada, kablonun içinden ucuna kadar ilerlettiğimiz “kilitli stile” adı verilen ince bir teli kullanarak kabloyu sağlamlaştırırız. Bu çekme kuvvetinin doğrudan yapışık olan uca iletilmesini sağlar. Bu da yeterli olmazsa, asıl cerrahi aşama başlar. Kablonun üzerine, onun için bir ray görevi gören, “kılıf” (sheath) adını verdiğimiz içi boş bir tüp geçirilir. Cerrah, bu kılıfı yavaşça ilerleterek ucuyla yara dokusunu mekanik olarak sıyırır ve yapışıklıkları açar.
Eğer yara dokusu çok eski, sert ve kireçlenmişse, mekanik gücün yetersiz kaldığı durumlarda “güç destekli” kılıflar devreye girer. Bunlar en zorlu yapışıklıkların içinden bile güvenle ilerlememizi sağlayan ileri teknoloji aletlerdir. Bu gelişmiş kılıfların iki ana türü vardır:
- Lazer Enerjili Kılıflar
- Döner Başlıklı (Rotasyonel) Kılıflar
Lazer kılıfı, ucundaki fiber optik lifler aracılığıyla kontrollü lazer enerjisi üreterek yara dokusunu çevre dokulara ısı yaymadan, adeta “buharlaştırarak” yolu açar. Döner başlıklı kılıf ise, ucundaki minyatür bir kesici mekanizma ile en sert ve kireçlenmiş dokuları bile mekanik olarak delerek veya keserek ilerler. Hangi aletin kullanılacağı, yara dokusunun yapısına ve hastanın anatomisine göre cerrah tarafından belirlenir.
Bazen, omuz bölgesinden yapılan standart yaklaşım başarısız olabilir. Bu nadir durumlarda, kasıktaki veya boyundaki büyük damarlardan girerek “kement” benzeri özel aletlerle kabloyu aşağıdan yakalarız. Bu “kurtarma” manevrası, en zorlu vakalarda bile işlemin başarıyla tamamlanmasını sağlar.
Kalp Pili Çıkarılması İşleminin Başarı Oranı Nedir?
Bu konuda endişeleriniz olmasını anlıyoruz, ancak modern teknikler ve deneyimli ellerde bu işlemin sonuçları son derece yüz güldürücüdür. Bu alanda uzmanlaşmış, yüksek vaka sayısı olan merkezlerde yapıldığında, transvenöz kalp pili çıkarma işlemi oldukça başarılı bir prosedürdür. Yapılan büyük uluslararası kayıtlara ve kendi tecrübelerimize göre, hedeflenen kabloların %95 ila %98’inden fazlası vücuttan tamamen ve güvenli bir şekilde çıkarılmaktadır.
Başarıyı iki farklı şekilde değerlendiririz. Birincisi, hedeflenen tüm kablo parçalarının, en küçüğü dahil olmak üzere, vücuttan tamamen temizlendiği “radyolojik başarı”dır. İkincisi ise, işlemin yapılma nedenini (örneğin enfeksiyonu tedavi etmek) ortadan kaldıracak kadar kablo materyalinin çıkarıldığı ve geride klinik olarak önemsiz, çok küçük bir parçanın kalabildiği “klinik başarı”dır. Her iki tanımda da başarı oranları %95’in üzerindedir. Bu yüksek oranlar, işlemin etkinliği ve güvenilirliği konusunda güçlü kanıtlar sunmaktadır.
Kalp Pili Çıkarılması İşleminin Olası Riskleri Nelerdir?
Her cerrahi müdahalede olduğu gibi, kalp pili çıkarılması işleminin de potansiyel riskleri vardır. Genel olarak güvenli bir prosedür olsa da sıfır riskli bir işlem değildir. Hasta güvenliği ve bilinçli onam için bu riskler hakkında şeffaf bir şekilde konuşmak esastır. En deneyimli ellerde bile, düşük bir oranda da olsa komplikasyonlar meydana gelebilir.
En çok endişe edilen ve en ciddi komplikasyon, kabloların yapışık olduğu ana toplardamarın (superior vena kava) veya nadiren kalp duvarının yırtılmasıdır. Bu durum göğüs içinde acil müdahale gerektiren bir iç kanamaya yol açabilir. Prosedürün neden her zaman tam teşekküllü bir ameliyathanede ve bir kalp cerrahisi ekibi hazır beklerken yapıldığının sebebi de budur. Neyse ki bu tür büyük (majör) komplikasyonlar nadirdir ve vakaların yaklaşık %1-2’sinde görülür. İşleme bağlı hayati risk ise oldukça düşüktür ve genellikle binde 2 ila 5 arasında rapor edilmektedir.
Bunların dışında, pil cebinde kanama (hematom), akciğerin sönmesi (pnömotoraks) veya kalp kapakçığında hafif hasar gibi daha az ciddi ve genellikle başarılı bir şekilde yönetilebilen küçük (minör) komplikasyonlar da görülebilir.
Komplikasyon riskini bir miktar artırabilen bazı faktörler tanımlanmıştır:
- Hastanın kadın olması (genellikle daha hassas damar yapıları nedeniyle)
- Hastada kronik böbrek yetmezliği gibi ek hastalıkların bulunması
- Enfeksiyon nedeniyle yapılan acil çıkarma işlemleri
- Kablonun vücutta kalma süresinin çok uzun olması (en önemli faktörlerden biridir)
- Aynı anda üç veya daha fazla kablonun çıkarılması
Bu risk faktörlerinin varlığı, işlemi daha dikkatli planlamamızı gerektirir. Ancak unutulmamalıdır ki sonuçları etkileyen ve hastanın kontrolünde olan en önemli faktör, işlemi yüksek vaka tecrübesine sahip, “yüksek hacimli” bir merkezde yaptırmaktır. Deneyimli merkezlerde komplikasyon oranlarının anlamlı derecede daha düşük olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Kalp Pili Çıkarılması Sonrası İyileşme Süreci Nasıl Olur?
Kalp pili çıkarılması, ameliyat bittiğinde sona eren bir süreç değildir. Özellikle enfeksiyon nedeniyle yapılan işlemlerde, ameliyat sonrası dönem en az ameliyatın kendisi kadar kritiktir. Bu dönem, güvenli bir şekilde iyileşmenizi ve gerekirse yeni bir cihaza sorunsuz bir şekilde geçiş yapmanızı hedefler.
İşlemden hemen sonra, bir derlenme odasında veya yoğun bakım ünitesinde birkaç saat boyunca yaşamsal bulgularınız yakından takip edilir. Genellikle en az bir gece hastanede kalmanız gerekir. Bu süre boyunca, herhangi bir sorun olmadığını teyit etmek için kontrol amaçlı göğüs röntgeni ve kalp ultrasonu (ekokardiyografi) yapılır.
Taburcu olurken size evde nelere dikkat etmeniz gerektiği ayrıntılı olarak anlatılır. Özellikle yara yerinin bakımı ve aktivite kısıtlamaları önemlidir. Genel olarak uymanız gereken kurallar şunlardır:
- İşlem yapılan taraftaki kolu aşırı kullanmaktan kaçınmak
- Kolu omuz seviyesinin üzerine kaldırmamak
- Ani ve zorlayıcı hareketler yapmamak
- Belirli bir süre (genellikle 4-6 hafta) 5 kilogramdan daha ağır nesneler kaldırmamak
Bu kısıtlamalar, hem yara yerinizin sağlıklı bir şekilde iyileşmesi hem de eğer yeni bir cihaz takıldıysa, onun kablolarının yerine iyice oturup sabitlenmesi için hayati önem taşır.
Enfeksiyon Nedeniyle Kalp Pili Çıkarılması Sonrası Yeni Cihaz Ne Zaman Takılır?
Bu enfeksiyon nedeniyle pili çıkarılan hastaların en sık sorduğu ve en çok endişelendiği sorulardan biridir. Enfeksiyonun vücutta tekrar etme riskini tamamen ortadan kaldırmak için, yeni bir kalp pilinin takılması işlemi bilinçli olarak bir süre ertelenir. Bu sizin sağlığınız için alınan en önemli önlemdir.
Uluslararası kılavuzlar, yeni bir cihaz takmadan önce, antibiyotik tedavisi altında kan kültürlerinizin en az 72 saat boyunca tamamen temiz çıktığını görmemizi önerir. Eğer kalp kapakçıklarına yayılan ciddi bir enfeksiyon (endokardit) söz konusuysa, bu bekleme süresi genellikle en az 14 güne kadar uzatılır.
Peki, kalbi pile bağımlı olan bir hasta bu bekleme süresini nasıl güvenle geçirir? Bu hastalarımız için, kalbin güvenli bir şekilde atmaya devam etmesini sağlamak amacıyla “geçici bir kalp pili” takarız. Bu geçici sistem, siz enfeksiyon tedavinizi alırken ve vücudunuzun tamamen temizlenmesini beklerken size güvenilir bir kalp ritmi sağlar ve bu süreci güvenle atlatmanıza olanak tanır.
Enfeksiyonun tamamen tedavi edildiği kanıtlandıktan sonra, yeni kalıcı cihaz neredeyse her zaman enfekte olan bölgeden kaçınmak için vücudun karşı tarafına takılır. Bu bütüncül ve dikkatli yaklaşım sadece mevcut sorunu çözmekle kalmaz, aynı zamanda gelecekteki sağlığınızı da güvence altına almayı hedefler.
Sıkça Sorulan Sorular
Enfeksiyon, cihaz arızası, elektrot sorunları, pil ömrünün dolması veya tedaviye ihtiyaç kalmaması gibi durumlarda kalp pili çıkarılabilir.
Basit vakalarda çıkarma kolaydır; ancak uzun süredir vücutta olan pillerde elektrotların damar duvarına yapışması nedeniyle işlem daha karmaşık olabilir.
Genellikle lokal ya da genel anestezi altında, özel ekipmanlarla pil ve elektrotlar çıkarılır. Bazı durumlarda cerrahi yöntem gerekebilir.
Eğer hastanın kalp ritmi pille kontrol edilmeye devam edilmesi gerekiyorsa yeni bir pil takılır. Değilse hasta izlenir.
İşlem süresi durumun karmaşıklığına göre 1–3 saat arasında değişebilir.
Her cerrahi işlem gibi bazı riskler taşır. Özellikle enfekte olmuş elektrotların çıkarılması sırasında kanama, damar yaralanması gibi komplikasyonlar olabilir.
Enfeksiyon yayılması (sepsis), ciddi pil arızası veya sistemik reaksiyonlar acil çıkarma gerektirebilir.
Enfekte pil çıkarıldıysa, kalan enfeksiyonun tamamen temizlenmesi için antibiyotik tedavisi uygulanır. Temiz çıkarılanlarda risk düşüktür.
Çoğu zaman farklı bir bölge tercih edilir, özellikle enfeksiyon varsa zıt tarafa pil yerleştirilir.
Bu işlem genellikle elektrofizyoloji konusunda uzmanlaşmış kardiyologlar veya kalp damar cerrahları tarafından yapılır.
İşlem sonrası izlem hastanın genel durumuna bağlıdır. Komplikasyon riski yoksa genellikle kısa sürede taburcu olunur.
Evet, kalbin ritmini kontrol altında tutmak için bazı durumlarda geçici pace (geçici kalp pili) yerleştirilebilir.
Yeni pil takıldıysa veya ritim bozukluğu kontrol altındaysa, birkaç gün içinde gündelik hayata dönülebilir.
Evet, endikasyonu olan durumlarda SGK ve özel sigortalar genellikle bu işlemi kapsam altına alır.
Altta yatan kalp rahatsızlığına bağlı olarak ritim bozuklukları tekrarlayabilir. Düzenli takip önemlidir.